FETÖ eski çalışanı Mütercimler’in tercümesi: ‘İç savaş olacak’ dedi 28 şubat süreci başladı.

Erol Mütercimler, 12 Aralık 2016 tarihinde Rus Radyosu’na “Çok değil, en geç 2020’de Türkiye’de iç savaş çıkacak!
Erol Mütercimler, 12 Aralık 2016 tarihinde Rus Radyosu’na “Çok değil, en geç 2020’de Türkiye’de iç savaş çıkacak!

Erol Mütercimler, 12 Aralık 2016 tarihinde Rus Radyosu’na “Çok değil, en geç 2020’de Türkiye’de iç savaş çıkacak! Bu bölünme sonrasında hangi tarafta İngilizce konuşulacaksa ben şimdiden o tarafa taşınayım: Bu saatten sonra ikinci yabancı dili öğrenemem!” diyor. Ve yıl 2020, iç savaş için hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. 28 Şubat süreci benzeri sapık şeyhler ortaya çıktı bile. İmam Hatiplilere saldırma ve kaşıma görevi de İngilizci Erol Mütercimler’e verilmiş olmalı ki, görevini hakkıyla yerine getirdi. Şimdi istediği kadar yanlış anlaşıldım ayaklarına yatsın, anlayan her şeyi anladı.

  • Surda bir gedik açmasıyla her dönem iftira ve ötekileştirmeye mahkûm olan İHL’liler, şimdi de sapıklık ve sahtekârlıkla itham ediliyor. Kendisini ‘şeyh’ olarak tanıtan sapık müteşeyyih Eyüp Fatih Şağban'ın müridinin 12 yaşındaki kızına cinsel istismarda bulunması sonrasında, birçok televizyon kanalında tarikatlar konuşuldu. Bu programlardan birinde Erol Mütercimler, "O imam hatipten mezun olmuş olanlar karşımıza bakın ne olarak çıkıyor; cinsi sapık, sahtekâr, ahlâksız" ifadeleriyle içindeki kinini kustu.

Sapık sahte şeyhin peşine takılıp, tarikatları, dindarları, İmam Hatip Liselileri aynı torbaya dolduran bu cenahın itibar edilecek tek sözü bile kalmamışken, iftiralarının da hiçbir dayanağı yok. Zira Fatih Nurullah olarak tanınan sahte şeyh Şağban’ın özgeçmişinde imam hatip ibaresi bile geçmediği halde, “1973 yılında İstanbul'da Özdemiroğlu ilkokulu, 1976 yılında Kemal Atatürk ortaokulunu bitiren Fatih Nurullah, 1979 yılında Haydarpaşa Erkek lisesinden mezun oldu” bilgisi yer alıyor. Şeyhliği sahte olduğu gibi belki bunlar da sahte, belki hiçbir okul mezunu değil. Ancak buradan yola çıkarak Haydarpaşa Lisesi mezunlarına kimse sapık ve sahtekâr diyemez.

Fetö’nün kanalında ne işi vardı yoksa…

Daha sonra yanlış anlaşıldığını ifade ederek özür numarası çeken Mütercimler kimdir diye baktığımızda, laikperest, Kemalist bir tip çıkıyor karşımıza. Babası mâlum ideolojinin Köy Enstitülerinin öğretmeni olan Mütercimler, babasının tayini İstanbul’a çıkmasıyla İstanbul’da büyüyüp okuyor. İstanbul Gazi Osman Paşa Plevne Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nden mezun oluyor. Trajikomik olan ise "çok kültürlülük" konusunda doktora çalışması yapıyor.

Terör örgütü FETÖ’nün STV’sinde çalışırken FETÖ elebaşı Gülen ile Doğu Perinçek’in görüştürülmesine aracılık için kolları sıvadığını Perinçek’in ifadelerinden okuyoruz.
Terör örgütü FETÖ’nün STV’sinde çalışırken FETÖ elebaşı Gülen ile Doğu Perinçek’in görüştürülmesine aracılık için kolları sıvadığını Perinçek’in ifadelerinden okuyoruz.

1978 yılında Deniz Kuvvetleri'ne teğmen olarak katılan Mütercimler, binbaşı iken ordudan ayrılıyor. Beşiktaş Deniz Müzesi Müdürlüğü yapmasının ardından Hitlerin doğduğu yer olan Avustralya’ya gidiyor. Çeşitli medya kanallarıyla tanışması oralarda başlıyor. Avustralya'dan döndükten sonra Türkiye’de de gazetelerde yazmaya, TV kanallarında program yapmaya başlıyor. Bunlar arasında FETÖ’nün Samanyolu televizyonuyla Haydar Baş’ın Meltem TV’si en başta yer alıyor. Kendisini Kemalist olarak tanımlayan birinin FETÖ kanallarında ne işi olduğu sorusu ise her cenahtan soruluyor. Hem de üst düzey stratejist, asker kökenli biri. 15 Temmuz’dan sonra Kemalist askerlerle FETÖ’cü askerlerin birbirine karıştığını gördüğümüz için buna da şaşırmıyoruz.

