Darbeleri coşku ile alkışlayan işadamı

Ülkede başlayan “irtica avı” nedeniyle Anadolu firmaları fişlenip, iş yapamaz hâle sürüklenirken, devleti ve milleti hortumlamanın yolu da banka kurmak ve bankaların içini boşaltmaktan geçer. TMSF Başkanı sıfatıyla TBMM Darbe Komisyonu’nda bilgi veren Ahmet Ertürk, 28 Şubat’ın toplum ve sosyal mühendislik projesi olmasının yanı sıra aynı zamanda “finans mühendisliği projesi” olduğunu da söyler. 28 Şubat sürecinde 25 bankanın battığını anlatan Ertürk, bunlardan 10 tanesinin sahibinin 28 Şubat’ı destekleyen medya patronları olduğunu belirtir.
Ülkede başlayan “irtica avı” nedeniyle Anadolu firmaları fişlenip, iş yapamaz hâle sürüklenirken, devleti ve milleti hortumlamanın yolu da banka kurmak ve bankaların içini boşaltmaktan geçer. TMSF Başkanı sıfatıyla TBMM Darbe Komisyonu’nda bilgi veren Ahmet Ertürk, 28 Şubat’ın toplum ve sosyal mühendislik projesi olmasının yanı sıra aynı zamanda “finans mühendisliği projesi” olduğunu da söyler. 28 Şubat sürecinde 25 bankanın battığını anlatan Ertürk, bunlardan 10 tanesinin sahibinin 28 Şubat’ı destekleyen medya patronları olduğunu belirtir.

27 Mayıs darbecileri bakın, ne diyordu: “Silahlı kuvvetlerimizin inşaat, yol, kanalizasyon, her türlü tamirat işlerini bundan saire ihtilalin hazırlanmasında maddî, mânevî desteklerini MBK’den esirgemeyen, âdeta cansiperane işin içerisinde bize hizmet eden işadamlarımızdan Sayın Vehbi Koç ve Ayhan Şahenk’e bütün ihalelerde öncelik tanınması zaruridir.”

Darbeler sadece siyaseti değil aynı zamanda sosyal hayatı, eğitimi, ticareti, hatta iktisadi yapıyı ve memleketin geleceğini de etkiler ve etkilediler. Darbecinin gücü, elinde millet adına devletçe verilmiş silahtır, sadece kurgulanan amaca ve sahiplerinin isteklerine ulaşmayı hedefler. Bunun için de memleketin geleceğini kendi menfaatiyle takas eder.

Başarılı veya başarısız her darbe girişimin ardında, iç ve dış bağlantılar mutlaka vardır. Başarısız olması durumunda eleştirenlerin pek çoğu darbe gerçekleşirse el etek öpmekte bir beis görmezler. Özellikle de iş dünyası, akademi ve bürokrasi bunların en başında yer alır.

Mesela CHP’nin resmi üyesi de olan Vehbi Koç’un 27 Mayıs ve 12 Eylül darbecilerine verdiği destek göz yaşartıcıdır. “Darbeyi coşku ile tebrik ettim” diye yazan ve Kenan Evren’e tebrik mektubu gönderen işadamı Vehbi Koç, hatıratında darbe ile ilgili şunları yazmaktadır: “Silahlı Kuvvetler mecburen devlet idaresini ele almıştır. Kenan Evren’in anarşi, bölücülük, din istismarı, ekonomik ve politik durumlarla ilgili sözleri millet üzerinde müsbet tesir yapmış ve tam bir tasvip görmüştür. (2. kitabı s.53-54)”

Türk ekonomisi Almanya’ya neden benzemez

Batı’nın iktisadi gelişmişliği örneği verilirken genellikle 2. Cihan Harbinde yerle bir olmuş olan Almanya ve Güney Kore örnekleri verilir. Türkiye’nin iktisâdî karnesi de bunlarla mukayese edilerek yorumlanır. Oysa bu iki ülke ile Türkiye’nin farklı pek çok tecrübeleri vardır. Bunlardan biri de darbelerdir.

