Herkesin Gazze vizyonu kendine... Gazze Gazzelinindir!

Yeni yetmelerin onun icadı sandığı “Make America Great Again/Amerika’yı tekrar muhteşem yap” sloganını Ronald Reagan’ın seçim kampanyasından aşırıp bir de telif hakkını üzerine alan, Netanyahu’nun Gazze 2035 vizyonunu çaktırmadan kendine mâl eden Trump’ın o meşhur videosu da meğer (ç)alıntıymış. Trump’ın paylaştığı 26 Şubat’tan çok daha önce 7 Şubat’ta siyonist bir hesap olan Nazi Hunters (Nazi Avcıları) tarafından sosyal medyada yayınlanmış. Trump’ın Gazze vizyonu sanılan şeyin baştan ayağa siyonist işi bir tezgâh olduğu böylece netleşmiş oluyor. Öyle ya, Gazze’de işlenen katliamlardan sonra dünya kamuoyu nezdinde canavarlığı iyice tescillenen siyonistlerin kendi planlarını biraz cila vurup Trump üzerinden pazarlaması ince bir hesap işi. Trump da zaten dünden teşne bir karakter. Dolayısıyla bundan daha doğal ne olabilir ki?

Jerusalem Post yazarı Yuval Barnea, 3 Mayıs 2024’te “Krizden refaha: Netanyahu'nun Gazze 2035 vizyonu çevrimiçi olarak açıklandı” başlığıyla bir yazı kaleme almıştı. Meğer Netanyahu, Hamas “teröründen(!)” arındırılmış Gazze’de, siyonistlerce makbul Gazzelilerin yaşamalarına (tabii ki tamamen israil kontrolü altında) izin vermeyi düşünüyormuş. “Gazze 2035” adı verilen plana göre, o tarihe dek uslu durup işgale boyun eğen ve siyonistlerle işbirliği yapan yerel halk yapay zekâ ürünü müstakbel ultra modern(!) Gazze’de yaşamaya hak kazanabilirmiş.
Ortadoğu’nun Singapur’u olacakmış
Şimdi diyeceksiniz ki 2035 yılına daha 10 sene var, nasıl olacak bu iş? Netanyahudi, planı üç merhaleye ayırmış. Bu üç merhalede siyonistlerin dayattığı her şey istisnasız yerine getirilince Gazze çiçek gibi bir yer olacakmış, hem Bağdat’tan Mısır’a hem de Yemen’den Avrupa’ya ulaşan ticaret hatlarının üzerinde bulunması cihetiyle Doğu-Batı ticaretinde mühim bir yer oynayacakmış. Mısır’ın El Ariş limanı ile işgalcilerin Sderot bölgesi, Gazze ile serbest ticaret bölgeleri olarak bütünleşecek ve Gazze bir nevi Ortadoğu’nun Singapur’una dönüşecekmiş.

