En iyisi Muhammed Ali

Muhammed Ali
Muhammed Ali

"Ben Amerika'yım. Tanımadığınız yönüyüm onun. Alışın bana. Siyah, özgüvenli, kendinden emin."

Muhammed Ali kim?

Louisville Kentucky doğumluyum. Afro-Amerikan kökenli olmamız sebebiyle çocuk yaştan itibaren ırk ayrımcılığına maruz kalmaya başladım. Kolay bir hayatım olmadı. Annem ev temizliklerine giderdi. Babam ise sokak sokak dolaşarak tabelacılık yapardı. Hayatımdaki tek zorluk maddi kaynaklı değildi. Çocukken otobüste ten rengimize göre ayrılan bölümlerde otururduk. Her yerden yemek satın alamaz ve her yerde yaşayamazdık. Tüm bu haksızlıklar ve ötekileştirilmiş hayat bana asla pes etmemeyi ve daima en iyisi olarak tüm bu eşitsizliklere karşı çıkmam için içten bir güç veriyordu. Çünkü hayat, rahatınız yerindeyken size pek bir şey yaptıramaz.

Hikayeniz nasıl başladı?

İnatçı, dikbaşlı ve azimliyimdir. Bunun sebebi en çok da ten rengimden dolayı daima ötekileştirilmiş bir toplumun içinde büyümüş olmaktan geliyor. Boksla tanışma hikayem tamamen bir tesadüf sonucunda gerçekleşti. 12 yaşımda bisikletim çalındığında öyle sinirlenmiştim ki beni dinleyen polis memurunun yanında bisikletimi çalan kişiyi elime geçirirsem neler yapacağımı anlatmaya başladım. Beni büyük bir dikkatle dinleyen memur, polisliğin yanı sıra bir spor salonunun da sahibi olan Joe Martin'miş. Ciddiyetimden ve tavrımdan çok etkilenmiş. Bana boks öğretebileceğini böylece bisiklet hırsızıyla bir gün karşılaştığımda dilediğim şekilde kozlarımızı paylaşabileceğimizi söyledi. İşte o an Muhammed Ali’nin boks kariyeri ve yolculuğunun başladığı gün oldu. Yıllar sonra boksör Muhammed Ali sıfatıyla çalınan bisikletimin aynısını bularak ikonik bir poz verdim.

Kariyerinizdeki ilk başarılarınız?

Boksla tanıştıktan kısa bir süre sonra AAU National ve Altın Eldiven Şampiyonası kayıtlarına amatör sporcu olarak geçmeyi başardım. 18 yaşımda Roma Olimpiyatları'nda altın madalya kazanarak 22 yaşımda Sonny Liston'a karşı elde ettiğim galibiyet sonucunda Dünya Şampiyonu oldum.

Bu büyük zaferden sonra eski isminizi bırakarak Müslüman olduğunuzu açıkladınız. İslam diniyle tanışmanız nasıl oldu?

Clay soyadını bırakarak Müslüman olduğumu açıkladım. O güne kadar Cassius X ya da Cassius Clay olarak biliniyordum. Ancak bu isim benim kölelik ismimdir. Ben özgür olmayı tercih ettim. Bu sebeple İslam’ı buldum. Dinim beni özgür kıldı. Muhammed Ali özgür bir insanın ismidir. Siyahiler olarak tarihimizi ve Amerika’ya gelmeden önceki geçmişimizi öğrendim. Amerika’da dünyanın birçok köşesinden gelen Müslüman kardeşlerimle tanıştım. Onların hepsini ayırt edebiliyorum. Onlar da bir Müslüman olarak beni ayırt edebiliyorlar. İslam dinine girdiğimde hayatım boyunca ayırt edip tanıyamadığım tüm insanları artık kolaylıkla ayırt edebiliyorum.

Dininizi değiştirmeniz ağır sıklet şampiyonu olmanızı etkiledi mi?

Evet, benim kazanmamı dinim sağladı diyebilirim, hemen hemen bütün karşılaşmalarımda rakiplerime oranla kazanamamam gerekiyordu. Dünyanın her yerinde insanlar her seferinde benim daha zayıf olduğuma inanıyorlardı. Kimsenin bana inandığını düşünmüyorum. Allah’a ettiğim dualar, dinime olan inancım, doğru ve temiz sürdürdüğüm yaşam tarzım, bunlar sayesinde kazandım. Kazandım demeyi bile doğru bulmuyorum. Başarılarımız Allah’ın biz kullarına birer lütfudur. Elbette gayret ederiz. Ancak başarılarımız da nasibimizdir.

