Doğu Türkistan’da güneş artık balçıkla sıvanmıyor

Doğu Türkistan’da güneş artık balçıkla sıvanmıyor
Doğu Türkistan’da güneş artık balçıkla sıvanmıyor

İnsanlığa karşı potansiyel suçlarla ilişkilendirilen Pekin yönetimi, Batı ülkelerine propaganda amaçlı ziyaretler düzenlemeyi sürdürüyor, ancak artık dünya kamuoyu ikna etmekte çok zorlanıyor. Doğu Türkistan’da yeni bir dönem başlıyor.

Arnavut asıllı Kanadalı tarihçi ve gazeteci Olsi Jazexhi, 2019 yılının başında Batı Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki insan hakları ihlalleriyle ilgili haberlerin yalan olduğuna inanıyordu. Oysa bölgeden kaçan insanlardan gelen ifadeler ve insan hakları örgütlerinin raporları, çok büyük ölçekte insan hakları ihlallerinin işlendiğini gösteriyordu. Çoğunluğunu Türkçe konuşan Uygurların oluşturduğu Sincan'daki Müslüman azınlıkların temel özgürlüklerden mahrum bırakıldığı, kültürel ve dinî miraslarının yok edildiği ve en az bir milyon kişinin geniş bir toplama kampları ağında hapsedildiği bildiriliyor.

Anlatıya meydan okumak

Uluslararası toplum, Sincan’daki bu vahim durumu fark etti ve Birleşmiş Milletler zaman kaybetmeden endişelerini dile getirdi. Fakat Jazexhi yine de ikna olmamıştı. Çin hükümeti de bu açıklamaları şiddetle reddetti. Pekin yönetimi, kampların varlığını kabul etmekten geri durmadı. Ancak bunları, aşırılıkçı unsurlarla mücadele etmek için gerekli mesleki beceri eğitim merkezleri olarak tanımladı. Gerçeği yerinde görmek isteyen Jazexhi, Sincan'ı ziyaret etmek için Tiran'daki Çin büyükelçiliğiyle temasa geçti. Kısa bir süre sonra, çoğunluğu Müslüman ülkelerden yabancı gazetecilerin katılacağı bir basın gezisine davet edildi. Derken 2019’un ağustos ayı başında Çin'e giden bir uçağa bindi. Ancak Çin anlatısını savunmanın beklediğinden çok daha zor bir iş olduğunu kısa sürede fark etti. Jazexhi, “Sincan'ın yerli halkını göçmen olarak, İslam'ı ise bölgeye yabancı bir din olarak tasvir ediyorlar ki bu yanlış,” diyerek Çin yönetimini eleştirdi.

“Gördüğüm şey, İslam'ı Sincan'dan yok etmeye yönelik bir girişimdi,”
“Gördüğüm şey, İslam'ı Sincan'dan yok etmeye yönelik bir girişimdi,”

Hayal kırıklığı, Jazexhi’nin ve diğer gazetecilerin Çinli ev sahipleri tarafından bölgesel başkent Urumçi'nin dışındaki sözde mesleki eğitim merkezlerinden birine götürülmeleriyle devam etti. Jazexhi, “Bunun bir okul gibi olduğunu söylediler ama çölün ortasında yüksek güvenlikli bir alan olduğu çok açık” diyerek tanık olduklarını itiraf etti. Jazexhi, Müslümanların yaşadığı bölgeye adım attıktan sonra birkaç Uygur ile etkileşime girme fırsatı buldu ve bu insanların, -Pekin'in iddia ettiği gibi- “terörist” veya “aşırılıkçı” olmadığını kısa sürede anladı. Deneyimli tarihçi ve gazeteci Olsi Jazexhi, “Sincan’da karşılaştığım insanlar, İslam’ı yaşamak istiyordu. Örneğin dinî nikâh kıymak, toplum içinde dua etmek ve başörtüsü takmak dışında bir dertleri yoktu,” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Beraberindeki Çinli yetkililerle de yüzleşen Jazexhi, “Onlara yaptıklarının çok yanlış olduğunu söyledim” dedi. Jazexhi’nin bu görüşleri, bazı Çinliler arasında tartışmaya yol açtı. Basın gezisinin sonunda, Sincan’dan ayrıldığında derin bir şok yaşadı. Batı’nın yalanlarını açığa çıkaracağını düşünmüştü ama bunun yerine çok büyük çapta bir rejim baskısına tanık olmuştu. “Gördüğüm şey, İslam'ı Sincan'dan yok etmeye yönelik bir girişimdi,” diyerek gerçeği açıkça ilan etti.

