Romanlardan sendromlara

Birçok kurgusal karakter, okuyucuları memnun etmek için oluşturulmuş olsa da aslında birçok fiziksel ve ruhsal probleme de ilham vererek fantastik bir karakterden tıp literatürüne geçmeyi başarmış.
Birçok kurgusal karakter, okuyucuları memnun etmek için oluşturulmuş olsa da aslında birçok fiziksel ve ruhsal probleme de ilham vererek fantastik bir karakterden tıp literatürüne geçmeyi başarmış.

Çok önemli bir keşif yaptığınızı düşünün. Büyük ihtimalle bu keşfe kendi adınızı verirdiniz. Tarih bunun gibi birçok örnekle dolu. Ancak bazı psikologlar, bazı zihinsel durumları tanımlamak için en sevdikleri hikayelerin kahramanlarını kullandı. Evet, kulağa eğlenceli geliyor. Bu kahramanların birçoğunu tanıdığınıza da eminim. Hadi şimdi, hep birlikte hikayelerin dünyasından psikoloji dünyasına bir geçiş yapalım...

Alice Harikalar Diyarında sendromu

Harikalar Diyarı’nın boyut değiştirmeye neden olan garip yiyeceklerle dolu olduğunu hatırlıyor musunuz? Aslında bu sendrom da çevrenizdekileri farklı bir boyutta algılamanızla ilgili. Mesela tamamen normal görünen bir obje, diyelim ki bir kapı… Gözlerinizin önünde aniden küçülebilir veya devasa bir hâle gelebilir. Bu sendrom genellikle migrenle ilişkili nörolojik bir durum.

Rapunzel sendromu

Grimm Kardeşler’in uzun saçlı prensesi Rapunzel’i hepimiz biliyoruz. Bu sendrom ise saç yemenin neden olduğu bağırsak tıkanıklığıyla ilgili. Trikotillomani yani saç koparma hastalığı teşhisi konulan hastalarda daha çok saç ve vücut kıllarını yolmak için kontrol edilemeyen bir istekle kendini gösteriyor.

Othello sendromu

Bu sendrom adını yoğun güvensizlik nedeniyle karısını öldüren Shakespeare karakterinden alıyor. Othello sendromu aynı zamanda sanrılı kıskançlık olarak da adlandırılıyor ve bir kişinin eşinin sadakatsiz olduğuna dair inatçı bir inancını tanımlıyor. Bu sendroma sahip kişiler, sürekli asılsız sadakatsizlik suçlamalarında bulunur, eşlerinin onu aldatıp aldatmadığını kontrol etmek için takip ve şiddet içeren davranışlar sergileyecek kadar büyük çabalar harcar.

Peter Pan sendromu

Bu sendromu tahmin etmek Peter Pan karakterini tanıyorsanız çok da zor değil. “Büyümeyi ve olgunlaşmayı” reddetmekle ilgili. Sendroma sahip kişiler, hayatın çoğu alanında olgunlaşmamış tavırlar sergiler, sorumluluktan kaçınır ve gerçeklikten çok hayal dünyalarına odaklanırlar. Her an annesini istemeye ve fark edilmeye ihtiyaç duyar.

Sindrella sendromu

Sindrella da bildiğimiz karakterlerden… Evlat edinilen veya üvey çocuklarda görülebilen bu sendroma sahip çocuklar, üvey anneleri tarafından terk edildiklerine, işkence gördüklerine ve kötü muameleyle karşı karşıya kaldıklarına dair çirkin hikayeler uydururlar.

Dorian Gray sendromu

Adını Oscar Wilde’ın yaşlanmak istemeyen yakışıklı bir genç adam hakkındaki romanındaki karakterden alan bu sendrom, herhangi bir kusuru olmamasına rağmen fiziksel görünümlerini aşırı derecede eleştiren insanları tanımlıyor. Bu sendroma sahip insanlar, yaşlanmaktan korkarak estetik ve kozmetik işlemlere ya da ürünlere ağırlık vererek genç görünmeye çalışıyorlar.

Mowgli sendromu

Rudyard Kipling’in Ormanın Kitabı isimli eserinin ana karakterinden esinlenerek ismi konulan bu sendrom, fiziksel ya da zihinsel olarak zayıf özelliklere sahip, ebeveyn ihmali nedeniyle aşırı duygusal stres yaşayan çocukları tanımlamak için kullanılıyor. Aynı zamanda vahşi hayvanlar tarafından büyütülen yani insan etkisi olmadan büyüyen çocuklara atıfta bulunmak için de kullanılıyor.

Lady Winderme sendromu

Bu sendrom da Oscar Wilde’ın bir oyunundan… Adını da hayat dolu ancak aşırı titiz ve bir o kadar zor bir kadın olan Lady Windermere’den alıyor. Ancak diğer sendromlardan farklı olarak psikolojik bir rahatsızlık değil. Bu sendroma sahip kişiler akciğer hastalığı, kalıcı öksürük, nefes darlığı gibi uyuşukluk belirtileri gösteriyor ve antibiyotiklerle ya da tüberküloz önleyici ilaçlarla tedavi ediliyor.

Huckleberry Finn sendromu

Adını Mark Twain tarafından oluşturulan popüler bir maceracı karakterden alan bu sendrom, ebeveynlerin onaylamaması ve reddedilme duyguları nedeniyle üstün zekalı çocukların sorumluluklarını ihmal etme alışkanlığını ifade ediyor. Bu tür çocuklar ebeveynlerinin tutumu nedeniyle bulundukları ortama uyum sağlayamıyor.

Madame Bovary sendromu

Gustave Flaubert’in ünlü romanından yola çıkılarak isim verilen bu davranış bozukluğu, her an mükemmel aşkın peşinden koşan ve bu yüzden hayatlarını kontrol edemeyen insanları tanımlamak için kullanılıyor. Özellikle kadınlarda görülen bu sendrom, çocukken terk edilmiş ya da sevgi eksikliği yaşamış bireylerde daha sık gözleniyor. Evet… Birçok kurgusal karakter, okuyucuları memnun etmek için oluşturulmuş olsa da aslında birçok fiziksel ve ruhsal probleme de ilham vererek fantastik bir karakterden tıp literatürüne geçmeyi başarmış.

Buğra Serdaroğlu / Klinik Psikolog