Bu bir soykırım hikâyesidir

Bu bir soykırım hikâyesidir.
Bu bir soykırım hikâyesidir.

Fransa'nın soykırımı resmen kabul etmesi, sadece acıyı yaşayan ailelere ve yetim kalan çocuklara adalet sağlamakla kalmayacaktır. Aynı zamanda uluslararası toplumda güvenin yeniden inşası için önemli bir adım olacak ve soykırımda yakınlarını kaybeden ailelerin acılarını biraz olsun hafifletmiş olacaktır. Fransa'nın dürüst bir şekilde hesap vermesi, gelecekteki benzer trajedilerin yaşanmaması adına bir kazanç olacaktır.

20 Aralık'ta Paris Asliye Ceza Mahkemesi 68 yaşındaki Ruandalı Dr. Sosthène Munyemana'yı 1994'teki Tutsi soykırımına katılımı nedeniyle 24 yıl hapis cezasına çarptırdı. Nisan-Haziran 1994 tarihleri arasında büyük bir trajediye şahit olan ülke yaklaşık 800 bin insanını büyük bir vahşete kurban vermişti.

Dünyaya masum bir can kazandıran kadın doğumcudan gözünü kırpmadan işkence ve cinayet emirleri yağdıran bir soykırımcıya dönüşebilmek kolay olmasa gerek. Dr. Munyemana'nın dönemin soykırımcı yönetimine mektup yazarak destek verdiği söyleniyor. Tutsi sivillerin topluca gözaltına alınarak bin bir türlü kötülüğe maruz kaldıktan sonra hunharca katledilmesi nitekim bir organizasyon işiydi ve Munyemana da bu kötülüğün organizatörlerinden biriydi.

Meğer yardımsever biriymiş

Eşi Fébronie Muhongayire'ye kalırsa Dr. Munyemana bırakın kötülük yapmayı tam aksine Tutsileri kurtarmaya çalışmış. Mahkûmiyet kararının bu iyiliğe karşı bir zalimlik olduğunu söylüyor. Avukatları da aynı fikirde. Müvekkillerinin soykırım tehdidi altındaki Tutsilere kol kanat gerdiğini ve onları kurtarmaya çalıştığını iddia edip bu kararı temyize götüreceklerini ilân ediyorlar.

Paris Asliye Ceza Mahkemesi'nde 6 hafta süren tartışmaların sonunda Cumhuriyet savcısı, Munyemana aleyhindeki delilleri güçlü buldu ve 30 yıl hapis cezası istedi. Benzer bir hadise Belçika'nın başkenti Brüksel'de yaşandı ve mahkeme Seraphin Twahirwa ile Pierre Basabose isimli iki Ruanda vatandaşını 1994 yılında işlenen soykırım ve savaş suçlarından mesul tuttu.

Tutsi sivillerin topluca gözaltına alınarak bin bir türlü kötülüğe maruz kaldıktan sonra hunharca katledilmesi nitekim bir organizasyon işiydi ve Munyemana da bu kötülüğün organizatörlerinden biriydi.
Tutsi sivillerin topluca gözaltına alınarak bin bir türlü kötülüğe maruz kaldıktan sonra hunharca katledilmesi nitekim bir organizasyon işiydi ve Munyemana da bu kötülüğün organizatörlerinden biriydi.

Fransa suçunu kabul etmeli

Fransa, soykırıma karışan herkesi yargılamayı taahhüt ediyorsa her şeyden önce bu trajediyi ve buradaki payını net bir şekilde kabul etmelidir. Sadece belli bir kesimi yargılamakla işin içinden sıyrılmamalıdır. Mesuliyeti üstlenmeli ve bunu dünyaya duyurmalıdır.

Fransa'nın soykırımı resmen kabul etmesi, sadece acıyı yaşayan ailelere ve yetim kalan çocuklara adalet sağlamakla kalmayacaktır. Aynı zamanda uluslararası toplumda güvenin yeniden inşası için önemli bir adım olacak ve yakınlarını kaybeden ailelerin acılarını biraz olsun hafifletmiş olacaktır. Fransa'nın dürüst bir şekilde hesap vermesi, gelecekteki benzer trajedilerin yaşanmaması adına da bir kazanç olacaktır.

30 yılda 6 mahkûm

Munyemana’nın dava dosyası 1994 olaylarına bağlı olarak Fransa’da açılan en eski davalardan biridir.
Munyemana’nın dava dosyası 1994 olaylarına bağlı olarak Fransa’da açılan en eski davalardan biridir.

Munyemana'nın dava dosyası 1994 olaylarına bağlı olarak Fransa'da açılan en eski davalardan biridir. İlki 1995 yılında Bordeaux'da açılmış, 2001 yılında ise Paris'e taşınmıştır.

Fransa'da Tutsi soykırımına iştirakleri nedeniyle altı kişi mahkûm edilmiş, bunlar 14 yıl hapis cezasından müebbet hapis cezasına değin farklı cezalara çarptırılmıştır. 2 kişi hâlen temyiz beklerken, bir başka sanık olan Ruanda'nın güneyindeki Gikongoro şehrinin eski valisi Laurent Bucyibaruta, soykırıma suç ortaklığından ilk aşamada 20 yıl hapis cezasına çarptırılmış fakat Aralık ayında ölmüştür.