Hacca niyet, Nev York’a yahut Londra’ya azimet!

Hacca niyet, Nev York’a yahut Londra’ya azimet!
Hacca niyet, Nev York’a yahut Londra’ya azimet!

Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke’nin fethiyle Kâbe’nin içindeki putları temizletmişti. Şimdi bu putların hayli semirmiş ve modernleşmiş olarak Kâbe’nin etrafını kuşattığını söylesek, yanlış bir şey yapmış olmayız! Mekke-i Mükerreme, keremli Mekke, Suud’un elinde kibirli Mekke haline getirilmiş!

Allah nasip etti, bu sene hac farizasını yerine getirdik.

Hac sırasında fırsat buldukça bazı paylaşımlar yaptım; hiçbirinde bugünün Mekke’si, Mescid-i Haramı ve Kâbe’si ile ilgili resimlere yer vermedim. Bugünün Mescid-i Haram ve Kâbe resimlerini paylaşmamamın sebebini soranlar oldu; “Allah nasip ederse dönüşte yazacağım” diye cevapladım.

Aslında konuyla ilgili daha önce de yazmıştık, tekrarına ihtiyaç var. Umreye veya hacca giderken gerçekten Kâbe’ye mi gidiyoruz?

Mekke bir Amerikan şehrine benzetilmiş

Niyet o, fakat Mekke-i Mükerrem’e Mekke olmaktan çıkmış, bir Amerikan şehrine benzetilmiş. Kâbe dışında değişmeyen hiçbir şey kalmamış. Kapitalizmin otel zincirlerinin reklamları gözleri kamaştırıyor. Beytullah’ı Harem’in içine girmeden göremiyoruz, ama kralın Zemzem Tower’i bilmem kaç kilometre öteden kendini gösteriyor. Tabiat yok edilmiş, dağ, vadi, ova kalmamış…

Suudi rejiminin ideolojisi Vehhabilik; bidatleri ortadan kaldırmak, selefi sâlihine dönmek iddiasıyla ortaya çıkmıştı. Asırlardır zor şartlarda kıt kanâat bir hayat yaşayan Arabistan yarımadasında, 19. yüzyılın başında Suud emirlerinin elinde Osmanlıya isyanın ideolojisi oldu.

Vehhabilik’te temel kavram “şirk”tir! Bidat kavramıyla ilgili yorumları ve tasavvuf düşmanlığı, Vehhabiliğin esasını teşkil eder. İşi oralara kadar götürmüşlerdir ki, cami kubbeleri-süslemeleri, minareler, vakıf kurumu, kabir ziyareti… onlar için tekfir konusu olmuştur.

Osmanlı ‘müşrik’ İngiliz ‘dost’muş

Osmanlı idaresinde şirk izi bulan, olur olmaz şeyleri bid’at sayan Vehhabiler, devrin büyük emperyalisti İngilizlerle her türlü işbirliğini mubah olarak görmüşlerdir. Bu yüzden Vehhabilik dinî bir hareket olmaktan çok, dini kullanan siyasî bir hareket sayılmalıdır.

Vehhabiliğin konumuzla ilgili tarafı, bölgede İslâm tarihini okumamızı sağlayacak eserlerin ortadan kaldırılmasıdır. Şu anda mevcut yapılaşmaya göre Hicaz’da Müslümanlık âdeta Suudlara başlamaktadır.

Ravza-yı Mutahhara ve Mescid-i Nebevi’de sınırlı bir tarihî kısım bırakılmış, Mescid-i Haram’da Kâbe’ye dokunulmamış, 5 asırlık Osmanlı revakları ise bir süre tamamen kaldırılmış, sonra da yeni inşa edilen bölümle uyum sağlayacak şekilde tekrar monte edilmiştir. Ancak aslıyla değil beton süsleme olarak…

Medine’de birkaç mescit, Osmanlıdan kalma Medine İstasyonu ve camisi dışında tarihî esere rastlamadık. Mekke’de tarihî eser bir yana, şehrin tabiî ve fizikî görünümü dahi yok edilmiş. Mekke bugün Kâbe etrafındaki lüks oteller ve mütehakkim Suud sarayı ile kendini göstermektedir.

Mekke’nin bütün sivil mimarisi ortadan kaldırılmış, dağları, tepeleri de yine Mescid-i Haram’ın etrafını kuşatacak yapılanmalar için yok edilmiştir ve edilmeye devam edilmektedir.

