28 Şubat’ın zorunlu eğitim zulmü ve Erdoğan’a çağrı

28 Şubat’ın zorunlu eğitim zulmü ve Erdoğan’a çağrı
28 Şubat’ın zorunlu eğitim zulmü ve Erdoğan’a çağrı

28 Şubatçılar İmam Hatip Liselerinin önünü kesmek için 5 yıllık zorunlu eğitim süresini 5+3 şeklinde 8 yıla çıkarmıştı. Yetmemiş bir de tüm meslek liselerine katsayı zulmü başlatılmıştı.

Bu sebeple İHL’lerin orta kısımları kapatıldı. Kur’an Kursları sekteye uğradı ve neredeyse bitme noktasına geldi. En büyük yarayı ise Endüstri Meslek Liseleri aldı. İHL’ler ve diğer meslek liseleri kurban edildi ama asıl mağdur milletin ta kendisiydi.

Sanayiler ve meslek erbabı çırak bulamaz hâle geldi. Dolayısıyla pek çok meslek öldü.

5+3’ü bitirenler İHL’lerin lise kısmına kaydoldu ama Kur’an okumayı bilmiyorlardı. İHL’de Kur’an eğitimi yetersizdi ve çoğu çocuk Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenemeden İHL’den mezun oldu.

Başbakanlık müsteşarı Ömer Dinçer Millî Eğitim Bakanı olduktan sonra 5+3’ü ve neticelerini az ve yetersiz bulmuş olmalı ki 4+4+4 diye bir sistem icat etti yahut dayattı.

Bunların adına da “kesintisiz eğitim” demişlerdi.

İşte o kesintisiz eğitim İHL’lerin orta kısımların açılmasını sağlamış ise de Kur’an Kurslarını tümden bitirdi. İHL mezunu tanıdığım gençlerin çoğu, yüzünden bile Kur’an-ı Kerim okumasını bilmiyor. Çünkü Kur’an Kursu’na gidemediler. Kur’an-ı Kerim’i okuyamayanlar İlahiyat veya İslâmî İlimler fakültelerine kaydedildi. Peki, bunların ne kadarı Kur’an-ı Kerim’e vâkıf?

Meslek liseleri ise hâlâ can çekişiyor.

Sanayiler ve meslek erbabı hâlâ çırak bulamıyor.

Köylerde neredeyse hiç genç kalmadı.

Gelenek görenek dümdüz edildi.

4+4+4’ü bitirince olabileceğiniz tek şey diplomalı işsiz. Bu sebeple gençlerin önünde üniversite ve devlete kapak atmak gibi iki seçenek kalıyor. İlkinin kontenjanları son derece sınırlı. İkincisi için pek kadro yok.

Geriye üçüncü yol kalıyor: İşsizlik ve ailelerin başına belâ olma hâli.

- Meslek yok.

- İş yok.

- Evlilik yok.

- Uyuşturucu ve başka bataklar ise bol.

Evlilik yok dolayısıyla çocuk da yok…

Ayrıca tüm çocuklar okumak istemiyor. Zira okuma hususunda kabiliyeti de yok.

Doğru yönlendirilse gencin bir mesleği olacak, işini gücünü yapacak, kimseye muhtaç olmayacak, evlenecek, çoluk çocuğa kavuşacak, uyuşturucu ve kumara vakti bile olmayacak. Ama sistem çocuklarımızın dolayısıyla memleketin geleceğini çalıyor.

Sonra da gençler evlenmiyor, neden işsiz, neden çalışmak istemiyor, neden uyuşturucuya ve kumara bulaştı diye dövünülüyor. Bürokrasinin umurunda olmasa bile aileler kahroluyor.

Aileler de devletle elele verip kabiliyeti olsun olmasın “tüm çocukları okutmak” için mücadele etti. Herkes istiyor ki çocuğu şurada burada olsun, “oku da baban gibi …olma”, “anan gibi …olma” diye hem kendilerini küçümsediler, hem de analık ve babalığı aşağıladılar. O çocuk da kendi ebeveynlerini beğenmez oldu.

Eğitim meselesi her bakanın keyfine göre olacak şey mi? Bırakınız bürokrasi ve bakanları, siyasi iktidarların tek başına tercihine bırakılacak şey midir? Elbette değildir ve toplumun talepleri dikkate alınması gereken esaslı icraatlar gerektirir.