Daha öncesinde herhangi bir dine inanıyor muydunuz?

Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım.
Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım.

Pazar günleri kiliseye gidiyorduk ve ben hep merak ediyordum. Her zaman meraklı birisiydim. Sadece bir boksör değilim. (Gülüyor.) Çok fazla kitap okuyorum, çalışıyorum, sorular soruyorum, ülkeleri geziyorum, insanların nasıl yaşadıklarına bakıyorum. Her zaman anneme şöyle sorardım. "Anne, neden her şey beyaz?" İsa neden beyaz tenli ve mavi gözlü, meleklerse sarışın ve beyaz? Sonra anneme şöyle sorardım. "Ölünce biz de cennete gidecek miyiz? "Annem her defasında "Elbette!" derdi. Öyleyse anne, siyah meleklere ne oldu? Onlar neden yok? Yoksa beyaz meleklerin fotoğraflarını çekenler onlar mı? (Kahkaha atıyor.) Sonra anneme dedim ki "Bir saniye biliyorum. Beyaz tenli insanlar da cennette, siyah melekler de onlara mutfakta süt ve bal hazırlıyor." Annemin böyle konuşmamam gerektiğini söylediği her an, onay beklemeksizin doğru olanı düşündüğümü biliyordum. Neden şimdi iyi marka arabalarım, güzel bir evim olmasın? Neden süt ve bal için ölmeyi beklemem gerekiyor? Yani anlayacağın hep meraklıydım. Merak bazen iyidir. Tarzan’ı bilirsin. Afrika’da ormanın kralıdır. Neden Tarzan bir beyaz? (Gülüyor.) Beyaz Tarzan’ı televizyonda gördüm. Altında bebek bezi ile oradan oraya zıplayıp bağırmaktan başka bir şey yapmıyor. Tarzan Afrikalıları pataklıyor, hayvanlarla ise konuşuyor. İşin garibi Afrikalılar asırlardır oradalar ama hayvanlarla konuşamıyor. Sadece beyaz adam Tarzan hayvanlarla konuşuyor. Ben bunu hep merak etmişimdir. Amerika’nın güzeli daima beyazlardan seçilir. Kâinat güzelleri hep beyaz. Sonra beyaz sabun ve peçete gibi şeyler çıkartmaya başladılar. Anneme devamlı neden her şey beyaz diye sorduğumu hatırlıyorum. Başkanın oturduğu yerin adı bile beyaz saray. Noel Baba bile beyaz ama kötü olan her şey siyahtı. Çirkin ördek yavrusu siyahtı. Kara kedi kötü şans demekti. Eğer senin hakkında kötü şeyler söyleyeceksem seni karalıyorum. Neden beyazlamıyorum? Tüm bu merakların sonucunda bir şeylerin yanlış olduğunu anladım. Allah'tan zenginlik istedim, bana İslam'ı verdi.

Bu ötekileştirmelerin bir sonucu olarak altın madalyanızı Ohio Nehri’ne attığınız doğru mu?

İnatçı, dikbaşlı ve azimliyimdir.
İnatçı, dikbaşlı ve azimliyimdir.

