Filistin’de çocuklar ölürken Batı, İsrail’in katliamlarını örtme peşinde

Filistin’de çocuklar ölürken Batı, İsrail’in katliamlarını örtme peşinde.
Filistin’de çocuklar ölürken Batı, İsrail’in katliamlarını örtme peşinde.

7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı gerçekleştirdiği sürpriz saldırının ardından yaşananlar sadece İsrail ve Filistin’in geleceğini değil artık bütün dünyanın da akıbetini belirleyecek kadar büyük bir öneme sahip. Batı dünyasının topyekûn İsrail’e verdiği destek, Gazze’deki katliama göz yumması, halkta Filistin destekçisi sağduyulu kesime yaptığı baskı, ifade özgürlüğü, insan hakları ve demokrasi konusundaki ikiyüzlülüğünü ayyuka çıkardı. İsrail’e gerçekleştirilen saldırıyı fırsat bilip bölgeye uçak gemisi gönderen ABD, Orta Doğu’da zayıflayan varlığını güçlendirmeye çalışırken, Rusya ve Çin bölgede koordine bir şekilde hareket etmeyi planlıyor. Birleşmiş Milletler sisteminin zayıflığı ve dünya güçlerinin adaletsizliği karşısında Türkiye’nin dik duruşu ve cesareti ise Filistin halkına olduğu kadar ezilen diğer dünya ülkelerine de umut oluyor.

1947'de BM tarafından belirlenen Filistin paylaşım planından bu yana Filistinli ve İsrailli taraflar arasındaki çatışmalar hiç durmadı. Ancak 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e sürpriz saldırısından sonra başlayan savaş şu ana kadar yaşananların en ağırı olma yolunda hızla ilerliyor. Hamas'ın cihadı ve 11 Ekim'de Demir Kılıç Operasyonu ile İsrail'in Gazze Şeridi'ne misillemesi, Ekim sonuna dek çoğunluğu sivillerden oluşan en az 6 bin civarında Filistinli ve en az 1400 Siyonistin ölümüne sebep oldu ve bilanço her geçen gün daha da ağırlaşıyor.

1948'de İsrail Devleti'nin ilân edilmesinin hemen ardından, İsrail ve Filistin arasındaki ilk savaş patlak verdi. Yeni devletin sınırları, bir önceki yıl BM tarafından belirlenen paylaşım planına uygundu ve Yahudi devleti Filistin topraklarının %55'ini kapsıyordu. Ancak bu sınırlar, Arap devletleri tarafından asla tanınmadı. Ardından gelen çok sayıda çatışmada binlerce kişi öldü. Tekrar ilerleyen yıllarda, 1967'deki Altı Gün Savaşı, 10.000 Mısırlı, 6.000 Ürdünlü ve 700 İsraillinin ölümü de dâhil olmak üzere yaklaşık 17.000 kişinin ölümüne neden oldu. 6 yıl sonra 1973'te yaşanan Yom Kippur Savaşı da ağır bir insânî bilançoya sebep oldu: Sadece bir ay içinde yaklaşık 10.000 Mısırlı, 3.300 Suriyeli ve 2.700 İsrailli öldü.

Yakın tarihe dönüp baktığımızda, 2014 yılında üç İsraillinin tünellerden sızan bir komando tarafından öldürülmesi üzerine başlatılan “Koruyucu Hat Operasyonu” (7 Temmuz-26 Ağustos) sonucu 2.000'den fazla Filistinli ve 70'ten fazla Siyonist öldü. Söz konusu operasyon, 11 Ekim 2023'te başlatılan Demir Kılıç Operasyonu'na kadar Gazze tarihindeki en ölümcül İsrail operasyonuydu.

Gazze'de yaşanan dram karşısında, İsrail ve Filistin arasındaki savaşın bölge hatta dünya genelinde bir savaşa bile sebep olacağı düşünülüyor. X platformunun sahibi Elon Musk'a göre, “Uyurgezer bir şekilde 3. Dünya Savaşı'na doğru gidiyoruz.”

Dünya İsrail gerçeği ile tanıştı

 Biden’ın İsrail ziyareti sırasında sarf ettiği “İsrail olmasaydı bir İsrail icat etmek zorunda kalırdık” sözleri gündemde çok tartışıldı.
Biden’ın İsrail ziyareti sırasında sarf ettiği “İsrail olmasaydı bir İsrail icat etmek zorunda kalırdık” sözleri gündemde çok tartışıldı.

