Avrupa Birliği göçmenlere karşı zırhını kuşandı

Avrupa Birliği göçmenlere karşı zırhını kuşandı.
Avrupa Birliği göçmenlere karşı zırhını kuşandı.

2023'ün son günlerine yaklaşırken, 2024 yılında ülke siyasetlerine yön verecek en önemli meselelerden biri şüphesiz göç ve göçmen hakları olmaya devam edecek. Göç meselesi ABD'den Türkiye'ye, Tunus'tan Fransa'ya kadar birçok ülkenin ana gündem maddesi haline gelmiş durumda. Bu durumun temel sebepleri arasında dünyada artan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, çatışma, savaş ve ekolojik felaketler yer alıyor.

Avrupa, siyasi ve ekonomik çalkantıların yaşandığı ülkelere coğrafi yakınlığı ve sunduğu rahat hayat şartları nedeniyle göç hareketlerinden en çok etkilenen kıta olarak öne çıkıyor. Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerinin temellerinin atıldığı demokrasi ve insan hakları kıtasında, insanca yaşama hakkı artık sadece belli kitlelere belirli kriterlere göre verilecek gibi gözüküyor. Bu durum göçmenler için Avrupa dışındaki alternatifleri düşünme ihtiyacını da beraberinde getiriyor.

Daha iyi hayat şartlarına sahip olabilmek için başka ülkelere doğru umut yolculuğuna çıkan göçmenler vardıkları ülkelerde her geçen gün daha zorlu koşullara maruz kalıyorlar. Hatta çıktıkları umut yolculuğunda tekneleri denizin ortasında batma tehlikesiyle karşı karşıya kalan göçmenler artık ölüme bile terk ediliyorlar ve bu artık neredeyse tepkiye bile yol açmıyor. Haziran ayında Titanik'i keşfe çıkmaya giden Titan denizaltısındaki 5 zengin turisti kurtarmak için büyük devletler tarafından devasa kaynaklar ayrılırken, aynı anda Yunanistan'da batan teknede kaybolan 750 göçmene karşı dünyadaki ilgisizlik, içinde bulunduğumuz merhametten uzak karanlık dönemi gözler önüne sermişti.

"Önce halkımız" diyen siyasetçilerin dünyanın geri kalanındaki acı ve trajedilere karşı hassasiyetleri gün geçtikçe kaybolurken, dünya halklarının büyük bir kısmı da maruz kaldıkları siyasi ve ekonomik problemleri göçmenlere bağlayarak kendilerine yeni düşmanlar tayin ediyorlar. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünya genelinde yaşanan insânî kâbuslar nedeniyle yerinden edilen kişi sayısının 114 milyona ulaştığına dikkat çekerek, bunların içinde 36 milyon mültecinin bulunduğunu söyledi. Ukrayna, Filistin ve dünyanın geri kalanında yaşanan savaş ve çatışmalar gelecek yıllarda azalacağına artacağa benziyor.

Haziran ayında Titanik’i keşfe çıkmaya giden Titan denizaltısındaki 5 zengin turisti kurtarmak için büyük devletler tarafından devasa kaynaklar ayrılırken, aynı anda Yunanistan’da batan teknede kaybolan 750 göçmene karşı dünyadaki ilgisizlik, içinde bulunduğumuz merhametten uzak karanlık dönemi gözler önüne sermişti.
Haziran ayında Titanik’i keşfe çıkmaya giden Titan denizaltısındaki 5 zengin turisti kurtarmak için büyük devletler tarafından devasa kaynaklar ayrılırken, aynı anda Yunanistan’da batan teknede kaybolan 750 göçmene karşı dünyadaki ilgisizlik, içinde bulunduğumuz merhametten uzak karanlık dönemi gözler önüne sermişti.

Peki, Avrupa Birliği ülkeleri gelecek yıllarda artması öngörülen göç akınlarına karşı nasıl tedbirler alıyor? Avrupa ülkelerinde yeni çıkan göç yasaları neleri içeriyor? İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra göçmenlerin iş gücüyle ayağa kalkmış Avrupa kıtası artık içine mi kapanıyor?

Avrupa Birliği yeni göç akınlarına karşı hazırlık içinde

2015 yılındaki sığınmacı krizinden bu yana kalıcı bir yasal düzenleme arayışında olan Avrupa Parlamentosu ve AB hükümetleri, Yeni Göç ve İltica Paktı üzerinde anlaştı. Buna göre, her AB ülkesine her yıl barındırması gereken 30 bin kişilik bir göçmen kontenjanı verilecek. Bu kontenjan, ülkenin milli geliri, nüfusu ve deniz kurtarma operasyonları gibi faktörlere bağlı olarak belirlenecek.Sığınmacı kabul etmeyen ülkeler, alternatif olarak, göçmen alan ülkelere kişi başına yılda en az 20 bin euro nakit, ekipman veya personel yardımında bulunacak.

