ABD’nin fonladığı gazetecilerin gözü yaşlı

İkinci dünya savaşından galip çıkan ABD, yeni düşman olarak gözüne komünizm ve onun temsilcisi Rusya’yı kestirmişti. “Truman doktriniyle” başlayan ve adına “soğuk savaş” dediğimiz süreç, 1947’den Sovyetlerin dağıldığı 1991’e kadar sürdü. Sonrasında adına “soğuk savaş” demesek de ABD-Rusya arasındaki gerilim aynı çerçevede devam etti. Bu zaman zarfında ABD süper güç olma iddiasıyla dünyanın her yerindeki her gelişmeye; seçimlerden salgınlara, askerî harcamalardan tabii kaynakların kullanımına, iklimden medyaya burnunu soktu.
Bunu bazen alenen, bazen de üstü örtülü şekilde yaptı. ABD Başkanı John F. Kennedy 1961 yılında bu işleri bir düzene sokmak ve tek çatı altında toplamak için Dışişlerine bağlı CIA’nin halkla ilişkiler ajansı görevi görecek bir kurum kurdu. Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) başta israil olmak üzere ki sadece israil'e aktarılan kaynak 300 milyar dolar olarak açıklandı, dünyanın birçok ülkesinde ABD çıkarlarına uygun olarak ülkeleri ve kurumları dizayn etmek için büyük paralar harcadı.

Bu konuda da yakın zamana kadar büyük başarı elde etti. Mesela ülkemizde yayın yapan birçok muhalif yayın kuruluşu ve gazetecinin bu kurum tarafından finanse edildiği, 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimlerde muhalefet cephesinin sivil toplum kuruluşu gibi lanse ettiği, “Oy ve Ötesi” grubunun bile bu kurum tarafından fonlandığı yakın zamanda ortaya çıkan gelişmelerden.
Ancak USAID’in Türkiye’deki faaliyetleri bu kadarla sınırlı değil. Zira 2010’lu yıllara kadar Türkiye’de resmî bir ofisi bile vardı. Ofisini kapattıktan sonra da Türkiye’deki faaliyetlerini sürdüren USAID, Trump’ın ikinci kez başkan seçilmesinden kısa bir süre sonra kapatıldı. Fakat Trump’ın kararının iptalini isteyen yargı süreci ve tartışmalar sürüyor.
Kudüs oylaması milat oldu
ABD’nin en köklü ve güçlü kurumlarından birini, Trump’ın neden hedef aldığına dair pek çok sebep var. Kamuoyuna, “Önce Amerika” söylemiyle aktarılan gerekçelerde Amerikan kaynaklarının başka ülkeler için harcanmasının önüne geçmek deniyor. Peki, bu kadar basit mi derseniz bizce değil. 2017 yılının Aralık ayında peş peşe ilginç hâdiseler yaşandı.
Başkan Trump’ın ilk döneminin uluslararası kamuoyunda en çok tepki çeken kararı şüphesiz Kudüs’ü israil'in sözde başkenti olarak tanıması ve büyükelçiliği buraya taşımasıydı. Bu kararın alındığı 6 Aralık’tan sonra Türkiye’nin girişimleriyle Birleşmiş Milletler’de Trump’ın Kudüs kararını sert bir şekilde kınayan bir tasarı hazırlandı. Türkiye’nin öncülüğünde hazırlanan tasarıda, Kudüs şehrinin statüsünü ve demografisini değiştirmeye yönelik herhangi bir adımın geçersiz olduğu belirtilirken, ABD’nin söz konusu kararının BM Güvenlik Konseyi kuralları uyarınca feshedilmesi çağrısında bulunulmuştu.
Bu gelişmelerin ardından Trump, BM Genel Kurulunda Kudüs tasarısına destek verecek ülkelere, "maddi yardımları kesmekle" gözdağı vermişti. Trump, "Yüzlerce milyon hatta milyarlarca dolar alıp, sonra bize karşı oy kullanıyorlar. Peki, bu oyları takip edeceğiz. Bırakalım aleyhimize oy kullansınlar, biz de epey (parayı) muhafaza etmiş oluruz. Umurumuzda değil" açıklamasını yapmıştı.