Gülen’le Perinçek’e ara bulucu

Terör örgütü FETÖ’nün STV’sinde çalışırken FETÖ elebaşı Gülen ile Doğu Perinçek’in görüştürülmesine aracılık için kolları sıvadığını Perinçek’in ifadelerinden okuyoruz. Perinçek, 2014 yılında buluşmayı şöyle anlatıyor: “Latif Erdoğan ve arkadaşları ziyaret ettiler. Gülen ile aynı fotoğraf karesine girmem istendi. Kabul etmedim. Ertesi gün Samanyolu TV’den emekli bir subay aradı. ‘5 milyon liradan başlar görüşmeniz, kahve içmeniz’ dedi.” O subayın Erol Mütercimler olduğunu da bir gün sonra Ulusal Kanal’da açıklıyor.

Erol Mütercimler’in Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alındığını biliyoruz. Oysa Ergenekon diye bir örgütün ismini ilk zikredenlerden biri Mütercimler. 1997 yılında Aydınlık dergisine verdiği bir mülakatta “Susurluk’a çete demek yetmez” diyerek ilk kez ‘Ergenekon’ isminden söz edip, örgütü CIA ve Pentegon’un kurdurduğunun altını çiziyor. Gözaltına alındığı süreci anlatırken ise, Atatürk’ün biyografisine sığınıyor: "Orada otururken 'Benim burada ne işim var?' diye düşündüm. Hiçbir şey bulamadım. Ama bana yöneltilen suçlamayı öğrendiğimde yıkıldım. Terör örgütünün üyesi olarak karşılarındaydım. Teröristtim yani. İBDA-C'ci, PKK'lı gibiydim... İçim acıdı yani... 25 senemi verdim. Atatürk biyografisinin sonuna geldim. Bir Türk'ün hazırladığı ilk Atatürk biyografisi olacak ve terörist olarak suçlanıyorum...” Mustafa Kemal’in arkasına sığınma çabaları bu memleketin hiç de yabancı olmadığı bir durumdu.

Mütercimler Kahin mi büyücü mü?

Erol Mütercimler FETÖ’cüler gibi kehanetleriyle meşhur. Mesela Ekmelettin İhsanoğlu'nun birden bire, cumhurbaşkanlığına aday gösterildiği 16 Haziran 2014 tarihinden yaklaşık iki buçuk ay önce Halk TV'de ‘komplo teorileri’ adlı programda muhalefetin adayının Haşim Kılıç, Sami Selçuk veya Ekmelettin İhsanoğlu olacağını söylüyor. Ve ne hikmetse tutuyor.

15 Temmuz’dan sonra Halk TV’ye çıkarak "15 Temmuz 2016, bir darbe provasıydı ve öncüydü, arkası gelecek. Çavuşesku gibi Erdoğan'ı idam edemediler ama şimdi Miloseviç gibi uluslararası mahkemelerde yargılanmasının önünü açmaya çalışacaklar” diyerek yol gösteriyordu aynı Mütercimler. Bu sözler sadece yol gösterme değil, acıtan başarısızlığın dile vurmasıydı.

‘Türkiye bölünecek ben de ingilizlerin tarafında olacağım’

Mütercimlerin bir başka kehaneti ise en geç 2020’de Türkiye iç savaşının gerçekleşeceği. 12 Aralık 2016 tarihinde Rus Radyosu’na “Çok değil, en geç 2020’de Türkiye’de iç savaş çıkacak! Bu bölünme sonrasında hangi tarafta İngilizce konuşulacaksa ben şimdiden o tarafa taşınayım: Bu saatten sonra ikinci yabancı dili öğrenemem!” diyor. Ve yıl 2020, iç savaş için hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor.

28 Şubat süreci benzeri sapık şeyhler ortaya çıktı bile. İmam Hatiplilere saldırma ve kaşıma görevi de İngilizci Erol Mütercimler’e verilmiş olmalı ki, görevini hakkıyla yerine getirdi. Şimdi istediği kadar yanlış anlaşıldım ayaklarına yatsın, anlayan her şeyi anladı.