Olimpik altın madalya kazandım. İtalya’da olimpiyat şampiyonuydum. Sağımda Rus, solumda Polonyalı vardı. Polonya komünist bir ülke kabul ediliyor. Sonuç olarak Amerika’nın düşmanlarını yeniyordum. Bayrakları yavaşça yukarı doğru çıkıyordu. Gururlu bir şekilde duruyordum. Dünya adımı haykırıyordu. Kendimi yeni bir şey icat etmiş gibi hissediyordum. Dedim ki ben insanlarımı özgürleştireceğim. Ben dünya şampiyonuyum, olimpik şampiyonum diyordum. Sanırım artık çarşı merkezinde yemek yiyebilirim. Çarşı merkezine indim, sonuçta benim altın bir madalyam var. Restoranda girdim ama düşündüğüm gibi değildi. Siyahlar çarşıda yemek yiyemezdi. Çarşıya gittim, oturdum, bir fincan kahve ve sosisli istedim. Garson geldi. "Zenci servisi yapmıyoruz." dedi. Dedim ki "Sorun değil ben zenci yemiyorum. Kahve ve hamburger benim için yeterli." Sonra "Biliyor musun ben altın madalya kazandım, üç gün bu ülke için Roma’da dövüştüm ve ben altın madalya aldım. Şimdi burada oturup yemek yiyeceğim." diye ekledim. Sonra restoranın patronu bana çıkmam gerektiğini söyledi ve beni çıkardılar. Mahallemdeki restoranı terk etmem gerekti. Kiliseye, dine, Hristiyanlığa ve ülkeye hizmet ediyordum. Babam tüm savaşlarda bu ülke adına savaştı. Üstüne altın madalya bile aldım. Ama ben yemek yiyemiyordum. Sonra dedim ki hâlâ bir şeyler yanlış gidiyor. O günden beri Müslüman'ım. Ve evet doğru o gereksiz madalyayı Ohio Nehri’ne attım.

Başarılarınızla siyahilerin umudu olduğunuzu düşüyor musunuz?

Birçok siyah insanın başı dertte. Ama onlar özgür olmadıkça ben de özgür olamam. Var olmanın en geçerli yolu başarıdır.

Size süper kahraman diyebilir miyiz?

Süpermen bir bilim kurgu karakteri ama ben gerçeğim. Risk alacak cesareti olmayan kişi, hayatta hiçbir şeyi başaramaz. Ve rüyalarını gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. Hayal gücü olmayanın kanatları yoktur.

Büyük bir şampiyon olacağınıza her zaman inandınız mı?

(Gülümsüyor.) Sana bir sır vereyim mi evlat? Büyük bir şampiyon olmak için en iyisi olduğuna inanmalısın. Öyle olmasan bile, öyle gibi davranmalısın. Çünkü seni tüketen, önündeki tırmanılacak dağlar değil, ayakkabındaki çakıl taşıdır.

Malcolm X ile nasıl tanıştınız?

Kardeşim Malcolm ile Müslüman olduktan sonra tanıştım. Beraber yurtdışına konferanslara gittik. Onunla birlikte adını ilk defa duyduğum topraklara adım atarak dinimi tebliğ ettim. Kardeşim Malcolm’ı çok özlüyorum.

Malcolm X suikastından sonra koruma aldınız mı?

Evet. 1,2,3… (Gülüyor.) Kardeşim Esra, bu soru sorulmuştu. Cevabımı biliyorsunuz. Korumamın kim olduğunu biliyorsunuz. Bizi koruyacak yegâne gücü biliyorsunuz.

Kariyerinizin başlarında dergi ve televizyonlardan gelen röportaj tekliflerini neden reddettiniz?

Çünkü düşünce yapılarını bildiğim insanların sorularını tahmin etmek zor olmuyor. Sıradan sorular hiçbir zaman hoşuma gitmemiştir. Ne diyebilirim ki evet her sabah 5 kilometreyi nasıl koştuğumu mu anlatayım? (Gülüyor.) Bana üniversitelerdeki konferanslarımda daha zekice sorular geliyor. Onlar da çoğu zaman belli konularda kendilerini tekrara düşüyorlar. Cevaplar kadar sorular da şık olmalı.

Hangi üniversitelerde konuşma yaptınız?

Harvard, Yale, Princeton, Columbia ve Penn şu an aklıma gelenlerden bazıları.

Kariyerinizin zirvesindeyken Vietnam savaşı başlamış. Amerikan askeri olarak görevlendirildiğiniz halde savaşa gitmeyi neden reddettiniz?

Kariyerimin zirvesinde "En iyisi benim!" derken savaş patlak verdi. Maddi ve manevi çöküntüdeydim. Savaşa katılmadım çünkü karşıydım ve bu nedenle askere alınmak istemediğimi açıkladım. Ben ve diğer tüm siyahlar neden kalkıp evimizden 15 bin kilometre uzaklıktaki bize hiçbir şey yapmamış masum, esmer tenli insanlara kurşun ve bomba yağdırmaya gidelim? Benim kavgam Vietnamlılarla değil. Bana zenci diyen onlar değil. 1940’ta çıkıp deseydim ki Hitler ve Naziler çok hoş insanlar. Halk bana karşı cephe alırdı. Bu o zaman için bir siyahın verebileceği zor ama doğru olan karardı.

