Mikroekonomi ve birkaç kavram

Sezgisel olarak marjinde düşünmek, girdide ufak birimlerle yapılan değişikliklerin çıktıya nasıl etki ettiğini gözlemlemek demek.
Sezgisel olarak marjinde düşünmek, girdide ufak birimlerle yapılan değişikliklerin çıktıya nasıl etki ettiğini gözlemlemek demek.

Mikroekonomi ifadesini haberlerde, gazetelerde sık sık görürsünüz. Kafa karıştırıcı bir terim gibi durur ama doğru anlatıldığında basitleşir.

Ekonomide de her çalışma sahasında olduğu gibi alt dallar mevcuttur. Ana akım ekonominin başlıca alt dallarından birisi ise mikroekonomidir. Sözlük tanımı ile mikroekonomi; tüketiciler ve firmaların nasıl optimal karar verdiklerini ve bu iki ekonomik aktörün birbiriyle etkileşimini inceleyen alt dal. Tüketici ve firma terimleri, görüldüğü gibi konunun merkezinde yer alıyor. Gerçek hayatta bir firma bir tüketicinin, bir tüketici ise bir firmanın rolünü alabilir. Ancak mikroekonomide tüketiciler hep tüketici, firmalar ise hep üretici tarafında bulunur. Dolayısıyla arz hep firmalara bağlı, talep ise tüketicilere bağlı birer değişkendir. Karar alma süreçleri ekonominin her alanında birinci dereceden önemlidir. Mikroekonomide bu süreçlerle ilgili kıymetli birkaç terim var. Bu terimleri anlamanın günlük hayatta da faydaları olabilir.

İlk terimimiz sınırlı optimumlaştırma (constrained optimization): Optimum, birçok sahada kullanılan Latince bir kelime. Bizim bağlamımızda “en uygun, en ideal olan” anlamına işaret ediyor. Optimumlaştırma, en uygun olanı seçme ya da ona “yaklaştırma” anlamında kullanılıyor. “Sınırlı optimumlaştırma” ise en uygun olanı seçerken bazı kısıtlamaların olduğunu bize anlatıyor. Aslında gerçek hayatta nasıl en ideal tercihleri bize tanınmış kısıtlı kümeler içinde yapıyorsak burada da durum aynı. Sadece bu sürecin aktörleri tüketiciler ve firmalar. Bir tüketici, bütçesi nispetince en cazip ürünü marketten alıyor veyahut bir firma üretim miktarını belirlerken masraflarını gözetliyor, değil mi?

Karar alma süreçlerine daha yakından bakalım. Diyelim ki küçük kardeşinize 5 TL verdiniz ve kardeşiniz bakkala gitti. Bakkalda gördü ki alabileceği toplam iki sepet var. Ya 1 kraker 2 gofret ya da 2 kraker 1 gofret alabiliyor. Kardeşiniz çikolatayı sevdiği için ilk sepeti tercih etmiş olsun. O zaman bir tane daha kraker almaktan vazgeçmiş oluyor. Ekonomik olarak o tercih edilmeyen sepet de bir masraf olarak vasıflandırılıyor. Buna fırsat maliyeti (opportunity cost) deniyor. Tercih etmediğiniz en cazip alternatifiniz, işte sizin fırsat maliyetiniz oluyor. Dolayısıyla yaptığınız her tercihin arkasında böyle bir ikinci maliyet de bulunuyor.

Klasik bir arz grafiği
Klasik bir arz grafiği

Karar verme süreçlerinde kolaylaştırıcı bir düşünce metodu da mikroekonomide kullanılıyor: “Marjinde düşünmek”. Marjin yine Latin kökenli bir kelime ve ‘uç’ anlamına geliyor. Sezgisel olarak marjinde düşünmek, girdide ufak birimlerle yapılan değişikliklerin çıktıya nasıl etki ettiğini gözlemlemek demek. Örneğin, bir firma olarak gelir hesabı yapıyorsunuz ve “bir” işçi alıp çıkardığınızda gelirin nasıl değiştiğini gözlemliyorsunuz. İşte bu marjinde düşünmektir.

  • Marjinde düşünmek, bulunduğunuz konumdan nasıl değişiklik yapabileceğiniz konusunda size fikir verir. Böylece sıfırdan hesap yapmak yerine bulunduğunuz karardan daha “iyi” bir karara adım adım nasıl geçeceğinizi görebilirsiniz. Son olarak meşhur arz-talep eğrisinden biraz bahsedelim.

Yukarıdaki klasik bir arz grafiğini gösteriyor. Bu grafiğe göre üretilen miktar arttıkça üretilen her birimin fiyatı yani maliyeti de artıyor. Bu durum şöyle anlaşılabilir. Örneğin bir pastane açtınız ve başlangıçta günde 3 pasta üretiyorsunuz. Yalnız dükkanın temizliği, aşçılık, garsonluk vs. tüm işleri siz üstleniyorsunuz. Ardından işleri büyütmek istiyorsunuz ve bir işçi daha alıyorsunuz ve iş bölümü yapıyorsunuz. Ancak üretiminiz 2 pasta artıyor. Bir sonraki işçi alımınızda ise pasta artışı 1 tane oluyor. Yani işçi verimliliği gittikçe düşüyor. Dolayısıyla üretim daha masraflı hale geliyor.

Bu sefer pastanenize tüketici gözüyle bakalım. Pastanenizin sabit sayıda bir müşteri kitlesi olduğunu varsayalım. Siz bu sabit kitle için ürettiğiniz pasta sayısını artırdıkça her bir müşteri için daha fazla pasta olacak ve pastanın değeri düşecek.

İki grafiği birleştirdiğimizde ise böyle bir görüntü ortaya çıkıyor. Dikkat edildiğinde iki eğrinin kesiştiği bir nokta var. Bu noktanın izdüşümüne denk gelen fiyat, piyasa fiyatı olarak belirleniyor. Miktar eksenine denk gelen nokta ise piyasaya arz edilmesi ideal olan miktarı gösteriyor. Tabii ki bu grafiklerle oynayıp daha fazla yorum yapabilmek mümkün.

Sonuç olarak mikroekonomi; tüketici ve firmalara dair birçok kavram, düşünce metodu ve kalkulüs tekniği barındırıyor. Bu elementleri kullanarak daha kesin ve hassas sonuçlara varmak mümkün oluyor. Aynı zamanda bu elementler devlet birimlerinde ve özel sektörlerde birçok ekonomist tarafından da bilfiil kullanılıyor.

Kaynakça

1.Jonathan Gruber. 14.01 Principles of Microeconomics. Fall 2018. Massachusetts Institute of Technology: MIT OpenCourseWare, https://ocw.mit.edu. License: Creative Commons BY-NC-SA.

2.Hubbard, R. G., & O'Brien, A. P. (2008). Economics. Upper Saddle River, N.J: Pearson Prentice Hall.