Yapay zekâ marifetiyle bir ilkokul çocuğunun ev ödevi izlenimi veren, güya Singapur’a benzetilmiş Gazze manzarasına baktığınızda gökdelenlerden oluşan silueti hemen fark ediyorsunuz zâten. Peki, siyonizm ile işbirliği yapma karşılığında barınma imkânı bahşedilecek buranın sakinleri bu gökdelenlerin içinde temizlikçi yahut çaycılıktan öteye kariyer fırsatı bulacaklar mı, işte onu kimse bilmiyor. Zira Netanyahu’nun böyle önemsiz detaylara harcayacak zamanı bulunmadığı düşünülüyor olmalı ki, kimse zahmet edip de böyle şeyleri sormuyor bile.
Üç adımlık ucûbe
Neyse, geçelim üç adımlık ucûbe planın detaylarına...
Birinci Adım:
İlk adım için 12 aylık bir süre öngörülüyormuş. Buna göre israil, kuzeyden sindire sindire güneye doğru yayılacak ve Hamas kontrolünden tamamen arındırılmış güvenli bölgeler oluşturacakmış. Askeri operasyonlar ve işgal devam ederken, bu güvenli bölgelerde BAE, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Ürdün ve Fas yani israil ile iyi ilişkilere sahip Arap devletleri tarafından oluşturulan bir koalisyon gücü, “insânî yardımları” Filistinlilere pay edip denetleyecekmiş. Arap koalisyon gücünün kontrolü altında olmak şartıyla Gazze ahalisi güvenli bölgeleri yönetebilirmiş. Yani “işbirlikçilere kapımız her zaman açık” mesajı net bir şekilde veriliyor.
İkinci Adım:
Siyonistlerin öne sürdükleri planlar ve yaptıkları tüm anlaşmalarda belirsiz boşluklar bırakıp süreci kendi menfaatlerine kanalize etme huyunu Gazze ateşkesinden iyi biliyoruz, öyle değil mi? Güya ateşkeste ikinci aşama diye bir şey vardı ama bunun siyonistlerin keyfine bırakılmış bir belirsizlik olduğu en başından belliydi. Dahası, birinci aşama devam ederken yaşanan onca ihlâle ve katliamlara ne demeli?
Nitekim Gazze 2035 planı da ikinci adım için 5 ila 10 yıl gibi oldukça saçma ve muğlak bir tarih veriyor. Saçmalık sadece verilen tarih aralığında değil, plan mucibince atılacak adımlara göz atıldığında aynı saçmalık okkalı bir şekilde zuhur ediyor. Neymiş, bu adımda güvenlik sorumluluğu israile devrediliyormuş. Arap koalisyonu denilen şeyin göstermelik bir hâdise olduğunu, siyonist ordunun hâlen Gazze’yi işgale devam ettiğini sanki kimse bilmiyormuş gibi bütün dünyayı kandırabileceğini sanan tipik yahudi ahmaklığı işte!
Bu arada Arap Koalisyonu denilen şey Gazze Rehabilitasyon İdaresi’ne dönüşecekmiş ve bu da Gazze’nin mâlî işlerini yönetip güya yeniden yapılanmayı kontrol edecekmiş. Başına da Gazzeli bir hain bulup getireceklermiş. Ayrıca Marshall benzeri bir yardım planı uygulanacak ve bu yardım elbette “Hamas tesirinden arındırma” programıyla eş zamanlı olarak koordine edilecekmiş.

Üçüncü Adım:
Geldik son adıma. Buna “özyönetim” adını vermişler. Bu adımda güya otorite yavaş yavaş yerel bir Gazze idaresine yahut Batı Şeria ile birlikte hareket edecek Birleşik Filistin hükümetine devredilecekmiş. Ama bunun da şartları var.
- Öncelikle “Hamas tesirinden arındırma” programı Gazze’de mutlak bir başarı sağlamadan bu son adıma geçiş mümkün olmayacakmış.
- Gazze silahlardan arınmış bir bölge olacakmış.
- Her ne kadar otorite işbirlikçi hainlere devredilse de her hangi bir güvenlik tehdidi hissettiği an israile otomatikman operasyon hakkı doğacakmış. Yani böyle bir hakkı olduğunu iddia edip istediği yeri, istediği vakit rahatlıkla vurabilecekmiş.
- Ve en nihayetinde bu siyonist plan tıkır tıkır işlerse Gazze “İbrahim Anlaşmaları” kapsamına alınmak suretiyle ödüllendirilip bağımsız(!) olabilecekmiş.
İbrahim Anlaşmaları ve yeni bir Ortadoğu

İkide bir “İbrahim Anlaşmaları” diye sayıklayan siyonistlerin ağzındaki bakla neymiş, şimdi anlıyoruz. Gazze ve Suudi Arabistan’ın bu anlaşmalar kapsamında İsrail ile uyumlu ve entegre hale getirilmesiyle merkezinde İsrail’in bulunduğu yeni bir Ortadoğu inşa edilmiş oluyor. Körfez’den gelen petrol boru hatlarıyla ticari malları sevk edecek demiryolları İsrail’de düğümlenecek ve oradan Avrupa’ya bağlanacak. Böylece Türkiye ve diğer ülkeler denklemden çıkarılıp yeni Ortadoğu’nun kaymağını israil ve israile entegre olmuş Arap siyonistleri yiyecek.
Ve Gazze, işte bu yeni Ortadoğu’nun siyonistlere balya balya para taşıyan ticaret ambarlarından birine dönüşecek. Efendilerine boyun eğen uyumlu Gazzeliler de çaycı yahut temizlikçi olarak balya balya paranın ancak kırıntılarına talim edecek. Hatta Batı Şeria dâhil bütün Filistinliler bu plana razı olursa siyonizmin uydusu Birleşik Filistin devletine bile razı gelinebilir. Ne de olsa siyonist efendilere ayak işlerini görecek hizmetçiler lazım olacak!
Neom Projesi niçin İsrail’in yanı başında?

