Güzel bir aile olduk yıllarca

Adını buraya sığdıramadığım insanlarla güzel bir aile oluyoruz yıllarca. Aynı zamanda o dönemde kıvırcık ve uzun saçlarımlada dikkat çekiyorum...
Adını buraya sığdıramadığım insanlarla güzel bir aile oluyoruz yıllarca. Aynı zamanda o dönemde kıvırcık ve uzun saçlarımlada dikkat çekiyorum...

‘Nerede o eski günler’ denilesi bir yuva... Yıl 2007. Ailem memlekete gitmiş, İstanbul’da yalnız kalmışım. Ciddi bir boşluktayım. Bir gün Ömer Faruk (Yücel) arıyor, dergide dağıtım ve matbaa işlerinden anlayan bir kişiye ihtiyaç olduğunu söylüyor. Derginin Okmeydanı’ndaki ofisine görüşmeye gelmemle gelişiyor her şey.

Aslında işe başlamadığımı daha ilk günlerde anlıyorum. İnsanlar iş arkadaşım değil, benim abim, ablam, kardeşim oluyor. Bir anda Gerçek Hayat ailesinin ferdi olduğumu fark ediyorum.

Ablam oluyor mesela Ümmühan Atak, Medine abla, Filiz Akın. Kardeşlerim oluyor Merve Akbaş, Rümeysa Aydın. Mesela kral abilikler yapıyor Ömer Engin. Adını buraya sığdıramadığım insanlarla güzel bir aile oluyoruz yıllarca. Sanki benim içimdeki boşlukları doldurmak için can atıyorlar.

'NEREDE O ESKİ GÜNLER'

Derginin matbaaya gideceği gün gece geç saatlere kadar çalışıyor arkadaşlar. Onların işi bittiğinde benim işim başlayacak. İlk önce herkesi eve bırakacağım. Sonra sayfaların filmlerini Seyrantepe’den, montajcıyı Merter’den alıp matbaaya gidip, sabah basılacak derginin ön hazırlığını yapacağım. İşte burası, baskı saatine kadar birkaç saat dinlenmek için döndüğüm, Türker Abi’nin odasında Sema yengenin gönderdiği battaniyeyle yatıp, Medine Abla’nın sabah gelip hazırladığı çayla güne başladığım bir yuva... Bu gün 1000. sayısı çıkan derginin ‘nerede o eski günler’ denilesi bir hikayesi var benim gönlümde.