Batı'nın gündemi

Jazexhi'nin ziyaretinden bu yana BM İnsan Hakları Konseyi, Çin yönetiminin Sincan'da uyguladığı kısıtlama ve baskıların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini tespit etti. ABD hükümetinin yanı sıra; Avustralya, Kanada, Fransa ve Birleşik Krallık milletvekilleri, Çin'in bölgedeki Uygurlara ve Türkçe konuşan diğer Müslümanlara yönelik muamelesini “soykırım” olarak nitelendirdi. Bu arada birçok ülke, bölgedeki zorla çalıştırma kanıtlarına yanıt olarak Sincan'dan gelen mallara ekonomik kısıtlamalar getirdi.

Soykırım hâlâ yaşanıyor

Tarihçi ve gazeteci Jazexhi, Doğu Türkistan’da yaşanan gerçekleri fark etmek konusunda yalnız değil. Uygur kökenli Kanadalı aktivist Rukiye Turdush da Çin’in Batı medyasına yönelik propaganda turlarını, Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri, Çin Halk Cumhuriyeti Başkanı ve Merkez Askerî Komisyon Başkanı Şi Cinping’in (Xi Jinping) misyonunun ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Uygur İnsan Hakları Projesi adlı sivil toplum kuruluşunda kıdemli araştırmacı olarak çalışan Henryk Szadziewski de Turdush ile aynı görüşte. Szadziewski, Çin yönetiminin Sincan’da yaptığı göstermelik medya turlarının, saklayacak bir şeyleri olan ülkeler tarafından kullanılan yaygın bir taktik olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Burada amaç, gerçekleri örten anlatının güçlenmesini sağlayarak insan hakları siciline yönelik eleştirilere karşı çıkmaktır. Medya mensupları için düzenledikleri ikna turlarında, Uygurların dinî inanç ve ifade özgürlüğüne sahip olduğunu göstermek amacıyla gazetecileri, genellikle Kaşgar'daki İd Kah Camii'ne götürürler. Burada gazeteciler ve davetlilerle konuşturulan insanlar, çoğunlukla itina ile seçilmiştir. Yani size gerçeklerden söz etmeleri mümkün değildir.”

 “Gerçekleri görmek için Sincan’a gitmek gerekiyor,”
“Gerçekleri görmek için Sincan’a gitmek gerekiyor,”

Eski BM İnsan Hakları Şefi Michelle Bachelet, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne uzun zamandır ertelenen ziyaretini gerçekleştirdiğinde koreografinin dikkatle hazırlanmış olduğunu fark eden isimlerden bir diğeri daha… Bachelet’nin görevden ayrılmadan önce yayınlanan son raporu, Çin'in Sincan'da "insanlığa karşı suçlar" işlediğini ortaya koyuyor.

Rukiye Turdush’un gözlemlerine dönersek o, “Sincan’da soykırım hâlâ yaşanıyor ama artık gizlenemiyor,” diyor. Çin yönetiminin organize basın turları ile ilgili tartışmalara rağmen hem Turdush hem de Jazexhi, yabancı gazetecilerin ve yetkililerin kendilerine sunulan anlatılara meydan okudukları sürece Sincan'ı ziyaret etmeye devam etmeleri gerektiğine inanıyor. Jazexhi, “Gerçekleri görmek için Sincan’a gitmek gerekiyor,” diyor ve çarpıcı bir sözle açıklamasını bitiriyor: “Artık medya mensupları Batı Sincan'da gördükleri ve görmedikleri şeyler hakkında gerçeği söylemeli!”

2 Ocak 2024 tarihinde Al Jazeera’de yayınlanan “Çin, Sincan'ın Hikâyesini Anlatacak Dost Medyayı ve Diplomatları Hedefliyor” (China Targets Friendly Media, Diplomats to Tell Story of Xinjiang) başlıklı makaleden kısaltılarak derlenmiştir.