Gerçek Hayat’ta beş yıl

O günlerimizi anlatan bir kare..
O günlerimizi anlatan bir kare..

Gerçek Hayat Dergisi'nin sahibi o dönemler Ali Adakoğlu, beni aradı ve Gerçek Hayat Dergisi'nin başına geçmemi istedi. Ekim 2009’dan Eylül 2014’e kadar yaklaşık beş yıl süreyle Gerçek Hayat’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptım.

Çok sevdiğimiz genç arkadaşımız Faruk Yücel, Gerçek Hayat’ın editörlüğünü yapmaktayken 2009 yılının Ekim ayında vefat etti. Kendisini hep rahmetle andığım bu güzel çocuk, derginin etki sahasını genişletebilmek için canla başla koşturup duruyordu. Ama ölüm hevesini ortada bıraktı. O dönemde derginin iki sahibi vardı; Ali Adakoğlu ve Türker Saltabaş. Sonrasında Saltabaş dergideki hissesini bildiğim kadarıyla Adakoğlu’na devretti. Faruk’un vefatından sonra dergide üç ay içinde üç isim gelip gitti: Suavi Kemal Yazgıç, İbrahim Paşalı ve İlhan Boz. Niçin böyle kısa aralıklarla değişti bilemiyorum.

Adakoğlu, Faruk’u da çok sevdiğimi bildiği için benden derginin başına geçmemi istedi.

Mostar Dergisi'nden ayrılmıştım, müsaittim, kabul ettim ve başladım. Ekim 2009’dan Eylül 2014’e kadar yaklaşık beş yıl süreyle Gerçek Hayat’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptım. Ali Adakoğlu yaş olarak benden küçüktü, hep ‘abi’ diye hitap ediyor bu da sorumluluğumu daha da artırıyordu. Zor koşullarda bayrağı yere düşürmemek için elimizden gelen bütün gayreti sarf ettik.

MÜTEVAZİ ŞARTLARDA YAYIN YAPIYORDUK

Zor koşullardan kastım şu: Adakoğlu o dönemde sadece Gerçek Hayat’ı çıkarıyor, derginin satışları hem çalışanlara, hem de sahibine ekmek kapısı vazifesi görüyordu. Başka bir gelir kapısı olmadığı için de olabildiğince mütevazı şartlarda yayın yapıyorduk. Ben başladığımda derginin yeri Fatih’te, Karagümrük Stadı'nın karşısında bir zamanlar girişinde Feza sineması bulunan binanın ikinci katındaydı. Sonra sırayla Çağlayan – Gürsel Mahallesine ve Zeytinburnu Seyitnizam mahallesine taşındık.

Son binaya taşınma sebebimiz Ali Bey’in Milat Gazetesi'ni de çıkarmaya başlamasıydı.

Aynı katta biri haftalık iki gazete olmuştuk. Benim dergiyi idare ettiğim yıllarda iki mühim hadise yaşandı. Gezi ve 17-25 Aralık. Her iki olayın ilk günlerinde muhtelif gazetelerde “top hangi kaleye düşerse” ona göre hesaplanmış yazılara rastlamak mümkündü. Oysa biz iki hadisede de daha baştan net bir tavır sergiledik. Arşivler tanıktır.

HEPSİNİ SEVGİYLE SELAMLIYORUM

Beş yıl boyunca birlikte çalıştığım arkadaşlarımı burada tekrar anmak isterim: Çok kısa bir süre Ümmühan Atak, yine bir süre Gülcan Tezcan ekipte oldu. Ekip dediysem hepi topu birkaç kişiydik. Dönem boyunca çalıştığım arkadaşlar ise Merve Akbaş, Zeynep Betül Erhun, Hacer Betül Yıldırım, Ahmet Fadıl Eraslan, Zeynep Feyza Yüksel, Zeynep Tuba Kesimli, Turgay Bakırtaş, İlknur Temizel ve Feyza Betül Aydın idi. Mutfağımızda ise Medine hanım. Çok güzel günlerdi. Hepsini sevgiyle selamlıyorum.

Hâlâ yayın hayatını başarıyla sürdüren Gerçek Hayat’a, kıymetli Genel Yayın Yönetmeni Can Kemal Bey’e ve derginin halihazırdaki ekibine de nice güzel sayılar diliyorum. Gerçek Hayat’ın Türk basınında özel bir yeri vardır. Gelecekte Türkiye’nin bir dönemini araştıranlar mutlaka bu mevkuteye de göz atma ihtiyacı duyacaklardır. Bu vesileyle Gerçek Hayat tarihe tanıklığının da uzun seneler sürmesini temenni ederim.