Savaş, İsrail gerçeğini gün yüzüne çıkardı. Bunda tabii ki sosyal medya platformlarında milyonlar tarafından paylaşılan ve bütün çabalara rağmen sansürlenemeyen vahşet görüntülerinin de büyük etkisi oldu. Her ne kadar Batı ülkeleri birlik halinde İsrail’in katliamlarını örtbas etmek için sözleşmiş gibi davransalar da Washington’dan Paris’e kadar milyonlar Gazze’deki katliamı kınamak için sokaklara döküldü.

Bu süreçte İsrail’in söylem ve eylemleri, birçok duyarlı vatandaşın İsrail-Filistin meselesi gerçeğine gözlerinin açılmasını sağladı. Mesela, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant dünyanın gözleri önünde şu ifadeleri kullandı: “Gazze Şeridi’nde tam bir kuşatma emri verdim. Elektrik yok, yiyecek yok, gaz yok, her şey kapalı. Hayvansı insanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.”

İsrailli yetkililerin Gazze halkından insanlık sıfatını bile çalmaya yeltenmesi dünyada büyük tepki topladı. Süreç içerisinde katledilen veya bombardımanlar sonrası şoka giren bebek ve çocukların görüntüleri uluslararası kamuoyu vicdanını derinden yaraladı. Son olarak İsrail Başbakanı Netanyahu yaptığı açıklamada, “Biz ışığın insanlarıyız, onlar da karanlığın insanları. İşaya'nın kehanetini gerçekleştireceğiz” ifadelerini kullandı. Bu kehanete göre, tıpkı Nazi söylemlerine benzer şekilde “İsrail, Tanrı’nın seçkin halkı olacak.” Böylece dünyanın düşünen ve sorgulayan kesimi, Netanyahu'nun her açıklamasında aşırı sağcı ve bağnaz dinci fikirleriyle de tanışmış oldu.

‘İsrail olmasaydı bir İsrail inşa etmek zorunda kalırdık’

Savaşın ilk gününden bu yana tepkisi en çok beklenen ülke tabi ki ABD oldu. Ancak ABD herkesin de tahmin ettiği gibi meselede tarafsız bir tutum içerisinde olmadı. Aksine ilk günden beri İsrail yanlısı bir tavır sergiledi. Hamas’ın saldırısının hemen ardından Doğu Akdeniz’e iki uçak gemisi gönderdi. Tabi ki ABD’nin İsrail’e sağladığı bu desteğin tek sebebinin İsrailli halkı korumak olduğunu düşünmek hata olur.

Uzun yıllar süren Irak ve Afganistan savaşlarının ardından ABD’nin Orta Doğu’daki varlığı zayıflamıştı. Ukrayna Savaşı ve Çin’den gelen tehditlere karşı bölgedeki varlığını güçlendirmesi gerekiyordu. Hatta Suudi Arabistan ve İran arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlaması için arabuluculuk yapan Çin yavaş yavaş Orta Doğu’da ABD’nin yerini alıyordu.

İsrail ve Filistin arasındaki savaş, ABD’ye sahneye geri dönmesi için beklenen gerekçe oluşturdu. İsrail saldırısında İsrail'i ziyaret eden Biden, Hamas'ın Filistin'i temsil etmediğini ifade edip, Gazze'deki hastane saldırısı için “Diğer taraf yapmış gibi görünüyor” gibi büyük bir yalanı utanmadan söyledi.

Netanyahu ise ABD'nin koşulsuz desteği için Biden'a teşekkür etti. Ayrıca Biden’ın İsrail ziyareti sırasında sarf ettiği “İsrail olmasaydı bir İsrail icat etmek zorunda kalırdık” sözleri gündemde çok tartışıldı. Bu süreçte Netanyahu birçok kez ordunun Gazze’ye kara harekâtı başlatmak için hazır olduğunu açıkladı. Ancak Wall Street Journal'da yer alan habere göre İsrail, ABD'nin bölgede konuşlandıracağı Patriot ve Terminal Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemlerini (THAAD) kurana kadar Gazze'ye kara harekâtını ertelemeyi kabul etti.

