Para neden en kuvvetli motivasyon (Gibi Görünür)?

Para kazanmak, aslında parayla ilgili bir şey değil. Parasal sorunların çözümü başka bir yerde olabilir.
Para kazanmak, aslında parayla ilgili bir şey değil. Parasal sorunların çözümü başka bir yerde olabilir.

Etrafınızdaki gençlere bir sorun; “Gelecekte ne istersin?” diye. Büyük bir kısmının hatırı sayılır bir servetin, yani “para”nın hayalini kurduğunu fark edersiniz. Şaşılacak bir durum yok; zira bunu onlara bizzat biz öğretiyoruz.

Neden para? Para “her şeye muktedir” bir potansiyel olarak karşımıza çıkıyor. Yokluğu, büyük sorun. Sağlık hizmeti bile alamayabiliyorsunuz. Beslenmek, temel ihtiyaçlarımızı gidermek, gelişebilmek için temel düzeyde hep para gerekiyor. Çoğu zaman gönlümüzden geçen bir şeyi satın almak, o istediğimiz yere gitmek, o deneyimi yaşamak için yeterli paramız olamayabiliyor. Çoğu kez bizim hayalini kurduğumuz bir şeyleri “bizden daha fazla parası olduğu için” yapabilen insanlarla kendimizi kıyaslayarak, paranın bizi emellerimize kavuşturabileceğine dair (çoğu kişi için) sarsılmaz bir kanaat geliştiriyoruz.

Biraz büyüyünce, azıcık entelektüel birikimimiz artınca “Parayla saadet olmaz” gibi cümleler zihnimize ve dilimize düşebiliyor. Ama bu cümleyi söyleyip samimiyetle inanan insanların birçoğu da bankadaki birikimleri “kritik bir düzeyin altına” indiğinde telaşlanabiliyorlar. Ekonomik belirsizlik en vurdumduymaz olanlarımızı bile etkileyebiliyor, endişeye sürükleyebiliyor. Yani kazanması da kaybetmesi de çok önemli bir “güç” para dediğimiz şey.

Para, hepimizin inandığı ortak bir batıl inançtır aslında. O basılı kağıtların, o bankadaki rakamların “değerli” olduğuna hepimiz inandığımız için çalışan bir ortak “sanrı”dan ibarettir ekonomi. Gerçekte var olan şey emek, estetik, fiziksel çaba ve ihtiyaçların bileşimi olarak ortaya çıkan gereksinimlerimizdir. Para, ihtiyaç duyabileceğimiz şeyleri “alabilecek” ortak bir sözleşmedir, işi kolaylaştırır, birilerinin hiç yoktan “kazanmasını” sağlar.

Parası olmayan insanlar, para peşinde koşarken, parası olan birçok insanın “değer” ve “anlam” peşinde koşması tesadüf değildir. Zira sahip olana kadar para insana her şeyi satın alabilecekmiş gibi görünürken, sahip olunduktan sonra o kadar da kudretli bir şey olmadığı fark edilen bir araçtır. Bunu fark edemeyen zenginler, ömürlerini daha fazla kazanmak gibi yıkıcı bir döngüye oturtup bununla meşgul olanlar, bunu fark eden kişiler, paralarına değer katma veya parasal gücü değere dönüştürme derdine geçerler (ki biz çoğu zaman böyle kişileri “zengin” yerine “varlıklı” olarak nitelemeye meyil gösteririz). Herkesin yöntemi elbette farklıdır ama para, kendi başına değeri olan ve insana değer katabilen bir araç değildir.

Para diye peşinde koştuğumuz, para diye motive olduğumuz hedef, zenginlik veya varlık değil aslında “değer”dir. Parayla değer kazanacağını düşünen birçok insanın “parayı kazandıktan sonra” hissettiği derin değersizlik duygusunun bir anlamı olmalı. Benim için mesaj şu: Siz önce değer üretiniz, önce “ne verebilirim” diye sorunuz; kendi üretkenliğinizi, kendi değerinizi yakaladığınızda, para da, güç de, istediğiniz her neyse size gelecektir.

Gençlerimiz, para yerine “değer üretme” hayali kurmaya başladığında hepimiz çok daha zengin olacağız. Orası kesin.

Prof. Dr. Sinan Canan / Nörolog, Yazar