Suudi Arabistan ile Gazze siyonizmin gelecek planlarında mühim bir yer tutuyor. Suudi Arabistan’ın NEOM projesi için Dubai-Doha hattındaki ülkenin doğusunu değil de etrafında hiçbir gelişme emaresinin bulunmadığı alâkasız bir çöl bölgesini tercih etmesini neyle açıklayacağız? Körfez deyince herkesin aklına ilkin Dubai merkezli coğrafya gelmiyor mu?
Üstelik Suudilerin o bölgedeki toprakları hem BAE hem de Katar ve Bahreyn gibi minik devletlerle kıyaslanmayacak kadar geniş. Yani normal şartlarda NEOM oralarda bir yerlerde olmalıydı ama öyle olmadı. İşte bu noktada “İbrahim Anlaşmaları” paradigmasını ve Gazze 2035 denilen şeyin Suudilerin Vizyon 2030’u ile organik bağını görmemek için basbayağı kör olmak gerekiyor.
Gazze’de yaşanan katliamı en doğru okuma şekli “Gazze 2035 projesi.” israil, Gazze’yi kendi asil halkından ayırıp Dahlan gibi işbirlikçi hainlere teslim etmek suretiyle Körfez’den akacak zenginliğin Avrupa’ya taşınmadan evvel istifleneceği bir ambar olarak hayal ediyor. NEOM gibi mega projenin çekim alanındaki bir darphane belki de...
El Ariş-Gazze-Sderot serbest bölgeler üçgenini unutmayalım. Ayrıca Gazze’nin hemen kuzeyinde yer alan verimli doğalgaz sahalarıyla Batı Şeria petrolünü de ilave edersek gerçekten de ortaya muazzam bir darphane çıkıyor. Bir de Mısır’ın ucuz işgücüyle Gazze-Sina-Negev ekseninde serbest bölge iltimaslı sanayileşme havzaları oluşursa, bunun çarpan etkisini de koyun üstüne.
Planın bir ayağında işte bu sanayileşme konusu var. Gazze çevresinde elektrikli araç üretim merkezi düşünülüyor. Ucuz Arap emeğini, ucuz Çin emeğiyle yarıştırıp bir de buradan voleyi vurma meselesi yani.

Trump’ın Gazze vizyonu mu?
4 Şubat 2025'te nevzuhur ABD başkanı Donald Trump’ın, yanıbaşında Netanyahu varken Gazze’yi ABD toprağı yapacağını açıklaması dünyayı tabir yerindeyse şoka soktu. Neymiş? ABD'nin sâbık emlak kralı Trump, Gazze’yi “Ortadoğu’nun Rivierası” yapacakmış.
Trump bu açıklamayla kalmadı, 26 Şubat 2025'te buna ilişkin Gazze temalı bir video da paylaştı. İşe bakın ki Trump’ın paylaştığı video tıpkı Netanyahu’nun Gazze 2035 görselleri gibi yapay zekâ ürünüydü ve sanki buradaki video açığını kapatmak için servis edilmişti. Netanyahu’nun Beyaz Ev’de Trump’ın Gazze’yi ilhak planını niçin desteklediği de böylece anlaşıldı. Trump’ın Gazze vizyonu sanılan şey, Netanyahu’nun Gazze vizyonunun cila vurulmuş halinden ibaretti.
Trump’tan beklenir miydi, evet. Fakat yine de bu videoda bir devlet başkanına yakışmayacak sekanslar mevcuttu. Kadın kılığındaki sakallı dansözler, Trump’ın bir kadın dansöz ile saçma sapan görüntüsü, “Trump Gaza” ifadesinin tekrar tekrar verilişi, Elon Musk’ın ikide bir görgüsüzce para saçması, Trump’ın orta yerdeki altın heykeli ve saire.
Siyonist plan Trump üzerinden pazarlandı

