Engelim işime engel değil

'Başkaları gibi düşünebildiğin her an yeni girişimler için çok sayıda fırsatın kapına gelmiş olduğunu unutmamalısın.'
'Başkaları gibi düşünebildiğin her an yeni girişimler için çok sayıda fırsatın kapına gelmiş olduğunu unutmamalısın.'

Bazen bazı sözler; atılan onlarca adımdan, yapılan onlarca farklı şeyden çok daha tesirli olabilir. Ancak asıl marifetin söylenen sözün altını doldurmaktan geçtiğini unutmamak da fazlasıyla önemli. Bu yazıda sizlere tam da “marifet” dediğim şeyin karşılığından bahsedeceğim. Daha önce Genç Motto sayfalarında onlarca farklı başarı ve başarıya giden yol hikayesini masaya yatırmıştık. Ancak bu seferki biraz daha özel bir anlam içeriyor desem sanırım abartmış olmam. Es Kariyer’in sahibi Esra Odabaşı’dan bahsediyorum… Engellilerin önündeki küçük ya da büyük herhangi bir engeli kaldırmanın ne kadar özel olduğunu net biçimde hissettiren hikayeyi konuşmaya hemen başlıyoruz…

Esra Odabaşı.
Esra Odabaşı.

Esra Odabaşı, engelli bir çocuk olarak yaşadığı zorlukları ve ailesinin desteğiyle aştığı engelleri her fırsatta anlatıp insanlara ilham olmayı tercih eden gerçek bir girişimci. Odabaşı, “Ben hep özgüvenli bir çocuk oldum ancak bunu tüm engelliler için bir alışkanlığa dönüştürmek istiyorum.” diyor. Esra Odabaşı, sürdürülebilir engelli istihdamı ile alakalı danışmanlık veren bir şirketin kurucusu konumunda. Şirketin yaptığı şey temel olarak engellilere istihdam olanakları sağlamak şeklinde özetlenebilir. Daha önce kurumsal şirketlerin insan kaynaklarında 10 yılı aşkın bir süre çalışan Odabaşı, “Ben engelli kadrosuna alınmadan önce kurumlarda engelli kadrosu diye bir şey olduğunu bilmiyordum.” diyor. Bir engellinin neler yaşayabildiğini, hangi zorluklarla karşılaştığını en iyi bilen isimlerden biri olarak bu yaralara merhem olmayı tercih eden Odabaşı, ilk 5 yıl yalnızca 5 kurumsal firma ile çalışırken aradan geçen oldukça sınırlı sürede 100’e yakın global şirketle çalışmaya başladı. Odabaşı ve ekibi, engelli adaylarla yüz yüze yaptıkları mülakatlar ile kariyer yollarını belirleyip doğru şirket ve pozisyonlarda iş yapmaya başlamalarını sağlıyor. 5.000’den fazla mülakatın sığdığı bu sürecin sonunda çok sayıda engelli, hak ettiği ve kendisine en uygun işe yerleşmiş oluyor. Yazının başında da bahsettiğimiz gibi bu işi özel kılan konuların başında tam olarak bu geliyor.

Bir girişimci, “mutlaka bir sorun çözmeli” yahut “zaten yapılan bir şeyi daha yeni ve daha farklı biçimde yapmalı” önermesini gayet net biçimde hayata geçiren projenin çok sayıda katmanı ve oldukça derin bir anlamı olduğunu söyleyebiliriz. Odabaşı, kendisinin de içinde bulunduğu çok sayıda insanın yaşadığı zorlukları bir yol haritasına dönüştürmekten asla geri durmadı. Yani “bir sorun var” deyip kenara çekilmedi. Günün sonunda çok sayıda insanın tüm hayatını baştan sona etkileyen gerçek bir problemle mücadele eden gerçek bir çözüm ortaya çıkmış oldu. Aslında, Odabaşı’nın hikayesinde dikkate fazlasıyla değer bir mesele daha var. O da, “empatinin girişimcilik için ne kadar önemli olduğu” gerçeğinden başkası değil. Odabaşı, kendini referans almaktan hiç vazgeçmediğini her vurguladığında aklımızda canlanması gereken şeyler çok açık. İyi bir girişimci mutlaka empati yönünü geliştirmeli.

Başkaları gibi düşünebildiğin her an yeni girişimler için çok sayıda fırsatın kapına gelmiş olduğunu unutmamalısın. Yalnızca kendiyle ve kendi çevresiyle sınırlı kalan herhangi bir girişimin başarıya ulaşma ihtimali oldukça düşük oluyor. Yani; kendini, çevreni, sana uzak çevreni, ülkeni ve en sonunda tüm dünyayı referans alan bir bakış açısı keskin bir başarının da anahtarı olarak değerlendirilebilir. Bu sayfalarda paylaştığımız hemen her başarı öyküsünün ortak noktalarından biri de tabii ki çok çalışmak… Daha önce sıklıkla denenmemiş bir yöntem ve iş kolu için saatlerce çalışıp görece garanti ve rahat işinden fedakarlık eden Odabaşı, bu fedakarlığın karşılığını her an alabileceği bir işin tam ortasında duruyor. Yani hem sorun çözüyor hem de çözdüğü sorunlarla insanlara yeni umutlar aşılamaya devam ediyor.

Bu başarı hikayesi yalnızca ortaya çıkarılan işte değil, onun da çok daha ötesinde “engellerin ancak ön yargılarda” saklı olduğunu ortaya koymasında karşımıza çıkıyor. Bugün, bu satırları okurken herhangi bir adım atmak için “engel” olarak değerlendirdiğimiz her şeyi gözümüzün önüne getirelim. Bunların herhangi birinin gerçekten bir akışı etkileyip ortadan kaldırma ihtimalini de masaya koyalım. Masada gördüğümüz ne olursa olsun; aşılması güç bir duvar olmadığını bilmek fazlasıyla iyi hissettirecek olmalı. Odabaşı’nın ve onun muhteşem hikayesinin de bize öğrettiği üzere “engelleri ortadan kaldırmak dünyanın en mutluluk verici hamlelerinden biri” olabilir.

Gelin, siz de “engel” dediğiniz her şeyle bir kez daha yüzleşin ve onu ortadan kaldırmak için ilk adımı atın. Her şeyin daha iyi olacağını görmeniz çok da uzak bir ihtimal değil!