Rengarenk Buenos Aıres

Nilüfer Taktak

Yazar-Edİtör

Buenos Aires bildiğin gibi ülkemize bir hayli uzak. Hâl böyle olunca da uçuş süresi epey uzuyor. Uçuş sürelerinin uzaması da bilet fiyatlarını artırıyor. Bu uzaaaak yolculuğun bütçeni aşmaması için ihtiyacın olan en önemli şeyler: plan, program. Öyle “Aman efendim ben önceden planlayamam.” “Ya son dakika bir şey çıkarsa!” kafasını hemen bırak. Güney Amerika’ya gitmek için birtakım bedeller ödemen gerekecek. Eğer hazır oraya gitmişken şuraları da göreyim, diyorsan iyice planlaman gerekiyor. Çünkü Güney Amerika çooook büyük. Avrupa’d aki gibi trenle şipşak gezmeler burası için hayal düzeyinde. O yüzden belki de başlangıç için yalnızca bir şehri görüp geri gelmek akıllıca olabilir.

Gelelim Buenos Aires’e. Öncelikle bahsettiğim gibi yol çok uzun . Yaklaşık 18 saat. Uçakta 18 saat nasıl geçer diye kara kara düşünüyorsan yanına okunacak kitaplarını, izlenecek dizilerini al mutlaka. Uçağın ekranındaki filmleri de tüketebilirsin. Ama uzuuuun uzun vaktin olacak. Hatta gezi planlamanın bir bölümünü uçakta da yapabilirsin. Eğer aktarmalı bilet alırsan bu sürenin daha d a uzayacağını unutma. Birkaç gün içinde Buenos Aires’e varmak içi n dua edebilirsin. En azından mevsimler değişmeden. Bir de seyahati yapacağın mevsimi iyi belirle. İlkokulda hepimizin öğrendiği gibi güney y arım küre yaz mevsimini yaşarken, kuzey yarım küre kış mevsiminde. Y ani onlarda hazirandan ağustosa kış yaşanıyor. Ona göre bavulunu ha zırla. Bütün bunlar en son akla geldiği için önceden düşünmek sana zam an kazandırır. Böylece gideceğin en doğru zamanı da belirlemiş olursun.

Buenos Aires, Arjantin’in başkenti ve en büyük şehri. Bazıları orayı güney yarımkürenin Paris’i olarak da adlandırıyor. Her kim ne diyorsa desin, bu şehir her göreni kendine hayran bırakıyor. Şehrin adı da “güzel hava” gibi bir anlama geliyor. Kendileri aynı zamanda korunmuş mimarisi, zengin kültürel mirasıyla Güney Amerika’nın en çok ziyaret edilen şehri.

Şehirde iki ayrı havalimanı bulunuyor. Ezeiza ve Aeroparque. Bunlardan birine indiğinde taksiyle oteline gidebilirsin. Şehirde taksiler, pek çok ülkenin aksine, çok uygun olduğu için otele gitmek için tak siye binmekten çekinmene gerek yok. Eğer taksi kullanmayıp toplu taşıma kullanmak istersen metro ağları bir hayli gelişmiş. Tek kullanımlık biletlerden alıp bütün şehri metroyla da gezebilirsin.

Şehirde konaklama meselesi seni biraz yorabilir. Çünkü şehir oldukça geniş bir alana yayılmış ve planlama yaparken bunu göz önünde bulundurman gerekiyor. Palermo, şehrin en büyük bölgesi. Burada bir yer seçip konaklamanı ayarlayabilirsin. Büyük bir bölge olduğunu unutma ve gezeceğin yerlere göre kararını ver. Metro ağı çok geniş olduğu için panik yapmana gerek yok. Görece uzak ve ucuz bir yer bulduysan da metroyla şehri rahatlıkla gezebilirsin. Ben oteli Palermo Soho bölgesinde seçtim. Gezeceğim pek çok yere yakın olduğu için kolaylıkla program yapabildim.

