Alman prensibi: Herkesin okumasına gerek yok

Bu kadar çok okuma-yazma bilmeyen vatandaşı ve bu kadar az üniversite öğrencisine rağmen Almanya, teknoloji ve sanayide dünyanın önde gelen ülkelerden biri olma özelliğini yine aynı eğitim sistemiyle sağlıyor. Zorunlu eğitimin erken döneminde öğrencileri istidatlarına göre meslek eğitimine yönlendiren Alman sistemi, üniversite ayrıcalığını ise sadece ‘hak eden’ bir azınlığa sunuyor.
Bu kadar çok okuma-yazma bilmeyen vatandaşı ve bu kadar az üniversite öğrencisine rağmen Almanya, teknoloji ve sanayide dünyanın önde gelen ülkelerden biri olma özelliğini yine aynı eğitim sistemiyle sağlıyor. Zorunlu eğitimin erken döneminde öğrencileri istidatlarına göre meslek eğitimine yönlendiren Alman sistemi, üniversite ayrıcalığını ise sadece ‘hak eden’ bir azınlığa sunuyor.

83 milyonluk nüfusa sahip Almanya’da, 6 milyondan fazla insanın okuma-yazma bilmediği açıklandı. Bu sayı geçtiğimiz 10 yıl da aynı seviyedeydi. Sanayi ve teknolojide de dünyanın önde gelen ülkelerinden Almanya, eğitim seviyesi açısından halk arasında açtığı uçurumu korumak için elinden geleni yapıyor.

Herkes üniversite eğitimi almalı mı? Rakamlar, Almanların bu soruya verdiği cevabın ‘hayır’ olduğunu gösteriyor. Dahası, Alman devletine göre herkesin temel eğitim alıp okuma yazma öğrenmesine de gerek yok.

Çeşitli milletlerin bir arada yaşadığı Almanya nüfusunun yüzde 87’sini Almanlar oluşturuyor. Nüfusun geri kalanı ise değişik göçmen veya yerleşik yabancılardan müteşekkil.
Çeşitli milletlerin bir arada yaşadığı Almanya nüfusunun yüzde 87’sini Almanlar oluşturuyor. Nüfusun geri kalanı ise değişik göçmen veya yerleşik yabancılardan müteşekkil.

Bu yıl açıklanan verilere göre, Almanya’da yaşayan 83 milyon insanın 6 milyondan fazlası okuma yazma bilmiyor. Geçmiş 10 yıllık verilere bakıldığında, bu sayının neredeyse hiç azalmadığı, yani nüfusu 10 yılda 3 milyon artan Almanya’da 6 milyonluk bir kesimin sürekli “cahil(!)” bırakıldığı görülüyor.

Cahillerin çoğu ‘has Alman’

Çeşitli milletlerin bir arada yaşadığı Almanya nüfusunun yüzde 87’sini Almanlar oluşturuyor. Nüfusun geri kalanı ise değişik göçmen veya yerleşik yabancılardan müteşekkil. Okuma yazma bilmeyen yaklaşık 6.2 milyon insanın ise 4 milyona yakını Almanya’da doğup büyümüş Almanlardan oluşuyor. Yıllardır değişmeyen bu sayı, yeni nesil Almanlar arasında da okuma yazma bilmeden yetişen önemli bir kesim olduğunu gösteriyor.

Ülkede 12 yıllık zorunlu bir eğitim süreci olsa da, bu konuda sorumluluk eyaletlerin üzerine bırakılmış durumda. Berlin hükümeti eğitim sistemine çok fazla karışmıyor.

Üniversite eğitimi bir ayrıcalık

‘Muasır medeniyetler seviyesini’ yakalamak için eğitime büyük önem veren Türkiye, son yıllarda üniversite yatırımlarıyla Avrupa dâhil dünyanın pek çok ülkesine fark attı. Bugün Türkiye’de üniversitesi olmayan şehir yok ve 8 milyona yakın genç üniversite eğitimi alıyor.

Almanya, teknoloji ve sanayide dünyanın önde gelen ülkelerden biri olma özelliğini yine aynı eğitim sistemiyle sağlıyor. Zorunlu eğitimin erken döneminde öğrencileri istidatlarına göre meslek eğitimine yönlendiren Alman sistemi, üniversite ayrıcalığını ise sadece ‘hak eden’ bir azınlığa sunuyor.
Almanya, teknoloji ve sanayide dünyanın önde gelen ülkelerden biri olma özelliğini yine aynı eğitim sistemiyle sağlıyor. Zorunlu eğitimin erken döneminde öğrencileri istidatlarına göre meslek eğitimine yönlendiren Alman sistemi, üniversite ayrıcalığını ise sadece ‘hak eden’ bir azınlığa sunuyor.

‘Muasır medeniyet’ olarak görülen Almanya ise bu konuda çok farklı bir yol izliyor. Neredeyse Türkiye’deki üniversite öğrencisi sayısı kadar okuma-yazma bilmeyen bir nüfusa sahip olan Almanya’da üniversite öğrencisi sayısı da 2.9 milyon seviyesinde. Yani Türkiye’dekinin yarısından az. Dahası bu öğrencilerin yaklaşık 400 bini, üniversite eğitimi almak için Almanya’ya gelen yabancılardan oluşuyor.

‘Diplomalı işsiz’ değil ‘diplomasız işçi’

Bu kadar çok okuma-yazma bilmeyen vatandaşı ve bu kadar az üniversite öğrencisine rağmen Almanya, teknoloji ve sanayide dünyanın önde gelen ülkelerden biri olma özelliğini yine aynı eğitim sistemiyle sağlıyor.

  • Zorunlu eğitimin erken döneminde öğrencileri istidatlarına göre meslek eğitimine yönlendiren Alman sistemi, üniversite ayrıcalığını ise sadece ‘hak eden’ bir azınlığa sunuyor.

Bunu yaparken, belli bir seviyenin üzerinde tuttuğu üniversite eğitimini yabancılar için de cazip hâle getirerek beyin göçü yoluyla nitelikli insan kapasitesini artırıyor. Böyle olunca da, sokaktaki her 13 kişiden birinin okuma-yazma bilmemesi küçük bir istatistik detay olarak haber köşelerinde yerini alıyor.