Çay: Türk’ün baş ilacı

Çay bitkisinin yeşil hali hayli eski bir maziye sahip ise de, siyah çay oldukça yeni bir durum. Çay geçmişte tıbbî bir içecekken, İngiliz’in Doğu seferi ve sömürge süreci sonrasında yaygın bir gündelik içeceğe dönüşür. Bugün hâlâ içmekte olduğumuz adaçayı, nane, kekik, tarçın, ıhlamur, rezene, kuşburnu ve zencefil gibi pek çok çay geçmişte hayatın tam merkezindeydi. Şimdi ise o tahtta sadece siyah çay oturuyor.
Çay bitkisinin yeşil hali hayli eski bir maziye sahip ise de, siyah çay oldukça yeni bir durum. Çay geçmişte tıbbî bir içecekken, İngiliz’in Doğu seferi ve sömürge süreci sonrasında yaygın bir gündelik içeceğe dönüşür. Bugün hâlâ içmekte olduğumuz adaçayı, nane, kekik, tarçın, ıhlamur, rezene, kuşburnu ve zencefil gibi pek çok çay geçmişte hayatın tam merkezindeydi. Şimdi ise o tahtta sadece siyah çay oturuyor.

20. asırda kahveyi tahtından eden çay, dünyada en çok çay içen üç toplumdan biri olan Türklerin vazgeçilmez içeceği. Türkiye çay üretiminde hatırı sayılır bir ülke ve Karadeniz çay için en verimli coğrafya. Özellikle de Rize…

Çayın anavatanı, korona nedeniyle son günlerin en meşhur ülkesi Çin. Çaya, Çincenin Mandarin lehçesinde ç'a (çay) Amoy lehçesinde ise t'e (ti) denilir. Biz ‘çay’ı, batılılar ise ‘tea’yi tercih etmiş. Günümüzde çay denilince ilk akla siyah çay gelse de, yeşil ve beyaz olmak üzere iki çeşidi daha var. Sanki çay bitkiden değilmiş gibi, diğer bitkilerden elde edilen çaylara ‘bitki çayı’ denilir.

Çay bitkisinin yeşil hali hayli eski bir maziye sahip ise de, siyah çay oldukça yeni bir durum.
Çay bitkisinin yeşil hali hayli eski bir maziye sahip ise de, siyah çay oldukça yeni bir durum.

Çay bitkisinin yeşil hali hayli eski bir maziye sahip ise de, siyah çay oldukça yeni bir durum. Çay geçmişte tıbbî bir içecekken, İngiliz’in Doğu seferi ve sömürge süreci sonrasında yaygın bir gündelik içeceğe dönüşür. Bugün hâlâ içmekte olduğumuz adaçayı, nane, kekik, tarçın, ıhlamur, rezene, kuşburnu ve zencefil gibi pek çok çay geçmişte hayatın tam merkezindeydi. Şimdi ise o tahtta sadece siyah çay oturuyor.

Batılılar sürekli alkol içerken, Müslümanlar farklı helal nebatî içeceklere yönelirler ve özellikle de envâi tür şerbet geliştirip ikram ederlerdi. 1580’lerde sömürgeci Portekizliler ilk yeşil çayı Lizbon’a götürür ve Avrupa bu sayede çayla tanışır. Yeşil çayla tanışmadan evvel (genellikle) alkol içmeyen Batılılar, ‘Arap çayı’ olarak adlandırdıkları nane çayını içiyorlardı. Asyalılar ve Müslümanlar ise pek çok farklı bitki karışım tadının keyfini sürmekteydi.

  • Haçlı seferleri, Batılıların İslam dünyasındaki pek çok gelişme ile keyfin tanınması ve batıya taşınmasını sağlamaktaydı. Buna Batılıların, Afrika ve Asya’ya yönelik sömürge faaliyetlerini de eklemek gerekiyor.

Sultan'ın Hassasiyeti

Çay, Türkiye’de Sultan 2. Abdülhamid Han devrinde ekilmeye başlandı.

Devlet uzun incelemeler sonrasında çayın zararsızlığına kanaat getirince Trabzon, Erzurum, Sivas, Ankara, Bursa, Aydın, Adana, Halep, Şam vilayetleriyle, İstanbul civarlarının uygun olduğu ve bu bitkinin bu bölgelerde yetiştirilmesini destekler.

Bu süreçten sonra çay, Osmanlı içinde yaygın bir içeceğe dönüşür. Artık günümüzde yıllık kişi başına 3,2 kg’la İrlanda ilk, 2,6 kg’la İngilizler ikinci ve 2,3 kg ile de Türkiye üçüncü çay tüketen ülkedir.

  • Batılılar çayı şekersiz tercih ederken, Türkiye, Kuveyt, Katar, Suriye, Hong Kong, İran, Tunus, Bahreyn, Yeni Zelanda ve Mısır gibi ülkeler âdeta şerbet yapar gibi çaya yoğun rafine şeker eklerler. Her ne kadar rafine şekerin zararı öğrenildikçe şekersiz çay içenlerin sayısı artsa da hâlâ ciddi bir kitle çayı şekerli içiyor.

Çay Tiryakisi Türkler

Türklerin bir özelliği de kuşluk yemeğinin yerini alan sabah kahvaltısını çaysız yapamaz hâle gelmeleridir. Fincanların yerini ise, ince belli cam bardaklar alır. Araştırmalara göre Türkiye nüfusunun yüzde 96'sı her gün çay içiyor ve günlük çay tüketimi kişi başına yaklaşık 6-7 bardak. Çay denilince de akla Rize geliyor. Gübre ve diğer kimyevî maddeleri eklemeseler, dünyanın en iyi ve lezzetli çayı Karadeniz’de yetişiyor.