Batı’nın iktisadi gelişmişliği örneği verilirken genellikle 2. Cihan Harbinde yerle bir olmuş olan Almanya ve Güney Kore örnekleri verilir.
Batı’nın iktisadi gelişmişliği örneği verilirken genellikle 2. Cihan Harbinde yerle bir olmuş olan Almanya ve Güney Kore örnekleri verilir.

Her iki ülkede de bu süreçte hiçbir darbe meydana gelmemiş, Türkiye ise defalarca askerî müdahale veya girişimlerine mâruz kalmıştır. Ayrıca Türkiye’yi, Turgut Özal’a yani 1989’a kadar asker cumhurbaşkanları idare etmiş, sivillerin her türlü hareketine ket vurulmuştur.

Özal’dan sonra cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Demirel’in 28 Şubat’ta askerle yaptığı işbirliği ve ardından gelen Sezer’in mahkeme duvarı mizacı ile ülkeye yaşattıkları da ortadadır. 2007’de sivil bir cumhurbaşkanı seçilmemesi için askerin yayınladığı ‘27 Nisan e-muhtırası’ da herkesin mâlumudur.

Türkiye siyaseten, iktisaden, kültürel olarak ve hatta inanç açısından da 2010’un ortalarına dek askerî vesayetin boyunduruğu altındadır. 2018 sonrası değişime rağmen bile emekli bahriyelilerin 4 Nisan gecesi yayınladıkları ile monşerlerin benzer metinleri, bize Türkiye’nin hâlâ zayıf da olsa benzer risklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu reel durumun, küresel çetenin ipliğine bağlı, uçan kuştan etkilenen liberal ekonomiye tesir etmemesi mümkün değildir.

Denk bütçe ve havuz sistemine 28 Şubat darbesi

Şüphesiz ki, Türkiye’de iktisadi buhranların tek müsebbibi askerler veya askeri darbeler değildir. Lâkin Mısır örneğinde olduğu üzere, askerî darbelerin ve askerin iktisâdî müesseseleri elinde tutmasının ekonomi üzerindeki yıkıcı etkisi büyüktür. Çünkü asker, birliğinde kantin işletmeciliği ile ülkenin iktisaden yönetimini hep birbirine karıştırmaktadır. Ekonominin yarıdan fazlasını elinde tutan Mısır ordusunun ülkeyi iktisaden de ne hâle soktuğu ortadadır. Aynı durum yakın zamana kadar Türkiye’nin de boynundaki kement değil miydi?

1908 darbesinin borçlardan arındırılmış Osmanlı’yı siyasî çıkmaza sürüklemekle bırakmayıp, iktisaden de bitirdiği mâlumdur. 1960 askerî darbesiyle iktisadi çıkmazı iyice derinleşen Türkiye’nin bu yarası 1971 muhtırasıyla daha da derinleşir. Bu muhtıranın sebeplerinden biri olan Türk tarımı, büyük ölçüde çıkmaza sokulur ve Batılılar istediği için artık ülkede -aynı zamanda bir şehrin adı olan- afyon/haşhaş bitkisi ekilemez hâle gelir. Afyon ekimi yasağının ardında yatan gerçek ise ABD’nin hem uyuşturucu pazarını tümüyle ele geçirmek, hem de yeni sentetik uyuşturucuları dünyaya servis etme arzusudur.

  • Darbeler sürecinin iktisâdî olarak en etkililerinden biri şüphesiz 28 Şubat’tır. 28 Şubatın ardındaki asker ve siviller, en çok da Rahmetli Erbakan hocanın başbakanlığında kurulan hükümetin Türkiye’yi borç, faiz ve israf sarmalından kurtaracak “havuz sistemi” ve “denk bütçe” uygulamasından rahatsız olmuştur. Bu sayede hem kamu israfı, hem de faize giden milyarlarca dolar engellenecektir. 11 ay gibi kısa bir süre iktidarda kalan Refah-Yol’un bu başarısı pek çok hortumcuyu telaşa sevk etmiştir.

