Sicko (Hasta) film incelemesi

'Özellikle Amerikan rüyasına kapılıp, cennet gibi bir ülkede yaşayacağını düşünerek oralara gitmek isteyenler izlesin filmi.'
'Özellikle Amerikan rüyasına kapılıp, cennet gibi bir ülkede yaşayacağını düşünerek oralara gitmek isteyenler izlesin filmi.'

Film, Adam ve Rick adlarında iki adamın hikayesiyle başlıyor. Adam’ın bir kaza sonucu dizi yarılıyor ve görüntülerde dizini kendi imkanlarıyla diktiğini izliyoruz. Rick ise ahşap testeresini kullanırken bir kaza geçiriyor ve bu kaza iki parmağının kopmasıyla sonuçlanıyor. Rick sigortasız bir ABD vatandaşı olduğu için bu iki parmağı dikmeden önce her bir parmağın dikilme ücretini söylüyor hastane. Yüzük parmağına 12000$, orta parmağına 60000$ ücret isteniyor. Rick tabii ki sadece yüzük parmağını seçiyor ve seçtiği parmağı yerine dikilirken diğeri çöplüğe gönderiliyor. Bu filmin konusu ne Adam ne Rick ne de ABD’de sağlık sigortası olmayan 50 milyon insan! Bu filmin konusu sağlık sigortası yaptırmış olan 250 milyon Amerikalının yaşadıkları.

Sicko.
Sicko.

Bu aşamada, filmin henüz başındayken böyle şaşırtıcı bir anlatım üslubu kullanılmasını etkileyici bulduğumu söylemeliyim. Böylece yönetmen izleyicinin dikkatini anlatacağı konulara çekmeyi başarıyor. Şimdi filme geri dönelim.

Larry ve Donna, hayatları boyunca sigortalarını yaptırmış ve maddi durumları ortalamanın üzerinde bir çift. Larry kalp krizi geçirene kadar herkes gibi normal bir hayatları olsa da Larry’nin kalp krizi tedavisinin üstüne Donna’ın kanser tedavisi masrafları da eklenince evi satmak ve kızlarının evine yerleşmek zorunda kalıyorlar. Diyeceksiniz ki sigortalı değiller miydi, o ödemiyor mu masrafları? Maalesef. Sigorta şirketleri öyle uyanık davranıyor ki birçok hastalığın tedavisini karşılamıyorlar. Hatta bu hastalıklardan birine sahipseniz hiçbir şirket sizi sigortalamıyor bile.

'Ülkemizin sağlık sistemini düşünüp bir kere daha şükrettim.'
'Ülkemizin sağlık sistemini düşünüp bir kere daha şükrettim.'

Peki, hangi hastalıkların karşılanacağına kim karar veriyor? Sigorta şirketlerinde çalışan tıbbi uzmanlar. Doktor Linda da onlardan biriymiş öncesinde. İş yapma şekilleri hoşuna gitmediği için ayrılmış şirketinden. Onu ayrılma noktasına getirense yöneticinin her hafta en az %10 tedavi reddi oranı istemesi oluyor. Şirkette en çok tedaviye red oyu veren tıbbi uzman ise ay sonunda ikramiye ile ödüllendiriliyor. Amaç şirkete giren sigorta parasının olabildiğince dışarı çıkmaması ve sahiplerine kâr olarak geri dönmesi tabii ki. Bu kâr hırsı kim bilir kaç hastayı sigortası olmasına rağmen tedaviden yoksun bırakıyor.

Diyelim ki, şansınız yaver gitti ve ameliyatınız için sigorta şirketi onay verdi. Bu demek değil ki artık kafanız rahat! Şirketin müfettişleri ödeme yapılan kişiyle ilgili detaylı bir araştırma yaparak bir açığını ya da geçmişte yaşadığı ve beyan etmediği bir hastalığını bulmaya çalışıyorlar. Eğer bir açık bulunursa sigorta şirketi verdiği parayı geri alma hakkına sahip. Tamamen insanlıktan çıkmış bir sistem.

  • Bu sistemi değiştirmeye çalışanlar, tam kapsamlı sağlık sigortasını getirmeye çalışan yöneticiler de olmuş Amerika’da. Bunlardan biri de Hillary Clinton. Uzun süre bu konu için çalışmış ancak sigorta şirketleri milyonlarca dolarlık ücretler ödeyerek, insanları sosyalizm gelecek diye korkuttukları reklam ve propagandalarla hükümeti böyle bir adım atmaktan vazgeçirmişler.
  • Bununla da kalmayıp kongredeki lobi faaliyetleri ile istedikleri birçok yasanın geçmesini sağlamışlar. Bu yasaların geçmesini sağlayan 14 bürokrat ise toplanan kârı görünce şirketlerden gelen teklifleri de değerlendirerek kariyerlerine sigorta şirketlerinde devam etmişler.

Amerika’nın kapitalizmin merkezi olması hiç de yanlış bir tespit gibi durmadı bu örnekleri görünce. İnsanların en temel ihtiyacı olan sağlık hizmetlerinde bile durum böyleyse diğer alanları düşünmek bile istemiyorum.

Filmin ilerleyen sahnelerinde bir kanser hastasının sırf tedavi orada daha ucuz diye sınırdan Kanada’ya geçtiğini ve orada bir arkadaşının yardımıyla tedavi olduğunu izliyoruz. Kanada’da sağlık hizmetleri ülkemizdekine benzer şekilde ücretsiz. Tek sıkıntılı yanı yığılma olabilmesi ve bu sebeple tedavi için uzun süre beklenmesi.

'Tamamen insanlıktan çıkmış bir sistem.'
'Tamamen insanlıktan çıkmış bir sistem.'
  • Film Kanada’nın ardından İngiltere’ye geçiyor ve oradaki sağlık sistemini inceliyor. Ardından Küba’daki sağlık sistemi, ardından Fransa’nın sağlık sistemi. Hepsinde de genel kapsamlı sigorta var ve ambulans ücretlerinden tutun büyük ameliyat ve ağır hastalıklara kadar giderlerinizi karşılıyorlar.

Filmin bu sahnelerine geldiğimde ülkemizin sağlık sistemini düşünüp bir kere daha şükrettim. Filmde anlatılan tüm sistemlerden daha güzel bir sağlık sistemimiz var. Ambulans çağırmak ücretli değil mesela... İstediğimiz branşın doktoruna istediğimiz düzey hastanede erişebiliyor, istediğimiz ilacı hızlıca bulabiliyoruz ve bunlar için neredeyse hiçbir ücret ödemiyoruz. Ameliyatı ücretsiz oluyoruz, sonrasında hastanede gerektiği kadar gözetim altında kalıyoruz ama yine de hiçbir ücret ödemeden taburcu oluyoruz. Sağlık sistemi anlamında gerçekten çok iyi bir ülkede yaşadığımızı bu filmle birlikte yeniden hatırladım.

Filmin geri kalan kısımlarını sizlerin yorumuna bırakıyorum. Gerek anlatım üslubu, gerek siyasilerin videolarını kullanırken gösterdiği cesaret gerekse işlediği konu olarak en sevdiğim belgesel filmlerden biri oldu Sicko. Özellikle Amerikan rüyasına kapılıp, cennet gibi bir ülkede yaşayacağını düşünerek oralara gitmek isteyenler izlesin filmi. Sonra da Amerikan rüyasını düşleyen herkes.

Sağlık ve afiyetle kalın!