Azerbaycan ezber bozuyor

İran ve Suudi Arabistan’ın “iki tarafa da itidal tavsiyesi” gibi ikiyüzlü tavırları el altından yaptıkları bin türlü dalavereyi gizlemeye yetmiyor, yetmeyecek. Bugün Şia, temelinde Mecusilik bulunan Fars emperyalizminin; Selefilik ise temelinde Bedevi zihniyeti bulunan Haricilik belâsının temsilcileri konumundadır. Her ikisinin de motivasyonu “Türk korkusu”dur. Türk korkusu nedeniyle her iki zihniyet de tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de İslam düşmanlarıyla her türlü ittifaka girebilecek tıynete sahiptir.
İran ve Suudi Arabistan’ın “iki tarafa da itidal tavsiyesi” gibi ikiyüzlü tavırları el altından yaptıkları bin türlü dalavereyi gizlemeye yetmiyor, yetmeyecek. Bugün Şia, temelinde Mecusilik bulunan Fars emperyalizminin; Selefilik ise temelinde Bedevi zihniyeti bulunan Haricilik belâsının temsilcileri konumundadır. Her ikisinin de motivasyonu “Türk korkusu”dur. Türk korkusu nedeniyle her iki zihniyet de tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de İslam düşmanlarıyla her türlü ittifaka girebilecek tıynete sahiptir.

İran ve Suudi Arabistan’ın “iki tarafa da itidal tavsiyesi” gibi ikiyüzlü tavırları el altından yaptıkları bin türlü dalavereyi gizlemeye yetmiyor, yetmeyecek. Bugün Şia, temelinde Mecusilik bulunan Fars emperyalizminin; Selefilik ise temelinde Bedevi zihniyeti bulunan Haricilik belâsının temsilcileri konumundadır. Her ikisinin de motivasyonu “Türk korkusu”dur. Türk korkusu nedeniyle her iki zihniyet de tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de İslam düşmanlarıyla her türlü ittifaka girebilecek tıynete sahiptir.

Lübnanlı Ayetullah Subhi Tufeyli, Şii dünyanın önde gelen isimlerinden. 1979 yılında İran devrimine inandı, ön saflarda mücadele etti. 1982 yılında Abbas Musevi ile birlikte Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde Hizbullah örgütünü kuran isimdi. 1985’ten 1989’a değin örgütün sözcülüğünü üstlendi. 1989 yılında ise genel sekreter seçildi, örgütün liderliğine yükseldi. 1991 yılında yerine Abbas Musevi getirildi. Musevi dokuz ay sonra bir İsrail saldırısında can verince henüz 32 yaşında olan Hasan Nasrallah Hizbullah örgütünün yeni lideri oldu.

Subhi Tufeyli, İran’ın bölgedeki yayılmacı tavrına hep karşı durdu, Lübnan ve Hizbullah’ın içişlerine karışmasından son derece rahatsızlık duydu.

Subhi Tufeyli, İran’ın bölgedeki yayılmacı tavrına hep karşı durdu, Lübnan ve Hizbullah’ın içişlerine karışmasından son derece rahatsızlık duydu.
Subhi Tufeyli, İran’ın bölgedeki yayılmacı tavrına hep karşı durdu, Lübnan ve Hizbullah’ın içişlerine karışmasından son derece rahatsızlık duydu.

İran’ı, İsrail ile anlaşarak “Hizbullah’ı İsrail’in sınır muhafızı” haline getirmekle suçladı. Suriye krizinde Esed rejimine verilen desteği kınadı. Hizbullah’ı Suriye’de işlediği cinayetlerden ötürü “Şii DEAŞ” olarak tanımlamaktan çekinmedi. Gençliğinde İran devrimi için canını ortaya koyan Tufeyli bugün başka bir noktaya gelmiş durumda. Tufeyli’e göre İran, Haçlı ve Siyonist planların İslam dünyasındaki “Truva atı.”