  • Avrupa Birliği'nin maskesi düştü
  • ABD kadar AB ülkeleri de bu süreçte bölgedeki çıkarlarına uygun olarak İsrail’in katliamlarına arka çıktı. Almanya, Fransa ve İtalya gibi AB’nin bel kemiğini oluşturan ülkelerin liderleri, İsrail’e destek ziyaretinde bulundular. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in savaşın ilk gününden beri İsrail’e verdiği şartsız destek, AB içinde bile krize sebep oldu. Avrupa Parlamentosu’nun İrlandalı milletvekili Clare Daly, Leyen'in “Avrupa Birliği İsrai
  • l'in yanındadır” ifadelerine “Kim olduğunu sanıyorsun? Siz bu makama seçilmediniz ve Avrupa Birliği’nin Avrupa Konseyi tarafından belirlenen dış politikasını belirleme yetkiniz yok'” şeklinde karşılık verdi.
  • İspanya Sosyal Haklar Bakanı Ione Belarra, Filistin halkına yönelik “planlı soykırım” nedeniyle hükumete, İsrail ile diplomatik ilişkilerin askıya alınması çağrısı yaptı.
  • İsrail-Filistin meselesi karşısında AB’nin sergilediği tutarsızlık, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in arasındaki rekabet bir kez daha şiddetlenince iyice gün yüzüne çıkmış oldu. Bu süreçte Leyen’in yanlı tavrı tepki çekerken, Michel daha ılımlı bir tutum sergileyerek puan kazandı.

Rusya yapınca suç İsrail yapınca alkış

AB ülkeleri yıllardır Türkiye de dâhil olmak üzere dünyanın geri kalanına insan hakları, ifade özgürlüğü ve demokrasi konularında ders vermeyi kendisine görev edindi. Oysa mevcut gündemde bu konulardaki ikiyüzlülüğü ayyuka çıktı. Leyen, Rusya’nın Ukraynalı sivillerin elektriğini, suyunu, gazını kesmesini “savaş suçu” ve “terör” olarak değerlendirirken, aynı durumu İsrail tarafından Gazzeli halk yaşadığında bunu İsrail’in “savunma hakkı” olarak niteledi.

Tabi ki AB ülkelerinin ikiyüzlülüğü diğer ülkelere yaklaşımlarında sergiledikleri çifte standartla da sınırlı değil. Birçok Avrupa ülkesinde Filistin’e destek gösterileri yasaklandı. Filistin destekçileri ciddi baskıya maruz kaldı. Bunların içinde ünlü isimler de vardı. Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, ünlü Fransız futbolcu Karim Benzema’nın Paris'in terör örgütü olarak kabul ettiği “Müslüman Kardeşler ile bağlantılı” olduğunu iddia etti.

Senatör Boyer ise Benzema'nın vatandaşlıktan çıkarılmasını teklif etti. Fransa’da gündem öyle boğucu bir hâle geldi ki yaşadığı binada çalışan işçilere “selamünaleyküm” diyerek selam veren bir kadını komşusu şikâyet edince kadın gözaltına alındı. Polis olay ile ilgili olarak “mevcut bağlamda hiçbir risk alınamayacağı” yorumunu yaptı. Almanya'da da benzer olaylar yaşandı. Almanya, Hamas’a destek verenleri sınır dışı etmeyi planladığını açıkladı.

Defalarca “dünyanın beşten büyük olduğunu” belirten, “daha adil bir dünya mümkün” başlıklı bir kitap kaleme almış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de bu haksız ve çarpık dünya düzenini kökten değiştirmek için gereken ateşin ilk kıvılcımını yaktı.
Defalarca “dünyanın beşten büyük olduğunu” belirten, “daha adil bir dünya mümkün” başlıklı bir kitap kaleme almış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de bu haksız ve çarpık dünya düzenini kökten değiştirmek için gereken ateşin ilk kıvılcımını yaktı.