Bu kararınızın arkasında durarak verdiğiniz hukuki savaş sürecinden ve sonrasından bahsedebilir misiniz?

Eğer ülke için askere gitmeyi reddetseniz cezanız 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasıdır. Bu süreçte avukatlar aracılığıyla dosyayı temyize taşıdık. Ve 4 yılın sonunda haklı bulundum. Ancak bu süre zarfında pasaportuma el konuldu. Şampiyon unvanım elimden alındı. Lisansım iptal edildi. Evliydim ve çocuklarıma bakmam gerekiyordu. Menajerimden bana maç ayarlamasını istesem de ülke içinde bu imkânsızdı. Ülke dışına çıkmam ise yasaktı. 4 yıl süren hukuk mücadelesinin sonucunda temyiz davasını kazanarak tekrar ringlere dönmeyi başardım.

4 yıl içerisinde geçiminizi nasıl sağladınız?

Konferanslardan aldığım ücretlerle idare ettik. O güne kadar yaptığım birikimle Muhammed Ali spor kampını kurdum.

Boks gibi bir spor için 4 yıllık bir aradan sonra ringlere dönüş nasıldı?

Rüyalarını gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.
Rüyalarını gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır.

Onlara şampiyonun kimin olduğunu hatırlatmam gerekiyordu. Gerekeni yaptım. (Gülüyor.) Bütün hırsım ve gücümle boksa devam ettim. 1971 yılında Joe Frazier ile çıktığım ve "yüzyılın maçı" olarak anılan maçta kariyerimin ilk yenilgisini aldım. Uzmanlar, aradan geçen 4 yıldan sonra Frazier gibi güçlü bir rakiple karşılaşmaya henüz hazır olmadığım konusunda hemfikirdi. Ancak ben hem sabırsız hem de azimliyimdir. Tekrar Dünya Şampiyonu unvanını kazanmak için peş peşe rakiplerimin karşısına çıktım. Ken Norton ile yaptığım maçta aldığım darbeyle kırılan çenem bile beni vazgeçiremedi ve rövanş maçında galibiyeti elde ettim. Frazier'i yenmek en büyük tutkum haline gelmişti fakat onu birlikte maça çıkmaya ikna etmek kolay olmadı. Frazier'in evinin önüne yanaştırdığım bir kamyondan megafonla bağırarak, sokaktan kumar masalarına kadar her yerde karşısına çıkarak en sonunda unvan maçı için anlaşmayı başardım.

Üç kez dünya şampiyonu olmak ve bunu üç kere ispatlamak?

Frazier'ı ve ardından Foreman'ı iki nakavtla yenerek şampiyon unvanını geri kazandım. Çünkü o zaten bana aitti. Ve geri almam gerekiyordu. 1978 yılında L. Spinks'e karşı elde ettiğim galibiyetle tarihte üç kez dünya şampiyonluğu elde eden ilk boksör olmayı başardım.

Profesyonel spor hayatınız boyunca kaç maça çıktınız?

61 maçta 37’si nakavt olmak üzere 56’sında galip geldim.

İngiltere’deki maça neden taç ile çıktınız?

Çünkü ben kralım. İngiltere’nin bir kraliçesi var. Ama bir kralı yoktu.

Mike Tyson kimdir?

Son maçlarımdan olan Larry Holmes ile çıktığım maçı izleyen ve henüz bir boksör adayı olan 14 yaşında bir çocuk, aldığım ağır darbeleri gördükçe kahrolmuş. Çocuğun adı Mike Tyson'dı. Maçın ertesi gününde antrenörüm Cus D`Amato ile konuşurken bir anda telefonu kapan Mike Tyson büyüdüğünde benim için Holmes ile dövüşeceğini ve yeneceğini söyledi. Henüz o çocuğun kariyerinde nasıl bir noktaya geleceğinden haberdar olmayarak gülümseyip telefonu kapattım. Takvim 1988'i gösterdiğinde, Demir Yumruk lakabıyla bilinen Tyson, sözünü tutarak Holmes'u 4 rauntta nakavt etmeyi başardı. Size tavsiyem başta Tyson olmak üzere maça çıktığım bütün siyah adamların hayatlarına bir göz gezdirmeniz çünkü hepsinin ortak acısı ve kavgası onların böyle büyük boksör olmasına sebep olmuştur. Hiçbirimizin kolay bir hayatı olmadı, dahası böyle bir hayata doğmadık. Huzurunuzu kaçıracak şeylere sahipseniz kavgadan daima galip ayrılırsınız.

