Huzuru sabote eden alışkanlıklar ve onlarla baş etmenin yolları

İnsanlar neden daima mutluluğa odaklanır? İnsan ağlarken, gülerken, öfkeliyken; hatta kalbi kırıkken bile huzurlu olabilir. Bu yazımda sana huzuru sabote eden faktörleri ve bunlarla mücadele ederek nasıl huzurlu olabileceğimizi anlatacağım.
Biliyorsunuz ki mutluluk, her zaman süren bir şey değildir. Eğer öyle olmuş olsaydı, bunun adı mutluluk değil; insanların standardı olurdu. Bir şeye alışma gibi bir durum varsa bu bize her zaman mutluluk getirmeyebilir.
Geçmişte yaşamak:
İnsanın huzurunu sabote eden şeylerin başında, geçmişte yaşamak geliyor. Geçmişte hepimiz, iyi kötü şeyler yaşamış olabiliriz. Eğer sürekli geçmişin içinde yaşarsan, aklın bugünü yaşama noktasından uzaklaşır. Eğer geçmişinle ilgili vicdan azabı duyuyorsan, bu senin bir şekilde iyi bir insan olduğunu gösterir. Geçmişte kötü bir şeyler yapmış olman, seni kötü bir insan yapmaz, sadece hatalı bir şeyler yapmış iyi bir insan yapar. Bence burada hatalarından ders çıkarmışsan hiçbir sorun yok. Eğer zihnini geçmişten bugüne çekmezsen, huzur senin için uzak bir ihtimal olur.
Gelecekle ilgili kaygılar:
Kötü bir olay yaşadığın zaman o olaydan ziyade, olası sonuçları sizleri daha çok tedirgin ediyor. Şu an ben tam olarak neye kaygılanıyorum? Hangisi gerçek kaygı, hangisi içimdeki endişenin, evhamın kaynağı? Eğer bunları ayrıştırabilirsen, bütün bunlar seni daha da güçlendirir ve olgunlaştırır.
İyiyi de kötüyü de kabullenmek:
Hayatın her daim bize iyi şeyler sunacağını zannediyoruz. Bazen hayata, bize güzel şeyler yaşattığı için teşekkür dahi etmiyoruz. Ama ne zaman ki olumsuz bir şey yaşasan, “Neden bunlar benim başıma geldi, neden başarısız ve kötü hissediyorum?” diye veryansın ediyorsun. Neden etmeyesin ki hayat sana bununla ilgili bir söz mü verdi? Hayatın içinde her şey var; hüzün, acı, sevinç, öfke ve diğer tüm duygular.
Yarım kalmış duygular ve işler:
Zamanında yaşadığın şeyler, dışarı atılamayan duygular, haksızlığa uğramışlık hissi, kendini ifade edemediğin anlar, zihnini meşgul etmeye devam ediyor olabilir. Yarım kalmışlığı tamamlayamadığın müddetçe, zihin bunları tekrar etmeye devam edecek. Yani yarım kalmış duyguları, yarım kalmış işlerinizi keşfetmek ve bunları tamamlamak gerekiyor.
Hayatımızdan beklentiler:
Evlenmek, bir işe girmek, sevilmek, bir yere ulaşmak gibi beklentiler evde oturup beklemekle gerçekleşecek şeyler değil. Oysa sen bekleyerek hayatın bütün güzelliklerini kaçırıyor olabilirsin. Bir bakmışsın ki yıllar geçmiş ve kaybeden siz olmuşsunuz. Beklentilerinizi gerçekleştirebilmek için hayatınıza bakmaya ve ilerlemeye devam edin.
Kendine acıma ve kendini kurban gibi görme:
Böyle bakarsan hayat, sana her zaman kötü şeyler getiriyormuş gibi hissedersin ve karşına çıkan fırsatları göremezsin. Oysa hayat, her insana çeşitli zamanlarda fırsatlar sunar. Evet, kabul ediyorum; bazı insanlar daha şanslı. Fakat kimileri için de hayat onlara küçük bir şans tanıyor. O kişiler ipin ucunu bir yakalıyor ve sonrasında o şansın peşinden koşuyor. Lütfen hayatındaki hataların, günahların, sevapların sorumluluğunu al! Kurban rolünden çık! Hayatında bir değişim olacaksa bu birileri sana acıdığı için olmayacak. Ne zaman ki sorumluluklarını alacaksın, ipin ucundan tutacaksın; işte hayatın o zaman değişecek ve karşına çıkan fırsatları o zaman yakalayacaksın.
Etrafındaki insanları değiştirmeye çalışmak:
Muhtemelen sen de hayatındaki enerjinin büyük bir kısmını, çevrendeki insanları değiştirmeye çalışmakla harcıyorsun. Eşin, ailenden birisi, akraban, çocuğun, sosyal çevren… Şöyle yapsan daha iyi olur, şunu yapsan daha güzel olur gibi düşünceler hep kafanı kurcalıyor değil mi? Peki, fark ediyor musun, insanları değiştirme çaban ne kadar işe yarıyor? Şunu net olarak söyleyebilirim ki insanları değiştirmeye çalışmak, beyhude bir çaba. Bunu denediğinde, “Bak değişmiyor, beni önemsemiyor, bak dediğim noktaya gelmiyor, beni sevmiyor,” gibi düşünmeye başlayacaksın. Sonra bu senin için de bir kara delik olmaya başlayacak ve öz güvenini yok edecek. Bu yüzden doğasında olan bir şeyi değiştiremezsin. Yıllar süren terapilerde bile değişim kısıtlı ölçüdedir, sıkıntılı ve belirli noktalar değiştirilebilir. Sen çırpına çırpına ne yapacaksın peki? Sürekli değiştirmek üzere gidersen yorulan sen olursun. O zaman huzur senin mahallene bile uğramaz.
Bedenini, fiziğini sevmemek:
Eğer senin de aynaya baktığın zaman fiziğinle, vücudunla ilgili beğenmediğin noktaların varsa sen de bunlardansın. Oysa elim, ayağım, yüzüm, kaşım, gözlerim benim bu hayatta yol arkadaşlarım. Böyle düşünüp bedenini sevmeye başlayınca kendini daha rahat hissedeceksin. Birisi beni burnum büyük ya da küçük diye seviyorsa, fit vücudum için seviyorsa lütfen gitsin hayatımdan. Vücuduna senin hayatta var olmanı sağlayan yardımcılarınmış gibi bak! Bedenini sevmelisin, huzur bulabilmek için. Kendini sevmelisin sen olduğun için. İnsan, her hâlükârda huzurlu olabilir. İçinde bir huzursuzluk hissediyorsan, o huzursuzluğun kaynağını biraz derinlere dalınca emin ol bulacaksın. Mutlu ve huzurlu bir hayat dilerim size. Kendine iyi davran.
*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.