İran her zaman ermenilerin yanında

Nitekim Azerbaycan’a ilişkin son video konuşması bunu bir kez daha teyit ediyor. Bakın ne diyor:

“İslam devletiyiz diyorsunuz. Düşmanın karşısındayız, mazlumun yanındayız diyorsunuz. Zalim ile nasıl aynı safta duruyorsunuz? ‘Azerbaycan asırlardır İran’ın parçasıdır’ diyen sizsiniz. ‘Azerbaycan halkı, İran halkının bir parçası’ diyen sizsiniz. Dolayısıyla mazlum olmasından dolayı Azerbaycan halkının yanında olmanız gerekiyor. Hem sonra bizim halkımız diyorsunuz, o zaman onların yanında durmanız gerekir. Diğer yandan bu insanlar sizin Müslüman kardeşleriniz, üstelik Şia, sizinle aynı mezhepten. Gerçekten şaşkınlık içerisindeyim. Allah-ü Teâlâ Kur’an’da buyurmuyor mu? ‘İyilik ve takva üzerine yardımlaşın diye’. İyilik ve takva bu mu? Şaşkın durumdayım. Nitekim bir gün İran Dışişleri Bakanı’na ‘Şu Bakü meselesini bana bir anlatır mısın’ dedim. Lafı uzatıp vaktinizi almayayım. Özetle bana şunu söyledi:

  • ‘Ermenistan, Türkiye sınırında. biz Türkiye’nin diğer Türk devletleriyle; Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan ve diğerleriyle bağlantı kurmasını engellemek istiyoruz. Türkiye’nin önünde bir engel oluşturduğu için ermeniler ile birlikteyiz.'

Kendi kendime ‘Keşke bu soruyu sana hiç sormasaydım’ dedim. İki Müslüman ülke Türkiye ve İran güç birliği yapıp yardımlaşacağı yerde, ümmetin birliğini düşünme yerine Müslüman olmayan bir ülkeye destek veriyorsunuz. Bir Müslümana, üstelik bir Şii’ye karşı Ermeni’yi destekliyorsunuz.”

Türk korkuları canlarına sinmiş

Daha ziyade Batı dünyasına ait bir kavram olduğu sanılan “Türkofobi / Türk korkusu” aslında tam da yanı başımızda. Bu korkunun izini Avrupa’nın, Amerika’nın başkentlerindeki karanlık dehlizlerde sürmeye gerek yok. Türkiye’den adımınızı dışarı attığınızda bu korkunun ufuneti çarpmaya başlıyor suratınıza. Daha vahimi, içimizde yuvalanan ufunet şubeleri mevcut.

Türk deyince birden sinirleri gerilen, cımbızla eti yolunuyormuş gibi irkilen tiplere ne çok rastlıyoruz günlük hayatımızda!
Türk deyince birden sinirleri gerilen, cımbızla eti yolunuyormuş gibi irkilen tiplere ne çok rastlıyoruz günlük hayatımızda!

Türk deyince birden sinirleri gerilen, cımbızla eti yolunuyormuş gibi irkilen tiplere ne çok rastlıyoruz günlük hayatımızda! Bazıları içindeki öfkeyi zaptedip hemen durumu toparlama cihetine gidiyor, bazıları o kadar fütursuz ki, buna gerek duymuyor bile. İçimizde doğduğu, yaşadığı halde şu Lübnanlı Şii kadar olamayan niceleri var. Neyse... Bu, başlı başına yazı konusu. Başka zamana bırakalım.

Dertleri İslam değil

Günümüzde kendisini “İslâmî devlet” olarak tanımlayıp buna göre aktif propaganda faaliyeti yürüten iki devlet var. Biri Şii İran, diğeriyse Selefi Suudi Arabistan. Bin Selman döneminde Suudi Arabistan sekülerleşme yolunda ciddi adımlar atıyor olsa da ülkenin kök hücrelerine sinmiş olan Selefilik’ten tamamıyla arınabilmesi mümkün görünmüyor. Zira Suudi Arabistan esasında Suud aşiretinin egemenliği altındaki bir devlet. Suud aşireti, Arabistan tarihinin önemli aşiretlerinden birisi olmadığı gibi ülkeyi elinde tutacak bir yönetim geleneğine aradan geçen koca bir yüzyıla rağmen hâlen sahip değil. Esnaflıktan gelme Trump’ın Suudi Kralı Selman’ın yüzüne söylediği “Biz olmasak yerinizde iki hafta bile kalamazsınız” sözünü hatırlayalım.