Türkler Siyah Seviyor

İngilizler Çin’den gemilerle yeşil çayı taşırken çay yolda siyahlaşır.

Bir gemi çayı atmak istemeyen İngiliz, bunu yeni bir ürün olarak pazarlar. Ardından fermente çay olarak bilinen siyah çay, Batı’da yeşil çayın yerini alır. Türklerin de en çok tercihi siyah çay… Oysa doğru tercih yeşil çay olmalıydı. Beyaz çay ise şimdilik sadece çok varlıklı kimselerin güç yetirebileceği bir içecek.

  • Türkiye’nin batısı daha açık çay içerken, doğusu daha demli çay içiyor. Üstelik de çok şekerli… Çayın önemli bir kısmı da ‘kaçak çay’ diye şöhret bulan Seylan çayı… Bu çayın en kötü özelliği, ne kadar pestisit ve katkı maddesi ihtiva ettiğinin bilinmemesi. Renklendiricilerden domuz kanına kadar pek çok şey içerebilen tehlikeli bir oyun bu kaçak çay meselesi…

Çayın Faydaları

Baharda toplanan yapraklardan elde edilen çaylar, çayın en kalitelisidir. Fermente edilerek elde edilen siyah çay bu süreçte antioksidan polifonilerin büyük kısmını kaybeder. Yeşil çay ise koruyucu (polifonilere) sahiptir.

  • ■ Güçlü bir antioksidandır.
  • ■ C, E ve K vitamini bakımından zengindir.
  • ■ Kansere karşı koruyucudur. Özellikle kadınlarda yumurtalık kanserine yakalanma riskini yüzde 60 oranında azalttığı belirtilir. Mesela yeşil çay ve mide kanseri arasındaki ilişkiyi tespit amacıyla yürütülen çalışmalarda, yeşil çayın kansere karşı koruyucu ve azaltıcı etkisi gözlenmiştir.
  • ■ Günlük 7 bardak veya daha fazla yeşil çay tüketimiyle, mide kanseri riskinde yüzde 31'lik azalma da tespitler arasındadır.
  • ■ Anti enflamatuar hücre yenileyicidir.
  • ■ Kan dolaşımını düzenler.
  • ■ Kolestrolü ve yüksek tansiyonu düşürür.
  • ■ Kalp krizi riskini azaltır.
  • ■ Kalp damar hastalıklarına karşı koruyucudur.
  • ■ İhtiva ettiği kafein nedeniyle sinir sistemini yatıştırır. Aşırı alınması ise zararlıdır.
  • ■ Yeşil çay, sinir hücrelerini hasara karşı korur ve beynin kapasitesini arttırır.
  • ■ Özellikle nebatî / bitki kökenli gıdalarla alınırsa, hemik olmayan demir emilimini azaltacağı unutulmamalıdır. Hayvanî gıdalarla alınan hemik-demirin alımında ise çay sıkıntı çıkarmamaktadır. Kahvaltıda portakal suyu ile birlikte çay alınırsa demir emilimi üç kata kadar yükselebilir.

Çay Nasıl Demlenir?

Evler hariç genellikle işyerleri ve çayhanelerde çaylar demlenir ve uzun süre bekler. Bu çayları içmemek içmekten daha iyidir.

DEMLİK: Çay için porselen demlik her zaman en iyi kaptır. O imkân yoksa krom kaplı çelik çaydanlıklar olmalı. Alüminyum kaplar her zaman tehlike arz eder.

SU: Çayın diğer en önemli maddesi su. Çeşmeden akan klorlu su ile iyi bir çay beklememeli kimse. Mutlaka mineralli cam damacana suyu kullanılmalı. Arıtma cihazlarının suyu da saf su olduğu için asla kullanılmamalı.

  • ÇAY: Son malzememiz ise çayın kendisi. Çay tercihiniz sadece organik çaylar olmalı. Piyasadaki organik çayları karıştırarak güzel bir rayiha elde edebilirsiniz. Çayda sallama çay asla tercih edilmemeli.

KAYNATMA: Demliği, kaynayan suyun üstünde bekletin ki buharında ısınsın. Oksijenini kaybetmemesi için su fokurdamaya başlar başlamaz suyu ateşten alın. Su kaynama derecesine gelmeden demliğin içine çayınızı atın. Soğuk su ile hızlıca yıkayın. Kaynayan suyu demliğe ağır ağır boşaltın.

DEMLEME:

Çayda esas olan şey koyuluk değil, lezzet ve besinlerin suya geçmesidir.

Bu yüzden yetecek kadar çay koyun. Türk çaylarının demlenmesi için 10-15 dakika yeterlidir. Demlenme sırasında, çayın sıcaklığını 95 derecenin altına düşürmeyin. Demlenmiş çayı en fazla 30 dakika içinde içip bitirin. Soğumuş çayı yeniden ısıtıp içmeyin. Çayda aslolan keyif değil, vücut için yararlı maddeleri almaktır. Demlenmiş çayın rengi berrak ve tabiri caizse tavşankanı yani açık renkli olmalıdır.

Yeşil çayın demlenmesine gelince…

Kaynamış suya 2 gr yeşil çayı atın, 10 dakika kadar demlenmesini bekleyin, en geç bir saat içinde bitirin. İçine asla şeker eklemeyin! Şekerli çayın diş ve ağız sağlığını bozduğu kesin olarak ispat edilmiştir. Afiyet bal olsun!