Toplum, dün siyaset ve bakanlar gibi herkes okusun istiyordu ama bugün istemiyor. Çünkü eşekten düştü… O zaman Ankara’nın yani Millî Eğitim’in eşekten düşenleri dinlemesi gerek ve ayrıca ahval ortada…

Yapılacak şey belli, en eskiye dönmek. Yani “kesintisiz eğitim” hatasından geri dönülmeli.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin aylardır değişimden söz ediyordu ama ümitvar da konuşmuyordu. Son günlerde 4+4+3’e dönüştürüleceği gibi bir izlenim oluşturuldu. En son 4+4+2+2 formülü geliştirilmiş. Medyada yer alan haberlere göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu formüle karşı çıkmış ve “üzerinde çalışın” demiş.

Cumhurbaşkanın itiraz sebepleri tam olarak bilinmese de kendisi de gelinen noktadan ümit ederiz ki memnun değildir. Zira mevcut eğitim sisteminin aşağıdaki hususlara sebebiyet verdiğini inşâallah biliyordur. Mevcut 4+4+4 sistemi ile

- Meslekleri öldürüyor.

- Okuma istidadı olmayan gençlerin seneleri heba edilerek mesleksiz bırakılıyor.

- Mesleksiz ve işsizlerin sayısını artırıyor.

- Kabiliyetli gençler ile bunlar birlikte zorla okutularak diğerlerinin hakları da gasp ediliyor.

- Uyuşturucu ve kumara bulaşmaları sağlanıyor.

- Evlikler geciktiriliyor.

- Doğurganlığın azalması sağlanıyor dolayısıyla nüfusun kendini yenileme hızı yok ediliyor.

- Ailelerin huzurları bozuluyor.

- Köyler boşaltılıyor, bu sebeple de gelenek ve ziraat ölüyor.

- Kur’an Kursları ve Kur’an-ı Kerim eğitimi sağlanamıyor.

Yapılacak şey belli, en eskiye dönmek. Yani “kesintisiz eğitim” hatasından geri dönülmeli.
Yapılacak şey belli, en eskiye dönmek. Yani “kesintisiz eğitim” hatasından geri dönülmeli.

Cumhurbaşkanımızın bütün bunları rıza göstermeyeceğine inancımızı kaybetmedik ve müdahale konusundaki gecikmeden de toplum büyük üzüntü duyuyor. Çevremdeki pek çok aile çocuklarının okula gitmek istemediğini, gitse de boş boş vakit geçirdiğini, mesleğe gönderememenin hüznünü yaşıyor. Bu durumun devletin iş ve maddî yükünü artırdığı da ortada.

Öyle bir çağa geldik ki kesintisiz eğitim şöyle dursun “zorunlu eğitim” bile gereksiz görülüyor. Çocuklar her şeyin farkında. Eğitimin onlara kısa sürede rehberlik etmesi, farkındalık kazandırması ve meslek edindirmesinden başka bir gayesi olamaz, olmamalı. Asrımızda zamandan daha değerli ne var ki bu kadar süre gençliğin zamanını heba ediyoruz?

Hadi 4-5 yıllık zorunlu eğitime devam edilsin ama daha fazlası değil.

28 Şubat öncesi sisteme derhal dönülmeli.

Öğretmen ve okulların kalitesi artırılmalı.

Çıraklık ve kalfalık okulları açılmalı. Ahilik senede bir gün kutlama ile tesis edilecek bir şey değildir.

Devlet çocuklara okumayı, yazmayı, âdâbı muaşereti, temel inanç ve ahlâk bilgisini, tarih şuurunu ve gelecek tahayyülünü verdi mi ondan âlâ eğitim olamaz. Utanmaya sıkılmaya gerek yok, kabul edelim biz ne yazık ki bunların çoğunu verebilir durumda değiliz.

Bir anne olarak zorunlu eğitimin çocuklarımıza çok şey verdiğini görmedim, göremedim. Yapabildiği şey zaman kaybından ve değerlerimizin pörsümesinden öte bir şey değil.

Asıl faturayı önümüzdeki on yılda göreceğiz. Bu sebeple zorunlu eğitim süresi gündemde iken ivedi eski düzene dönülmeli ve müfredat değiştirilmeli.

Bunu yaparsa Cumhurbaşkanı Erdoğan yapar!