Türkiye'den gelenleri de etkileyecek olan anlaşma, sığınma hakkı kazanma ihtimali düşük olan kişilerin uzun süreli kalmasını engellemek için hızlandırılmış bir sınır prosedürü getirecek. Talepler en fazla 12 hafta içinde ele alınacak ve reddedilenler 12 hafta içinde ülkelerine geri gönderilecek.

Ancak anlaşmanın uygulanabilirliği konusunda endişeler bulunuyor. Göçmen hareketlerinden en çok etkilenen AB ülkeleri arasında yer alan İtalya ve Yunanistan anlaşmayı onaylasa da bazı ülkeler göçmenleri kabul etmeyi reddederken, AB'nin güney sınırına uzak ülkelerin isteksizliği de sorun teşkil ediyor.

İnsan hakları grupları ise planın daha fazla göç kampının kurulmasına yol açabileceği ve çocukların uzun süreli gözaltında tutulma riski taşıdığı konusunda uyarıyor. Başta Macaristan ve Polonya olmak üzere bazı AB ülkeleri anlaşmayı eleştirirken, tam uygulamanın 2026'tan önce gerçekleştirilmesinin mümkün gözükmediği de belirtiliyor. Macaristan Başbakanı Viktor Orban'a göre anlaşma "kesinlikle başarısız olacak."

Fransa'nın yeni göç yasası Fransız vatandaşlarına bile hayatı zorlaştıracak

Fransa'da yeni göç yasası, 18 aydır süren polemiklerin ardından Cumhurbaşkanı Macron'un liderliğindeki hükümetin çabalarıyla hayata geçirildi. Yasada, göç politikasında önemli değişikliklere neden olan ve ülkede yaşayan veya yaşamayı planlayan göçmen kökenli vatandaşlar için hayatı tümden zorlaştıracak sert uygulamalar bulunuyor. Macron'un ikinci beş yıllık döneminin önemli imtihanlarından biri olan bu yasa tasarısı, sağ parti Cumhuriyetçiler'e yapılan tavizlerle kabul edildi, ancak bu tavizler hükümet içinde ve Rönesans Partisi'nde derin çatlaklara neden oldu.

Yasaya karşı çıkan iktidar mensupları, yasanın ihtiva ettiği sert maddeler nedeniyle istifa etme kararı aldı. Sağlık Bakanı Aurelien Rousseau, kayıt dışı göçmenlere sağlık yardımlarının kaldırılması maddesi gerekçesiyle istifa etti. Yasada; göçmenlere aile birleşimini zorlaştıran, sosyal yardımları ve konut yardımlarını belirli şartlara bağlayan, kayıt dışı göçmenlere sağlık yardımlarını tamamen kaldıran ve çifte vatandaşların güvenlik güçlerine karşı suç işlemeleri durumunda Fransız vatandaşlığını düşüren önemli düzenlemeler bulunuyor.

Sağ ve aşırı sağ partiler yasanın kabul edilmesini "ideolojik bir zafer" olarak değerlendiriyor. Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen, yasa metninin beklentilerinin ötesinde sertleştiğini ve kendi parti programındaki temel maddeleri içerdiğini belirterek zafer ilan etti. Halbuki Fransa'da düzenlenen 2017 ve 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağcı siyasetçi Le Pen ile karşı karşıya gelen Emmanuel Macron, her iki seçimde de Le Pen'in aşırı sağcı fikirleriyle mücadele ettiğini ifade etmişti.

Yasadaki tartışmalı maddeler arasında çifte vatandaşların Fransız vatandaşlığının düşürebilmesi, doğan çocukların otomatik olarak vatandaş olma hakkının kaldırılması ve yabancı öğrencilerin girişlerini zorlaştıran düzenlemeler bulunuyor. Ayrıca yasa dışı ikametin bir suç olarak tanımlandığı ve yabancıların oturma izni taleplerinin belirli şartları yerine getirmeksizin zorlaştırıldığı göze çarpıyor.

Bu gelişmeler Fransa'da göç politikasında önemli değişikliklere neden olurken, hükümetin aldığı kararlar ülke içindeki siyasi gerilimi artırmış durumda.

