Düşünce kuruluşları Google’laşmamalı

Fotoğraf: Halime Kirazlı
Fotoğraf: Halime Kirazlı

Bana göre düşünce kuruluşları Google’laşmamalı. Düşünce kuruluşu sahada olmalı. Uzmanlar çalıştığı bölgeye yılda en az bir veya iki kez gitmeli. Bu biraz da kültür ve finans meselesiyle ilgili. Ben 15 yıldır birçok düşünce kuruluşunda çalıştım ve bu sektörde devam etmekteyim. Maalesef hâlâ Türkiye’de düşünce kuruluşu kültürü tam olarak oturmamış.

Düşünce kuruluşlarıyla yaptığımız mülakatlara bu hafta BİLGESAM’la devam ediyoruz. Kuruluş sürecinde eski MİT müsteşarından orgenerallere, emekli büyükelçilerden tartışmalı sayılabilecek isimlerin yer aldığı BİLGESAM, 15 Temmuz’dan sonra değişim geçirmiş etkin bir düşünce kuruluşu. 2008 yılında kurulan, güvenlik ve uluslararası konularda çalışmalar yapan BİLGESAM’ın Araştırma Koordinatörlerinden Ali Semin’le müesseselerinin faaliyetlerini ve düşünce kuruluşlarının Türkiye’deki konumlanmasını konuştuk. Medyanın düşünce kuruluşlarını yönlendirdiğini söyleyen Semin, esasında düşünce kuruluşlarının düşünülmeyeni düşünmesi gerektiğini ifade ediyor. Semin, “Düşünce kuruluşları Google’laşmamalı” diyerek çalışmaların sahadan ofise yapılması gerektiğini ve bilginin kaynağına ulaşmanın öneminden bahsediyor.

BİLGESAM hangi amaçla kuruldu ve hedefleri nelerdir?

BİLGESAM, Türkiye’nin düşünce kuruluşlarına çok ihtiyaç duyduğu bir zaman dilimi olan 2008 yılında kuruldu. O yıllarda Türkiye’de çok fazla düşünce kuruluşu yoktu. Özellikle 2009’dan sonra bu tür kuruluşlar artmaya başladı. Emekli diplomatlar, emekli askerler ve akademisyenlerle gençler arasında bir sinerji oluşturmak ve bu sinerjiyi daha sonra düşünce kuruluşu olarak yazılarla, raporlarla kamuoyuna ve ilgili mercilere sunmak amacıyla kurulmuştur. Türkiye’nin ihtiyacına yönelik ortaya çıkan bir kuruluştur. Kurulma amacı, Türkiye’nin ulusal birliğini korumak ve öncelikli risklerini, fırsatlarını değerlendirip, kamuoyuyla paylaşmaktır.

Çalışmaları hangi alanları kapsıyor?

Genel olarak uluslararası konularla ilgileniyoruz. Esas alanımız güvenlik ve uluslararası ilişkilerdir. Örneğin, Ortadoğu’daki, Doğu Akdeniz’deki, yani Türkiye’nin çevresindeki gelişmeler. Daha sonra uluslararası sistemde Çin, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerindeki olup bitenleri analiz edip raporluyoruz. Rusya, enerji, siber güvenlik ve daha pek çok alanda rapor, analiz ve makaleler yayınlamaktayız.

DÜŞÜNÜLMEYENİ DÜŞÜNMELİ

Herkes bilgi üretir ama bilginin güvenilirliği konusu önemli bir mevzu. Bu anlamda insanlar size niye güvensin?

