Gıda ve neslin muhafazası

Gıdalarda helâl kavramının kapsamına dâir yeniden bir tanımlamaya ihtiyaç vardır.
Gıdalarda helâl kavramının kapsamına dâir yeniden bir tanımlamaya ihtiyaç vardır.

Gıdalarda helâl kavramının kapsamına dâir yeniden bir tanımlamaya ihtiyaç vardır. Tüm insanlığın kurtuluşu için herkesin bu alandaki ıslah çalışmalarına kendi bilgi, beceri ve etki gücü nispetinde destek vermesi, hem dünyevî huzur için gerekli ve hem de uhrevî bir mesuliyet alanı olarak karşımızda durmaktadır.

İnsan neslinin ve geniş anlamda tüm canlıların hayatı, sürekli ve sağlıklı bir kaynaktan beslenmesine bağlı. Süreklilik ve sağlıklı olma şartları oluşmadığı sürece hayat ve onun kalitesi tehdit altında. Dünyanın fizîkî, iktisâdî, demografik, sosyal ve siyâsî şartları bu süreklilik ve sağlıklı olma kriterlerini müspet veya menfi olarak etkilemekte ve tarihte meydana gelen bazı uzun süreli savaş veya kuraklık gibi aşırı gelişmeler, insan neslini genel veya bölge olarak tehdit etmekte. Kur’an-ı Kerim’de geçen ve Hz. Yusuf döneminde 7 yıl süren kuraklık dönemi hem konunun ehemmiyetini hem de tedbir alınmasını gerektiren bir teşhis ve tedavi önermesiyle tüm insanlığa ilâhî bir örnek durumunda.

Kısıtlı dünya hayatı her doğanı güç, zaaf ve sıkıntılarla karşılarken, huzurlu bir hayat için ortaya çıkan meseleleri şuurlu ve birlikte çözme zorunluluğu yanında sonsuz ahiret mutluluğunu kazanmak için ilâhî bir görev ve imtihan vesilesi kılar.

İnsan neslinin son asırda mâruz kaldığı dünya savaşları, çarpık ekonomik modellerin yol açtığı sanayileşme yapıları ve gelir dağılımı bozuklukları, ideolojik mücadelelerin getirdiği siyâsî gerginlikler ve bölgeye dair çatışmalar ile tüm bunların neticesi olarak ortaya çıkan iklim değişiklikleri, gıda güvenliği denilen hayatın sürekliliğini sağlayacak asgarî gıdaya erişimi tehdit etmekte. Dünyanın zengin ülkeleri bolluk içinde görünse de gelir dağılımı bozukluğunun getirdiği fakirlik ve açlık, az gelişmiş ülkeleri tam bir mücadele sathına getirmiştir. İklim şartlarının getirdiği menfilikler de eklenince, ‘gıda güvenliği’ konusu dünyanın en mühim meselelerinden biri hâline gelmiştir.

Bir taraftan gıda güvenliği tehdit altındayken diğer taraftan insanlığa sunulan gıdaların insan sağlığına ve nesline yönelik içerdiği tehditler de gündemimizin ana maddesi hâline geldi. İnsanlığın toplu olarak bozulmasına yol açabilecek ve günümüzde bu bozulmanın etkilerinin hızla görülmesi, akıl ve vicdan taşıyan kişilerde haklı bir endişe ve hassasiyet oluşturdu.

Helâl ve tayyib beslenmeyi sağlamakla sorumlu olan Müslüman topluluklar ve ilmî çalışmalarla nesillerdeki bozulmayı tespit eden bilim adamlarının araştırmaları bir araya getirilince karşımıza yeni bir ‘ıslah’ alanı çıkmış bulunmakta. Tüm bu gelişmeler ışığında ve konunun ehemmiyetine binâen Kasım 2022 ayında düzenlediğimiz Uluslararası İş Forumu’nun konusu “Gıda Güvenliği ve Neslin Korunması” olarak seçilmiş ve konuyla ilgili çok değerli bilim insanları ve araştırmacılar tebliğler sunmuştur. Bunların hepsini sizlere sunmak için yeterli yerim olmadığı için özet kabilinden sizlerle paylaşmayı faydalı buluyorum.

