Yazarının önüne geçen karakter: Sherlock Holmes

'Bir kez şüpheye düştüğünde, karara vardın demektir.'
'Bir kez şüpheye düştüğünde, karara vardın demektir.'

İnsan doğası gerçekten de çok ilginç. Defalarca cinayet işlemiş, hiç tanımadıkları aile babası olan adamları ağlayan karısının ve çaresiz çocuklarının önünde acımasızca öldürmekten çekinmeyen bu insanlar duygusal bir müzikle kolaylıkla ağlayabiliyorlar.

Arthur Conan kim?

Ben Arthur Conan Doyle. 22 Mayıs 1859'da, Edinburg İskoçya’da doğdum. Babam bir İngiliz, Charles Altamont Doyle; annem ise İrlandalı Mary Foley. Sanata önem veren bir ailenin çocuğu oldum. Babam ve kardeşlerim ressamdı.

Arthur Conan Doyle.
Arthur Conan Doyle.

İsminizin bir hikayesi var mı?

Adımı annem seçmiş çünkü kendisi Kral Arthur’a hayrandı.

Çocukken neler okurdunuz?

Charles Dickens ve Walter Scott romanlarıyla büyüdüm.

Tıp eğitimi almışken yolunuz nasıl edebiyata döndü?

Doğru, Edinburg Üniversitesinde tıp okudum. Öğrenim hayatım devam ederken boş vakitlerimi yazarak değerlendiriyordum. Bu yıllarda kısa hikayeler yazmaya başladım.

Yazdıklarınızı yayımlatma imkanınız oldu mu?

Elbette, 20 yaşımdan önce Chambers's Edinburgh Journal isimli dergide ilk hikâyem yayımlandı.

Eğitiminizin ardından doktor ve yazarlık arasında seçim yaptınız mı?

Tıp benim her zaman tutkum olmuştur. Bu sebeple eğitimimi tamamlayınca vazifem gereği Batı Afrika sahillerine gemi hekimi olarak yolculuk ettim. Ardından 1882 yılında Plymouth kentinde kendi muayenehanemi açtım. Mesleğimde ilk başlarda çok başarılı sayılmazdım, odamda hasta beklerken tekrar hikayeler yazmaya başladım.

Sherlock ne zaman doğdu?

İlk önemli eserim "Beeton's Christmas Annual"da basılmış olan "Kızıl Dosya" isimli hikayeydi. Bu eserde Sherlock ilk defa okuyucuyla buluştu. Sherlock Holmes'un göründüğü diğer hikayeler Strand isimli dergide basıldı.

Hangi sebep sizi onu yazmaya yöneltti?

Başarısız hekimlik kariyerim ve gereğinden fazla olan boş vaktim.

Sherlock karakterini oluştururken herhangi biri veya birilerinden esinlendiniz mi?

Bir gün, yazar Rudyard Kipling başarılarımdan ötürü beni kutladı ve "Acaba bu karakter arkadaşım Joe olabilir mi?" diye sordu. Sherlock’un Joseph Bell'e olan benzerliği gözünden kaçmamıştı. Fakat Sherlock Holmes için, Bell'den çok Edgar Allan Poe’nun karakteri C. Auguste Dupin'i model almıştım.

Sherlock Holmes ismine nasıl karar verdiniz?

Aslında adı Sherrinford olacaktı. Sonrasında bu ismi Sherlock'a çevirdim çünkü Sherlock isminde bir kriket oyuncusu vardı. Ve ben de büyük bir kriket hayranı ve oyuncusuyum. Marylebone Kriket Kulübüne bağlı olarak tam on profesyonel maça çıktım ki bu kulübün ismi de Holmes'un bürosunun bulunduğu Londra'daki Marylebone bölgesine oldukça uyuyor. (Gülüyor.)

Eserlerinizde aşkı çok güzel çözümlemiş birisiniz. Arthur kendi hayatında da aşkı buldu mu?

İlk eşim Louisa Hawkins’di. Ona "Touie" diye hitap ederdim. Louisa vereme yakalandı ve onu kısa bir süre sonra kaybettim. Onunla evliyken Jean ile tanışıp kendisine âşık oldum fakat eşime olan sadakatimden dolayı hislerimi ona açıklamadım. Eşimi kaybettikten sonra aşka kapı araladım ve Jean Leckie ile evlendim. Çünkü inan bana, dünya üstünde hiç kimse bu kadını benim sevdiğim kadar sevemez. Onun o sevgili yüzüne bir gülümseme kondurabilme ihtimalim karşısında adeta ruhum eriyor. Hem o eski oyunda ne derler bilirsin: "Bütün yolculuklar âşıkların buluşmasıyla biter."

