Coğrafyadan uzaklaşma ve bakış açısı kaybı

Muhalefet cenahında görülen hareketliliği önemsemek gerekiyor. Türkiye’de muhafazakâr muhalefetin de dâhil olduğu muhalif çevrelerin yerli ve millî siyaseti kısa vadede yörüngesinden uzaklaştırmayacağını söyleyebiliriz.
Muhalefet cenahında görülen hareketliliği önemsemek gerekiyor. Türkiye’de muhafazakâr muhalefetin de dâhil olduğu muhalif çevrelerin yerli ve millî siyaseti kısa vadede yörüngesinden uzaklaştırmayacağını söyleyebiliriz.

Muhalefet cenahı, Azerbaycan’a dair yeni bir bakış açısının oluşmaması için ne gerekiyorsa yapıyor. Meydana gelen büyük değişimin mekân algısına tesir etmemesi ve fikrî hareketliliğin oluşmaması, müdahalenin çok boyutlu olduğunu gösterir. Burada Cezayirli büyük mütefekkir Malik bin Nebi’nin “İdeolojik Savaş Ajanları ve İslam Dünyası” adlı kitabını hatırlamamak mümkün değil. Sömürgecilik tarihinin muhakkak okutulması gerekiyor.

II. Karabağ Savaşı’nın ilk günlerinde Rusya’nın çok kısa bir zaman içinde Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşa müdahale edeceği söylenmişti. Hatta bu müdahalenin bir hafta on gün içinde yapılacağı dahi öne sürülmüştü. Rusya’nın Kafkasya’daki tarihî gücü bu türden tahminlerin yapılmasına zemin oluşturmaktaydı. Bu yorumlar çok da haksız değildi. Bu vesile ile Rusya’nın, Güney Kafkasya’da tekrar hâkimiyet kuracağı yönünde yorumlar bile yapılmıştı. Onlara göre tarihî dengeler değişmediği için Türkiye ve Azerbaycan hedefine ulaşamayacaktı.

Fakat günler geçtikçe Azerbaycan ordusu ilerledi ve 90’ların başında kaybettiği topraklarını tekrar kazandı. Azerbaycan ordusu Şuşa’yı ele geçirdikten sonra Ermenistan tarafı Rusya’yı da devreye sokarak teslim olduğunu ilan etti. Bu hem Kafkasya Türkleri hem de Anadolu Türkleri açısından yeni bir durumdu.

Akademinin ‘Batı’ sorunu

II. Karabağ Savaşı, Kafkasya jeopolitiğinde büyük bir değişim yaşandığını gösterse de Türkiye ve Azerbaycan’da bu değişim yeterince takdir edilmedi. Savaş döneminde Türkiye, siyasî ve askerî açıdan Azerbaycan ile birlikte olduğunu bütün dünyaya ilan etti ve Azerbaycan ordusu siyasî hedeflere ulaşmak için elinden geleni yaptı.

Sonuçta da büyük bir zafere ulaşıldı. Fakat siyasetin ve askeriyenin ileri düzeyde faal olduğu böyle bir olayın fikrî hareketliliğe de sebep olması gerekirdi. Ne yazık ki Kafkasya jeopolitiğinde meydana gelen bu önemli değişim çok kısa zamanda gündemden düştü. Mekân algısında da büyük değişime yol açacak coğrafî hareketliliğin yeterince takdir edilmemesine yüzyıllar içinde oluşan önyargıların sebep olduğunu söyleyebiliriz. Böylelikle hem entelektüeller hem de akademi camiası Batı merkezli bir mekân tasavvurunun dışına çıkamayacağını göstermiş oldu.

Sovyetlerin dağıldığı dönemde Güney Kafkasya’da Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal etmesiyle Avrupa ve Amerika’nın müdahale edebileceği bir durum ortaya çıktı. O zamanlarda Rusya’nın bundan rahatsız olmadığı anlaşılıyor. Ermenistan, Fransa ve ABD’ye Güney Kafkasya’da manevra alanı açabilecekti. Ermenistan’ın uzun bir süre II. Karabağ Savaşı’na hazırlanmasını Fransa ve ABD’nin müdahalesi bağlamında düşünmek gerekir.

Türkiye’nin köşeye sıkışacağını düşündüler

15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de bağımsızlıkçı siyaset güç kazandı. Bu siyasetin bir sonucu olarak Türkiye, Afrika’da ve Ortadoğu coğrafyasında etkili adımlar attı. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki menfaatlerinden vazgeçmeyeceğini de gösterdi. Suriye’de Türkiye’yi ve Rusya’yı savaşın eşiğine kadar getirenler, benzer bir durumu Güney Kafkasya’da sahneye koymaya çalıştılar. Ermenistan, zaten Azerbaycan topraklarını işgal altında tutuyordu. Ermeniler, Batı etkisine açık oldukları için onlar adına hareket etmekte bir sakınca görmediler. Türklerin zor durumda kalacağını hesap ettiler. Rusya, Ermenistan’a destek vermek zorunda kalırsa Türkiye’nin bağımsızlıkçı siyaseti yara almış olacaktı. Böylelikle sömürgeci Avrupa devletleri ve ABD, Rusya üzerindeki hedeflerine de ulaşabilecekti. Birinin zayıflaması diğerinin direncine zarar verecekti. Bunun için Rusya ve Türkiye, Güney Kafkasya’da Ermeniler eliyle Fransa ve ABD gibi ülkelere manevra alanı açılmasına izin vermedi.

