Bir karasevda körlüğü

Selahattin Özgündüz ve Ekber Fellahnejad
Selahattin Özgündüz ve Ekber Fellahnejad

İran tarihî bir aşamadan geçiyor, köklü bir değişime gebe. Bölge ve dünya ülkeleri mevcut rejim sonrası için şimdiden pozisyon alırken, Türkiye olup bitene karşı şimdilik sessiz. En azından öyle bir görüntü veriyor. İran ise en sıkıntılı günlerinde dahi etrafını karıştırmaktan geri durmuyor. Türkiye’nin İran konusundaki sessizliği; Suriye, Mısır ve Libya tecrübelerinin bir neticesi olarak da yorumlanıyor.

Türk basını, alışkanlıklarında ısrarcı olup etrafında olup bitenleri birinci elden okumak yerine batının açtığı pencereden takip etmeye devam etse de İran’daki halk ayaklanması ve hızla değişen gündem akmaya devam ediyor. İsyan ateşi giderek alevlendiği için “İran’da rejim değişir mi” sorusu daha sık ve ciddi olarak sorulmaya başlandı. Ve neredeyse tüm dünya 1979’da kurulan İran rejiminin halk isyanıyla değiştirilme ihtimalini konuşuyor.

Türkiye’de ise bırakın yeni cereyan eden hâdiseleri, yarım asırlık İran rejimini bile doğru okuma problemi var. “İç siyaset yeterince yoğun, kim ne yapsın İran’ı” diyebilirsiniz belki ama İran’da vuku bulan hâdiseler, Türkiye’nin hem iç siyasetini hem de hudutlarını yakından ilgilendiriyor. Biz ise ancak İran menzilli füzeler Türkiye semalarında çarpışınca o yöne bakıyoruz. İşin gerçeğinde ise İran’ın şimdilik bir iç meselesi gibi duran gelişmelerin Anadolu’ya etkileri ve uzantılarını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Caferileri Türkiye’ye düşman etmeye çalışan kimdi?

Geçtiğimiz Ekim ayının başlarında Türkiye Caferileri Lideri unvanını taşıyan Selahattin Özgündüz, İstanbul Halkalı’da Caferilerin Camisi olarak bilinen Zeynebiye Camisinde cuma hutbelerinde pek alışık olmadığımız cümleler kurdu. Özgündüz’ün ismini zikrettiği kişi ve kuruluşlar Türkiye’de pek bilinmez ama olaya vakıf olanlar bu sözler karşısında hayrete düştüler.

Özgündüz ve Reisi.
Özgündüz ve Reisi.

Selahattin Özgündüz, İran’ın yurt dışına yönelik en önemli ideoloji ihraç aparatlarından Uluslararası El-Mustafa Üniversitesi’nin Türkiye Temsilcisi Cafer Yusufi’ye karşı ağır ifadeler kullanmıştı. Özgündüz, sosyal medya hesaplarından yayınladığı konuşmasında açık bir şekilde İran yönetiminin El-Mustafa Üniversitesi gibi kuruluşlar aracılığıyla Türkiye’deki Caferileri, Türkiye ve Azerbaycan ordularına karşı düşmanlığa ve ülkelerine ihanet etmeye teşvik ettiğinin altını çizmişti.

El-Mustafa Üniversitesi.
El-Mustafa Üniversitesi.

İran’ın Şii dini eğitim adı altında 60 farklı ülkede faaliyet gösteren yumuşak güç karargâhı El-Mustafa Üniversitesinin Türkiye temsilcisinin Türk ve Azerbaycan ordularına desteğinden dolayı kendisini eleştirmesine sert tepki gösteren Özgündüz, ayrıca İran rejiminin iç ve dış siyasetini eleştirip devam eden protestolara atıfta bulunmuş, rejimin İran kamuoyu nezdinde meşruiyet krizi yaşadığına dikkat çekmişti. İran’ın Türkiye’deki bu tür faaliyetlerini takip etmeyen birinin olan biteni anlaması zor.