Artık düşünce kuruluşu için büyük bir bina tutmanıza gerek yok. Çağımız değişti. İnternet üzerinden, tek kişi bile düşünce kuruluşu olarak çalışabilir. Güvenilirlik konusu bu yüzden önemli. Bizim geçmişten gelen çalışmalarımızla referanslar söz konusu. 2008’den beri var olan ve birçok konuda rapor, analiz, makale yayını yapan bir düşünce kuruluşuyuz. Bizim yazdıklarımızın hiçbiri propaganda amaçlı değil, tamamen objektif ve olayı inceleme amaçlı ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren konular üzerinde yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Bilgi konusunda sosyal medyadan ya da farklı yerlerden değil de, bilginin kaynağından o bilgiyi elde ederseniz daha güvenilir olursunuz. Güvenilme sebeplerimizden bir tanesi de objektif ve bilgiye dayalı analizlerimizin olması. Bilginin kaynağına inmek de bir düşünce kuruluşu için önemli bir konu. Irak, Suriye gibi Türkiye’nin sınırında olan ve problemlerin yaşandığı bölgelerdeki insanlarla temas kurabildiğimiz için, yerel kaynaklardan bilgilerimizi rahatlıkla teyit ettirebiliyoruz. Bana göre düşünce kuruluşları Google’laşmamalı. Düşünce kuruluşu sahada olmalı. Uzmanlar çalıştığı bölgeye yılda en az bir veya iki kez gitmeli. Bu biraz da kültür ve finans meselesiyle ilgili. Ben 15 yıldır birçok düşünce kuruluşunda çalıştım ve bu sektörde devam etmekteyim. Maalesef hâlâ Türkiye’de düşünce kuruluşu kültürü tam olarak oturmamış. Bu iş büyük paralar kazandırmıyor. Herkes binlerce dolar ya da euro üzerinden proje alamıyor. Bu kuruluşun ülkeye faydası var mı yok mu diye düşüneceksiniz. Ama maalesef birçok kurum “ne alabiliriz” ona bakıyor. Ben sahadan ofise dönmek taraftarıyım. Ofisten sahaya değil. Ve düşünce kuruluşu düşünülmeyeni düşünmeli. Medyada bir haber çıktığı zaman, onun üzerinden düşünce üretmek değil, kendi gündemini kendisi belirlemesi gerekiyor.

MEDYA YÖNLENDİRİYOR

Medya mı düşünce kuruluşlarını yönlendiriyor, düşünce kuruluşları mı medyayı?

Şu anda düşünce kuruluşlarını medya yönlendiriyor. Çünkü medyanın sahada elemanları daha fazla. 2014 yılında Sincar’da DEAŞ Ezidilere saldırdığı zaman, herkes Ezidileri gündeme getirmişti. Üç veya dört sene önce bir düşünce kuruluşunda Ezidilerle ilgili bir yazı veya rapor bulamazdınız. Ama sonra gündeme geldiği için uzmanlar arttı, kitaplar yayınlandı ve Ezidiler hakkında yazılar çıktı. DEAŞ konusu da öyle. Ben bölgeyi iyi bildiğimden, DEAŞ’ın nasıl geliştiğini de biliyorum. Ama ilk çıktığında DEAŞ’ın sanki hiçbir alt yapısı yok, birden ortaya çıktı şeklinde algılandı. Her olayın ve gelişmenin öncelikli olarak kökünü bilmeniz gerekiyor. BİLGESAM olarak DEAŞ daha yokken, 2013 yılında Anbar’ı yazarken, el Kaide’nin ve DEAŞ’ın kontrolüne geçen bu çatışmalı bölgelerinin haritasını yayınlamıştık. Bunu bu şekilde yapmanız gerekiyor ki, daha sonra dönüp referans gösterebilesiniz. Veya önlemler de buna göre alınsın.

Önceden yazdığınızda da komplo teorisi olarak görülmüyor mu?

Siz sahaya iyi hâkim olursanız, o kadar komplocu olmazsınız. Kamuoyu böyle düşünebilir, ama yanıldığını gördüğü zaman sizi dikkate almaya başlar. Ben düşünce kuruluşlarının şiarının düşünülmeyeni düşünen olması gerektiğine inanıyorum. Bugün devlet her şeyi yapar ama her şey aklına gelmeyebilir. Devleti yönlendirme adına bir proje hazırlayabilirsiniz. Devlet onu dikkate alabilir. O yüzden saha önemli. BİLGESAM’ın bugüne kadar yazdığı raporlara baktığınız zaman, gündemimizle ya da daha sonraki süreçle örtüştüğünü görebilirsiniz.