Boksu neden bıraktınız?

Parkinson. Doktorun açıklamasına göre hastalığa genetik yatkınlığım bulunuyormuş. Dövüş sırasında aldığım darbeler sadece hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırmış. Herhalde erken emekli olmayıp dövüşmeye devam etseydim büyük olasılıkla daha fazla darbe nedeniyle çok daha ağır bir hasta olacaktım.

Muhammed Ali’yi farklı kılan neydi?

Asıl önemli olan şey, ringlerdeki başarıdan ziyade; cesaret, kimlik, korkusuzluk, pes etmemek ve zulmün çarkına tükürmektir. Hamdolsun Müslümanım ve hiçbir zaman başka biriymiş, başka bir şeymiş gibi davranmadım.

11 Eylül saldırısında sıfır noktasına gidenlerden birisiniz. New York İtfaiye Müdürlüğü şapkası ile sıfır noktasına giderek destek ve dayanışma göstermek gerektiğini düşündüm. Bu olayda beni asıl inciten, İslam ve Müslüman adının bulaştırılması ve sorun çıkarıp nefret ve şiddete yol açılması. İslam, katil dini değildir. İslam, barış demektir. Evde öylece oturup insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları yaftalamalarına seyirci kalamazdım.

Boks ile ilgilenmeseydiniz hangi işi yaparsınız?

Vaiz ya da spor spikeri olabilirdim. Ya da talk show sunabilirdim. Kendimi dinletebiliyorum. Bu işler için her zaman hazırlıksız sorulara hızlıca yanıt verebilmelisiniz ve daha da önemlisi iyi bir cevap aklınıza gelmediğinde, sessizlik altındır. İstediğim her şeyi yapabilirim. Eğer aklım kavrayabiliyorsa, kalbim inanıyorsa, başarabilirim.

Bu işler için iyi bir dile sahip olmak gerekli. Dile ne kadar hakimsiniz?

Mükemmel bir İngilizce konuşmuyor olabilirim ama insanlara akıl veriyorum. Doğru olanı en güzel şekilde ifade edebiliyorum. Ben en iyisiyim. Bunu gözlerimle görmeden önce de söylüyordum. Sakın bana şu işi yapamazsın demeyin. Olanaksız olduğunu anlatmayın. En iyisi olmadığımı söylemeyin. Ben en iyinin de iyisiyim.

İşinizin sizi kişisel olarak olumsuz etkilediği herhangi bir alan oldu mu?

Ben bir timsahla güreştim, balinayla kapıştım, şimşeği kelepçeledim, gök gürültüsünü hapse attım; daha geçen haftaydı, bir kayayı öldürdüm, bir taşı yaraladım, bir tuğlayı hastanelik ettim. O kadar fenayım ki ilaçlar beni görünce hasta oluyor. (Gülüyor.) Bu sadece bir meslek. Çimler büyür, kuşlar uçar, dalga sahile vurur. Ben de insanları döverim.

Sizi rakiplerinizden ayıran hızınız mı?

O kadar hızlıyım ki dün gece düğmeye bastım ve ışık sönmeden yatağımdaydım. Benim kadar büyük olduğunuzda alçak gönüllü olmak zordur. Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım.

Rakiplerinizi tedirgin etmek için maçlar öncesinde attığınız nidalar ile olağan dışı bir tarza sahipsiniz? Egoist olarak anlaşılmanıza sebep oluyor mu?

Espri her yerde herkese yapılmaz. Ben şaka kaldırabilen biriyim. Benim şakalarımı anlamayanlar evine gidip eşinin omzunda ağlayabilir. (Gülüyor.) Benim kadar harika olduğunuzda sıradan olmak zordur.

Biraz yavaş konuşuyorsunuz? Umarım yorulmamışsınızdır.

İnsanlar bugünlerde çok yavaş konuştuğumu söylüyor. Bu sürpriz değil. Hesapladım, tam 29.000 yumruk darbesi aldım, fakat bunun karşılığında 57 milyon dolar kazandım. Ve bunun yarısını biriktirdim. Yani ben birkaç sert darbe aldım. Karşılığında para kazanmadan silah ve bıçakla her yıl kaç siyahi insan öldürülüyor farkında mısınız? Yavaş konuşabilirim, ama aklım yerinde...

