Günün mottosu: Herkese iyi gel ama kendini unutma

Arşiv
Arşiv

Günlük hayatta herkese koşup yetişmeye çalışan birçok kişi, kendi ihtiyaçlarını geri plana itiyor. “Herkese iyi gel ama kendini unutma” cümlesi, modern zamanların sessiz uyarısı gibi karşımızda duruyor.

“İyi insan” olma çabası, çoğu zaman kendi sınırlarını görmezden gelmekle başlıyor. Ailesine, arkadaşlarına, işine, çevresine yetmeye çalışan pek çok kişi, günün sonunda kendine ayıracak ne vakit ne de enerji bulabiliyor.

Telefon çaldığında hep ilk açan, bir sorun olduğunda ilk aranan, herkesin derdini dinleyen ama kendi derdini kimseye anlatamayan insanlar…

“Önemli olan başkaları, ben sonra bakarım” diyerek, farkında olmadan kendilerini geri plana itiyor.

Kendini unutmak, sessiz bir vazgeçiş

Başkalarına iyi gelmeye çalışırken, kendi duygularını bastırmak; ihtiyaçlarını, hayallerini, dinlenme hakkını ertelemek zamanla içten içe bir yorgunluğa dönüşüyor.

Kimseyi kırmamak için her şeye “evet” diyenler, kendilerini ihmal ettiklerinde, bir süre sonra hayata karşı isteksizlik, tükenmişlik ve kırgınlık hissedebiliyor.

Bir noktadan sonra bu durum, insanın kendi benliğinden yavaşça vazgeçmesine kadar uzanabiliyor.

Sınır koymak bencillik değil

“Herkese iyi gel ama kendini unutma” cümlesi, aslında basit bir nasihat değil; hayatı dengede tutma çağrısı.

Kendine zaman ayırmak, dinlenmek, hayır diyebilmek, ihtiyaç duyduğunda geri çekilmek bencillik değil.

Tam tersine, insanın hem kendine hem de çevresine karşı daha sağlıklı durabilmesi için bir zorunluluk.

Kendine iyi gel ki başkasına da gelebilesin

Başkalarına destek olmak kıymetli; ancak bunu yaparken kişi kendi ruhunu, bedenini, kalbini tüketmemeli. Kendine iyi gelmeyen, uzun vadede kimseye iyi gelemez.