İklim krizi, inek yellenmesi, aşılar ve nükleer santral: Bir başıbozuğun macerasından notlar

 Bir başıbozuğun macerasından notlar.
Bir başıbozuğun macerasından notlar.

Bir başıbozuk, her zaman bir başıbozuktur. Cebi delik meteliksiz biriyken de milyar dolarlara hükmeden biriyken de... Çünkü başıbozukluk her şeyden önce bir karakter meselesi, kanıbozukluktur bir mânâda. Arkadan iş çevirme, ayaküstü kırk yalan söyleme, hep kendini ön plana çıkarma, içindeki kötülüğü çok iyi maskeleyip kendini dünyalar iyisi biri olarak gösterme ve daha bin türlü dalavere. Bill Gates, bir başıbozuğa ait bütün bu negatif sıfatları mevhum bir Ortaçağ cadısının binbir kötülüğe açılan küflü sandığını andıran bünyesinde barındırıyor.

2019 Şubatı'nda Fareed Zakaria ile CNN'de konuşan Bill Gates, dünyanın en büyük problemlerinden biri inek yellenmeleri demişti.
2019 Şubatı'nda Fareed Zakaria ile CNN'de konuşan Bill Gates, dünyanın en büyük problemlerinden biri inek yellenmeleri demişti.

Türkçeden İngilizceye geçen enteresan sözler var. Mesela bosh bunlardan biri. Cambridge sözlük old-fashioned / modası geçmiş notunu düştükten sonra bir de cümle içinde örnek veriyor: Don't talk such bosh! / Böyle boş konuşma! Bizim boş kelimesi Anadolu topraklarını ziyaret eden İngilizlerin hoşuna gitmiş olmalı ki, bosh olarak aynı mânâda kullanmaya başlamışlar. Bir de bashibazouk var. Kırım savaşıyla İngilizceye girmiş. Bugünlerde pek kullanılmadığı için Cambridge sözlük almamış ama Collins'de halen mevcut. Tercümesini şöyle yapmışlar: (in the 19th century) one of a group of irregular Turkish soldiers notorious for their brutality / (19. yüzyılda) vahşetiyle meşhur, düzensiz Türk askeri grubundan biri. Eski İngilizce kitap ve dergilerde disiplinsiz, başına buyruk, kerameti kendinden menkul serserileri anlatmak için kullanılıyor.

Başıbozuk kelimesi size kimi çağrıştırıyor? Daldan dala zıplayan, kerameti kendinden menkul, mevzulara balıklama dalan, güneşe kireçtaşı tozu püskürtmekten tutun inek yellenmesine, Covid 19 ve çocuk aşılarına hatta nükleer enerji meselesine değin alâkasız pek çok alanda bir uzman gibi konuşup, aforizmalar savuran biri geliyor benim aklıma.

Bir hayırsever mi dediniz?

Bill Gates'i bilirsiniz, Paul Allen gibi ortaklarını neredeyse kimse tanımazken adı Microsoft şirketiyle özdeşleşmiş yegâne isim olan şu meşhur dolar milyarderi. Uzun süredir şirket işleriyle pek ilgilenmediği, kendini hayırseverliğe adadığı söyleniyor. 18 Ocak 2013 tarihli The Telegraph röportajında Neil Tweedie'ye ne demişti, hatırlayalım.

“Benim paraya ihtiyacım yok. Ben Tanrı'nın işini yapıyorum.”

O röportajda servetinin yüzde 95'ini hayır işlerine vakfettiğini söyleyen Gates, Tweedie'nin “Nereden çıktı bu hayırseverlik, yeni bir inanç mı sizi buna zorluyor” sorusuna işe şöyle cevap vermişti:

“Bunun belli bir din ile alâkası yok, insan haysiyeti ve eşitliğe dair bir mesele. Altın kural şu: Tüm hayatların eşit değere sahip olması ve insanlara bize davranılmasını istediğimiz gibi davranmak.”

Söz güzel de içinde kaç gram samimiyet var acaba?

Buyurun, Bill Gates'in ne kadar insancıl biri olduğunu ortağı Paul Allen'in hatıratından okuyalım.

“1982 yılı Aralık ayı sonlarında bir akşam Bill'in ofisine yöneldim. Bill ve Steve'in hararetli bir şekilde konuştuklarını duydum ve dışarıda durup onları dinledim. Konuşmanın ana fikrini anlamak kolaydı. Benim hastalığımdan dolayı artık pek üretken olmadığımdan yakınıyorlardı. Microsoft şirketindeki sermayemi kendileri ve hissedarlar adına nasıl iç edeceklerini tartışıyorlardı. Bu konuyu bir süredir düşündükleri açıktı. Daha fazla dayanamadım, üzerlerine yürüyüp bağırdım:

"Bu inanılmaz bir şey! Tam da senin gerçek karakterini gösteriyor."

