Coğrafya kaderdir: Makedonya

'Biz zaten Türk'üz. 7 nesil önce Konya'dan göçmüşüz ve Balkanlar'a gelmişiz.'
'Biz zaten Türk'üz. 7 nesil önce Konya'dan göçmüşüz ve Balkanlar'a gelmişiz.'

"TİKA kurumu Makedonya'da çoğu tarihi eseri restore etti. Hatta bizim köyümüzde Fatih Sultan Mehmet'in kendi parasıyla yaptırdığı bir cami mevcuttu. O da birçok eser gibi o çalışmalar kapsamında restore edildi."

Kendinizi tanıtır mısınız, hayat hikayenizden kısaca bahseder misiniz?

"Makedonlar hiç Müslüman olmadı, onlarla evlilik de olmadı. Böylece Türklerle Makedonlar karışmadı."
"Makedonlar hiç Müslüman olmadı, onlarla evlilik de olmadı. Böylece Türklerle Makedonlar karışmadı."

Ben Emre Bektesh. 2002 yılında Makedonya'da dünyaya geldim. 12 yaşıma kadar oradaki köyümüzde anaokul, ilkokul ve ortaokulun bir kısmını okudum. Okulumuz Türkçe eğitim veriyordu. 1990'larda açılmıştı. Babam ve dedem çok mücadele etmişti açılması için. Küçüklüğümde babam İtalya'da gurbetteydi. 12 yaşındayken biz de ailecek İtalya'ya taşınma kararı aldık. Bu şekilde ayrı kalmak zor oluyordu. 8 ve 9. sınıfı orada bitirip liseye geçme hakkı kazandım. İtalyancayı da o iki senede öğrendim. Liseyi meslek lisesinde okudum İtalya'da. Küçüklüğümden beri köyde dedemin marangoz atölyesinde vakit geçiriyordum. Oradan gelen bir sevgim vardı marangozluğa. Mobilya tasarım bölümünü seçtim o yüzden. Oradaki lise eğitimi 5 yıldı. İtalyancamı o yıllarda biraz daha geliştirdim.

Doğrusu oradaki arkadaşlık ilişkileri biraz zordu. İtalyanca bilmiyorsun, öğrenmeye çalışıyorsun... O yüzden birkaç sene arkadaşlık konusunda zorlandım. Ama bence bu zorluk beni hayat tecrübesi olarak üst seviyelere çıkardı. 5 senemin ardından mezuniyet için bir proje vermemiz gerekiyordu, ben de bir tasarım-proje verdim. 88 puanla geçtim ve okul üçüncüsü oldum. Artık üniversiteye nerede okuyacağıma dair bir karar vermem gerekiyordu. Küçüklüğümden beri en büyük arzum Türkiye'ye gelip burada okuyup yaşamaktı. Hatta ben liseye geçerken direkt Türkiye'ye gidip liseyi de orada okumak istemiştim fakat ailem yaşımın küçük olması hasebiyle izin vermemişti.

Neden İtalya değil de Türkiye?

"Türk mutfağı ile Makedonya mutfağı için aynı yemek kültürünün farklı yorumları olduğunu söyleyebiliriz."
"Türk mutfağı ile Makedonya mutfağı için aynı yemek kültürünün farklı yorumları olduğunu söyleyebiliriz."

