İkinci israil mi, ikinci Filistin mi?

İsrail’in Kıbrıs’a yönelik kapsamlı stratejisi, adayı çok boyutlu bir jeopolitik dönüşüme uğratıyor. Ancak bu yüksek riskli strateji, öngörülemeyen ve ağır neticeler doğurabilecek dinamikler barındırıyor. Kıbrıs’ın askerîleştirilmesi, adayı ve tüm Doğu Akdeniz’i istikrarsızlaştırarak bir çatışma bölgesine dönüştürme potansiyeli taşıyor. GKRY, kısa vadeli kazançları uğruna, uzun vadede kendisini israilin bölgesel çatışmalarının hedefi hâline getirecektir. Demografik değişim ise göz göre göre kendilerini sömürgeleştirmeye götürecek. İkinci israil olacaklarını sanırken, İkinci Filistin olup çıkacaklar.
Gazze’de iki yıldır sürdürdüğü işgali nihai darbeyle tamamlama iddiasındaki israil, Suriye sahasında Türkiye’yle sert bir dolaylı savaş sürdürüyor. Bu husumetin temelde stratejik mi, taktik mi olduğu ihtilaflı görülse de Suriye PKK’sı olan YPG üzerindeki siyonist himaye gözönüne alınırsa İsrail’in Fırat’a erişebilmek için güçsüz bir Şam yönetimi arzuladığı kesin ve bu da tam olarak Türkiye’nin saha dışında bulundurulması manasına geliyor. İsrail’in bu hedefine ulaşmak için Kıbrıs sahasında ikinci bir cephe açma gayretini artırmış olması bu cihetle daha bir önem kazanıyor.