  • Gıda güvenliği
  • Prof. Mikdat Kadıoğlu
  • Gıda güvenliği konusunda şu tehditleri dikkate almak ve buna göre bir yol haritası çıkarmak gerekiyor. İklim değişikliğini dikkate alan arazi kullanımı planlaması gerekmektedir. Deniz, kara ve havadaki istilacı tür göçleri dikkate alınmalıdır. Doğru yerde doğru ürün ekilmesi gerekmektedir. Tropikal bitkilerin yaygınlaşması söz konusudur. Yağmur suyu hasadı (sarnıç sistemi) uygulamaların yaygın olmadığı görülmektedir. Türkiye’de tarımın iklim değişikliğine uyumu konusunda yeterli bilimsel ve uygulamalı çalışma mevcut değildir.
Gıdalar karakterimizdir.
Gıdalar karakterimizdir.
  • Gıdalar karakterimizdir
  • Dr. Halim Aydın
  • “Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı. Analarınız, kızlarınız… sizi emzirmiş olan (süt) anneleriniz, süt anneden kız kardeşleriniz, … (Nisa 23).
  • Bir bebek bir başka anneden süt emdiğinde, evlenme çağına gelince, sütannesinin çocuklarının nikâhı süt emen çocuğa düşmüyor. Süt emen kişi için iki aile tek aile gibi, sütle ilgili diğer aile fertleri, namahrem sayılmıyor. Bu bir nesep değişikliği değil midir?
  • Efendimiz (sav) neden genellikle sütannesi Halime annemiz ile birlikte anılır?
  • Anadolu’da meşhur bir söz vardır, ‘süt sümüğü bozar’ denilir. Süt anne, sümük ise baba soyunu temsil eder. İnsan karakterinde, sütün sümükten daha etkin olduğu vurgulanıyor aslında. Soyu temiz olan biri için ‘sütü sümüğü pak insan’ derler. (Viktoriia Borodavchenko Y. Lisans Tezi)
  • Bu durum, bebeğin beslendiği gıda ile nesep-karakter arasında bir irtibat kurmayı haklı kılıyor, hatta uyarıyor. Buradan yola çıkılarak, bebeğin anne karnında iken anneden beslendiği de göz önünde bulundurulursa, o zaman annenin hamilelik öncesi ve süt kesimine kadar olan dönemde beslendiği gıdaların ‘helâlen tayyiben’ olup olmaması fazlaca önem arz etmektedir. Bu bütün insanlığı ilgilendiren çok önemli bir nokta değil mi? Hatta annelerin hamilelik ve süt emzirme döneminde beslendiği gıdalar kadar tedavi için kullanılan ürünler-ilaçlar da aynı önemi arz etmez mi? Peki, bu durumun farkında olan, biz işadamlarına-üreticilere, bu tür gıda ve koruyucu-tedavi eden ürünleri, dermanları üreterek insanlığın hizmetine sunmak sorumluluğunu yüklemez mi?”
  • Eğitim önemlidir
  • Dr. Deniz Aracı
  • Doğru, denetimli, kontrollü ve kuralına göre üretilmiş, tayyib gıda doğru zamanda ve doğru miktarda tüketilirse neslimizin DNA’sı korunur dolayısıyla neslimiz muhafaza edilir. Doğru beslenme küçük yaşlarda öğrenilmelidir. Bu konuda evde anne ve babaya, okullarda ise öğretmenlere görev düşmektedir. Ancak aile bireylerinden çocuğa ve ileri nesillere doğru beslenme döngüsünün de devam ettirilmesi gerekir. Bu nedenle ailelere ve öğretmenlere neslin muhafazası için doğru beslenme konusunda eğitimler mutlaka verilmelidir.
  • Neden hasta oluyoruz, nasıl sağlıklı kalırız?
  • Dr. Hasan Hüsnü Eren
  • Günümüzde hastalıklar geçmişe göre farklılaşmıştır. Geçmiş yıllarda ölüme neden olan hastalıkların başında enfeksiyon gelirken günümüzde kronik hastalıklar ve kanser ilk sıralarda yer almaktadır. Sanayi ve Bilim çağı, insanların maruz kaldıkları zararlı maddelerin artmasına neden olmuştur. Bu toksinlere maruz kalmak yavaş yavaş insanları öldüren hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Günümüz tıp yaklaşımı, bu toksinlerin vücudumuzda oluşturduğu etkilere odaklanmadan, belirtileri tedavi etmeye yönelik bir yaklaşımı benimsediği için hastalıklar tedavi edilemediği gibi her geçen gün vücudumuzda farklı yeni problemlere neden olarak ölüme neden olmaktadır.
  • Helâl ve tayyip gıda
  • Dr. Muhlis Akar
  • İnsanın ruh ve beden güzelliğini koruyabilmesi ve sağlıklı kalabilmesinin yolarından biri de haram gıdalardan, alkollü içeceklerden ve uyuşturucu maddelerden sakınmak; helâl ve tayyib gıdalar ile hayatiyetini sürdürmektir. Yüce Kur’an’ın ifadesiyle “helal ve tayyib gıda” ise dinen helâl ve meşru, insanın fıtratına uygun ve zararlı olmayan gıdadır. Bu nedenle “helâl ve tayyib" gıda sadece Müslümanların değil, tüm insanların fıtraten ihtiyacı olan gıdadır. Nitekim helâl gıda tüketimi ile ilgili olarak bir Âyet-i Kerimenin, “Ey insanlar!” şeklinde bütün insanlara yönelik genel bir hitap cümlesi ile başlaması dikkat çekicidir: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve tayyib olanlarından yiyin!” (Bakara 168.). Zira Allah-ü Teâlâ insanı onurlu ve şerefli yaratmış, yarattığı kuluna verdiği değerin bir gereği olarak onu helâl ve tayyib gıdalarla rızıklandırdığını haber vermiştir.
  • Endokrin bozucular
  • Prof. Dr. Ahmet Müslümanoğlu
  • Anne karnında ve doğum sonrası erken dönemlerde sağlıksız ve yetersiz beslenmemin yanında aşırı beslenmenin de özellikle bebeğin anne karnındaki yeniden programlama zamanındaki maruz kaldığı hormonal ve kimyasal bileşenlerin epigenetik değişikliklere sebep açarak nesilden nesile aktarıldığı bilinmektedir. Günümüzde gelişmekte olan kimyasal ve gıda endüstrisinin artması sonucu endüstriyel kirlenme ile çevrede bulunan, besin zinciri yoluyla besinlere bulaşan doğal ve sentetik birçok kimyasal maddenin hormonal aktiviteye sahip olduğu bilinmektedir. Endokrin bozucular olarak da bilinen sentetikler, endokrin sisteminin fonksiyonlarını değiştirme kapasitesine sahip eksojen maddelerdir. Bu grupta sentetik hormonlar, bazı hayvânî gıda maddeleri ve çevremizdeki kimyevî toksinler insan sağlığına karşı ciddi tehdit oluşturmaktadır.
  • GDO tehlikesi ve Biyogüvenlik
  • Prof. İrem Çankaya
  • Her geçen gün GDO ürünlerinin günlük hayatta artışı, bunların üretimi ve tüketici kullanımına sunulması ile bu ürünlerden kaynaklanabilecek özellikle insan ve hayvan sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerine yaratabileceği istenmeyen olası etkiler, yeni yasal düzenlemelerin gerekli olduğunu ortaya koyarak “Biyogüvenlik” konusu ortaya çıkarmıştır. Bu alanda, çevremize ve gelecek nesillere etkileri olabilecek risklerin en aza indirilmesi ve bunun için gerekli önlemlerin alınması, biyoçeşitliliğimizin korunması ve derlenmiş geleneksel halk ilacı bilgilerimizin hazine değerinde olduğu göz ardı edilmemelidir.