İtalya'daki ortam beni biraz zorluyordu, entegre olmak kolay değildi. Fakat ailem Türkiye’ye gelmeme izin vermediği için gelemedim. Bir anlamda iyi oldu diyorum şimdi. Çünkü orada çok iyi bir lisede okudum. Doğruyu söylemek gerekirse İtalya'daki meslek liseleri Türkiye'dekilerden çok daha kaliteli. Sayıları da çok değil, en fazla 3-4 tane vardır. Türkiye'ye gelmek istemem esasen Türk olmamızdan kaynaklanıyor. Biz zaten Türk'üz. 7 nesil önce Konya'dan göçmüşüz ve Balkanlar'a gelmişiz. O yüzden biz orada hep Türkiye sevdasıyla büyüdük. Balkanlar'daki bütün Türkler öyle büyümüştür. O yüzden lise bittiğinde ben Türkiye'de okuyacağım dedim. Bununla ilgili bursluluk programına başvurdum. İlk senemde kabul edilmedim. Şok olmuştum gerçekten. Ayrıyeten İtalya'da da bir üniversiteye başvurmamıştım. Hiçbir yere gidemeyeceğimi düşünmüştüm. Öyle olunca işe girdim bir mobilya tasarım şirketinde. 4-5 ay çalıştım. Orada çalıştığım paranın hepsini kitaba vermiştim. Ailem biraz kızmıştı buduruma tabii. Her gün kargo geliyordu eve. O süreç geçtikten sonra tekrar başvuru dönemi açılmıştı burs programı için, 2022 Şubat ayında. Hemen başvurmuştum. Sağ olsun Yusuf Kaplan da referans mektubu yazmıştı, çok yardım etti. Onu da ekledim başvuruya. Birkaç ay bekleme süresi vardı. Ardından mülakata çağırdılar, o süreçlerin sonrasında kabul edildim.

Aileniz Türkçe biliyor muydu?

1990'lardan sonraki nesil Türkçe öğrenmeye başladı. Zaten ondan önceki dönem Yugoslavya'da Tito (Josip Broz Tito, Eski Yugoslavya Devlet Başkanı) dönemine denk geliyordu. Meşhur diktatör.

O dönemden biraz bahseder misiniz?

"Ben liseye geçerken direkt Türkiye'ye gidip liseyi de orada okumak istemiştim fakat ailem yaşımın küçük olması hasebiyle izin vermemişti."
"Ben liseye geçerken direkt Türkiye'ye gidip liseyi de orada okumak istemiştim fakat ailem yaşımın küçük olması hasebiyle izin vermemişti."

Meşhur Yücelciler grubu vardı, onlar Türklüğün ve Müslümanlığın direniş sembolü haline gelmişti orada. 1940'larda bir grup genç dinlerini ve dillerini korumak için teşkilatlanmaya başladılar. Kendileri 2. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde okullar açmaya başladılar, dergiler çıkarmaya başladılar, radyo kanalları açtılar. Kötü bir faaliyetleri yoktu aslında. Tito rejimi açısından da sorun çıkarmıyorlardı.

Fakat zamanla Tito rejimi bu oluşumu kendine tehdit olarak görmeye başladı. Osmanlı gittikten sonraki geri dönüş olarak gördüler bu hareketi. O yüzden bu Yücelciler hareketini durdurmak için neredeyse hepsini idam ettirdi. Mezarları bile bilinmez neredeyse. Kimsenin sesini çıkaramadığı bir dönemde seslerini yükseltmişti onlar.

O yıllarda bölgede ne kadar Türk yaşıyordu?

Tam sayılar aklımda değil, birkaç makale incelemiştim bununla alakalı. Makedonya'da o zamanlar muhtemelen 300-400 bin Türk vardır. Makedonya için çok büyük bir sayı bu (Makedonya'nın nüfusu 2021 itibariyle 2 milyon). Türklerin o zamanki nüfus oranı %40 civarındaydı muhtemelen. Makedonlar hiç Müslüman olmadı, onlarla evlilik de olmadı. Böylece Türklerle Makedonlar karışmadı.

Makedonya'da hâlâ Osmanlı eserleri mevcut mu?

Vardı fakat birçoğu yıkılmıştı. TİKA kurumu Makedonya'da çoğu tarihi eseri restore etti. Hatta bizim köyümüzde Fatih Sultan Mehmet'in kendi parasıyla yaptırdığı bir cami mevcuttu. O da birçok eser gibi o çalışmalar kapsamında restore edildi.

Makedonya’daki yemek kültürü ile Türk yemek kültürü benziyor mu?

Benzemek ne demek, neredeyse aynısı. Nasıl ki Türkiye’nin doğusundaki yemek kültürüyle batısındaki yemek kültürü arasında farklılıklar varsa Makedonya ile de elbette farklılıklar var. Ama sonuç itibari ile baktığımızda aynı yemek kültürünün farklı yorumları olduğunu söyleyebiliriz Makedonya mutfağı için.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Röportajı Hazırlayanlar: Beyzanur Özkan - Ahmet Arif Kutlu

Röportajı veren: Emre Bektesh