Aşk nedir?

Bir kadın söz konusu olduğunda aşkın pençesi kadar güçlü bir tutsaklık yoktur. Kadının kalbi ve zihni erkekler için çözülmez bir bilmecedir. Bir kadın üzerinde bırakılabilecek en kuvvetli etki, aşktır.

Herkes âşık olur mu?

İnsanların en ayran gönüllüsü bile gün gelir paçayı kaptırır.

Arthur her zaman Sherlock’tan bir adım önde miydi?

Sherlock fazla alışkanlığı olmayan ama olanlara da müthiş yoğunlaşan bir adamdı ve ben onun alışkanlıklarından biri olup çıkmıştım.

Davaları çözerken Sherlock, kibri ve egosunu yazarından mı alıyordu?

Ben kusursuz bir insan değilim fakat sandığından daha iyi bir insanım. Merak ediyorum da benim gibi kendi fikirlerinde boğulmuş bir adamla aynı odada bulunmak seni ürkütmüyor mu? (Gülüyor.)

Elbette hayır. Peki, Arthur da Holmes gibi dedektif mi?

Yazmadığım vakitlerde “Holmes yöntemi” adını verdiğim bir metotla cinayetleri çözmeye çalışıyorum. Hatta Oscar Slater davasını bu şekilde çözmüştüm. Dünya bariz şeylerle dolu, bunları kimse yeterince iyi gözlemleyemiyor.

Cinayetleri çözümledikten sonra sizi en çok şaşırtan ne oluyor?

İnsan doğası gerçekten de çok ilginç. Defalarca cinayet işlemiş, hiç tanımadıkları aile babası olan adamları ağlayan karısının ve çaresiz çocuklarının önünde acımasızca öldürmekten çekinmeyen bu insanlar duygusal bir müzikle kolaylıkla ağlayabiliyorlar.

Sherlock’un çözemeyeceği herhangi bir dava olabilir miydi?

Unutma ki inançla yapılan işlerde Tanrı insana her zaman yardım eder. İnsanlar tek tek ele alındıklarında çözülmesi mümkün olmayan birer bulmacadırlar ama bir araya gelmeye başladıklarında matematiksel bir kesinliğe dönüşürler. Mesela herhangi bir insanın ne yapacağını asla önceden tahmin edemezsin ama belli bir sayıdaki insanın neyin peşinde olduğunu kestirmek çok kolaydır.

Dava çözerken ilham aldığınız bir şey var mı?

Bir kadının sezgilerinin ne kadar güçlü olduğunu bildiğim için çözümleyici aklın çıkardığı sonuçlardan daha çok, onların sezgilerine güvenirim.

İnsanların Sherlock Holmes hayranlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir aptal her zaman kendisine hayran kalacak daha aptal birini bulur.

'Bir kadın söz konusu olduğunda aşkın pençesi kadar güçlü bir tutsaklık yoktur.'
'Bir kadın söz konusu olduğunda aşkın pençesi kadar güçlü bir tutsaklık yoktur.'

Eserinizin isminizin önüne geçtiğini düşünüyor musunuz?

Bunun cevabı çok açık değil mi? Sherlock Holmes’tan artık çok sıkıldım hatta ona karşı hislerim pâté de foie gras gibi. Bir keresinde o kadar çok yemiştim ki bugün hâlâ ismini duyduğumda midem ağrıyor.

Öyleyse biraz da Sis Diyarı adlı eserinizden bahsedebilir misiniz?

Eşimi kaybettiğim yıl aynı zamanda oğlumu ve birçok akrabamı da savaşta kaybettim. Benim için bunalımla geçen bir yıl oldu. Bu kayıplar, özellikle de oğlumu kaybetmek, beni ruhani bir dünyaya itti. Oğlumun bir yerlerde yaşıyor olduğuna inandım. Bu durum kitaplarıma da yansıdı.

Sherlock Holmes’u neden öldürdünüz?

Öykü, okuyucular tarafından fazlasıyla sevildi. Holmes karakteri, zeki, kibirli ve duygusuzdu. 24 bölüm boyunca okuyucu Holmes’un maceralarını takip etti. Ancak ben artık daha ciddi eserler yazmak istiyordum. Bunun için Sherlock’u 24 öykü sonunda, The Adventure of the Final Problem adlı bölümde, Profesör Moriarty ile birlikte şelaleden düşürerek öldürdüm.

Sherlock hayranları bunu kabullendiler mi?

