Business to business e-ticaret

​Business to business e-ticaret.
​Business to business e-ticaret.

Bu ayki konumuz, gelişen ve dönüşen dünya ile birlikte hayatımıza yeni giren kavramlardan biri olan ve çevremizden de adını sıklıkla duymaya başladığımız e-ticaret. Başlamadan itiraf etmeliyim ki bölümüm “uluslararası ticaret” olduğundan, içerisinde ticaret geçen konuları yazarken daha heyecanlı oluyorum. Bundan tam altı ay önce haziran ayı sayısında da ticaretin tarihini ve kıtalar arası ticaretin ortaya çıkışını ele almıştım. İlk başlarda kısıtlı bir alanda yapılabilen ticaretin kıtalar arası yapılabilmesi, hiç şüphesiz dünya tarihinde bir devrim niteliğindeydi. Ve ben de dergimizin 21. sayısında bu devrimi, tarihsel gelişimi ve günümüze ulaşan sonuçları açısından detaylı bir şekilde ele almıştım. Bu seferki konumuzun tarihçesinden bahsederken ise öyle binlerce yıl değil, sadece 10-20 yıl öteye gideceğiz. Etkisini ticaretin kıtalar arası boyuta taşınmasından çok daha hızlı ve güçlü hissettirmekte olan bir yeni devrimden bahsedeceğim bugün. Öyleyse başlayalım.

Daha önce detaylıca ele almış olsam da e-ticaretin ne olduğunu daha iyi anlamak için, önce ticaretin ne olduğuna bakarak başlamak gerekir diye düşünüyorum. “Ticaret” kavramı, kitabi tanımıyla ürün veya servislerin alım, satım ve değiş-tokuş işlemlerine verilen addır. E-ticaret ise bu işlemlerin internet vasıtası ile fiziksel bir dükkân veya ofise ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirilmesine denmektedir. 1995 yılında Amazon ile ilk olarak ABD’ye, daha sonraları Hepsiburada üzerinden satılan bir Tarkan kaseti ile Türkiye’ye ve şu anda da neredeyse dünyanın her tarafına ulaşan bu kavramın dünya ekonomisindeki payına ve ne kadar etkilediğine gelmeden önce; e-ticaretin, onu avantajlı hale getiren kendimce önemli birkaç özelliğinden bahsetmek istiyorum.

  • Marketplace: Fiziksel bir alanda satış yapılması. Örneğin AVM’lerdeki giyim mağazaları, mahalle marketleri.
  • Marketspace: Müşterilerin zaman ve mekân engeline takılmadan istedikleri gibi alışveriş yapmalarına olanak tanıyan internet üzerinden satış yapılması. Örneğin Aliexpress, Amazon.

İlk bahsedeceğim özellik, “ubiquity”. Türkçede tam bir karşılığını bulamadığım için İngilizce olarak yer verdiğim bu kavram, elektronik ticaretin istenilen yerde ve istenilen zamanda ulaşılabildiği anlamına gelmektedir. Gerçekten de öyle değil mi? Bir spor ayakkabı alacaksınız ama şehir merkezine uzaksınız. Bulunduğunuz bölgede ayakkabı satan sadece birkaç mağaza var. Onlardaki çeşitleri de beğenmiyorsunuz. Bu durumda spor ayakkabı alabilmek için şehir merkezine gitmek zorunda mısınız? 30 yıl öncesinde olsaydı, evet zorundaydınız. Fakat günümüzde akıllı telefonunuzdan binlerce çeşit spor ayakkabıya evinizden ulaşabilirsiniz. Keza zaman açısından da gece saat 01.00’de fiziksel bir ayakkabı mağazasını gezemezsiniz ama binlerce online mağazayı dilediğiniz saatte gezip, ertesi gün için sipariş bile verebilirsiniz. İşte “ubiquity”, daha önceleri marketplace* olan mağazaları marketspace** hale getiren bu olanağın adıdır.