Tehditler işe yaramadı
Dönemin ABD Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley de Trump'tan bir gün önce BM'de görev yapan diplomatlara e-posta göndererek "karara karşı oy kullanmamaları" konusunda diplomatları "tehdit" etmiş, "Aleyhte oy kullananların isimlerini alacağız" demişti.
ABD yönetiminin bu "tehditlerine" uluslararası kamuoyundan ciddi tepki gelmiş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trump'ın açıklamalarına, "Şu yapılanları gördüğümüz zaman, 'Bu nasıl bir demokrasidir' diye kendi kendimizi hesaba çekmek durumundayız. Demokrasi mücadelesi verilecekse böyle kalkıp iradeleri dolarla satın almak suretiyle engelleyerek değil, bırakın, herkes iradesini özgür bir şekilde kullansın, özgür bir şekilde ortaya koysun. Amerika'ya ne diyorlar, 'demokrasinin beşiği.' Demokrasinin beşiği, dünyada dolarla satın alınacak iradeler arıyor. Sayın Trump, siz Türkiye'nin demokrasi iradesini dolarlarınızla satın alamazsınız. Temenni ediyorum ki bugün Amerika oradan beklediği neticeyi alamaz ve bu konuda dünya, Amerika'ya çok güzel bir ders verir diye beklentim var, temennim var" değerlendirmesinde bulunmuştu.
ABD yalnız kaldı
Neticede oylama yapıldı ve ezici çoğunlukla ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararı aleyhinde karar çıktı. Karar, BM Genel Kurulu’nda ABD’nin yardımları kesme tehditlerine rağmen 128 ülke tarafından kabul edildi. Üstelik ABD'nin 2016’da israil hariç en fazla yardım ettiği 10 ülkeden 9’u tasarıyı desteklerken, sadece bir ülke çekimser kaldı.
En az bir deve kadar kindar olan Trump, başkanlıktan uzak kaldığı yıllar boyunca bir idam listesi hazırlamıştı. İşte o listenin başında gerektiğinde gücü yetersiz kalan USAID de vardı. 2017’de tüm tehditlere rağmen bir işe yaramadığını gördüğü kurumu kapatma kararı aldı.

Bu karar milyarlarca dolarlık bütçesiyle dünyanın her yerini ahtapot gibi saran kurum için de, bağlantılı olduğu ülkelerdeki piyonlarını da şaşkına çevirdi. Bizim ülkemiz de dâhil birçok ülkede fonlanan dernekler, STK’lar, basın kuruluşları etkilendi, kimi kapandı, kimi de kara kara düşünüyor.
Kudüs oylaması, Trump için ABD'nin uluslararası alandaki yalnızlığının sembolü oldu. Başta kurumun yetkilerini tırpanlayıp, “evcilleştirmek” isteyen Trump, ikinci dönemine kadar geçen sürede USAID’in paralel bir yapı gibi hareket ettiğini görünce, tamamen kapatma kararı aldı. Zira kurum sadece hedeflendiği gibi yabancı ülkelere değil, ABD iç siyasetine de müdahalede bulunuyor ve zarar veriyordu. Ümit ederiz ki, Türkiye’nin hayrına tek bir dolar harcamayan USAID ve yerel işbirlikçileri bir daha gün yüzü görmez.
- Truman Doktrini, Marshall Planı
- ABD Başkanı Harry Truman’ın (ö.1972) 2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupalı müttefiklerin savaş yaralarını sardığı bir dönemde Sovyetlerin jeopolitik etki alanını sınırlandırmak için 12 Mart 1947’de Kongre’de açıkladığı dış politika doktrinidir. Bu doktrin, Türkiye ve Yunanistan’ı da kapsayacak biçimde 3 Temmuz 1948’de yürürlüğe sokulan Marshall Yardımı ile daha da genişletilmiştir.
- Truman Doktrini’nin ardından ilan edilen Marshall yardımı, Temmuz 1947’de General George Marshall’ın Harvard Üniversitesi’nde açıkladığı ve 16 ülkeyi kapsayan bir ekonomik yardım planıdır. 12 milyar 731 milyon dolar tutarındaki yardımdan Türkiye 137 milyon dolarlık bir pay almıştır.