  • Tabiat aslına dönmeli
  • Prof. Ahmet Maranki
  • Tabiat aslına dönmeli.
  • H. Kissinger şöyle der: Gıdayı kontrol eden, insanı kontrol eder!
  • Biyoçeşitlilik bir ekosistem, biyom yani tüm dünyadaki yaşam formlarının çeşitliliğidir. Bio çeşitliliği, farklı bir yönüyle düşünmek gereklidir! Biyolojik çeşitlilik; bitkiler, hayvanlar, mantarlar, mikroorganizmalar gibi tüm canlıları ve bunların oluşturdukları ekosistemleri-içinde yaşadıkları alanları ifade eder.
  • Biyolojik çeşitlilik; tür çeşitliliği, genetik çeşitlilik ve ekolojik çeşitlik olarak üç başlıkta değerlendirilir. Biyoçeşitliliğin özellikle teknolojik sahada ve tarımda ulaşılan seviyeyle etki sahası son derece yüksektir. Biyoçeşitlilik, yaşamsal devamlılık için zaruridir. Binlerce bitki ve hayvan türü; tarım, hayvancılık, balıkçılık ve eczacılık gibi alanlarda temiz hava ve su kaynağı olarak biyolojik döngüyü sağlamaktadır.
  • Eko çeşitliliği etkileyen sebeplerin başında iklim yapısı ve coğrafî yapı, kara ve denizlerin dağılışı, yer şekilleri, toprak, hava ve suyun etkileri gelmektedir! Biyolojik faktörler, insanlar ve diğer canlıların müdahalesiyle şekillenmektedir. Paleocoğrafya denen kıtaların kayması ve iklimdeki değişiklikler yanında elektromanyetik dalgalar, kimyasal katı atıklar, ağır metaller ve genetiği değiştirilerek beyin kodlarına uymayan gıda ve kimyasalların habitatı tahrip etmesi en büyük tehdittir! Eko çeşitliliğin devamı için mutlaka tabiatın aslî dengesine dönüşümü sağlanmalıdır!

Son söz

Gıdalarda helâl mefhumunun kapsamına dâir yeniden bir tanımlamaya ihtiyaç var. Tüm insanlığın kurtuluşu için herkesin bu alandaki ıslah çalışmalarına kendi bilgi, beceri ve etki gücü nispetinde destek vermesi, hem dünyevî huzur için gerekli ve hem de uhrevî bir mesuliyet alanı olarak karşımızda durmakta.

Vesselam!