Forbes 30 Altı 30 listesine giren İlayda Şamilgil’in başarı hikâyesi

Seher Çakmar
Seher Çakmar

Kiminin hikâyesi bir kitapla başlar, kimininki bir öğretmenle. Bazıları şehir değiştirir, bazıları ülke. Bazen yeni birini tanıyınca hikâyeler yeniden yazılır, bazen bir film izleyince. İlayda Şamilgil, ABD’de Organic Robotics adlı şirketin CEO’su ve kurucu olan, 28 yaşında genç bir kadın girişimci. Peki ya onun hikâyesi nasıl başladı?

Sekiz yaşında izlediği bir filmin, 28 yaşındaki İlayda’nın geldiği nokta için ilk adım olması oldukça dikkat çekici. Bu filmde buz pateni yapan bir kız var ve bu kişi, buz patenindeki hareketlerin fizikle bağlantısını araştırıyor. Hem çok başarılı bir patenci hem de başarılı bir araştırmacı oluyor. Bu filmden sonra matematiksel hesaplamaların gündelik hayatta nasıl kullanılabileceğini görmek, onun için oldukça dikkat çekici olmuş. “Her ne kadar sekiz yaşında, bu konularla alakalı bir bilgim olmasa da böylesi bir olayın fizikle bağlantısı çok dikkatimi çekti. Bundan sonra kitaplara daha çok yöneldim, ayrıca buz patenine başladım,” diyor. Ailesinin ise küçük bir çocuğun sorabileceği soruları cevapsız bırakmadığını söylüyor.

Okuduğu lisenin (MEF) proje odaklı çalışan, öğrencileri araştırma geliştirmeye yönlendiren bir okul olduğunu söylüyor. İzlediği filmden de yola çıkarak bu fırsatı, fiziğin gündelik hayata entegrasyonuyla ilgili bir proje yaparak kullanmak istiyor. İlayda Şamilgil’i, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtacak olan hikâye burada başlıyor. Suyun diyamanyetik özelliği, onun projesine ilham oluyor. Bu konuyla ilgili yapılmış araştırmaların hepsini öğretmenlerinin de desteğiyle inceliyor. Su bazlı araştırmalardan yola çıkarak, “Suyun miktarının değişmesi, bu araştırma sonuçlarını değiştirir mi, bu ölçülebilir mi, ne kadar çok su varsa bizim deneyimizde bu kadar farklılık çıkabilir mi?” sorularını soruyor. Günlük hayatta çokça tükettiğimiz için, deneylerini süt üzerinde gerçekleştiriyor. Onlarca süt markası var ve fiyatları bu kadar farklılık gösterirken, bunun nedenlerinden birinin içerisine su katılması olabileceğini düşünüyor. Yüzde 100 doğal süt bile yüzde 87 oranında su içeriyor. Buna su katıldığında, besin ve protein değeri düşüyor. Sütün kalitesini etkileyen bir şey olduğu için, süt üzerinde deneyler yapmaya başlıyor.

Sütün içine farklı oranlarda su katarak ölçümlerini yapıyor. Elde ettiği sonuçlar, suyun artışıyla paralellik göstererek düzgün bir grafik oluşturuyor. Ölçümlenebildiğini gördüğünde, diğer sıvılar üzerinde deneyler gerçekleştiriyor. Meyve suları, bunun için iyi bir örnek oluşturuyor. Su diyamanyetik bir madde olduğu için, su üzerinde bir bükülme ve deformasyon meydana gelebilir. Suyun yüzeyinde enerjinin sabit olması gerekir. Suda bir enerji artışı meydana geldiğinde, bunu sıfırlamak için bir yerden enerjinin düşmesi gerekir. Yer çekimi ve enerjinin korunumu yasasını da düşündüğümüzde bu azalma gerçekleşirken, su yüzeyinde gözle görülmeyen deformasyonlar meydana geliyor.

