Karşılaştığımız olaylar karşısında uymamız gereken 10/10 kuralı

Araştırmalar, her insanın
hayatı boyunca ortalama
20.00 talihsizlik
yaşadığını söylüyor.
Araştırmalar, her insanın hayatı boyunca ortalama 20.00 talihsizlik yaşadığını söylüyor.

Hayatımızın sadece %10’u başımıza gelenlerle belirleniyor. Mesela bir hata yapmak, işe geç kalmak veya trafikte sıkışıp kalmak… Diğer %90 ise, %10’a nasıl tepki verdiğimizle doğrudan ilgili. Farklı insanların aynı durumda çok farklı tepkiler verdiğini biliyoruz. Az önce başınıza gelen bir olay yüzünden ilk tepkilerinize bağlı olarak gününüzü mutlu veya üzgün bitirebilirsiniz.

Olaylara tepki verme şeklimiz olayın kendisinden çok daha etkili. Sıkıntılar karşısındaki tepkimiz günümüzün, haftamızın hatta yılın geri kalanını daha iyi veya kötü hale getirebilir. Yani, her şey bize bağlı...

"90/10” kuralını duymuş muydunuz? Bu kurala göre hayatımızın sadece %10’u başımıza gelenlerle belirleniyor. Mesela bir hata yapmak, işe geç kalmak veya trafikte sıkışıp kalmak…

Diğer %90 ise, %10’a nasıl tepki verdiğimizle doğrudan ilgili. Farklı insanların aynı durumda çok farklı tepkiler verdiğini biliyoruz. Az önce başınıza gelen bir olay yüzünden ilk tepkilerinize bağlı olarak gününüzü mutlu veya üzgün bitirebilirsiniz.

Bu kuralı akılda tutmak çok önemli çünkü hayatımızın çoğunu kendimizin kontrol ettiğini görebilir ve bu sayede gereksiz duygulardan kurtulabiliriz.

İrade gücümüzü kullanabilirsek olumsuz bir şeyden sadece anlık olarak etkilenebilir, hatta olumlu bir sonuç bile çıkarabiliriz. Peki, bunu nasıl yapabiliriz?

Dilerseniz bu harika kuralı bir örnekle anlatalım. Hocanızın size gönderdiği bir projeye çalıştığınızı düşünün. Yarın teslim etmek zorundasınız ve proje bitmek üzere… Projeyi tam kaydetmek üzereyken bir anda elektrikler gidiyor ve bilgisayarınız aniden kapanıyor. Ardından fark ediyorsunuz ki, anneniz elektrikli sobayı açtığı için sigortalar atmış. Emeğiniz boşa gittiği için sinirli ve endişelisiniz hatta dünyanın sonu gelmiş gibi hissediyorsunuz. Bu siniri annenizden çıkarıyorsunuz ve çok ciddi bir tartışmaya giriyorsunuz. Gerginliğinizi dindirmek adına bir bardak su içmek için mutfağa gidiyorsunuz ve bir anda tezgahın üzerindeki tüm bardakları deviriyorsunuz ve her sabah kahve içtiğiniz en sevdiğiniz kupa da kırılmış. Daha da sinirleniyorsunuz ve kupayı kullanıp tezgahta bırakan kardeşinizi suçluyorsunuz.

Ardından bilgisayarınızın başına dönüp projeyi kurtarmak için elinizden geleni yapıyorsunuz ancak sonuç hüsran, her şey kayıp. Tekrar öfkeleniyor, belki kaba kelimeler sarf ediyor ve biraz hava almak için dışarı çıkmaya karar verip kapıyı hızlıca çarparak evden ayrılıyorsunuz. Peki, şu anda elinizde ne var? An itibariyle annenize ve kardeşinize kızgınsınız, en sevdiğiniz fincan kırıldı ve projeniz artık yok. Berbat bir gün geçiriyorsunuz.

  • Şimdi hikayenin başına dönelim. Durumun %10’unu oluşturan bir tetikleyici var. Soba açıldı ve sigorta attı. Sizinle hiçbir ilgisi olmayan, bir başkasının kötü niyet beslemeden yaptığı kontrol edilemez bir olay. Sadece basit bir hata…

Projeyi yeniden yapmak için enerji harcamak, arkadaşınızdan yardım istemek veya hocanıza olanları anlatıp biraz daha zaman istemek yerine, sert ve verimsiz bir tepki vermeyi seçtiniz. Peki, tek seferlik kontrol edilemeyen bir olay yüzünden çevrenizdeki herkesle tartıştığınıza değdi mi gerçekten?

Hayatta olduğumuz sürece bu tür sıkıntılarla karşılaşmaya devam edeceğiz. Araştırmalar, her insanın hayatı boyunca ortalama 20.00 talihsizlik yaşadığını söylüyor. Bu talihsizlikler, üzerinize yukarıdan geçen bir kuşun üstünüze pislemesi gibi hafif veya sevdiğiniz birini kaybetmek gibi ciddi olayları kapsıyor ve ne yazık ki bunları kontrol etmemiz imkansız. Sadece bu aksiliklerden etkilenme düzeyimizi değiştirebiliriz.

Bu yüzden, kontrol edemeyeceğinizi bildiğiniz bir şeyle uğraşırken 90/10 kuralını uygulamaya çalışın. Artık hayatınızın %90’ının kendinize bağlı olduğunu biliyorsunuz. %10’un sizi olumsuzluklara sürüklemesine izin vermediğiniz takdirde, kendinizi bir sinir küpüne çevirmekten kurtarmış olacaksınız. Çünkü, hayal kırıklıkları da hayatın bir parçası…

Buğra Serdaroğlu / Klinik Psikolog