Uzun bir uçuştan sonra artık Buenos Aires’teyim. Uçağım ana havalimanı olan Ezeiza’ya indi. Bagajları bekleme, pasaport sırası derken yaklaşık bir saat sonra havalimanından çıkabildim. Taksi fiyatlarını önceden araştırdığım için macera aramadan hemen bir taksi tutup otelime doğru yola koyuldum. Şehre vardığımda gece olduğundan yol yorgunluğuyla hemen uykuya gömüldüm.

Ertesi gün para bozdurmak için şehir merkezinde Western Union buldum, bir miktar pezo aldım. İlk durağım Buenos Aires’in hemen hemen bütün görsellerinde karşıma çıkan muhteşem kütüphane El Ateneo’ydu. Buranın kafesinin olduğunu okumuştum. O yüzden sabah kahvaltısını da orada kahve eşliğinde yaptım. Kitapçı öyle güzeldi ki bütün gün vakit geçirmek istedim.

Buenos Aires sokak sanatları konusunda da dünyanın en iyilerinden. Bu yüzden sokaklarda gezerken sergi geziyormuş gibi hissettim. Dünyaca ünlü sanatçılar bu şehre gelip çalışmalar yapıyorlar ve sokak sanatı festivallerine katılıyorlarmış. Bu da şehirleri rengarenk yapıyor. Frida Kahlo pozları, Yunan mitolojisindeki yaratıklar, Star Wars esintili duvar resimleri sokaklarda birdenbire karşına çıkıyor.

Sokaklarda aylak aylak turladıktan sonra Güzel Sanatlar Müzesi’ne (Museo Nacional de Bellas Artes) gittim. Burada hem Arjantinli sanatçıların hem de dünyadan başka sanatçıların eserleri yer alıyor. Picasso, Miguel Gonzales, Jackson Pollock gibi isimler karşıma çıktı.

Girişin ücretsiz olduğunu belirtmekte fayda var.

Buradan çıkıp Eva Peron Müzesi’ne gidiyorum. Burası eski Arjant in Başkanı Juan Domingo Perón’un eşi Evita’nın evi. Arjantin halkı tarafından çok sevildiği için yaşamına dair bir müze yapılmış. Burada Arjantin’e dair de detaylı fikir edinebilirsin. Evita, E va Perón’un lakabı ve “Küçük Eva” anlamına geliyormuş. Madonna’nın Evita şarkısından da hatırlayacağın Eva Perón’un yaşamını anlamak içi n Alan Parker’in filmi Evita’yı da gitmeden izleyebilirsin.

Bu kadar gezmenin ardından Arjantin’in mutfağının ne kadar harika olduğunu hatırladım. Yemek için daha güzel bir zaman olamaz! Arjantin Steak’ler burada çok ünlü. Ayrıca burada geleneksel us ul et yiyebileceğin Parilla denilen restoranlar var. Ve pek çoğunun fiyatı da gayet uygun. Öğlen yürürken kendime empanada alıp gezmeye devam ettim. Empanada bizim çiböreğimize benziyor. Ve fiyatı da uygun olduğundan öğlen bir şeyler atıştırmak için ideal.

Akşam Calle Florida’da vakit geçirmeye karar verdim. Burası şehrin en işlek caddelerinden biri. Burada yemek yiyip alışveriş yapabilirsin. Bölge çok kalabalık ve turistik ama pazar günleri sakin oluyormuş. Planını ona göre yapabilirsin. Burada bir restoranda yerel lezzetlerden tattıktan sonra günü bitiriyorum.

Güney Amerika özellikle Arjantin birkaç günde bitecek gibi deği l. O yüzden Buenos Aires’i keşfetmeyi de uzun bir zamana yaydım. B u arada buraya gelmeden önce birkaç kelime İspanyolca öğrensen iy i olur. Teşekkür ederken, selam verirken İspanyolca konuşmak işin i çok kolaylaştırır. Dünyanın diğer ucundaki bu renkli şehirle bir ke z daha görüşmek üzere şehre veda ediyorum.