Devlet gözetiminde cinsel istismar

Kentler Vakası, günümüzde ivme kazanan cinsel özgürlük, üçüncü cinsiyet veya LGBT tartışmalarına farklı gözle bakmayı sağlayacak önemli bir vak’a. 70’li yılların pedofili tartışmalarında ön saflarda eşcinsel derneklerin ve sol-yeşil siyasi aktörlerin olduğunu unutmamak gerekir.
Kentler Vakası, günümüzde ivme kazanan cinsel özgürlük, üçüncü cinsiyet veya LGBT tartışmalarına farklı gözle bakmayı sağlayacak önemli bir vak’a. 70’li yılların pedofili tartışmalarında ön saflarda eşcinsel derneklerin ve sol-yeşil siyasi aktörlerin olduğunu unutmamak gerekir.

Fransa eski dışişleri bakanı Bernard Kouchner’e 1977 yılında imzaladığı pedofili destek kampanyası sorulduğunda ‘Anlatması zor. İdeolojiler bizi boğmuştu’ diye cevap verecekti. Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir veya Roland Barthes gibi ünlü yazar ve düşünürler de pedofili kişileri savunmak için imza kampanyalarına destek verdi.

Hildesheim Üniversitesi 15 Haziran’da, Berlin Eyaleti Eğitim Gençlik ve Bilim Bakanlığı tarafından incelenmesi istenen ‘Helmut Kentler’in Berlin Çocuk ve Gençlik Hizmetlerindeki Etkisi’ başlıklı bir araştırma raporu yayınladı. 60’lı yılların ‘cinsel devrim’ ve ‘cinsel özgürleşme’ siyasi akımı içerisinde kendine yer edinen çocuk istismarının bireylerde oluşturduğu psikolojik hasar ancak neredeyse yarım asır sonra aydınlatılabildi. Berlin’deki pedofili skandalı, olayların yaşanmasından çok sonra ilk kez 2010'da kamuoyunun dikkatini çekmiş, bakanlık ise işlenen suçtaki sorumluluğun araştırılmasını talep etmişti.

  • Raporun ortaya çıkardığı gerçek, bilimsel araştırma adına 68 kuşağı ve sonrasındaki bazı sapkın fikirlerin nasıl siyasileştirilerek normalleştirildiği, devletin ise bu istismara nasıl alet olduğunu trajik şekilde gözler önüne seriyor.

‘Cinsel devrim’ ve ‘cinsel özgürleşme’ batı toplumlarının en büyük kazanımı olarak yansıtılırken, siyaset gündeminin merkezine yerleşen cinselliğin yol açtığı karanlık geçmiş çoğu kez örtbas edilir. Çocuk ve gençlerin pedofili bakıcı babalara verilme vakası olan ‘Kentler Vakası’ çocukların cinsel istismarına yönelik ne ilk ne de son hâdise. Kilisede yapılan çocuk taciz ve tecavüzleri her ne kadar görmezden gelinse de, herkes tarafından bilinen bir gerçek. 2010’da gündeme gelen Kentler Vakası ve UNESCO’nun model okul olarak seçtiği Hessen eyaletindeki özel okul Odenwaldschule’de gerçekleşen cinsel taciz ve tecavüz olayları kan donduran cinsten.

Berlin Gençlik Dairesi Koruması Altında Cinsel İstismar

Odenwaldschule
Odenwaldschule

Taciz ve tecavüz yaşayan insanların ruhlarına ve bedenlerine verilen acıyı üçüncü şahıslarla paylaşması oldukça zordur. Özellikle de bu talihsizliği yaşayan çocuk ve gençse. Almanya kamuoyuna yansıyan birçok çocuk istismarı olayında kurbanlar geçmişleri ile yüzleşme cesaretini ancak yetişkin birey olduğunda gösterebiliyor. Berlin’de gerçekleşen ve 70’li yıllardan 2000’li yıllara kadar devam eden pedofili skandalı bu sebeple kısa süre önce ortaya çıktı.

Bugün 40 yaşında olan Marco isimli kurban 9 yaşında Berlin Gençlik Dairesi tarafından pedofili olan bakıcı babaya verildi. Onunla aynı kaderi paylaşan ikinci erkek çocuğu Sven’di. Kentler-Vak’ası kurbanı olan Marco ve Sven’in güvenliğinden ve sağlıklı yetişmesinden sorumlu olan Berlin Gençlik Dairesi, cinsel istismara yönelik şikâyetleri yıllar boyunca duymazdan geldi, hatta örtbas ederek devam etmesini sağladı. Hildesheim araştırma raporuna göre 1973 ile 2003 yılları arasında Marco ve Sven hariç 8 çocuk aynı pedofili babaya verildi.

Pedofili koruyucu babayı himayesi altına alan ise Berlin Senatosunda ve bakanlıkta saygın bir akademisyen olan, Almanya’da dönemin en etkili pedagoji profesörü olarak tanınan Helmut Kentler oldu. Kentlerin kitapları çoğu Alman anne babanın başucu kitabıydı. TV ve radyo programlarının sevilen ‘uzman eğitimci’ yüzüydü. Kentler, Alman toplumunun demokratikleşmesinin ancak çocukların cinsel baskı ve ahlak anlayışından kurtulmasıyla mümkün olacağını savunuyordu.

Helmut Kentler
Helmut Kentler

Kentler’in savunduğu sözde ‘pedagojik reform’ Alman toplumunda yaşanan kurumsal pedofili skandallarının temellerini oluşturuyor. 1966 ile 1989 yılları arasında 900 çocuğun okul müdürü, öğretmenleri ve pedagogları tarafından cinsel istismara uğradığı ödüllü özel okul Odenwaldschule 2015’de pedofili skandalının kamuoyuna yansımasıyla kapatıldı. Hildesheim Üniversitesi raporuna göre Berlin Gençlik Dairesi tarafından bazı çocuklar Hessen’de bulunan bu özel okula gönderildi.