Fransızlar ülkeyi terk etmek istiyor

Fransa'da ülkenin son aylardaki en önemli gündem maddesi tartışmalı göç yasası. Ülkede hararetli tartışmalara yol açan yasaya karşı çıkan binlerce gösterici Paris'te Cumhuriyet Meydanı'nda bir araya geldi. İktidarın, aşırı sağın desteğiyle söz konusu yasa tasarısını geçirmesi ve tasarıya karşı çıkan Sağlık Bakanı Aurelien Rousseau'nun istifa etmesi ülkede "siyasi kriz" yaşandığı tarzında yorumlanıyor.

Fransa'nın dış siyasetinde ise en önemli gelişmeler kuşkusuz Afrika'da yaşanmaya devam ediyor. Mali, ve Burkina Faso'dan sonra Nijer'deki askeri varlığını da çekerek sona erdirdi Fransa. Nijer'de darbeyle iktidara gelen yönetimle arasındaki gerginlik devam ederken, Paris Niamey Büyükelçiliği'ni kapatma kararı aldı. Hem içte hem de dışta ülkeye itibar kaybı yaşatan Macron hükümeti, vatandaşlarını da karamsarlığa sürüklüyor.

21 Aralık'ta OpinionWay tarafından gerçekleştirilen bir anket sonucuna göre 18-24 yaş aralığındaki Fransızların yüzde 54'ü Fransa'yı terk etmeye kararlı. Mevcut siyasi ve ekonomik iklim, vatandaşların çoğunluğunu ülkelerini terketmeye yönlendiriyor. Ulusal düzeyde ise Fransızların yüzde 69'u ülkeden ayrılmayı düşündüklerini ifade ediyor.

  • Hollanda'da göçmen karşıtlığı aşırı sağı zirveye taşıdı
  • Göç meselesi Fransa'dan önce Hollanda'da da siyasi depreme sebep olmuştu.
  • Özellikle savaş bölgelerinden gelen mültecilerin ülkelerine dönmesini öngören bir düzenleme konusundaki anlaşmazlıklar, iktidardaki koalisyonun çökmesine yol açtı. Başbakan Mark Rutte'nin liderliğindeki hükümet, mülteci konusundaki görüş ayrılıkları sebebiyle dağıldı.
  • Rutte'nin desteklediği plan, savaştan kaçan mültecilere ülkelerine dönme zorunluluğu getirirken, aile birleşimini kısıtlamayı öngörüyordu. Ancak plan, özellikle dindar protestan seçmenin bulunduğu Hristiyan Demokrat Parti tarafından sert bir şekilde reddedildi, bu da koalisyonun çöküşüne neden oldu. Hollanda'da 2022 yılında 46 binin üzerinde iltica başvurusu yapılmıştı. Bu da bir önceki yıla göre üçte birlik bir artışı temsil ediyordu. Bu yıl iltica başvurularının 70 bin ile 2015'teki en yüksek seviyeye ulaşabileceği öngörülüyor.
  • Hollanda'da hükümetin siyasi destek kaybı ve 2010'dan bu yana 13 yıldır iktidarda olan Başbakan Mark Rutte'nin istifasının ardından 22 Kasım'da düzenlenen erken genel seçimlerde, İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı lider Geert Wilders'in Özgürlük Partisi (PVV), ülke tarihindeki en sürprizlere açık seçimi birinci sırada tamamladı. Kamuoyu araştırmalarının öngörülerini aşan Wilders, seçimlerde tarihi bir zafer elde etti. Böylece Hollanda'daki göçmen karşıtlığı, ülke tarihinin en radikal siyasetçilerinden birini zirveye taşımış oldu.
  • Sonuç olarak, Avrupa'da göçmen karşıtlığı artık bir olgu olmanın ötesinde bir tehdit haline geldi. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için Avrupa Birliği ve üye ülkeleri tarafından benimsenen ortak göç politikasının, göçmenlerin insan haklarına saygılı bir şekilde uygulanması büyük önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerin, dünya genelindeki ekonomik ve siyasi sorunlarda sorumluluklarını üstlenmemesi, küresel çapta ciddi bir sorun oluşturuyor. Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası örgütler, devletler ve sivil toplum kuruluşları, göçmen meselesini gelecek yılların en kritik konularından biri olarak değerlendirmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır. Eğer bu konuda girişimde bulunulmazsa, savunmasızların mağdur edildiği ve insanlığımızdan utanç duyacağımız karanlık günlerin bizleri beklediği bir gerçeklikle karşı karşıya kalacağımız aşikar.