Düşünce kuruluşları sayesinde Türkiye’de değişim veya dönüşüm yaşanan örnekler var mı? Düşünce kuruluşları politikalara etki edebiliyor mu?

Devleti yönetenlere bağlı bir şey etki edip etmemesi. Bir de kültür meselesi. Mesela 10 sene önce gelip “Suriye’nin kuzeyine kanton bölge kurulacak, şimdiden devlet bunun için önlem almalıdır” dediğiniz zaman, devlet sizi dikkate alır mıydı? Şu dikkate alınır, şu dikkate alınmaz diye bir ayrım yapamam ama Türkiye’de düşünce kuruluşlarını dikkate almak biraz daha gelişti. Devletin belli düşünce kuruluşlarıyla temas halinde olduğunu, faydalandığını düşünüyorum.

TÜRKİYE YAPMASI GEREKENİ YAPIYOR

BİLGESAM’ın öncelikli çalışma alanı olan “güvenlik” meselesinde Türkiye ne durumda? Nasıl bir aşama kaydettik?

Türkiye’nin birkaç konuda kaydettiği aşamalar var. Mesela Irak’ta PKK konusunda 3. aşamaya gelmiş “Pençe Harekâtı” var. Suriye’de güvenli bölge planı söz konusu, Fırat’ın doğusuna olası bir operasyon söz konusu. Türkiye’nin beş altı senedir güvenlik politikası, sınır güvenliğini sınırının ötesinden sağlamak üzerine kapsamlı bir şekilde yürütülmekte. Ve bunu da başardığını düşünüyorum. Siz içeriden istediğiniz kadar sınırınızı kontrol edin, sınırınızın ötesinden gelen tehditleri, sınırın ötesinden kurutmanız gerekiyor. Sınırın ötesini temizlemezseniz, ileride sızıntılar olur.

Sınır ötesine yapılan operasyonları başarılı buluyor musunuz?

Evet, başarılı buluyorum. Bu alanı çalışmayan insanlar “ne işimiz var orada” diyebilir. Ama bunun şu andaki maliyeti bir liraysa, beş altı sene sonra yüz lira olacaktır. Önlem almak açısından bence Türkiye yapması gerekeni yapıyor. Türkiye sadece askeri olarak değil, aynı zamanda istihbarat anlamında da bölgede aktif bir şekilde hareket ediyor. Eskiden Amerika istihbaratı verirdi, siz üç beş tane sembolik olarak kalan teröristi bombalamaya giderdiniz. Ama şu anda istihbaratı kendimiz alıp, kendimiz gidiyoruz. En kritik bölgelerde İHA’lar var. Türkiye’nin yerli ürettiği silahlar var. Ben bu yüzden Türkiye’nin başarılı olduğunu ve gerekeni yaptığını düşünüyorum. Hatta bazı şeylerde geç bile kalındı. Mesela Süleyman Şah türbesi biz oraya gidip savaşmayalım diye taşındı.

Sonra tam tersi iki tane hareket başlattık. O toprağı da kaybettik. O toprak şu anda YPG’nin kontrolü altında. Bazen konjonktür de bu işlere izin vermeyebilir. Bence o zamanki tepki bugünkü tepki kadar aşırı olmayacaktı. Çünkü Amerika ve Rusya o bölgede bu kadar aktif değildi. Ama o zaman Suriye’de çok aktörlü bir sürece girilmediği için, Türkiye daha çok hedef hâline gelirdi. Şimdi Türkiye ister istemez bazı yerde görülmüyor, dikkatlerden kaçabiliyor. Türkiye’nin birkaç konuda kaydettiği aşamalar var. Mesela Irak’ta PKK konusunda 3. aşamaya gelmiş “Pençe Harekâtı” var. Suriye’de güvenli bölge planı söz konusu, Fırat’ın doğusuna olası bir operasyon söz konusu. Türkiye’nin beş altı senedir güvenlik politikası, sınır güvenliğini sınırının ötesinden sağlamak üzerine kapsamlı bir şekilde yürütülmekte.