Serinin sıkı takipçileri bu duruma isyan ettiler ve binlerce kişi dergi aboneliğini iptal ettirdi. Bununla da kalmayıp evimin önünde protesto gösterileri düzenlediler. Baskılara daha fazla dayanamayan Boş Ev Macerası adlı öyküyle Sherlock’u hayata geri döndürdüm. Bunu da, Moriarty’nin gerçekten öldüğü, Holmes’un ise diğer düşmanlardan sakınmak için kendisini ölmüş gibi gösterdiği kurgusuyla yaptım. Anlayacağın Sherlock bir kez daha beni alt etmeyi başardı.

Sherlock’u ikonikleştiren biraz da çizimleri diyebilir miyiz?

Muhakkak, çizimleri de es geçmemek lazım. Sherlock’u herkes tarafından beğenilen, çekici, iyi giyimli bir karakter haline getiren kişi, illüstratör Sidney Paget’tır. Sherlock’un şapkası, kitaplarda geçmemesine rağmen, Paget’ın Sherlock’a bir armağanıdır.

Sherlock’un en fazla beyaz perdeye uyarlanan karakter olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

IMDb'ye göre Holmes bu zamana kadar 226 filmde görüldü ve 19. yüzyılın sonlarından itibaren sinemanın gelişmesiyle birlikte onlarca farklı aktör tarafından canlandırıldı. Sayılar bize bir şeyler anlatıyor. İyi bir şeyler. (Gülüyor.)

Sherlock Holmes’un ev adresinin herhangi bir şifresi var mı? Baker Sokak 221B. Şiirsel bir ipucu mu arıyorsun?

Belki evet, belki de hayır. Cevap istiyorsan aramaya devam etmelisin ancak kendini çok yorup uzaklara gitmenin sana bir faydası olmayacaktır. (Kahkaha atıyor.) Londra'daki müzenin adresi, tıpkı hikayelerdeki gibi 221 Baker Sokağı olsa da müze binası aslında Baker Sokağı 237 ile 241 arasındadır ki bu da evin gayrimeşru olarak 239 numarada olduğunu gösterir.

Dr. Watson karakteri Arthur’un hekim yanını mı temsil ediyor?

Basitçe çözüme ulaşabilecek soru ve sorunların üzerine yorum yapmam. Hele ki böylesi aşikâr durumlar için hiç.

Dünya nedir?

Yalnızca bir zalimlikten ibaret. Hayat, insanın aklının düşünebileceğinden çok daha gariptir. İnsan, gerçekte sıradan denen şeyleri çoğu zaman hayal bile edemez.

Dünyadan bir beklentiniz var mı?

Adaletin yerine getirildiğini görmek her insanı ilgilendiren bir şey. Evet adalet, tabii eğer böyle bir şey mümkünse. Çünkü bu hayatta kimin cüzdanı daha kabarıksa adalet terazisinde onun kefesi daha ağır basıyor.

Eserlerinizde yazmak istemediğiniz halde kaleme aldığınız herhangi bir konu oldu mu?

Gerçek şu ki filizlendikten sonra bir fikri asla öldüremezsin.

Eserlerinizin kült olacağını bekler miydiniz?

Ben yazan ve yazdıklarına inanan birisiyim. Herhangi bir beklentim olmaksızın sevdiğim için yazdım. Ancak unutmayın ki önünüze çıkan fırsat ne kadar küçük olursa olsun onu değerlendirmek gerekir.

Sultan Abdülhamit’in eserlerinizi beğenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sultan Abdülhamit polisiye roman seven birisiydi. Eserlerimi çeviren kişi beni kendisiyle tanıştırdıktan sonra diğer tüm eserlerimi de getirtmiş. Eşimle birlikte İstanbul’a geldiğimizde Sultan Abdülhamit, şahsıma Mecidiye Nişanı, eşime de Şefkat Nişanı verdi.

Öldükten sonra hangi eserinizle anılmak istersiniz?

Asla Sherlock Holmes ile değil. Dileğim, peri kitaplarımla anılmaktır.

Sherlock Holmes ile nerede ve ne zaman tanıştığınızı unutabilirsiniz ancak onun size katacaklarını bir ömür unutamazsınız. Çünkü o her zaman bir karakterden çok daha fazlası olmayı başardı. Zamana meydan okuyarak küllerinden yeniden doğdu ve yıllarca başka suretlerde kendisini beyaz perdeye taşımayı ve her yaştan hayranı ile buluşmayı başardı. Bu röportaja şu sözlerle son vermek istiyorum: "Bir kadının düşlerini çalanlar, bir kaplanın yavrusunu çalanlar kadar tehlikelidirler."