Günümüzde akıllı telefonunuzdan binlerce çeşit spor ayakkabıya evinizden ulaşabilirsiniz.
Günümüzde akıllı telefonunuzdan binlerce çeşit spor ayakkabıya evinizden ulaşabilirsiniz.

E-ticaretin bir diğer özelliği ise evrensel ürün standartları sağlaması. Online satış yapan ve muadili firmaların ürün kalitelerinin altında, bir diğer deyişle “internet standartları”nın altında kalan satıcılar varlıklarını sürdüremezler. Bu da onları daha kaliteli ürün satmaya sevk eder. Örneğin bir telefon aksesuarları satıcısı olduğunuzu düşünün. E-ticaret ortaya çıkmadan önce satış yapıyor olsaydınız, Almanya’da telefon kılıfı satan birinin ne ölçüde kaliteli ürün satıyor olması veya hangi modelleri satıyor olması sizi ilgilendirmezdi. Çünkü sizin mahallenizde yaşayan müşterinizin önünde, sizinle birlikte, sadece birkaç farklı mağaza seçeneği olurdu. Siz de o pazarda kalmayı sürdürebilmek için, sadece mahallenizdeki o birkaç mağaza ile rekabet etmek durumdaydınız. Fakat günümüzde gelinen noktada mahallenizdeki bir satıcı, sizin mağazanızda aradığı modeli bulamayan bir müşteri binlerce kilometre uzaklıkta, Almanya’daki bir mağazadan istediği modeldeki bir kılıfı günler içerisinde getirtebilmektedir. Bu durum, satıcıları evrensel standardizasyona uyumlu ürün satmaya zorlamaktadır. Satıcılar bu durumdan ne kadar memnundur bilinmez ama biz müşterileri yüksek kalitenin her zaman memnun edeceği bir gerçektir.

E-ticaret ile ilgili bahsedeceğim son önemli özellik de bilgi yoğunluğu ve çeşitliliği. Öyle zannediyorum ki bu özellik, aynı zamanda verdiğim ilk iki özellik sonucu oluşan, “e-alışveriş, e-ticaret; güzel, hoş da elime almadan bir ürünün istediğim gibi olup olmadığını nasıl anlayacağım? Fiziksel mağazalarda (marketplace) bu imkânım var ama internet üzerinden alışveriş yaparken yok mu?” sorularının da bir cevabı niteliğinde olacaktır. Evet, internet üzerinden yaptığımız alışverişlerde fiziksel olarak ürüne bir erişimimiz yoktur. Fakat burada diğer müşterilerin yorumları devreye girmektedir. Ürünü daha önce alıp kullanmış kişilerin yorumları, hatta puanlamaları sayesinde ürünü görmeden hakkında bilgi sahibi olmanız mümkündür. Bu da e-ticaret literatüründe “information density” olarak geçen, “bilgi yoğunluğu, çeşitliliği” özelliğidir.

Peki e-ticaret neden hem satıcılar hem de alıcılar için çok daha kârlıdır? Gelin isterseniz biraz da örnek rakamlar üzerinden bu soruyu irdeleyelim. Farz edelim ki bir avize üreticisi 50 TL’ye mal ettiği ürününü klasik yollarla satmak istiyor. Önce satacağı yer toptancı olur. 70 TL’ye toptancıya sattığını düşünelim. Toptancı da bu ürünü 100 TL’ye avize satan perakende bir mağazaya satıyor. Son olarak avize almak isteyen Ömür Hanım da bu mağazadan o avizeyi 150 TL’ye satıyor. Son duruma baktığımızda, sadece 50 TL’ye imal edilmiş ürün son tüketici Ömür Hanım’ın eline üç katı bir fiyata ulaşıyor. Üstelik üretici bu pastadan en küçük dilimi almış oluyor. Öte yandan kendi ürettiği avizeleri internet üzerinden satan bir diğer firma, 50 TL’ye ürettikleri avizeleri 100 TL’ye satabiliyor. Bu senaryoda hem üretici bir önceki senaryoya göre iki kat fazladan kâr etmiş oldu hem de son tüketici ürünü 50 TL daha az bir para mukabilinde almış oldu. İşte bu örnek, aslında son zamanlarda e-ticarete alıcı ve satıcı tarafından rağbetin neden bu kadar arttığının ve artmaya devam edeceğinin ekonomik bir açıklaması niteliğindedir.

