Hiyerogliflerden emojilere iletişim

İlk insan fosillerinden birisi olan “Lucy” 3.2 milyon yaşlarında. Bu demek oluyor ki şu ana kadar insanlığın tecrübesi milyonlarca yıla dayanıyor. Bu süreç içerisinde temel ihtiyaçların karşılanması için hayat koşullarında pek çok değişikliğe gidildi.
İlk insan fosillerinden birisi olan “Lucy” 3.2 milyon yaşlarında. Bu demek oluyor ki şu ana kadar insanlığın tecrübesi milyonlarca yıla dayanıyor. Bu süreç içerisinde temel ihtiyaçların karşılanması için hayat koşullarında pek çok değişikliğe gidildi.

Altamira Mağarası... İspanya’nın kuzeyinde bulunan bu mağara şu anki medeniyetle iletişime geçebilen eski insanların yaşadığı bir yer. Yaklaşık 37 bin yıl öncesinden günümüze ulaştırdıkları mesajlar, iletişimin ilk örnekleri olarak nitelendirilirken bu ayki yazımızın konusunu da oluşturuyor: İletişim ve iletişimin geleceği.

Kişiler arasındaki duygu, düşünce ve bilgilerin aktarılması olarak tanımlanan iletişim, insanlık tarihi kadar eski. İki insanın birbiri ile anlaşabilmesini sağlayan bu olgu, ses hecelerinden konuşmaya evrildikten sonra “dil” olarak da dünya çapında farklılaşıyor. Öyle ki şu anda sadece Afrika kıtasında bile 1000 farklı dilin konuşulduğundan bahsediliyor.

Tarihsel süreçte insanlar iletişimi sadece sözlü olarak değil, birçok farklı şekilde de gerçekleştirmişlerdir. Örnek olarak duvar resimlerinden hiyerogliflere, dumanla iletişimden dalgalı iletişime, yazılı iletişimden emojili iletişime kadar birçok farklı şekilde sağlanan iletişimin geçmişinden biraz bahsedip geleceği hakkında da fikir sahibi olmaya çalışacağız.

İlkin duvar resmi olarak ortaya çıkan sonra da duvar yazılarına evrilen iletişim türü, bilinen en eski iletişim. Hatta dünyadaki solak nüfusunun az olmasını duvar yazılarına bağlayan teoriler bile mevcut. Sağlaklara göre üretilen materyallerden dolayı solakların nüfusu giderek azalmış ve günümüzde de azınlık hâline gelmişler. Yani sadece iletişim deyip geçmemek gerekiyor, eski kaynakların dünyanın seyrine de önemli bir katkısı var.

Antik çağlarda hiyerogliflere evrilen duvar resimleri ve yazıları papirüsün icat edilmesiyle birlikte artık taşınabilir bir hâle geliyor. Öncesinde hayvan derisi gibi muadillerinin kullanılmasına rağmen küf, koku gibi dezavantajlarının olmasından dolayı pek taşınabilir olmayan yazı, artık her yerde depolanabiliyor. Bu sayede çağlar arası bilgi aktarımı ve depolaması da bir o kadar kolay hâle geliyor. İleriki süreçlerde zaten matbaanın icadıyla da demokratikleşen bilgi, herkesin her an ulaşabileceği bir olgu oluyor.

İletişimin depolanmasının yanı sıra iletişimin uzak mesafeler arasında ulaşımı da bir o kadar önemli. Atlı postacı gibi ilkel çözümlerin en inovatifi olan dumanla iletişim özellikle Amerika kıtasında, ilk çağlarda sıklıkla kullanılıyor. Avrupa kıtasında ise güvercinlerle iletişim, dönemin favorilerinden. Bunun için özel olarak eğitilen güvercinlere verilen emeğin “know-how”ı ise eşsiz. Düşünün ki devletle alakalı bir konuyu küçücük bir kuşla iletebilecek kadar o kuşa güvenmeniz gerekiyor.

Zamanla teknolojinin gelişmesiyle birlikte 1831 yılında icat edilen telgraf, teknolojik iletişimin ilk örneği. Bir tele verilen dokunma frekansları ile karşı tarafa bilginin iletildiği bu sistemde Mors alfabesi kullanılıyor. Saniyeler içerisinde bilginin aktarıldığı bu sistem ile dünya bambaşka bir yer olmaya başladı. En basit örneğinden artık devletler bir anda nerede ne olduğunu bilebilir hâle geldi.

(Genç Motto Bilgisi: Osmanlı döneminde ilk telgraf hattı Varna, Edirne, İstanbul hattına kurulmuştur.)

Radyo dalgalarının da icadıyla kablo döşenmeden yani bir altyapıya ihtiyaç duyulmadan da teknolojik iletişim mümkün hâle geldi. Hatta savaş dönemlerinde öyle önem arz etti ki bu ihtiyaç, tüm dünyada iletişimi mümkün hâle getirmek adına uzaya uydular bile gönderildi. Ve bu uydular günümüzdeki iletişimin temellerini oluşturuyor.

Günümüzde ise iletişim bambaşka bir hızda devam ediyor. 3G, 4G, 5G, 6G diye devam eden internet hızları sayesinde saniyeler içerisinde terabaytlarca veri göndermek mümkün. Bu sayede de uzak mesafeler arasındaki canlı bilgi akışları, uzaydaki robotların yönetimi, uzaktan ameliyatlar çok daha doğru bir şekilde gerçekleştirilebiliyor. Bunun için bir uyduya veya “ethernet” kablolarıyla erişime bağlanmanız yeterli. Fakat bunların da bir maliyeti var tabii ki. Bunun için de “telekom” firmaları kendilerinin oluşturduğu abonelik sistemleri ile insanlara hizmet veriyorlar. Fakat son yıllarda bu konuyu yine demokratikleşmeye çalışan birisi var ve bu kişiyi hepimiz tanıyoruz.

Pek çok yazımızda bir şekilde bahsettiğimiz Elon Musk, yine bu konuda boş durmuyor. Projesi “Starlink” ile dünya çapında her yere iletişim götürmeyi vadeden Elon Musk, şu ana kadar onlarca uydu yollamış durumda. Hatta bazı olağanüstü durumlarda, Starlink ülkeler bazında faaliyete geçiriliyor. Bunların yanı sıra bizim ülkemiz de uydularını TÜRKSAT 1B, 3A, 4A, 4B ve Göktürk isimleri adı altında gönderiyor.

  • Teknik olarak gelişimini sunduğumuz iletişimin günümüzdeki yansımaları ise bambaşka şekillerde. Artık yazılar ve resimlerin yanı sıra video ve sesler ile de iletişime geçebiliyor, anlık görüntüleri saliseler içinde başka bir yere aktarabiliyoruz.

Adeta ışınlanmanın bir türü olan bu iletişim, trilyon dolarlık sektörleri de oluşturmakta.

Geçmişte hiyeroglifler ile sağlanan iletişim, o kadar teknolojinin gelişimine rağmen kendini tekrar etmekte. Artık ifadelerimizi “emojiler” ile ifade ediyor, anlık tepkilerimizi tüm dünya ile sosyal medya sayesinde paylaşabiliyoruz. Fakat bu kadar bağlanmamıza ve teknolojinin ilerlemesine rağmen iletişimimiz daha mı sağlıklı?

Bir sonraki sayımızda tekrar görüşmek üzere. İletişimde kalalım.