Refah-Yol hükümetinin bu uygulamaları sayesinde genel bütçe faiz giderleri inanılmaz derecede azalmış, böylece denk bütçe sağlanmıştır. Erbakan hocanın başkanlık ettiği bu hükümet, 28 Şubat’ın etkisi ve Demirel’in de askerlerin tarafında olmasıyla sona erer. Mesut Yılmaz’ın göreve getirilmesinin ardından ise sadece bir yıl içinde genel bütçe faiz giderleri 1,9 katrilyondan 5.6 katrilyona yükselir. Bununla da kalmaz bir yıl sonra -yani 1999'da- 10.7 katrilyona fırlar. O dönem, hortumu budanmışların Erbakan hükümetine en büyük tepkiyi göstermesi de elbette yadırganacak bir durum değildir.

Bir darbenin faturası yarım trilyon dolar

Ülkede başlayan “irtica avı” nedeniyle Anadolu firmaları fişlenip, iş yapamaz hâle sürüklenirken, devleti ve milleti hortumlamanın yolu da banka kurmak ve bankaların içini boşaltmaktan geçer. TMSF Başkanı sıfatıyla TBMM Darbe Komisyonu’nda bilgi veren Ahmet Ertürk, 28 Şubat’ın toplum ve sosyal mühendislik projesi olmasının yanı sıra aynı zamanda “finans mühendisliği projesi” olduğunu da söyler. 28 Şubat sürecinde 25 bankanın battığını anlatan Ertürk, bunlardan 10 tanesinin sahibinin 28 Şubat’ı destekleyen medya patronları olduğunu belirtir.

28 Şubat sürecinde içi boşaltılan ve TMSF’ye geçen 20 bankanın yüz milyarlarca dolarlık zararının yanı sıra Halk ve Ziraat Bankası’nın görev zararlarının 23 milyar dolara ulaştığını ve bunun kamu kaynaklarından kapatıldığını anlatan Ertürk, özelleştirilen Etibank ve Sümerbank’ın da on katı maliyetle devlete geri döndürüldüğünü açıklar.

Banka kurma izni verilenlerin pek çoğunun bankaların kredi kartı bile vermeyeceği sabıkalı kişiler olmasının yanı sıra, emekli asker ve emekli emniyet mensupları da bu bankaların yönetim kurullarına getirilirler. Ertürk bunun nedeni hakkında şunları söylemiş: “O banka sahipleri hak etmedikleri kazançları çözmek, istedikleri işleri elde etmek, çözebilmek için o günün güçlü gördükleri kişilerinden yararlanma yolunu seçtiler!”

Verginin yüzde 66.4’ü faize gitmiş

28 Şubat sürecinde sanayiciye kredi vermeyen bankalar, tüm kaynaklarını yüksek faizle devlete iç borç olarak vermişler. Ertürk bu durumu şu cümlelerle özetlemiş: “1999’da tahsil edilen vergilerin yüzde 66.4’ü faize gitti!”

Sadece 28 Şubat’ın Türkiye’ye maliyetinin yarım trilyon dolar olduğu belirtiliyor. Bu rakama diğerlerinin yükleri veya çarpan etkileri de eklendiğinde ise fatura trilyonlarca dolara ulaşıyor.

Kenan Evren
Kenan Evren

Siyaset bilmeyen darbecilerin kararları, ekonomik kayıpları da her zaman büyütür. Mesela 12 Eylülcülerin Yunanistan’ın NATO’ya girmesini onaylaması, siyasî ve askerî olarak Türkiye’ye atılmış en büyük kazıklardan biridir. NATO’ya giren Yunanistan, ardından AB’ye üye yapılır. Yunanistan’ın ilk yaptığı şey ise; Ankara Anlaşması'nın ek mâlî protokolleri gereği, AB’nin Türkiye’ye vereceği 600 milyon avroluk yardım paketi ile Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye'ye vereceği ödeme ve kredileri veto etmek olur. Bunun senelere cari faturası korkunçtur. Sadece Türkiye’nin Gümrük Birliği'ne uyum için alacağı kaynak vetosu bile 2 milyar avrodur.