Zira “Nasıl oluyor da başka bir ülke, Türkiye’deki nüfuz alanı genişletmek için bir görevli tayin eder? Bununla kalmayıp Türk devleti ve ordusuna dil uzatır. Üstelik bir de Türk Caferisini, kendi ordusuna sevgi gösterdiği için baskı altına almaya çalışır” diyebilirsiniz. Başka bir devletin görevlisi, Türk ordusuna karşı propaganda faaliyeti yapıyorken hakkında basit bir soruşturmanın bile açılmaması dikkate şayandır. Bu örnekten yola çıkarak diğer hâdiseleri anlayıp analiz etmek mümkün olacaktır.

Özgündüz, Hamaney’nin Dışişleri yardımcısı ile.
Özgündüz, Hamaney’nin Dışişleri yardımcısı ile.

Özgündüz’ün gönlünü mü aldılar?

Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz’ün doğrudan isim verip dile getirdikleri nedeniyle yer yerinden oynamalıydı diye düşünebilirsiniz ama burada yine bir İran istisnası göze çarpıyor. Meseleye dair duyulan bir ses yok. Peşinden yine ibretlik bir hâdise yaşandı. 28 Ekim’de İran dini lideri Ali Hamaney’in Merkez Ofisi Uluslararası Bölüm Temsilcisi Ekber Fellahnejad, Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi.

Fellahnejad’ın Dışişleri veya Diyanet İşleri yetkilileriyle görüştüğünü düşünebilirsiniz ama öyle olmadı. İran liderinin temsilcisi, İstanbul’da Selahattin Özgündüz ile bir araya geldi. Özgündüz’ün sosyal medya hesaplarından duyurduğuna göre Fellahnejad kendisine yapılan saldırılara değinerek onu övmüş.

Görünen o ki, Türk ordusu ve devletini sevdiği için İranlı bir yetkilinin kullandığı ağır sözleri, daha üst düzey başka bir İranlı yetkili telafi etmek ve gönül almak için yollara düşmüş. Selahattin Özgündüz’ün bu ziyaret sonrası yüz seksen derece dönüş yaparak, İran’daki protestoları bölücü hareket olarak damgalaması ve bu yüzden Türkiye ile Türk Dünyası arasına mesafe gireceği yorumunu bir kenara not ediyoruz.

Bu yaşananlar İran’ın bir vilayetinde gerçekleşseydi o ülkenin iç meselesi olarak gayet normal karşılanabilirdi ama hâdise Türkiye’de gerçekleşince fazla söze hâcet kalmıyor.

Türkiye’de Kasım Süleymani anması.
Türkiye’de Kasım Süleymani anması.

Meselenin anlaşılır hâle gelmesi için bir karşılaştırma yapalım. Farz-i muhal düşünün ki, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı İran’da bir Sünni din adamıyla görüşmek için bir temsilci göndermiş olsa. Veya hâlâ devam eden İran protestolarında en fazla şiddete maruz kalan, 100’ü aşkın insanın öldürüldüğü Sistan ve Belucistan’daki hâdiselerle ilgili bir Diyanet İşleri Görevlisi tepki göstermiş olsa. Yahut bir Türk görevlisi çıkıp “Tahran’da yaşayan binlerce Sünni için cuma namazını eda edecek niçin tek bir cami yoktur” diye sorsa. İran buna ne tepki verirdi acaba?

İran’ın öz be öz Türk evladı Caferileri kendi devletine karşı kışkırtma çabaları ortadayken Türkiye’nin bu durumu sineye çekmeyeceği aşikar. Tutulan yolun yanlışlığını artık anlamak gerekiyor.

Yıllardır kör göze parmak şekilde Türk toplumunun sinir uçlarıyla oynayan bir İran gerçeği var. Ve buna körü körüne hulûs çakan bir İrancı tayfa. Son tahlilde bu körlüğün coğrafyada kimseye faydası yok. İran’a ve İrancılara da...