Bir mıknatıs, bir lazer, sıvının konacağı bir kap ve lazerin yansıtılacağı bir duvar/ milimetrik kâğıt, ölçüm için kullanılan malzemeleri oluşturuyor. Suyun altında mıknatıs yokken bir deformasyon olmayacağı için lazer ışını, duvara bükümsüz olarak sabit yansıyor. Suyun altına mıknatıs konulduğunda, suyun diyamanyetik özelliğinden dolayı yüzeyde deformasyonlar meydana geliyor ve lazerin duvarda yansıdığı yer değişiyor. Ne kadar büyük bir bükülme/bozulma açısı varsa suyun miktarı o kadar çoktur çıkarımı yapılabiliyor.

Deneyin detayları ve elde edilen sonuçlar, çok daha ilgi çekici elbette. İlayda, bu projesini TÜBİTAK’a sunuyor. Projesi bölge finaline kalıyor ve İlayda, bir hafta boyunca hocalara ve ziyaretçilere projenin tanıtımını yapıyor. Fakat projesi ne dereceye giriyor ne de ödüle layık görülüyor. Bir yılın ardından, 2014 yılında öğretmenlerinin teşvikiyle Polonya Fizik Enstitüsünün düzenlediği First Step to Nobel Prize in Physics (Fizik Nobel Ödülüne İlk Adım) Yarışması'na katılarak yarışmanın kazananlarından biri oluyor. Enstitü, ödül olarak onu bir ay Polonya’ya davet ediyor. Her birinin profesör ve doktora mezunu olduğu sekiz-on kişilik bir araştırma projesinde yer alan bir doktora öğrencisi, kendisine danışman olarak atanıyor. Her gün bu grupla beraber derslere girip, yapılan deneyleri inceliyor. Araştırma grubunda neler yapıldığı kendisine anlatılıyor. Birkaç senenin ardından bile oradaki profesörlerle hâlâ iletişiminin olduğunu, araştırma geliştirmede yardımcı ve referans olabileceklerini söylüyor.

Üniversiteyi Amerika’da okumayı her zaman istediğini, kendisi için bir hayal gibi olduğunu, unutulmayacak bir deneyim olabileceğini söylüyor. Orasıyla alakalı izlenimlerini şu şekilde aktarıyor: “Amerika’da okumak, Türkiye’de bir sınava hazırlanmaktan çok farklı bir süreç. Orada okumak için bir sınava hazırlanmak kadar sosyal anlamda da hazırlıklı olmak önemli. Bu sosyal sorumluluk projesinde yer almak olabilir, benim gibi bir proje geliştirmek olabilir, bir enstrümanla ilgilenmek olabilir. Türkiye daha akademik bir eğitim sistemine sahip olduğu için bunu gerçekleştirmek biraz daha zor oluyor tabii.”

Yurt dışında okumak isteyen her öğrenci gibi o da okullara başvurmuş. Nobel'de İlk Adım gibi uluslararası bir ödül alması, okullara kabul edilmesinde büyük rol oynamış. Kabulden sonra da bir kararsızlık sürecinin ardından, Cornell Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü'nde karar kılmış. Burayı seçmesindeki en büyük etken, birinci sınıfların yaklaşık yüzde 1,5'unun dâhil olduğu bir araştırma programına davet edilmiş olması. Bu programda öğrencinin araştırma yapması için fon sağlanıyor. Öğrenci, bir yaz boyu araştırma yapmak zorunda ama bunu istediği herhangi bir ülkede yapabilir. Okul, bu konuda yurt dışından bir profesörle iletişime geçmesi için her türlü desteği sağlayabilir. Yurt içinde veya dışında herhangi bir seminer, konferans veya sunum için yardımcı olabilir.

