Azim, irade ve vizyonun birleşimi Tayyip Erdoğan

1994 seçimlerinde ANAP Genel Başkan yardımcısı olarak İstanbul’da ANAP Belediye Başkan Adayı İlhan Kesici’nin seçim ekibini yönettim. Tayyip Bey’in o seçimleri kaç oyla kazanacağını söylemesi beni çok etkilemişti. Ve gerçekten söylediği oranda oy aldı. Veriyi topladığını ve o veri üzerine irade beyan ettiğini gösteriyor bu. Mesela Beştepe’de ortaya çıkan yeni Cumhurbaşkanlığı külliyesi, Tayyip Bey’in bir sabah uyanarak “Bana güzel bir külliye yakışır” düşüncesiyle yapılmadı. Çok daha önce, henüz Cumhurbaşkanlığı sistemi oturmadan önce kafasında oluştu ve oluşan kararlılık neticesi iradeye dönüştü. Bence Tayyip Bey’in en önemli özelliği bu iradeyi ortaya koyabilmesi, koyduktan sonra da takibini yapması. Birçok insan bilmez ama Tayyip Bey yaptığı her görüşmeyi not alır. Ve o notlarla işin takibini yapar. Bu da o iradenin devamlılığını sağlıyor.

İRADE OLUNCA GERİSİ KOLAY

Bu irade her konuda ortaya çıkabiliyor. Parti, siyaset, uluslararası politikalar, sanayi bazında vs. Akdeniz’de sondaj gemilerimizin olması iradenin yansımasıdır. Türkiye’nin geçmişte de sondaj gemileri alma imkânı vardı, ama ortada öyle bir irade yoktu. İrade olunca şimdi üçüncü sondaj gemimiz de Akdeniz’in mavi sularında.

Tayyip Bey’in temel özelliği, iradesini oluşturduğu kadar, o iradenin yerine gelmesini sağlayacak sosyal ve siyasi ortamı hazırlayabilmiş olmasıdır. Bunda da hiçbir çatlak göstermeyen güçlü parti teşkilatının büyük etkisi var. Güçlü parti teşkilatına sahip olmasının arkasında ise zamanında mensup olduğu partinin merdivenlerini basamak basamak çıkmış olması yatıyor. Bu şekilde parti teşkilatını çok sağlam tutabilmiş. O iradeyle ekonomide, askeriyede, sağlıkta, sosyal alanda bir şeyler yapabilmek işin en kolay kısmı oluyor.

LİDER KOLAY YOLU SEÇMEZ

İradeyle birlikte bir de vizyon gerekiyor. Tayyip Erdoğan, azim, irade ve vizyonun birleşimidir. Zaten liderlik kolay yolu seçme şeklinde olmaz. Kolaya alıştığınız zaman en ufak zorlukta geri adım atarsınız. Çok kolay şekilde bir yere gelmiş olanların kalıcı olmadığını Türk siyasetinde gördük. Hayatı boyunca ne yapıp edeceğini çok öncesinde kafasında kararlaştırıp attığı her adımı ona göre atmak Tayyip Bey’in genetik yapısında var.

TÜRKİYE’NİN DÜNYADAKİ VARLIĞI ZENGİNLEŞTİ

Bugün Türkiye’nin uluslararası alanda ağırlığı olan bir ülke olduğunu kabul etmek gerekir. Eskiden bölgesel güç gibi görünsek de, bölgesel güç bile değildik. Hareket alanımız sınırlıydı. Geçenlerde eski bir Yunanlı siyasetçinin “Türkiye ile mücadeleye girmek yanlış olur. Türkiye bugün ciddi bir güç. Erdoğan’ın telefonunun muhatabı artık bir taraftan Trump, diğer taraftan Putin. Haddimizi bilelim” şeklinde bir yaklaşımı oldu. Yunanlı eski siyasetçi bu sözleri Türkiye’yi veya Erdoğan’ı övmek için söylemiyor. Yunanistan’ın çıkarı açısından söylüyor bunu.

Öte yandan Türkiye’nin fiili olarak dünyadaki varlığı da zenginleşti. Özellikle Afrika’ya yönelik çok doğru politikalar üretiliyor. 10 sene önce Afrika’da 13 tane büyükelçilik varken, şimdi 42 tane var. Afrika ile Türkiye arasında ciddi ilişkiler kuruldu. Başta Fransa olmak üzere Afrika’yı hala sömüren diğer ülkeler ayaklarını denk almak durumunda. Afrika’daki Fransız sömürgeleri Türkiye’nin politikalarını görünce artık uyanmaya başladı.

Bu arada Türkiye’nin dünya çapında ağırlığı olan bir ülke olmasının da bir sınırı olduğunu fark etmemiz lazım. Maddi ve manevi açıdan haddimizi bilmeli, kazandığımızı kaybetmemeliyiz.