Doğu Akdeniz’in jeopolitik dokusu, derinlerdeki enerji kaynakları ve yüzeydeki güç mücadeleleriyle şekillenirken, Kıbrıs adası bu rekabetin hem nesnesi hem de kritik bir aktörü konumuna yükseliyor. israilin son dönemdeki stratejik hamleleri, adayı salt bir iş birliği ortağı olarak değil, millî güvenliğinin ayrılmaz bir uzantısı, bir ileri karakol ve potansiyel bir demografik yedekleme alanı olarak konumlandırıyor. Bu çok katmanlı dönüşüm, askerî, demografik ve enerji hatları üzerinden ilerleyen ve bölge dengeleri derinden etkileyen karmaşık bir süreci kapsıyor.
israilin Kıbrıs politikasının en somut tezahürü askerî alanda yaşanıyor. 2022'de Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile imzalanan ve değeri 420 milyon doları bulan anlaşma, ileri teknoloji ürünü Barak MX hava savunma sistemlerinin adaya konuşlandırılmasının yolunu açtı. Modüler yapısıyla kısa, orta ve uzun menzilli füzeleri entegre edebilen bu sistem, geniş bir tehdit yelpazesine karşı etkili bir savunma kalkanı oluşturma kabiliyetine sahip.
Nüfus yoluyla nüfuz
Bu askerî yığınak, çok yönlü stratejik hedeflere hizmet ediyor. Öncelikle, israil ve GKRY’nin ortaklaşa işlettiği doğalgaz sahalarının ve nakil hatlarının korunması amaçlanıyor. Daha derin bir stratejik amaç ise israile savunma derinliği kazandırmak. Özellikle İran’dan gelebilecek füze saldırılarına karşı ana karadan uzakta bir “ikinci savunma hattı” ve erken uyarı karakolu oluşturulmak isteniyor. Bu hamle, aynı zamanda israil, Yunanistan ve GKRY arasında giderek güçlenen üçlü ittifakın askerî ayağını teşkil ediyor ve bölgede artan Türkiye etkisine karşı bir dengeleme stratejisinin parçası olarak öne çıkıyor.
İş birliği, Andreas Papandreu Hava Üssü’nün düzenli olarak eğitim, tatbikat ve istihbarat dinleme faaliyetleri için kullanılmasıyla daha da genişliyor. Uluslararası medyada yer alan kanıtlar, adanın muhtemel bir bölge çatışma senaryosuna hazırlık amacıyla -ABD’nin de ekibe etkin katılımıyla- bir ikmal ve istihbarat üssüne dönüştüğünü gösteriyor.
Askerî hamlelerle eşzamanlı ve onları destekler nitelikte, adada çarpıcı bir demografik dönüşüm yaşanıyor. Özellikle 7 Ekim saldırıları ve İran’ın Nisan 2024’teki misillemesinin ardından Kıbrıs, israilliler için bir güvenli liman hâline geldi. Tahminlere göre 15-20 bin arasında israilli son dönemde adanın güney tarafına yerleşmiş durumda. Bu göç dalgasının arkasında coğrafi yakınlık, GKRY’nin sunduğu vatandaşlık teşvikleri ve bir AB pasaportunun sağladığı hareket serbestisi yatıyor.
İsrailliler, özellikle Larnaka ve Limasol gibi kıyı kentlerinde yoğunlaşarak kendi okullarını, işletmelerini ve topluluklarını oluşturuyor. Ancak bu demografik nüfuz, beraberinde ciddi endişeleri getiriyor. Askeri eğitim almış büyük bir nüfusun potansiyel bir yedek güç olabileceği, israil istihbaratı için bir faaliyet üssü oluşturabileceği ve emlak fiyatlarındaki ani artışla birleşen bu durumun yerel halkta sosyal gerilimlere yol açtığı gözlemleniyor. Güneydeki bazı Rum analistler, bu kitlesel yerleşimin uzun vadede adanın siyasî ve kültürel kimliğini değiştirebileceği ve bir "yerleşimci-kolonizasyon" dinamiği yaratabileceği uyarısında bulunuyor.
Poseidon planı
israilin Kıbrıs stratejisinin temel motivasyonunu enerji kaygıları oluşturuyor. Kendi doğalgazını Avrupa’ya taşıma arayışındaki israil, Türkiye üzerinden bir hattı stratejik sebeplerle tercih etmediğinden, GKRY ile iş birliğine yönelmiş durumda. EastMed Boru Hattı projesi Trump döneminde teknik ve mâli nedenlerle rafa kalkmış olsa da, enerji iş birliği potansiyelini koruyor. Bu enerji ittifakı, basit bir ekonomik ortaklığın ötesinde, Türkiye’yi bölgesel enerji denkleminden dışlama ve jeopolitik olarak izole etme amacı güdüyor. Barak MX sistemlerinin konuşlandırılması ise bu stratejinin askerî ayağını tamamlıyor.
israilin Kıbrıs’taki artan varlığı, Türkiye için kırmızıçizgileri ihlâl eden çok yönlü bir tehdit. Barak MX sistemlerinin menzili, doğrudan bir askerî endişe kaynağı. Aynı zamanda, GKRY’ye yapılan bu askerî yardımlar, adanın uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş askersizleştirilmiş statüsünü ihlâl ediyor ve Kıbrıs sorununun çözümü önünde yeni bir engel teşkil ediyor.
Türkiye, bu durumu Mavi Vatan doktrini çerçevesindeki hak iddialarını hedef alan bir kuşatma stratejisinin parçası olarak görüyor. Tepkisi sözlü protestolarla sınırlı kalmayıp ada çevresindeki askerî varlığını artırmak ve KKTC’yi güçlendirme seçeneklerini masada tutmak şeklinde tezahür ediyor.
israilin stratejik manevraları spekülasyonları da beraberinde getiriyor. israil ve Türk medyasında, İsrail'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile ilişkileri normalleştirme arayışı içinde olduğuna dair "Poseidon Planı" olarak anılan iddialar yer alıyor. Bu senaryo, israilin Türkiye'nin garantörlük statüsünü dengelemek için KKTC'yi tanıyabileceğini öne sürüyor. Ancak bu iddia büyük ölçüde spekülatif kalmaya devam ediyor. israil resmî makamları böyle bir adım atmamış olup, Türkiye'nin kesin ve sert tepkisi gözönünde bulundurulduğunda, bu hamle şimdilik daha çok diplomatik bir baskı aracı veya uzun vadeli bir jeopolitik ihtimal olarak değerlendiriliyor.

Kısa vadeli kazançları uğruna
Netice itibarıyla israilin Kıbrıs’a yönelik kapsamlı stratejisi, adayı çok boyutlu bir jeopolitik dönüşüme uğratıyor. Ancak bu yüksek riskli strateji, öngörülemeyen ve ağır sonuçlar doğurabilecek dinamikler barındırıyor. Kıbrıs’ın askerîleştirilmesi, adayı ve tüm Doğu Akdeniz’i istikrarsızlaştırarak bir çatışma bölgesine dönüştürme potansiyeli taşıyor. GKRY, kısa vadeli kazançları uğruna, uzun vadede kendisini israilin bölgesel çatışmalarının hedefi hâline getirecektir. Demografik değişim ise göz göre göre kendilerini sömürgeleştirmeye götürecek. İkinci İsrail olacaklarını sanırken, İkinci Filistin olup çıkacaklar.
Türkiye’nin oyunu bozması paradoksî şekilde güneyin Rumlarını da bu en büyük felaketten kurtaracaktır. İş o raddeye varır mı, israil boyunu aşan savaşlara yeltenir mi, yoksa tüm bunlar diplomasi masasında elini güçlendirmek için sert blöflerden mi ibarettir, göreceğiz!