Lübnan'da Suudi Arabistan büyükelçisi Antilyas'taki Ermeni Soykırımı anıtını ziyaret etti.
Lübnan'da Suudi Arabistan büyükelçisi Antilyas'taki Ermeni Soykırımı anıtını ziyaret etti.

Suudileri çölün ortasındaki sığındıkları delikten tarih sahnesine çıkartan şey, Muhammed bin Abdulvehhab’ın inanç öğretisi. Tıpkı Safeviliğin bir inanç örgütlenmesinden yola çıkarak siyasi iktidara dönüşmesi gibi Abdülvehhab’ın inanç öğretisi de İbni Suud’un kendi kabuğunu yarıp büyük düşler görmesine neden oldu. Siyasi iktidar talebi, kendini inanç perdesi altında ustalıkla gizledi.

Haricilik hortladı

Suudilerin Türk düşmanlığı Muhammed bin Abdülvehhab ile başladı. Çünkü Abdülvehhab, kendi öğretisine sahip çıktıkları takdirde zafer ve nusretin Suudilerin elinde olacağını sürekli telkin etmiş, Der’iyye çöllerindeki bir avuç Suudi’yi fikren zehirleyerek iktidar sarhoşu yapmıştı. Selefiliği kendisine kalkan edinen, güya dini hissiyatla harekete geçtiğini ilan eden Suudiler o tarihten sonra Arap yarımadasında terör estirdiler, sıradan Müslümanları putperest ilan ederek kanlarını ve mallarını helâl gördüler.

Müslümanların Halifesi konumundaki Osmanlı sultanlarına kılıç çekerek İslam dünyasında Hariciliği hortlatan Suud Selefiliği, DEAŞ ve benzeri aşırı oluşumların ana kaynağı olageldi. İnanç kisvesine bürünen yağmacı Bedevi ruhu İslam coğrafyasında büyük tahribata neden oldu, içimizdeki düşman olarak en az Haçlılar ve Moğollar kadar yıkıma yol açtı, İslam Medeniyeti’ne büyük zararlar verdi. Ve maalesef vermeye devam ediyor.

Dertleri sadece yağma

Son Osmanlı vak’anüvisi Abdurrahman Şeref Bey’in şu tespiti enfestir:

“Çölde urbanın (bedevilerin) geçinmesi mâlum. Hayvanat ra‘y eder (otlatır) onunla geçinir. Bundan başka vasıta-i maişetlerinin en mühimi gazve'dir. Hepsi Müslüman olduğu halde birbirlerinin malını yağma ve yekdiğerlerini esir ederler. İşte Muhammed b. Abdülvehhâb urbanın maişetine muvafık

bir mezheb idi. Urbandan mezhebine girenler çok idi, çünkü hepsinin işlerine geliyor idi.”

Suud’un başını çektiği, aynı zihniyete sahip Körfez ülkelerinin işgalci Ermenistan’ı kınayan tek cümlesine denk gelmeyi bırakın, kendi medyalarında yayınladıkları “Dağlık Karabağ’da vurulan kilise” benzeri haberler ile kime hizmet ettikleri ortada.

Teşekkürler Azerbaycan

İran ve Suudi Arabistan’ın “iki tarafa da itidal tavsiyesi” gibi ikiyüzlü tavırları el altından yaptıkları bin türlü dalavereyi gizlemeye yetmiyor, yetmeyecek. Bugün Şia, temelinde Mecusilik bulunan Fars emperyalizminin; Selefilik ise temelinde Bedevi zihniyeti bulunan Haricilik belâsının temsilcileri konumundadır. Her ikisinin de motivasyonu “Türk korkusu”dur. Türk korkusu nedeniyle her iki zihniyet de tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de İslam düşmanlarıyla her türlü ittifaka girebilecek tıynete sahiptir.

Teşekkürler Azerbaycan! İslam dünyasındaki ezberleri bir kez daha bozduğun için...