Demir Leydi süt hırsızı mıydı?

'Şanslı değilim, hak ettim'
'Şanslı değilim, hak ettim'

Uzlaşmaz tutumum dolayısıyla dünyada "Demir Leydi" olarak tanındım. 1976 yılında Sovyetler Birliği'nin baskıcı politikalarını eleştirdiğim bir konuşmam nedeniyle bir Sovyet gazetesi tarafından "Demir Leydi" olarak adlandırıldım. Bu nitelemeden büyük keyif aldım ve başbakanlığım süresince kullanmaya devam ettim.

Margaret Thatcher kim?

13 Ekim 1925'te Lincolnshire bölgesinin Grantham kentinde bakkal dükkanı işleten Alfred Roberts ile Beatrice'in kızı olarak dünyaya gelmişim.

Küçük Margaret’tan bahsedebilir misiniz?

Gençlik yıllarımda daima parlayan bir öğrenciydim. Ders dışında piyano, hokey, şiir okuma, yüzme ve yürüyüşle ilgilenirdim. Yaşıtlarım eğlencelere giderken ben babamın dükkanında çalışmak zorundaydım. Zaman zaman diğerlerine özensem de bu hayata alelade bir sebeple gelip sadece eğlenip gezmememiz gerektiğini henüz o yıllarda idrak edebiliyordum. Bulunduğum noktada yani babamın yanında dükkanda mutluydum.

Babanızın siyasetle ilgilenmesi sizi etkiledi mi?

Belediye meclisi üyesi ve Metodist Kilisesi vaizlerinden olan babam, düşünce tarzımı en çok etkileyen isimlerden biriydi. Sahip olduğum her şeyi ona borçluyum. Beni inandığım şeylere inanmamı sağlayacak şekilde büyüten kendisidir.

Üniversitede hangi alanda eğitim aldınız?

Oxford Üniversitesinde kimya eğitimi aldım. Kimya ile ilgilenmeye bayılırım. Üniversite sürecimin tamamında Muhafazakar Parti kongrelerine katılarak çeşitli görevlerde çalıştım. Sonra da öğrenci konsey başkanlığına kadar ilerledim.

Siyasetle ilgilenmek için başka eğitimler aldınız mı?

İş adamı Denis Thatcher'la evlendikten sonra hukuk okumaya başladım ve avukat olmaya hak kazandım.

Neden siyaset?

Olayların merkezinde olmayı seviyorum.

Siyasi geçmişiniz nereye dayanmaktadır?

Okul yıllarımda kayıt olduğum derneklere dayanmaktadır.

Size niçin Demir Leydi denildi?

Uzlaşmaz tutumum dolayısıyla dünyada "Demir Leydi" olarak tanındım. 1976 yılında Sovyetler Birliği'nin baskıcı politikalarını eleştirdiğim bir konuşmam nedeniyle bir Sovyet gazetesi tarafından "Demir Leydi" olarak adlandırıldım. Bu nitelemeden büyük keyif aldım ve başbakanlığım süresince kullanmaya devam ettim.

Demir Leydi her zaman başbakanlığa mı yürüdü? Başka bir hayale inandı mı?

İlkokuldan itibaren girdiğim bütün seçimler, sınıf başkanlığı da dâhil olmak üzere, beni büyük güne adım adım taşıdı. Hayat beni başka bir yerde, başka bir kadın olarak konumlandıramazdı.

Siyasetin görünen yüzü için vitrinde kadın ya da erkeğin yer alması herhangi bir önem arz ediyor mu?

Politikada bir şey söylenmesini istiyorsanız erkeğe, yapılmasını istiyorsanız kadına başvurun. Bu her zaman işler.

Seçmeni nasıl etkilediniz?

Oylar olgun erik gibi ağaçtan düşmez; mücadele etmek gerekir. Onlara "Eva Peron gibi hiçbir ideali olmayan bir kadın o kadar yol almışsa sahip olduğum ideallerle benim ne kadar yol alacağımı düşünün." dedim.