Motivasyon cümleniz?

Çalışmanın her saniyesinden nefret ediyordum ama kendime hep "Dayan!" diyordum. Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım.

Takdir edilip sevilmek nasıl bir his?

Keşke insanlar herkesi, beni sevdikleri gibi sevselerdi. Dünya çok daha güzel bir yer olurdu.

Başarılarınızdan zevk duyar mısınız?

Zevk mutluluk demek değildir. İnsanı takip eden gölgeden öte hiçbir önemi yoktur. Nereye gittiğimi ve gerçeği biliyorum, benim olmamı istedikleri şey olmak zorunda değilim. İstediğim gibi olabilirim.

Türkiye’yi gittiniz mi?

Evet, İstanbul’a geldim. Sultanahmet’te namaz kıldım. Ayasofya’yı gezdim. Çok şükür ibadete açılmış. İnşallah, tekrar Türkiye’ye gelip Ayasofya’da namaz kılmak istiyorum.

Yolun çok başlarında size kim olduğunuz sorulduğunda nasıl yanıtlardınız?

Ben boksun Elvis’iyim. Gencim, yakışıklıyım, hızlıyım, sevimliyim ve yenilmez olan benim. Ayaklarınız benimkiler kadar hızlı değilse dansa kalkmayın.

Muhammed Ali boks dışında nasıl biri? Kibar mısınız?

Evde ve kardeşlerimle beraberken iyiyim ama dünyanın bunu bilmesini istemem. Anladığım kadarıyla alçak gönüllü insanların önü pek açık olmuyor.

Gençlere tavsiyeleriniz var mı?

50 yaşına geldiğinde hayatı 20 yaşında gördüğü gibi gören biri, 30 yılını heba etmiş demektir. Bunu düşünün. Üzerine kafa patlattığınız hedefleriniz olsun. Hemen yıkılmayın. Eğer yıkılacak olursanız bunu siz istemişsiniz gibi davranın ki düşmanlarınız sizden daha çok tedirgin olsunlar. Hayatın kendisi en büyük maç. Sakın ilk yumrukla nakavt olmayın. Sendeleyin ama son rauntta bitirici darbe sizden gelsin. Ve hayat ringinde karşınıza kim çıkarsa çıksın pis dövüşmeyin. Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz. Ancak herkes geldiği o son noktaya pamuklarla döşeli bir yolu yürüyerek gelmedi. Bunu unutmayın ve daima saygı duyun. Kendiniz ve davanız için var olun. Çünkü başkalarına hizmet etmek, bu dünyada ödediğimiz oda kirasıdır.

Sıfırdan inşa edilen bir ömür Muhammed Ali. Sözleri ve eylemlerini kendi zamanı içinde tekrar düşünecek olursak yaptıkları her bakımdan büyük bir meydan okuma. Belki şu an bile cesaret edemeyeceğimiz birçok şeyi 60’ların Amerika’sında özgürce ve cesurca yapabilmek gerçek bir yürek ve bilek ister. Artık hepimiz onu daha yakından tanıyoruz. Bunun için bisiklet hırsızına teşekkür etmeli miyiz? Ebette, asıl teşekkürü hak eden Ali’nin gözlerindeki ışığı gören polis memuru olmalı. Cesareti ve dik duruşu ile bize hak bildiklerimizi haykırmayı, sonuçlarını düşünmeden yarını hesap etmeden doğru olanı yapmayı ve Allah’tan başka kimseye hesap vermeyeceğimizi idrak ettirip bu dünyadan bir kelebek gibi uçup gitti. İnşallah, küçük yaşlardan beri merak edip devamlı annesine sorduğu cennettedir. Eşitsizliğin son bulduğu yerde huzur içindedir. O bize günleri saymamayı, sayılacak günleri nasıl yaşamamız gerektiğini öğretti. "Her günü, son günün gibi yaşa çünkü bir gün gerçekten öyle olacak." dedi. Şampiyonun sevgili kardeşi Malcolm X’in de dediği gibi "Zulüm kısmak istediği sesi nara yapar. Ve bazı ölüler yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur."