Yürüye-dur

Kant, doğadan kopmamış ve doğanın içine yaptığı yürüyüşlerin uyku gibi yemek gibi gereklilik olduğuna inanmış.
Kant, doğadan kopmamış ve doğanın içine yaptığı yürüyüşlerin uyku gibi yemek gibi gereklilik olduğuna inanmış.

Yürümek bizi özgürleştirir, derin düşünmeye sevk eder. Belki de bu yüzden bugün hayranı olduğumuz pek çok yazar ve filozof doğa yürüyüşlerine oldukça önem vermiş. Mesela Nietzche “Mümkün mertebe az oturmalı, açık havada doğmayan, şenliğine kasların da katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli.” demiş.

Çünkü kendisi yorulmak nedir bilmeden ha babam yürümüş. Bu yürüyüşlerin sonunda açığa çıkmış pek çok eseri. Hatta kendini tanımlarken “Bir gezgin ve bir dağcıyım; düzlüklerden hoşlanmam ve görünüşe göre uzun süre kıpırdamadan oturamam. Beni bekleyen kader her neyse, yaşayacak daha neyim varsa, yürümek ve dağa tırmanmak olacak içinde.” cümlelerini kurmuş.

Ünlü şair Arthur Rimbaud da yürüyüş müptelalarından. Kendisine “rüzgâr tabanlı adam” dahi demişler. Bir sonraki adresi neresi olur bilmediğinden adres gösterememiş mektuplarında. Kant da bu alışkanlıktan nasibini alan filozoflardan biriymiş. Doğduğu şehir Königsberg’i hiç terk etmemiş, dakikası dakikasına plan yapıp çalışmış hep. Saat gibi olduğu için ona “Königsberg Saati” lakabını takmışlar. Buna rağmen doğadan kopmamış ve doğanın içine yaptığı yürüyüşlerin uyku gibi yemek gibi gereklilik olduğuna inanmış. Hatta insanlar Kant’ın yürüyüşüne göre saatlerini ayarlamaya başlamışlar.

Rousseau, yürüyüşlerini üçe ayırmış. Şafak, öğle ve akşamüstü yürüyüşleri. Gençliğinde sadece yürüyerek seyahat ettiği zamanlar olmuş. Gittiği yere varma telaşı yerine, yolun başlı başına kendisi bir keyifmiş onun için.

Tüm bu yürüyüşler doğanın kalbinedir. Güneşi görürler yürüdüklerinde… Ayı, yıldızları... Denizin ışıltısını, yaprakların çıtırtısının çıkardığı sesi. Ve kuşları... Hepsi karanlık kütüphane köşelerinden daha çok ilham verir onlara. Ormanda yürür kimi, kimi patika yollarda. Ama her birinin ortak özelliği doğadan hiç ayrılmamaktır belki de.

Eğer böyle bir yürüyüş yapıyorsan arkanda “Haydi, haydi…” diyen bir ses duymazsın. Bu tek başınalık seni kendine yaklaştırır. Eğer fark edersen bir sürü şeyin yoluna konduğunu görürsün. Biraz dinlemeyi bilirsen ağaçların bile bir şey demeye çalıştığını... Yollar yürümekle aşınmaz der büyüklerimiz. Aşınır mı aşınmaz mı bilinmez. Ama yürümek insanı özgür kılar.

Yazar: Nilüfer Taktak