Bakanlarınız ile fikir ayrılıklarına girdiğinizde farklı bakış açılarına kapı aralar mısınız?

Elbette, dinlerim ancak bakanlarımın ne kadar konuştuğu önemli değil, yeter ki dediğimi yapsınlar.

Bulduğunuz konuma gelmeniz bir şans mıydı?

Hayır, hak ettim. Şansa inanmam. Siyaset acımasızdır. Oxford mezunu dahi olsanız daima bir bakkalın kızı olarak anılırsınız. Basit ve sıradan. Aksini onlara ispatladım. Bunu başardım.

Demir Leydi’nin bir günü nasıl geçiyor?

Her gün yalnızca üç saat uyuyorum. Sabah saat 6.00’da uyanıyorum. Kahvemi içtikten sonra başucumdaki raporları okuyorum. Her günüm kaos içinde geçiyor. Normal bir günüm yok. Her akşam eve bir savaş meydanından döner gibi geliyorum.

Demir Leydi’nin dahi zaafları var mı?

Ee, insana özgü çok zayıf yanlarım var. Kimin yok ki? (Gülümsüyor.)

Niçin size Süt Hırsızı deniliyor?

Ted Heath Başbakanlığa geldikten sonra Eğitim Bakanı oldum. Bu ilk bakanlık deneyimim sırasında uyguladığım kesintiler sonucunda 7 ila 11 yaşındaki çocuklara ücretsiz süt dağıtılması uygulamasına son verdim. Sonrasında medya tarafından yürütülen kampanyada Thatcher “süt hırsızı" olarak nitelendirildi.

Böyle anılmak sizi üzdü mü?

Bazen ülke çıkarları için acımasız kararlar almanız gerekebilir. Kişisel çıkarlarımın önüne geçen her faaliyetim beni İngiltere gibi bir devletin uzun yıllar başbakanı yaptı.

Çeşitli politikalarınızla birçok ülke liderine de ilham oldunuz? Çözemediğiniz bir kriz oldu mu?

Hayır, nitekim bir savaşı kazanmak için birden fazla mücadele vermeniz gerekebilir.

Sizi erkek başbakanlardan farklı kılan neydi?

Başarılı insanların işin sırrını söylemesi çok güçtür. (Gülüyor.) Babam bana "Asla sürüye uyma Margaret, kendi yoluna git." derdi.

Döneminizde yaşanan işsizlik ve üç milyon işsiz hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bize çekilmemizi söyleyenler oldu. Bizi geri çekilmeye zorlayanlar oldu. Ama asla onlara teslim olmadım. Bir saniye bile olsa İngiltere’yi tekrar refaha kavuşturma azmimden her ne olursa olsun ödün vermedim. Bir düğmeye basıp işsizlik sorununu gerçekten çözebilseydim sizce şu anda o düğmeye basmaz mıydım?

Yaşarken heykelle onurlandırılan ilk başkansınız. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Doğru, İngiliz tarihinde Parlamento Binası'nda bir heykelim var. Bu heykel, Avam Kamarası'nın lobisinde Winston Churchill heykelinin tam karşısındadır. Keşke bronzdan değil de demirden yapılsaydı, daha manidar olabilirdi. (Kahkaha atıyor.)

Parlamentoya nasıl seçildiniz?

Bazı sıfatlara sahip olmanız gerekir. Bunlara eğer doğuştan sahipseniz işiniz kolaylaşır. Eğer benim gibi bu unvanlara sahip değilseniz sonradan isminizin önüne kendiniz de ekleyebilirsiniz. Örneğin küçük çaplı dahi olsa başarılı bir iş insanının eşi olduğunuz zaman parlamentoya seçilebilirsiniz.

Eş mi Başbakan mı? Margaret kimdi?

Ben asla bir ev hanımı olamazdım. Mutfakta tek başıma bulaşık yıkarken kendimi hayal edemiyorum. Bu hayatın bir anlamı olması gerekiyor. Yemek yapmanın, temizlik yapmanın, çocuk yetiştirmenin ötesinde hayat bunlardan daha kıymetli. Bir çay fincanını yıkarken ölemem. İyi bir ev hanımı, anne ya da eş değilim ancak evlerinde oturan kadınlara ilham kaynağı olduğum söyleniyor.

Aldığınız en iyi tavsiye neydi?

Sevgili Eşim Denis, bana "Çok fazla derine inme. Orada ne bulacağını bilemezsin." derdi. Bu sözü seviyorum.

Aşk nedir?

Aşk, beni ben yapan yegane şey. Denis tanıştığımız ilk günden itibaren daima elimden tuttu. Beni her zaman bir üst noktaya taşıyan sevgili eşim oldu. Herkesin hayatında bazı dönüm noktaları olur. Bu noktalar çoğunlukla her şeyin bittiği anda yaşanır. Birçok defa artık olmuyor dediğimde yanımda onu buldum. Beni başbakan yapan aşktır. Bu dünyada beni Denis’ten başkası anlayamazdı. Hayal ettiğim hayatı yaşamazsam, bu hayatta bir iz bırakamazsam kim olurdum? Denis ve aşkı bana kimliğimi bulmamı sağladı. Aşk, iyileştirir. Hayatınıza dokunmasına izin verin. Bakın, sizi nasıl da dönüştürecek.

Takım elbiselerin arasında bütün zarafetiyle arz eden bir başbakan görüyoruz. Dış görünüşe önem verir misiniz?

Keskin ve muhafazakar döpiyesler, ipek bluzlar ve incileri oldukça severim. Uzun yıllar aynı siyah deri çantayı kullandığım için konuşulduğumu biliyorum ancak ben müsrif biri değilim. Kıyafet tercihlerimde mavi rengi oldukça sevdiğimin altını çizmek isterim.

Kabine üyesi olarak devam ederken neden başbakan olmaya karar verdiniz?

Konfor alanımın dışına çıkmalıydım. Birinin artık söylenmeyenleri söylemesi gerekliydi. O adamların hiçbirinde cesaret yok. Mevcut başkan çekilmez birisiydi ve partiyi de güçsüz kılıyordu. Herkes gitmesi gerektiği zamanı bilmeli.

Başkan olacağınıza inanıyor muydunuz?

Aslına bakarsanız ilk başta amacım başbakan olmak değildi. Adaylığım süresince onlara partimizin ideallerini tekrarlayarak amaçlarımızı idrak ettirmekti, yani partiyi ayağa kaldırmak istiyordum. Ancak çalışma arkadaşlarım bana "O ışık sende var." dediklerinde yüzlerinde okuduğum ciddiyet beni bile hayrete düşürdü. Çünkü İngiltere’de kadın başbakan mı? Komik olmayın, ben bile buna gülerim.

Kadın bir başbakanın önündeki engeller nelerdi?

Benim benden başka rakibim olamazdı. Bu sebeple işe kendimden başladım. İlk önce şapkayı çıkarttım. Ev hanımı imajı oluşturuyordu. Ve benden devamlı incileri çıkartmam istense de bu konuda taviz vermedim. Tabii ki en büyük problem sesimdi. Oldukça tiz çıkıyordu. Bunun için şan dersleri aldım. Daha tok ve yüksek sesle hitap etmem gerekiyordu.

Margaret olarak önem verdiğiniz bir şey?

Düşünce ve fikirler. Hislere inanmam. Nasıl düşünüyorsun, diye sorulacağı yerde nasıl hissediyorsun diye sorulduğunda olay basitleşiyor. Nasıl düşündüğünü bilmediğim ama nasıl hissettiğine önem verdiğim insan tarafından yönetilen bir yerde yaşamaktan hoşlanmıyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Düşüncelerine dikkat et, sözlerine dönüşür. Sözlerine dikkat et, hareketin olur. Hareketlerine dikkat et, bir gün alışkanlığın olur. Alışkanlıklarına dikkat et, bir gün karakterin olur. Ve karakterine dikkat et, bir gün gelir senin kaderin olur. Ne düşünürsek o oluruz.