Sömürgecilik tarihinin muhakkak okutulması gerekiyor. Dünya tarihinin, Doğu-Batı ilişkilerinin ve Türk tarihinin daha iyi anlaşılması için özellikle yeni kuşakların sömürgecilik tarihini farklı yönleriyle ele alan kitap ve makalelere yönelmesi gerekir. Bu, İslam tarihi ve coğrafyasının temel meselelerinin daha iyi anlaşılması açısından da önemlidir. FETÖ, dinî kavramları kullanarak emperyalizme hizmet eden kuşakların yetiştirilebileceğini gösterdi. Liberal düşüncenin kavramları ile de farklı toplum kesimlerini devşirmek mümkündür.
Sömürgecilik tarihinin muhakkak okutulması gerekiyor. Dünya tarihinin, Doğu-Batı ilişkilerinin ve Türk tarihinin daha iyi anlaşılması için özellikle yeni kuşakların sömürgecilik tarihini farklı yönleriyle ele alan kitap ve makalelere yönelmesi gerekir. Bu, İslam tarihi ve coğrafyasının temel meselelerinin daha iyi anlaşılması açısından da önemlidir. FETÖ, dinî kavramları kullanarak emperyalizme hizmet eden kuşakların yetiştirilebileceğini gösterdi. Liberal düşüncenin kavramları ile de farklı toplum kesimlerini devşirmek mümkündür.

Aleksandr Navalny, Rusya’nın ciddî bir tehdit ile yüzleşmekte olduğunu gösterdi. Biden’ın göreve gelmesinden hemen sonra Navalny üzerinden Rusya’da büyük gösterilerin yapılması, baskının Türkiye ile sınırlı olmadığını gösteriyor. Biden döneminde ABD’nin baskısı Rusya üzerinde de yoğunlaşacak. Navalny olayının Türkiye’deki muhalifleri de umutlandırdığını görüyoruz. Bu çevrelerin Putin’e yöneltilen eleştirileri, Erdoğan’ı çağrıştıracak bir üslup ile tercüme etmesi, emperyal merkezlerin coğrafyamızda oluşan direnci kırmaya yönelik çok yönlü bir faaliyet içinde olduklarını gösteriyor. Türkiye’nin zayıflaması ve bağımsızlıkçı siyaset gütmemesi için bağımlı yapıların yoğun bir çaba içinde olduğu aşikâr.

Müdahale çok boyutlu

Muhalefet cenahında görülen hareketliliği önemsemek gerekiyor. Türkiye’de muhafazakâr muhalefetin de dâhil olduğu muhalif çevrelerin yerli ve millî siyaseti kısa vadede yörüngesinden uzaklaştırmayacağını söyleyebiliriz. Fakat muhalefet cenahının, bu siyasetin görülmesini engellemek bakımından etkili olduğunu da görmek gerekir. Emperyal merkezlerin uzun vadeli planlarına elverişli kırılgan bir yapı oluşturuyorlar. Bu alanda sivil toplum kurumları önemli bir rol oynuyor. Bu, Azerbaycan için de geçerlidir.

  • Muhalefet cenahı yeni bir bakış açısının oluşmaması için ne gerekiyorsa yapıyor. Meydana gelen büyük değişimin mekân algısına tesir etmemesi ve fikrî hareketliliğin oluşmaması, müdahalenin çok boyutlu olduğunu gösterir. Burada Cezayirli büyük mütefekkir Malik bin Nebi’nin “İdeolojik Savaş Ajanları ve İslam Dünyası” adlı kitabını hatırlamamak mümkün değil.

Sömürgecilik tarihinin muhakkak okutulması gerekiyor. Dünya tarihinin, Doğu-Batı ilişkilerinin ve Türk tarihinin daha iyi anlaşılması için özellikle yeni kuşakların sömürgecilik tarihini farklı yönleriyle ele alan kitap ve makalelere yönelmesi gerekir. Bu, İslam tarihi ve coğrafyasının temel meselelerinin daha iyi anlaşılması açısından da önemlidir. FETÖ, dinî kavramları kullanarak emperyalizme hizmet eden kuşakların yetiştirilebileceğini gösterdi. Liberal düşüncenin kavramları ile de farklı toplum kesimlerini devşirmek mümkündür.

Coğrafyadan uzaklaşmak önemli bir meseledir. Coğrafyadan uzaklaşma ile ilk önce bakış açısı kaybolur.