Yeni yetmelerin onun icadı sandığı “Make America Great Again/Amerika’yı tekrar muhteşem yap” sloganını Ronald Reagan’ın seçim kampanyasından aşırıp bir de telif hakkını üzerine alan, Netanyahu’nun Gazze 2035 vizyonunu çaktırmadan kendine mâl eden Trump’ın o meşhur videosu da meğer (ç)alıntıymış. Trump’ın paylaştığı 26 Şubat’tan çok daha önce 7 Şubat’ta siyonist bir hesap olan Nazi Hunters (Nazi Avcıları) tarafından sosyal medyada yayınlanmış. Trump’ın Gazze vizyonu sanılan şeyin baştan ayağa siyonist işi bir tezgâh olduğu böylece netleşmiş oluyor.
Öyle ya, Gazze’de işlenen katliamlardan sonra dünya kamuoyu nezdinde canavarlığı iyice tescillenen siyonistlerin kendi planlarını biraz cila vurup Trump üzerinden pazarlaması ince bir hesap işi. Trump da zaten dünden teşne bir karakter. Dolayısıyla bundan daha doğal ne olabilir ki?
Ah şu Araplar!
Trump maskeli Netanyahu planı bölgedeki Arap devletlerini Gazze halkına mecbur edince, böyle bir demografik hareketin kendi iç bünyelerini fena halde sarsacağını bilen Arap devletleri bir varoluş sancısıyla irkilip planı reddettiler. Ürdün kralı Abdullah’ın Washington’da renkten renge girdiği o görüntüleri bir daha hatırlayalım.
Kendi halkıyla halleşme noktasında hiçbir vakit sahici olamamış Arap rejimlerinin, bir de Gazze’nin yiğit insanlarıyla deplasmanı da geçtik, kendi sahalarında yüzleşmeye cesaret edebilmesi zaten mümkün değil. Nitekim 21 Şubat’taki Suud zirvesinden sonra 4 Mart'ta Kahire'deki Olağanüstü Arap Zirvesi'nde toplanan Arap liderler, Gazze’den göç meselesini kat’iyyen içermeyen Mısır’ın planını derhal kabul ettiler.
53 milyar dolarlık bir bütçeyi öngören plan, kalıcı Filistin yönetimi oluşana dek Gazze'yi idare için "bağımsız Filistinli teknokratlardan" oluşan geçici bir komitenin teşkilini önceliyordu. Hamas, bu komiteye dâhil olmayacağını söylüyor ancak komitenin nasıl işleyeceğine dair kendisiyle istişare edilmesini istiyordu. Yıllardır seçim yapmaktan kaçan kurt Mahmud Abbas ise nasıl olsa bu zirveden bir şey çıkmayacağını bildiği için seçimleri yapmaya hazır olduğunu söyleyip herkese mavi boncuk dağıtıyordu.

Araplar da bir yapay zekâ sunumu yaptı ama bu kez yapay zekâ “bir iş nasıl savsaklanır” konusuna hizmet etti. Zira ilan edilen 53 milyar dolarlık bütçe vardı ama ortada para filan yoktu. İki aşamalı yeniden inşa programına göre ilk aşamada iki yıllığına 20 milyar dolar, ikinci aşamada ise iki buçuk yılda 30 milyar dolar harcanması gerekiyordu. Lakin Körfez’in zenginleri dâhil kimsenin pamuk eli ceplere gitmiyordu. Para uluslararası fonlardan bulunacaktı, yani çıkmaz ayın çarşambası ele geçecekti.
Arapların bir araya geldiklerinde kocaman bir hiçten ibaret olduğunu bilen New York Times gazetesi, Kahire’deki Arap zirvesinin neticesini baştan ilan etti. Gazeteye göre Körfez ülkeleri, Gazze için yatırım yapma noktasında çekincelere sahipti. Öte yandan ateşkes sonrası İsrail şiddetinin geri dönmesi an meselesiydi. Ve hiçbir uluslararası fon, tekrar yıkılacak bir yere tek kuruş finansman sağlamayacaktı.