Vehbi Koç
Vehbi Koç

Görülüyor ki, Kemalizm’in ardına sığınarak memleketin yönetimine silah gücüyle el koyan darbecilerin memlekete verdiği zarar sadece siyasi değil, aynı zamanda iktisadîdir. Başkalarına maşalık için yapılan bu zararların hesabının hiçbir zaman sorulmamış olması; hem iç, hem de dış âmilleri hep darbe heveskârı kılmıştır.

27 Mayısçılardan darbeci destekçisine ihale

Kenan Evren liderliğinde yapılan 12 Eylül darbesini alkışlayan Vehbi Koç, 1960 darbesini de desteklediği için ödüllendirilmiş.Milli Birlik Komitesi Sekreteri imzasını taşıyan 21 Ağustos 1960 tarihli belge, Koç’un darbeyi, darbecilerin de darbeye destek verenleri nasıl ihyâ ettiğini göstermesi bakımından hayli sarsıcı bir belgedir:

  • “Genelkurmay Başkanlığı’na
  • 21/Ağustos/1960
  • Silahlı kuvvetlerimizin inşaat, yol, kanalizasyon, her türlü tamirat işlerini bundan saire ihtilalin hazırlanmasında maddî, mânevî desteklerini MBK’den esirgemeyen, âdeta cansiperane işin içerisinde bize hizmet eden işadamlarımızdan Sayın Vehbi Koç ve Ayhan Şahenk’e bütün ihalelerde öncelik tanınması zaruridir. Bu iki değerli işadamının teklifleri göz önüne alınarak değerlendirilecektir. Yapılacak ihalelerin MBK’ne ivedi gönderilmesini emirlerinize arz ederim.
  • Milli Birlik Komitesi Sekreteri”

27 Mayısçılardan Darbeci destekçisine ihale
27 Mayısçılardan Darbeci destekçisine ihale

Millî gelir hep küçülmüş

Menderes hükümetinden 2,80 lira olarak devraldıkları dolar kurunu, darbe sonrasında 4,73’e, 1961’e gelindiğinde ise 9.04 liraya yükseltirler.

Fert başına millî gelir ise kurun aksine hep düşer. 26 Mayıs 1960’da kişi başına 583 dolar olan millî gelir, darbeyle birlikte 194 dolara kadar geriler.

  • 1971 muhtırasından önce 538 dolara anca yükselebilen millî gelir, muhtıranın ardından 476 dolara düşer. 1980 darbesinden önce 1876 dolar olan fert başına milli gelir, darbenin ardından yine dip yapar ve Türkiye 1876 dolar seviyesine ancak 1989’da ulaşabilir. 28 Şubat’tan önce 4012 lira olan millî gelir ise yine elden avuçtan uçup gider. Bu rakam ancak 5 yıl sonra yani 2003 yılı sonunda yakalanabilir.

Görüleceği üzere darbeciler bir yandan ülkeyi iktisaden çöküşe sürüklerken, bir yandan da kendilerine destek veren iş dünyasının ülkeyi soymasına izin vermişlerdir.

Bu ülkenin iktisâdî geriliğinin şüphesiz yegâne sorumlusu askerler değildir. Siyaset, bürokrasi, iş dünyası, akademi ve hukuk çevrelerinin bir bölümü en az askerler kadar bu işin mesulüdürler.

15 Temmuz öncesinde ülke kaynaklarını; tehdit, şantaj, hile ve sair yöntemlerle kendi teşkilatına aktaran terör örgütünün maazallah başarılı olması durumunda, iktisaden de neler olabileceğini tahayyül etmek güç olmasa gerektir.