Dünyada İsrail'e karşı yükselen sesler

Sesler kısılsa da vicdanlar susturulamadı. Dünyada yavaş yavaş halktan olduğu kadar siyasetçilerden de tepki sesleri yükselmeye başladı. Söz konusu tepkilerin dünyada en çok yankı yapanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Erdoğan peş peşe yaptığı açıklamalarda bölgedeki güç dengelerini değiştirecek noktalara değindi. Türkiye'nin “insânî, siyâsî ve askerî varlığıyla Filistin tarafının garantörlerinden biri olmaya hazır olduğunu” belirtti. Ayrıca Erdoğan, “Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını ve vatandaşlarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve bir mücahitler grubudur” dedi. Tabi ki Erdoğan’ın Hamas hakkında yaptığı açıklamalar kısa sürede dünya gündemine oturdu. İtalya Başbakan Yardımcısı Salvini, Erdoğan’ın Hamas açıklamasının “mide bulandırıcı” olduğunu söyledi.

Ancak daha önce de defalarca “dünyanın beşten büyük olduğunu” belirten, “daha adil bir dünya mümkün” başlıklı bir kitap kaleme almış olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, belki de bu haksız ve çarpık dünya düzenini kökten değiştirmek için gereken ateşin ilk kıvılcımını yaktı. Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi'nin Hamas'ı kınayan ve İsrail'in Gazze saldırılarını “kendini savunma hakkı'” olarak tanımlayan kararını veto etti. Hatta daha da ilginci BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Hamas’ın saldırılarının durup dururken başlamadığını” söyleyerek Filistin halkının 56 yıldır boğucu bir işgale maruz kaldığını anlattı.

Batı dünyası kendi çıkarları için bebek katliamlarını savunup aynı zamanda dünyaya insan hakları dersleri vermeye devam ederken, Charlie Hebdo’nun Hz. Muhammed’e (sav) hakaret niteliğindeki karikatürlerini savunup, Netanyahu’nun karikatürünü çizen bir karikatüristi işten çıkartırken, diğer yandan da “alternatif bir dünyanın” kurulmaya başladığını görüyoruz. Yeni kurulan düzende Türkiye’nin takip ettiği insani diplomasiyle bambaşka bir role sahip olacağı aşikâr. Yıkılmaz dedikleri surda bir gedik açık. Gerisi Allah kerim.

  • Fransa’da nöbet operasyonu
  • Dünyada bunlar yaşanırken Fransa’nın da iç ve dış siyasetinde oldukça önemli gelişmeler mevcut. Fransa’nın kuzeyindeki Arras kentinde bulunan Gambetta-Carnot Lisesi’nde bıçaklı saldırı gerçekleştiren 20 yaşlarındaki Çeçen kökenli zanlı, bir öğretmeni öldürdü. Daha önce de Çeçen kökenli bir öğrenci, Samuel Paty adlı bir öğretmeni öldürmüştü.
  • Ülkede saldırı sonrasında “Nöbet Operasyonu” hayata geçirilerek 7 bin asker kritik bölgelere kaydırıldı. Ancak Fransa’da öğretmenin öldürülmesinden sonra Belçika’da da terör saldırısı yaşanınca Avrupa ülkeleri bir anda bir korku ve panik havasına büründü. Fransa’nın farklı yerlerinde bomba ihbarları yapılmaya başladı. Birçok havaalanı ve Versailles Sarayı “saldırı tehditleri nedeniyle” tahliye edildi.
  • Bütün bunlar yaşanırken, İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, Ocak’tan bu yana “radikal eğilimler gösteren” 89 yabancının Macron’un talimatıyla sınır dışı edildiğini duyurdu. Ülkenin dış siyasetinde de önemli gelişmeler yaşanıyor. Türkiye ve Azerbaycan'ın düzenlediği ortak tatbikatın ardından, Fransa'nın Ermenistan'a hava savunma sistemi satacağı duyuruldu. İsrail-Filistin savaşında ise Fransız hükümet yetkilileri ilk günden bu yana İsrail yanlısı bir tavır sergiledi. İsrail’e ziyarette bulunan Macron, İsrail’in “terörizmle savaşında yalnız olmadığını” belirterek “IŞİD'e karşı ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyonun aynı zamanda Hamas'a karşı da mücadele etmesi” teklifinde bulundu. Macron'un İsrail ile dayanışma ziyareti hem Fransa'da hem de Tunus'ta protesto edildi. Aynı zamanda Fransa'nın Gazze Şeridi'ne gemi ve uçakla yardım göndereceği açıklandı.