Gerçek yazarın rolü yeniden Suriye’de

Suriye, bir kültür ve edebiyat merkeziydi, şimdi tekrar eski rolüne geri dönüyor. Eski rejimin potansiyelli insanları görmezden gelmesi, hür münevverler ile yazarları tamamen dışlaması bile bu rolü yok etmeye yetmedi. Suriye’nin gerçek yetenekleri, sığındıkları ülkelerde hürriyetin ilk damlasını soluduklarında, o ilham dolu yeteneklerini yeniden sergileyip parladılar. Ve tüm dünya bunu takdir etti.
Suriye Arap Yazarlar Birliği Humus şubesi başkanlığını üstlendiğimde tebessüm ettim. Evime sadece birkaç dakika uzaklıkta olan ve şehrin yazarlarını bir araya getiren bu yer, daha önce hiç ziyaret etmeyi düşünmediğim bir yerdi. Geçmişte oraya katılmayı hiç düşünmemiştim. Zira o zamanlar kalemleriyle zâlim Esed rejimine sadakat yemini edenlerin toplandığı bir yerdi. O nedenle ne oraya çağıran ne de oraya mensup olup da bizi hoş karşılayan birileri oldu. Benim oraya başkan olarak seçilmemin ayrı bir mânâsı var. Esed rejimi tarafından dışlanan her bir hür yazar, böylece yıllar sonra da olsa itibarını geri kazanmış oldu. Pek çok değerli kalem gibi ben de o vakitler dışlanmış, gözardı edilmiştim.
Nitekim ikinci hikâye kitabımı yayınladığımda, istihbarat teşkilatının beni nasıl takip etmeye ve hakkımda nasıl yoğun soruşturmalar yapmaya başladığını gayet iyi hatırlıyorum. O gün güvenlik şubesine çağrılmamıştım. Ancak El Muhaberat’ın adamları beni bilen, tanıyan her kapıyı çalıp hakkımda sorular sormuştu. Gözdağı verme babında bütün bu ziyaretler hakkında bilgi edinmemi bilakis istemişlerdi. Kısa öykülerimin siyasetle hiçbir alâkası yokken böyle bir korkutma teşebbüsünün gayesi belliydi, onlar için kontrol altında tutulması gereken bir kalem vardı ortada.
Müdire Hanım’a mesela “filan konuda ne diyor”, “daha ziyade ne hakkında konuşuyor”, “siyasi görüşü nedir”, “hükümeti eleştirir mi”, “meslektaşları kimler”, “filan şahsı tanır mı”, “falanca ile bir irtibatı var mı” gibi suâller sormuşlardı, onun da bana bunları ilettiğini hatırlıyorum. O gün hakkımda bu sualleri sormanın ötesine geçilmedi, çünkü Suriye devrimi çoktan başlamıştı ve El Muhaberat’ın başı fena karışıktı, beni takip etmeye ve sorguya çekmeye pek fazla vakitleri yoktu.
Fakat şayet ülke dışındaki gazete ve internet sayfalarına yazılar gönderdiğimi bilselerdi tutuklanmam kaçınılmaz olurdu sanıyorum. Suçlama dünden hazırdı çünkü. Yabancı kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yapmak ve “millî güvenliğe” zarar vermek. O yüzden rejim ikamet ettiğim Humus şehrini tamamen ele geçirmeden ülkeyi terk etme kararı aldım ve böylece canımı kurtarmış oldum. Diğer devrimci yazarlar gibi ülkemi terk edip, tüm yazarlık platformlarını işi gücü zâlim Esed’i övmek, onun suçlarını dünya kamuoyu nezdinde haklı çıkarmak ve devrimcileri karalamak olan yazar müsveddelerine bıraktım. Geride elbette kalemlerini kirletmeyen, rejime satmayan, bunun karşılığında ise varlıkları görmezden gelinen yazarlar da kalmıştı.
Bugün her birimiz yazdıklarımız ve ilan ettiğimiz görüşlerimizle ülkemize geri döndük. Kimileri işledikleri suçun büyüklüğünü bildiği için ortadan kayboldu, kendini geriye çekti. Bunlardan bazıları rejimin düşeceğini anladıkları vakit zaten ülkeden kaçmıştı. Bazıları da devrimcileri güya kandırabileceklerini, Esed’i göklere çıkaran yazılarının unutulacağını sandılar.
Şecaat arzedip meydana çıktıklarında gördüler ki, devrimin çocukları onları teşhir edip cehennemin kapılarını onlara çoktan açmıştı bile. Bizim gibi hür yazarlar ise bağımsız ve hür Suriye’ye geri döndü, layık olduğu yeri de kazandı. Biz burada önceki rejimin şakşakçıları gibi hükümeti övmekle uğraşmadık. Gördüğümüz ne varsa not alıp, hükümetin dikkatine ilettik.
Edebiyat hareketi şimdiye kadar şahit olduğum en yüksek tempoyla geri döndü. Birkaç hafta önce küçük şehrimizdeki kültür platformlarının başkanlarıyla bir whatsapp grubu kurduk; böylece aramızda koordinasyon sağlayıp, şiir ve hikâye akşamlarımızın, seminerlerimizin ve derslerimizin çatışmasını önlemiş olduk.
Suriyeli yazar böylece kendi toplumundaki rolünü ve varlığını yeniden kazandı. Sosyal medyanın bile silemeyeceği bir rol bu. Ve biz bunu, şehitlerimizin kanına, hapiste işkence gören mahkûmların çığlıklarına ve devrimcilerin cesaretine borçluyuz.
Bugün hür yazarlar olarak hep birlikte ülkemizin milli kimliğini inşa etmeye, zalim Esed ailesinin 54 yıllık kanlı iktidarını belgelemeye ve ülkemizin gerçek tarihini yazmaya başlıyoruz. Bu, Suriye’nin tarihini tahrif eden tüm kitapların toplanıp depolara atılmasıyla, o kanlı dönemi destekleyenlerin suçlarıyla birlikte tarihin çöplüğüne savrulmasıyla gerçekleşiyor.
Suriye, bir kültür ve edebiyat merkeziydi, şimdi tekrar eski rolüne geri dönüyor. Eski rejimin potansiyelli insanları görmezden gelmesi, hür münevverler ile yazarları tamamen dışlaması bile bu rolü yok etmeye yetmedi. Suriye’nin gerçek yetenekleri, sığındıkları ülkelerde hürriyetin ilk damlasını soluduklarında, o ilham dolu yeteneklerini yeniden sergileyip parladılar. Ve tüm dünya bunu takdir etti.