Yargı Önünde hesaplaşacağız

Mütercimler’in İmam Hatiplileri sapık ve sahtekâr ilan etmesinin ardından, birçok kişi suç duyurusunda bulundu. Bunların başında ÖNDER, TİMAV ve DİYANET geliyor. 81 ilde suç duyurusunda bulunan ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nin başkanı Kamber Çal, Gerçek Hayat’a yaptığı açıklamasında bu hâdisenin bazı kesimlerin bu câmiaya karşı peşin hükümleri ve zihinlerindeki ötekileştirmeyi ortaya koyduğunu söylüyor:

“İmam Hatip okulları 1951 yılında açılmış ve halkımızın teveccühüyle 69 yıldır eğitim hayatına devam eden okullar. En zor zamanlarda, sıkıntılı süreçlerde bile aileler çocuklarını bu okullara gönderdi. Bugün yaşadığımız ise bazı kesimlerin bu câmiaya karşı peşin hükümleri ve zihinlerindeki ötekileştirmeyi ortaya koymaktadır. Bir TV programında kullanılan sıradan gibi görünen fakat kasıtlı bir şekilde sarf edilmiş cümleler aslında, kurulduğu günden bu yana İmam Hatip câmiası ve değerlerine düşman bir zihniyetin dışa vurumudur. Bu tavır bizi ve câmiamızı olumsuz etkilemesini bırakın, değerlerimize daha sıkı sarılarak dimdik yürümeyi, daha da önemlisi gittiğimiz yolun doğru olduğu yönündeki inancımızı pekiştirir.”

Geçmişte de bir siyasetçinin ortaokul ve lise çağlarındaki imam hatip gençlerine ‘yarasa’ ifadesini kullandığını hatırlatan Çal, “Biz inancımızı, duruşumuzu ve yolumuzu hiç kaybetmedik” sözlerini aktardı. “Yıllardır bize ve değerlerimize karşı olanlar mertçe ortaya çıkıp bunu açık açık dile getirmek yerine bel altı vurmayı, başka şekillerde imam hatiplerle hesaplaşmayı tercih ettiler. Bugün yaşadığımız da yine benzer bir durum. İmam Hatipliler hakkında dile getirilen sûizanlar, sarf edilen sözler, hakaretler, iftiralar bizim camiamızı yıldırmayacağı gibi yolundan da döndürmez. Ama bu sessiz kalacağımız, her türlü hakaret ve aşağılama karşısında susacağımız anlamına da gelmiyor. Her durumda ve her zeminde imam hatip camiası olarak hakkımızı arayacağımız, bu gibi ithamlarda bulunanlarla yargı önünde hesaplaşacağımız unutulmasın.”

Birikmiş nefretin yansıması

  • Erol Mütercimler’in iğrenç iftiraları üzerine TİMAV olarak suç duyurusunda bulunduklarını, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte ise tazminat davası açtıklarını söyleyen TİMAV (Türkiye İmam Hatipliler Vakfı) Başkanı Abdullah Ecevit Öksüz, bu sözlerin o kişinin ağzından kolayca dökülmüş olmasının Türkiye’de belli kesimlerdeki zihniyet problemini ortaya koyduğunu şöyle ifade etti:

“Bu sadece Mütercimler’den ibaret değil. Belli bir kesimin zihniyet probleminin dışa vurumudur. Din eğitimine yaklaşımın insanlar ve inançlar arasında duvarlar örmek isteyen niyetlerin bir ürününün net göstergesi olduğu gibi, birikmiş bir kinin, nefretin yansımasıdır. Sadece İmam Hatiplere değil, İmam Hatiplerin temsil ettiği tüm inanç değerlerine ve İslam’a karşı söylenmiş bir sözdür aslında. Çünkü İmam Hatipler din eğitiminin, dindar neslin, din ve din hizmetlerinin mücessem hâle gelmesidir. İmam Hatiplere kem söz söyleyenlerin geri plandaki hedefleri dinimizdir, inancımızdır. Doğrusu aynı Avrupa’daki veya dünyanın farklı bölgelerindeki islamafobik zihniyetin Türkiye versiyonları olarak değerlendiriyorum bunu.”

Bu ifadelerin imam hatiplerde okuyan çocukları demoralize edebileceğini söyleyen Öksüz, ancak geçmiş deneyimleri ve yaşadıkları problemlerle birlikte imam hatiplilik bilincinin daha da artacağının altını çiziyor. “Bu tip hakaretlerde veya engellemelerde imam hatiplilerin haklarını hukuk ve ahlâk çerçevesinde arıyor olmaları da örnek bir reflekstir.

Özellikle gezi gençliği ile İmam Hatip gençliği arasındaki farkı değerlendirdiğimizde, gezi gençliği yıkarak, yakarak, talan ederek belki hak gördükleri gariplikleri arama gayretine girişmişken, İmam Hatip gençliği, hak arama şuuru ve sorumluluğu gelişmiş, vatanın milletin değerlerine sahip çıkma farkındalığı yükselmiş gençlik olarak haklarını hukuk ve ahlâk çerçevesinde arıyor. Bu da bizim eğitimimizin temelinde yer alan ‘Sizi öldürmeye gelen sizde dirilsin’ düsturunun bir yansımasıdır.”