Yeni trend: m-ticaret

Mobil-ticaret, adından da anlaşılacağı üzere alım-satım işlemlerinin web üzerinden değil, mobil cihazlar üzerinden yapılmasıdır.
Mobil-ticaret, adından da anlaşılacağı üzere alım-satım işlemlerinin web üzerinden değil, mobil cihazlar üzerinden yapılmasıdır.

E-ticaretten ve onu dünya genelinde trend yapan özelliklerinden bahsettikten sonra, aslında e-ticaretin de pabucunu dama atan bir başka yeni trendin geldiğini söylesem ne derdiniz? Şaşırdığınızı biliyorum ama evet, gerçekten de çok kısa bir zaman önce hayatımıza giren e-ticaret yerini yavaş yavaş m-ticarete bırakıyor. Peki nedir bu m-ticaret? Mobil-ticaret, adından da anlaşılacağı üzere alım-satım işlemlerinin web üzerinden değil, mobil cihazlar üzerinden yapılmasıdır. E-ticaretten temel itibarıyla farklı olmamakla birlikte, onun bir ileri aşamasıdır denilebilir. E-ticaretin ortaya çıkış serüveni, yavaş yavaş yaygınlaşması ve sonrasına şöyle bir dönüp bakacak olursak, ilk etapta masaüstü veya dizüstü bilgisayarlar üzerinden yapıldığını hatırlarız. Bu ticaret şekli ilk ortaya çıktığında, internet üzerinden bir ürün almak isteyenler, sadece ve sadece bilgisayarlarının olduğu yerlerde alışveriş yapabiliyorlardı. Bu da aslında “ubiquity”nin tam sağlanamaması demekti. Çünkü yolda yürürken, toplu taşımada, işe veya okula giderken aklınıza gelen bir ürünü alamıyordunuz. Yani istenilen yerden alışveriş koşulu sağlanmıyordu. Fakat günümüzde e-ticaret sitelerinin hemen hemen hepsinin mobil bir aplikasyon da çıkarması ile birlikte, eskiden “e” olarak nitelendirilen ticaret; şimdilerde “m” olarak nitelendiriliyor ve şirketler de yatırımlarını web’e değil mobil’e yapmaya başladılar.

Son olarak e-ticaret ve son zamanlarda onun yerini almaya aday olan m-ticaret'in sayısal verilerle ekonomiye olan etkilerine ve büyüme trendlerine bakalım. 2018 yılında sadece ABD’de online olarak yapılan“B2B” (şirketten şirkette) satışlar, 6,2 trilyon dolardı. 2019 yılında sadece bir yıl içerisinde bu sayı iki katının bile üzerine çıkarak, 13,5 trilyon dolar oldu. E-ticaret, şu an dünya ticaretinin çok büyük bir kısmını oluşturmasa da bu rakamlar dünyanın ticaret anlayışı olarak ne tarafa gittiğini göstermekte. Bu bağlamda ekonomistler, 2015 yılında yüzde 7,4, 2019 yılında yüzde 14,1 olan küresel perakende satışların içindeki e-ticaretin payının 2023 yılında yüzde 22 oranına ulaşacağını tahmin ediyor. Bu da demek oluyor ki önümüzdeki yarım, hatta m-ticaretteki atılım ile birlikte çeyrek yüzyıl içerisinde e-ticaretin dünya ticaretindeki payı yarıya ulaşıp, belki yarısından da fazla olacaktır. Gelecek heyecan verici, bekleyip göreceğiz.