  • 15 Temmuz’dan sonra değişim
  • “Bilge Adamlar” çok iddialı bir isim değil mi? Üstelik kimi zaman bu kurumdaki bazı isimlerin çok da bilge olmayan çıkışlarına tanık olduk.
  • “Bilge insanlar” olarak değiştirdik ismimizi. Ama evet, iddialı bir isim. Nedeni ise kuruluşunda Türkiye’nin önde gelen emekli askerlerinden, büyükelçilerinden, bakanlardan müteşekkildi, onların tecrübelerinden faydalanmak amacıyla kurulmuştu. Türkiye’nin menfaatleri çerçevesinde herkesle pek çok önemli isimle çalışma fırsatımız oldu. BİLGESAM 2008’den 1 Nisan 2018’e kadar farklı bir yapıdaydı. Bilge adamlar kurulumuz vardı. Ancak şimdi Bilge Adamlar Kurulu yerine Danışma Kurulu kuruldu.
  • Özellikle 15 Temmuz’dan sonra yapıda tamamen değişiklik oldu. FETÖ’nün sızması mı vardı bu yapıya, yoksa baştan beri kurulu düzen böyle olduğu için mi uzaklaştırıldılar? Bu bir dönüşüm müdür?
  • 15 Temmuz’da Türkiye çok büyük bir faciayı atlattı. Bu süreçten sonra önemli bir değişimden bahsetmek gerekirse BİLGESAM başkanı değişti. Şu anda başkanımız Prof. Mustafa Kibaroğlu Hocamızdır. Elbette ki yeni başkanımızla kurumsal anlamda bazı değişimler oldu. Kurumlar kurumsallaşmanın gelişmesi için bazı zamanlarda değişmesi gerekiyor. Özel sektördeki bir kurumda bir kişi 30 sene çalışmayabiliyor. Önemli olan BİLGESAM’ı ayakta tutmak. Burada ciddi bir efor harcanıyor, isim yapmış, markalaşmış bir düşünce kuruluşuyuz. Ben kuruluşunda yoktum. 2011 yılından beri BİLGESAM’da çalışmalarıma devam etmekteyim.
  • BAĞIMSIZ BİR DÜŞÜNCE KURULUŞU
  • Düşünce kuruluşlarını genelde birileri finanse eder. BİLGESAM’ın finansmanı kim veya kimler?
  • Düşünce kuruluşu deyince “Devlet tarafından finans ediliyor mu” sorusu akla geliyor. BİLGESAM bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Devlet tarafından finanse edilen bir kuruluş değil. Ortaklar kurulumuz vardı daha önce. İş adamları ortaklığı ile finanse ediliyordu. Şimdi ise bir iş adamı finanse ediyor. Türkiye’de sivil toplum kuruluşları genelde dernek olarak çalışma yapıyor ama BİLGESAM şirket olarak varlığını sürdürüyor. Devletle finans olarak bir bağımız olmasa bile, bütün çalışmalarımızı devlet kurumlarımızla paylaşırız.
  • Kaç tane uzmanınız var ve ne tür yayınlar yapıyorsunuz?
  • 3 tane araştırma koordinatörü bir tane de idari koordinatörümüz ve akademik danışman kurulumuz var. Araştırma alanlarındaki çalışmalarımıza kadromuz dışındaki Uzmanlar dışarıdan destek veriyor. Zaten düşünce kuruluşlarının çoğu, kadroda olan ekibiyle çalıştığı gibi, dışarıdaki uzmanlardan da destek alır. Bir akademisyen bir alanda çok iyi bir birikime sahipse, o alanı çok iyi biliyorsa ondan raporlar, yazılar yazmasını teklif ediyoruz. Şu anda çok güçlü uzman kadromuz olmasa da, dışarıdan ciddi destekler alıyoruz. Yayın olarak, iki dergimiz var. Stratejist dergisi ayda bir, Bilge Strateji dergisi ise yılda iki defa çıkıyor. Birçok uzmandan görüş aldığımız, röportaj yaptığımız bir dergi. BİLGESAM yayınlarından çıkan kitaplarımız da var.