Almanya’da bu akıl almaz vak’aların nasıl gerçekleşebildiğini anlayabilmek için dönemin siyasi iklimini ve tartışmalarını yakından incelemek gerekiyor.

Özgürlük Kisvesi Altında Çocuk İstismarı

Angel Boligan
Angel Boligan

İnanması güç ancak ‘çocuklarla cinsel ilişkinin serbestleştirilmesi’ meselesi Almanya’da siyasi bir talep olarak savunulduğu dönemler oldu. 70’li yılların cinsel özgürleşme, otoriteye karşı başkaldırı ve tabuları yıkma eğilimi çocuk istismarcıları ve pedofili eğilimli siyasiler ve entelektüeller tarafından siyasallaştırılarak suiistimal edildi. 1980’de kurulan yeşiller partisi bünyesinde ‘eşcinsel, pedofil ve transsexuel’ çalışma grubu oluşturuldu. O dönemde eşcinsel dernekleri ile birlikte pedofilinin suç olmaktan çıkması yönünde gösteriler yapıldı, siyasi çalışma yürütüldü. 1987’de feshedilen çalışma grubunun son koordinatörü çocuk istismarından altı kere hüküm giymiş ve hapis yatmış bir partiliydi.

Dertleri Sapkınlıklarını Meşrulaştırmak

Yeşillerin yanı sıra Hür Demokrat Partililer (FDP) arasında da pedofiliyi destekleyen siyasi talepler dile getiriliyordu. ‘Çocuklar ve korunmaya muhtaçlara karşı cinsel istismarı’ düzenleyen 174 ve 176’ncı maddenin kaldırılması hedefleniyordu. Bu sapkın talepler aynı zamanda Helmut Kentler gibi bilim insanları tarafından da destekleniyor ve sözde bilimsel çalışmalar ile kamuoyu oluşturuluyordu. Pedofilinin ‘çocukların gelişimine katkı sağladığı, kurtarılmış, bağımsızlaştırılmış ve özgürleştirilmiş bireyler’ olmalarına yol açtığı gibi sapkın fikirler ciddi manada savunuluyordu. Yeşiller partisi karanlık geçmişi ile çok geç, 2004’lerden sonra hesaplaşmaya başladı. Birçok tanınmış partili üst düzey siyasetçinin 80’li yıllarda kaleme aldığı yazılarda açıktan pedofiliyi desteklemesi ve bugün hala aktif siyasetin içerisinde olması trajik bir gerçek.

68 Kuşağının Sınırsızlık Talepleri

Bu sapkınlığın sadece Almanya’ya özgü bir vâkıa olduğunu düşünürsek yanılırız.

68 kuşağının ‘yasaklamak yasaklansın’ ideolojik yaklaşımındaki toplumsal ve siyasi gelişmeler ‘sınırsızlığın’ ne kolay sapkınlığa evrilebileceğini gösteriyor. Fransız yazar Gabriel Matzneff yıllar boyunca pedofili kitaplar yazdı, Paris entelijansiyası tarafından ‘büyük’ yazar olarak alkışlandı ve Le Monde gazetesi tarafından ‘cesur’ yazar olarak takdir edildi.

Fransa eski dışişleri bakanı Bernard Kouchner’e 1977 yılında imzaladığı pedofili destek kampanyası sorulduğunda ‘Anlatması zor. İdeolojiler bizi boğmuştu’ diye cevap verecekti. Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir veya Roland Barthes gibi ünlü yazar ve düşünürler de pedofili kişileri savunmak için imza kampanyalarına destek verdi.

Geçmişleri De Gelecekleri De Karanlık

Kentler, 1988’de kaleme aldığı bilirkişi raporunda pedofili ‘deneyinden’ bahsediyor ve 1969’dan bu yana kimsesiz sokak çocuklarını yetkili senato çalışanlarının desteğini alarak pedofili bakıcı babalara verilmesini sağladığını açıklıyor. Pedofili skandalı resmi belgelerde yer almasına rağmen hiçbir cezai işlem uygulanmıyor.

  • Hildesheim raporunun ortaya çıkardığı başka gerçek ise bu çocukların ‘yalnız yaşayan, arkası sağlam, akademide, araştırma kurumlarında ve eğitim kurumlarında görevli güçlü adamlara’ verilmiş olması. Raporda Kentler’in fikirlerini benimseyen ‘siyaset, akademi ve eğitimci ağı’ olduğu ifade edilse de isim verilmiyor. Kentler’in 2008’de ölmüş olması hayatta olan gerçek suçluları rahatlatmış olsa gerek. 60’lı yılların sonundan bu yana kurulmuş bu ağ, Kentler’in ölümü ile yok olmadı elbette. Bugünün siyasi ikliminde kamuoyu önünde savunulmayacak bu ideolojik yaklaşımlar, çıkar ittifakları içerisinde bazı kişilerin sığındığı kurumsal kimlik altında varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Kentler Vakası, günümüzde ivme kazanan cinsel özgürlük, üçüncü cinsiyet veya LGBT tartışmalarına farklı gözle bakmayı sağlayacak önemli bir vak’a. 70’li yılların pedofili tartışmalarında ön saflarda eşcinsel derneklerin ve sol-yeşil siyasi aktörlerin olduğunu unutmamak gerekir. Özgürlük hareketi olarak lanse edilen her hareket gerçekten özgürleşme midir yoksa yeni ‘tabular’ oluşturmak için araçlaştırma mıdır düşünmek gerekiyor.