Okçuluk

Arşiv.
Arşiv.

Kökeni neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan ok ve yay, insanların korunma ve beslenme gibi ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaya başlanan bir araçtır.

Menzili düşük olan ok ve yay, çeşitli medeniyetlerin elinde günden güne geliştirildi. Etkisini artırmak için kusursuz hâle getirilmeye çalışıldı. Bozkırların güçlü savaşçıları Türklerin elinde en mükemmel versiyonuna ulaştı. Türk yaylarıyla, oklarıyla ve zihgiriyle atını kuşanan, çocuklarına “Bozok” ve “Üçok” isimlerini veren nesil Avrupa’ya ok ve yayın gücünü tanıttı. Mısırlılarla başlayan ok ve yay sonrasında Asurlular, Persliler, Moğollar, Bizanslılar, İngilizler ve Japonya ile yaşamını güçlendirerek devam etti. Başlangıçta avlanmak ve savaşmak için kullanılan bu alet, günümüzde her yaştan insanın yapabildiği eğlenceli bir olimpik spor dalına dönüştü. Oğuz Kağan destanında düzenlenen toy yani şenlik günlerinde, Oğuz beylerinin ok yarıştırdıkları ve Dede Korkut hikâyelerinde, düğünlerde gençlerin ok atarak eğlendikleri ve çadır kuracakları yerleri belirledikleri anlatılmaktadır.

Odaklanma, cesaret, özgüven ve başarı duyularını güçlendiren modern okçuluk ise Avrupa’da sırasıyla Belçika, İngiltere ve İskoçya’da gelişme göstermiş ve uluslararası yarışmalar düzenlenerek profesyonel noktaya getirilmiştir. Okçuluk dernekleri ve kulüpleri kurdukları için modern okçuluğun beşiği olarak İngiltere ve İskoçya kabul ediliyor.

Avrupa sınırları içinde bölgesel yarışmalara katılan okçuluk, ilk defa 1904 yaz olimpiyat oyunlarında kendine yer bulmuştur. 1972 yılından bu yana olimpiyatlarda aralıksız olarak yer alıyor. 1931 yılında okçuluk sporunun en büyük otoritesi olan Uluslararası Okçuluk Federasyonu (FİTA) kuruldu.

Türkiye’de ise okçuluk, başta Atıcılık Federasyonu bünyesinde gelişim göstermiş ve günümüzde bağımsız bir federasyon haline gelmiştir. Bölgesel nitelikte geleneksel okçuluk ile modern anlamda olimpiyat ve uluslararası paralimpik oyunlarına katılım sağlıyoruz.

Uluslararası Okçuluk Federasyonu (FİTA) tarafından gelecek vaat eden beş okçu listesinde yer alan “Altın Adam” ismiyle tanınan Mete Gazoz, Türk okçuluk tarihinde ilk kez altın madalya kazanarak modern okçuluk serüvenimize en değerli katkıyı sağlamıştır.

İlk kez İngiltere’de savaş gazisi personellerin rehabilitasyonları için başlayan ve sonrasında Almanya’da yarışma halinde gelen paralimpik olimpiyat oyunlarına Türkiye ilk kez 1992 yılında Barselona’da katılmıştır. Okçuluk branşında sporcunun bacaklarının fonksiyonel olmayışı, kuvvetin ve kontrolün benzer şekilde sınırlanması göz önünde bulundurulur. Bu spora uygun engel durumları; kas gücü etkilenmesi, atetoz, eklem sorunları, hipertoni, uzuv noksanlığı, ataksia olarak belirlenmiştir. Sporcular tekerlekli sandalyeyle yarışırlar. Paralimpik okçuluk dalında ülkemizi temsil eden Öznur Cüre, Bülent Korkmaz, Nihat Türkmenoğlu gümüş madalya ve Bahattin Hekimoğlu bronz madalya ile Tokyo 2020’de ülkemize ödül getirmişlerdir.

Dünyanın tüm önemli yarışmalarında görev alan yönetici ve faal hakemleriyle, madalyalar kazanmak için hedef tahtalarının karşısına çıkan sporcularıyla ülkemiz okçulukta sportif başarılar kazanmaya devam ediyor.

Okun yönü, insanlığın hedefini belirliyor.

Emre Kızıltan-Yazar-Ögretmen-Müzisyen