İlk haccımızın üzerinden 30 sene geçti, o zaman Medine daha fazla Medine idi, Mekke de daha fazla Mekke. Hükümet bir takım inşâî faaliyetler yürütüyordu, fakat nereye varacağı bilinmiyordu. 10 yıl önce umreye gitmek nasip oldu. Kâbe’nin etrafında Zemzem Tover başta olmak üzere otel inşaatları devam ediyordu. Bunun Beytullah’a ibadet için gelenleri nasıl tedirgin ettiği tahmin edilebilir.

Niyet o, fakat Mekke-i Mükerrem’e Mekke olmaktan çıkmış, bir Amerikan şehrine benzetilmiş.
Niyet o, fakat Mekke-i Mükerrem’e Mekke olmaktan çıkmış, bir Amerikan şehrine benzetilmiş.

Kâbe-i Müşerrefe Vehhabî modernliğinin ölümcül kuşatması altında

Umreye gelişimizdeki inşâî faaliyetin sonucu bu kule yalnızlıktan kurtulmuş, Kâbe’ye tepeden bakan bu yapılardan seyrü temaşa edecek müstekbirlerin sayısı artırılmış. Böylece birkaç bin kişinin keyfi için Kâbe’nin görünürlüğü ortadan kaldırılmış. Hâlâ hummalı bir faaliyet var. Yalçın kayalardan ibaret dağlar hallaç pamuğu gibi atılıyor ve diğer istikametlere de oteller inşa ediliyor.

Bu gidişimizde karşılaştığımız manzara bende müthiş bir sarsıntı (travma) meydana getirdi. Kolaylıkla atlatılabilecek bir sarsıntı değildi bu. Yıkıcı zihniyet önce Mekke’nin tarihî yapılarını yok etti, şimdi tabiatını ortadan kaldırmakla meşgul. Dağı, taşı yok et, otel inşa et!

Safa Royal Palas, Meridiyen Mekke, İnterkontinental Darültevhid Mekke, Hilton Mekke, Movenpik Mekke, Şeraton Mekke, Mekarem Ejyad Oteli…

Osmanlı’nın Kâbe’nin muhafazası için inşa ettiği Ecyad Kalesi meğer lüks otel yapmak için yıkılmış!

Vahşiliğe dur diyecek bir Müslüman kamuoyu yok

Şu anda Kâbe-i Şerif, Kâbe-i Müşerrefe Vehhabî modernliğinin ölümcül kuşatması altında…

Dünyada bu vahşiliğe “dur!” diyecek bir Müslüman kamuoyu yok maalesef. Gördükleri karşısında dehşete düşenler var, bunu söz arasında konuşanlar var. Fakat sesini yükselten, eleştirisini yazıya döken, neredeyse yok. Belki ülkelerin hac işleri ile ilgili kurumlarının (bizde Diyanet) bu konuyu Suud hükümetinin ilgililerine iletmeleri bir tesir uyandırabilir.

30 yıl önceki haccımızda, Mescid-i Haram’a gitmek, tavaf etmek, tavaf mahallinin bir köşesinde muhafaza edilen zemzem kaynağından su içmek, ibadet sayılan Kâbe’yi seyretmek tabii bir haldi. Fakat bu gidişimizde, manzara tamamen farklılaşmıştı. Mescid-i Haram ek inşatlarla genişletilmeye devam ediyor. Koca koca ibadet mekânları yapılıyor, insanlar buralara sevk ediliyor. Bu yapılarda namaz kılmak mümkün, fakat kendinizi Kabe’de hissetmek duygusundan mahrumsunuz.

Putların hayli semirmiş ve modernleşmiş

Tavaf için günün herhangi bir saatinde gittiğinizde, bütün kapılar duvar oluyor, yeni yapılarla genişletilmiş Harem’in etrafında tur atmadan içeriye giremiyorsunuz. Girdiğinizde ise sizin nereye gideceğiniz belirlenmiş, tayin edilmiş oluyor. Bir defasında en üst katta tavaf yapmak mecburiyetinde kaldık, bu geniş tavaf mahallinde Kâbe’yi görmek mümkün değildi. Yeşil ışıkları görünce Hacer’ül Esvedi görmüş gibi selâmla yetiniyorduk!

Asıl tavaf mahallinde “mataf”da olduğumuzda ise başımızı kaldırdığımızda Kâbe değil onun üzerine abanmış olan yüksek yapılar dikkatimizi çekiyordu. Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke’nin fethiyle Kâbe’nin içindeki putları temizletmişti. Şimdi bu putların hayli semirmiş ve modernleşmiş olarak Kâbe’nin etrafını kuşattığını söylesek, yanlış bir şey yapmış olmayız!

Mekke-i Mükerreme, keremli Mekke, Suud’un elinde kibirli Mekke haline getirilmiş!