Eşinize büyük bir aşkla bağlı olduğunuzdan bahsettiniz. Onu kaybetmek sizde nasıl bir boşluk oluşturdu?

Eşimle bedenen ayrı olsak da beni zihnen asla yalnız bırakmadı. Bunun nasıl olduğunu merak ediyor olmalısınız. Söyleyeyim, bazı halüsinasyonlar görmeye başladım. Onunla kahvaltı ediyor, müzik dinliyor ve kıyafetlerini birlikte seçiyorduk. Hep var gibiydi. Onun artık gittiğini insanlar -hatta kızım bana tekrar hatırlattığında “Biliyorum.” diyordum. Bu doğru, Denis bedenen yoktu ama o zaman akşamları benimle birlikte eski video kasetlerimizi izleyen kimdi?

Tedavi süreciniz yardımcı olmuyor muydu?

Oluyordu ancak Denis’i yenemiyordum. Sesini bastırmak için televizyon ve radyonun sesini sonuna kadar açtıktan sonra bütün elektrikli aletleri çalıştırırdım. Sesini bastırmayı başardığımda görüntüsü de yok oluyordu. Sesini duyamazsam göremezdim ve göremiyorsam bu aslında onun yanımda olmadığı anlamına geliyordu ve yanımda değilse aklımı kaçırıyorum demekti.

Konakladığınız otele bir suikast girişiminde bulunulmuş. Olayı anlatabilir misiniz?

Denis ile odamızdaydık. Ben makalemi okuyordum. Gece üç sularıydı. Birden bütün camlar patladı, etrafı toz bulutu kapladı. Eşimi kaybettiğimi zannettim. Bu olayda çalışma arkadaşlarımı kaybettim. Yaşananlar hiçbir zaman zihnimde beni terk etmedi. Birçok gece kabus gördüm.

Hayata bir kez daha gelseydiniz yine aynı kişi olmak ister miydiniz?

Hiç kimse kaderinden kaçamaz. Belki yaşananları geri sarabilirsiniz ama değiştiremezsiniz.

Demir Leydi, hiçbir zaman beraberindeki takım elbiseli adamlara ya da diğer başbakanlara meydan okumadı. O daima babasının küçük dükkanındaki Margaret’a meydan okudu. Var olmak için verdiği savaşta ardında isteyerek -belki de istemeyerek- verdiği büyük zayiata rağmen kendini adadığı yolda yürümeye devam etti. Şimdi geriye dönüp baktığında binlerce insanın kaderini elinde tutan biri olmanın, onu ileriki yaşlarında bitmek bilmez sanrılara teslim edeceğini görebilseydi yine de aynı cüretkarlıkla imzasını atabilir miydi? Yaşarken göremez insan bazı gerçekleri ta ki el ayak çekilinceye kadar; sonra köşesine çekildiğinde, kendisiyle baş başa kaldığında duyar içindeki diğer sesi, yani vicdanını. Elbette bu hayatta bir iz bırakma derdi hepimizin gizlisinde, içinde bir yerde var. Ancak hırsla hayallerimize koşarken buldozer misali kırıp incittiğimiz insanları görmezden gelemeyiz. Bir çocuğun nasıl büyüdüğünü göremeyen anneyi hangi başarı tatmin edebilir ki? Ya da akşam evine geldiğinde eşinin hüznünü fark etmeyen birini hangi ödül keyiflendirebilir? Eşini kaybettikten sonra, onun kutu içinde kendisine dair eşyaları sakladığını gören Margaret’ın hayalî eşine daima sormayı unuttuğu o acı sorusu kalır akıllarda: "Sahi Denis, nasılsın? İyi misin?"

Hayatına geç kalma sevgili okur.