Ütopik şehirler

Arşiv.
Arşiv.

Geleceğin şehir olgusunu daha önceki yazılarımızda ele almıştık. Şehirler nasıl olacak, hangi teknolojiler hayatımızda bulunacak gibi soruların cevaplarını verip zihnimizdeki şehir tahayyülünü değiştirmeye çalışmıştık. Bu yazımızda ise halihazırda projelendirilen ve milyarlarca bütçe ayrılarak inşasına başlanan geleceğin şehirlerine göz atacağız. Son olarak da kimine göre ütopik kimine göre ise distopik bir gelecek tasviri olan “cyberpunk” evrenini yakından tanımaya çalışacağız.

Gelecekteki şehirlerin günümüzdeki problemlerin üstesinden gelmesi gerekiyor. Halihazırda küresel emisyonun %70’ini oluşturan ve küresel ısınmayı fazlaca etkileyen şehirlerin çevreci bir şekilde yenilenmesi planlanıyor. Enerji kullanımını minimize etmek, sera gazı salınımlarını indirgemek ve geri dönüşümü desteklemek yenilikçi şehirlerin görevleri arasında.

Neom Projesi, Suudi Arabistan

9 milyon kişiye ev sahipliği yapması planlanan projede tüm elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerjiden karşılanacak.
9 milyon kişiye ev sahipliği yapması planlanan projede tüm elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerjiden karşılanacak.
Neom’un Sindalah, Trojena ve Oxagon bölgeleri de keşfe değer.
Neom’un Sindalah, Trojena ve Oxagon bölgeleri de keşfe değer.

Çölün ortasında adeta teknolojik bir vaha vadeden Suudi Arabistan’ın çılgın projesi fütüristik konseptlerin en gözdesi. Suudi Arabistan’ın tam olarak 500 milyar dolar bütçe ayırdığı bu projenin birbirinden farklı 10 tane şehri var. Bunlardan bir tanesi ise “The Line” olarak adlandırılan 490 metrelik ikiz gökdelenler. Bu gökdelenler dikey değil de yatay ilerliyor. Hem de tam olarak 170 kilometre boyunca!

Dünyanın en büyük yapısı olarak kayıtlara girecek olan iki gökdelen arasında yüksek hızlı tren, yürüyüş yolları gibi birçok farklı hizmet bulanacak. Amerika merkezli bir firma tarafından projelendirilen “The Line” projesinin vaadi ise sıfır karbon emisyonu. Şehirde hiçbir araca ihtiyaç olmadan tamamen yürüyerek ya da elektrikli cihazlarla ulaşımınızı gerçekleştirebileceksiniz. 9 milyon kişiye ev sahipliği yapması planlanan projede tüm elektrik ihtiyacı yenilenebilir enerjiden karşılanacak. Neom’un Sindalah, Trojena ve Oxagon bölgeleri de keşfe değer. Mutlaka göz atın.

BiodiverCity, Malezya

Penang Güney Adaları.
Penang Güney Adaları.

Çölden çıktık okyanusa daldık. Okyanusun ortasında küçük küçük bu adacıklar Malezya’nın yeni dünyaya vaadi. Üç tane yapay adanın tasarlandığı bu proje, Malezya’nın en turistik destinasyonu olan Penang Adası yanında hayata geçirilecek. İnsanların barınmasından ziyade turistik faaliyetler için ev sahipliği yapacak olan adacıklara 15.000 ile 18.000 kişinin yerleşmesi bekleniyor.

  • Tamamen doğal malzemeler, bitkiler ve geri dönüştürülmüş içeriklerle inşa edilecek olan şehre araç girişleri yasak olup insanların yürüyerek ya da su vasıtasıyla ulaşımlarını sağlaması beklenecek.

Telosa, Amerika Birleşik Devletleri

Telosa.
Telosa.

“15 Dakikalık Şehir”. Telosa’nın tüm vaadi aslında bu üç kelime üzerine kurulu. İnsanın en değerli olgusunun zaman olduğu, metropollerdeki trafik çılgınlığının hem stres hem de vakit israfı olduğu bir dönemde tam da olması gereken bir vaat aslında.

5 milyon kişilik bir nüfusa sahip olması planlanan ve 2050’de tüm fazları tamamlanacak olan şehirde fosil yakıt kullanımı yasak olacak. Sadece çevreci değil, aynı zamanda “kapitalizm” kavramına vurgu yapan şehrin küratörü, sosyal sistemin de farklı şekilde işleyeceğine dair işaret ediyor.

Woven City, Japonya

Sadece devletlerin değil, şirketlerin de projelere imza attığını söylemenin vakti geldi. Dünyanın en büyük araba üreticilerinden Toyota, Fuji Dağı’nın eteklerine kuracağı şehirle tamamen otonom bir yerleşke imkanı sunacak. Çoğunlukla odun bazlı materyallerin kullanılacağı şehrin karbon ayak izini minimize etmesi bekleniyor.

Woven şehri, sadece ama sadece 360 sakiniyle sürece başlayacak.
Woven şehri, sadece ama sadece 360 sakiniyle sürece başlayacak.
  • Tamamen hidrojen bazlı pillerin, elektrikli aletlerin, otonom araç ve cihazların bulunacağı şehirde yeni teknolojiler denenecek ve şehir yepyeni geliştirmeler için bir “hub” olarak kullanılacak.

Sadece ama sadece 360 sakiniyle sürecine başlayacak olan Woven şehrine geleceğin mühendislerinin ve bilim insanlarının yerleşmesi bekleniyor.

Çoğunlukla odun bazlı materyallerin kullanılacağı şehrin karbon ayak izini minimize etmesi bekleniyor.
Çoğunlukla odun bazlı materyallerin kullanılacağı şehrin karbon ayak izini minimize etmesi bekleniyor.

Cyberpunk Evreni

Neon ışıkların insanlarda adeta epilepsi krizlerini coşturduğu bu evrenin en büyük “sorgu”su insanın kişisel yaşamı.
Neon ışıkların insanlarda adeta epilepsi krizlerini coşturduğu bu evrenin en büyük “sorgu”su insanın kişisel yaşamı.

Cyberpunk evreni, planlanan şehirlerden ziyade insanlara bir gelecek tasavvuru sunuyor. Kurulan bu evrende insanlarla robotların arasındaki farkın gittikçe blurlanacağı, cyborglar evrenindeki kırılgan hayatlar ele alınıyor.

İlk defa 1980’li yıllarda kurulmaya başlanan evrenin asıl amacı teknolojinin girift bir şekilde hayatımıza karışmasıyla birlikte iklimin tamamen bozulması, gizliliğin ortadan kalkması ve artık hayallerin tamamen dijitalleşmesi üzerine kurulmasını göstermek.

Gökdelenlerin arasında sonu bitmeyen kalabalıkların yaşamlarını sürdürdüğü, neon ışıkların insanlarda adeta epilepsi krizlerini coşturduğu bu evrenin en büyük “sorgu”su insanın kişisel yaşamı. İnsan, birey olarak mı yaşamaya devam edecek yoksa sistemin tek bir dişlisinin bir dişi haline mi gelecek?

  • Birçok farklı ütopik senaryoya, belki de hiçbir zaman yapılamayacak devasa projelere baktık. Belki de 30 yıl içerisinde bu şehirlerden birisinde konaklıyor da olabilir, yepyeni projelerin içinde de bulunabiliriz.

Mad Max’teki bambaşka bir evrene de dönüşecek olabiliriz ya da iklim krizini tersine döndürüp yaşanabilir bir evrene kavuşmuş da olabiliriz. Bunların hepsi bizim elimizde.