Cornell Üniversitesinde eğitimine devam ederken, 2016 yılında NASA’dan teklif alıyor. Buna benzer seçkin projelerde yer alabilmek için en az ikinci sınıf olunması gerekirken İlayda, ilk yılında NASA’nın Mars’a giden roketlerle ilgili bir projesinde yer alma hakkı kazanıyor. Mühendisliğin yanı sıra, inovasyon odaklı ve farklılık yaratabileceği bir alanda çalışmak istediği için girişimcilik alanında da yan dal yapıyor. Bu kararı daha sonra hayatı için önemli bir adım oluyor. Lisansı devam ederken sensörler konusuyla ilgilenen İlayda, 2019 yılında mezun olduktan sonra bu alanda girişim kurmak isteyen Prof. Dr. Robert Shepherd’dan iş teklifi alıyor. “Hisseden robotlar” geliştirme hedefiyle Organic Robotics Corporation adlı şirketi, Prof. Shepherd ile kuruyor. İlayda Şamilgil’in CEO ve co-founder pozisyonlarını üstlendiği şirket, bugün faaliyetlerine giyilebilir sensörler geliştiren Llume markasıyla devam ediyor.

İnovasyon ve girişimcilik birbirinden beslense de her ikisinin de farklı dinamikleri ve disiplinleri var. İlayda Şamilgil de her zaman mühendislik kadar ilgi duyduğu işlerle uğraşmamış. Onun kadar eğlenceli bulmadığı insan kaynakları ve finans gibi meselelerle bir CEO olarak ilgilenmesi gerekiyor. Üstelik bir problem olduğunda, bunu çözecek ilk kişinin kendisi olduğunu biliyor. Çalıştırdığı insanların ise işlerinde mutlu olmalarını sağlamanın kendi görevi olduğunu düşünüyor. Şirketin ilk zamanlarında girişimlerinin gelirlerindeki dalgalanma, girişimin aksiyon alamaması gibi iniş ve çöküşlerden duygusal olarak çokça etkilendiğini ama şimdilerde bunu çok daha iyi yönetebildiğini dile getiriyor. Yöneticilerin neden bu kadar zorlandığını, bu sürede daha iyi anladığını söylüyor.

Organic Robotics kurulduğunda ilk amacı, üniversitede üzerinde çalıştıkları robotlarda dokunma hissinin geliştirilmesidir. Robotlar kameralar aracılığıyla nerede yürüdüklerini görebiliyorlar. Fakat yüzeyin hangi türden olduğunu (buz, kum, cam, çamur vb.) anlayamıyor. Robotlara bu özelliğin kazandırılması uzun bir araştırma geliştirme süreci gerektirdiğinden, giyilebilir teknolojilere odaklanıyorlar.

İlk geliştirdikleri ürün, optik sensörleri olan, göğüs altına giyilebilen bir tür kemerdir. Sporcular için hareket oldukça önemli olduğundan, profesyonel seviyeye ulaşmak için bu konuda daha fazla bilgi hedefine ulaşmaları da önemlidir. Bu cihaz nefes alıp verdikçe göğsün ne kadar açılıp kapandığı gibi parametrelere bakarak, özellikle sporcular için anlamlı ölçümler sunma iddiasında bulunuyor. İlayda Şamilgil, sporcuların bu ölçümlerin yapılabilmesi için maske takarak antrenmana çıktıklarını, bunun egzersiz esnasında büyük bir zorluk olduğunu gördükleri için daha kolay kullanılabilen bu kemeri geliştirdiklerini söylüyor. Üstelik cihaz, sadece spor değil, askerî alanda da deneniyor.

Prof. Shepherd ile geliştirdikleri Llume’un, ABD Savunma Bakanlığı ile sözleşmeleri var. Aralarında Luminate Capital ve Capital Factory’nin de bulunduğu birçok yatırımcıdan 8,9 milyon dolar yatırım almayı başarıyor. Şamilgil, hâlen Llume’un temel teknolojisi olan Light Lace fiberoptik sensörlerin sentezlenmesi üzerine çalışıyor. Son olarak 2025 Forbes 30 Altı 30 Listesi'nin imalat ve sanayi kategorisindeki iki Türk’ten biri olarak listede yerini almayı başarıyor.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.