Her ikisiyle de konuşuyordum ama doğrudan Bill'e bakıyordum. Suçüstü yakalandılar, apışıp kaldılar. Onlar bana cevap veremeden geri dönüp oradan ayrıldım. Eve giderken aralarında konuştuklarını zihnimde tekrar canlandırdım ve bana giderek daha iğrenç gelmeye başladı. Şirketin kurulmasında benim payım vardı. Hastalık nedeniyle sınırlı olsa da hâlâ yönetimin aktif bir üyesiydim. Ve şimdi ortağım, iş arkadaşım beni soymayı planlıyordu.”

“1982 yılı Aralık ayı sonlarında bir akşam Bill’in ofisine yöneldim. Bill ve Steve’in hararetli bir şekilde konuştuklarını duydum ve dışarıda durup onları dinledim. Konuşmanın ana fikrini anlamak kolaydı. Benim hastalığımdan dolayı artık pek üretken olmadığımdan yakınıyorlardı. Microsoft şirketindeki sermayemi kendileri ve hissedarlar adına nasıl iç edeceklerini tartışıyorlardı. Bu konuyu bir süredir düşündükleri açıktı. Daha fazla dayanamadım, üzerlerine yürüyüp bağırdım: “Bu inanılmaz bir şey! Tam da senin gerçek karakterini gösteriyor.”
“1982 yılı Aralık ayı sonlarında bir akşam Bill’in ofisine yöneldim. Bill ve Steve’in hararetli bir şekilde konuştuklarını duydum ve dışarıda durup onları dinledim. Konuşmanın ana fikrini anlamak kolaydı. Benim hastalığımdan dolayı artık pek üretken olmadığımdan yakınıyorlardı. Microsoft şirketindeki sermayemi kendileri ve hissedarlar adına nasıl iç edeceklerini tartışıyorlardı. Bu konuyu bir süredir düşündükleri açıktı. Daha fazla dayanamadım, üzerlerine yürüyüp bağırdım: “Bu inanılmaz bir şey! Tam da senin gerçek karakterini gösteriyor.”

Başıbozukluk bir karakter meselesi

Bir başıbozuk, her zaman bir başıbozuktur. Cebi delik meteliksiz biriyken de milyar dolarlara hükmeden biriyken de... Çünkü başıbozukluk her şeyden önce bir karakter meselesi, kanıbozukluktur bir mânâda. Arkadan iş çevirme, ayaküstü kırk yalan söyleme, hep kendini ön plana çıkarma, içindeki kötülüğü çok iyi maskeleyip kendini dünyalar iyisi biri olarak gösterme ve daha bin türlü dalavere. Bill Gates, bir başıbozuğa ait bütün bu negatif sıfatları mevhum bir Ortaçağ cadısının binbir kötülüğe açılan küflü sandığını andıran bünyesinde barındırıyor.

İklim krizi teranesini ortaya atıp dünyanın en prestijli TV programlarında saatlerce inek tersi ve yellenmesine hicivler düzen Bill Gates'in bir nükleer şirketi olduğunu ve BAE hükümeti ile nükleer anlaşma yaptığını biliyor muydunuz mesela?

Bill Gates The Telegraph röportajı
Bill Gates The Telegraph röportajı

Bu ne perhiz ne lahana turşusu diyeceksiniz ama böyle. Üstelik yatırım yapıp milyonlarca dolar akıttığı nükleer santral tercihine konunun uzmanı yüzlerce bilim adamı reddiye veriyorken hiçbir halt anlamadığı halde bilime ve bilim adamlarina inatla bildiği yolda şaşmadan ilerliyor. Tipik başıbozuk tavrı budur işte.

Bilim adamları İsyanda

ABD'deki kâr amacı gütmeyen Endişeli Bilim Adamları Birliği'nin Nükleer Enerji Güvenliği Direktörü Edwin Lyman'ın Bill Gates'in tercihine tepkisi şu mesela:

“Sıvı sodyum kullanımının birçok sorunu var. Havaya veya suya mâruz kaldığında alev alabilen çok uçucu bir malzeme. ABD'nin de içinde bulunduğu birçok ülke onlarca yıldır sodyum soğutmalı hızlı reaktör üzerine denemeler yaptı fakat sadece Rusya bu riski aldı. Dürüst olmak gerekirse buradaki motivasyonu anlamıyorum. Bazı insanlar Bill Gates'i bunun iyi bir teknoloji olduğuna ikna etti ve bir nevi günü kazandılar."

Nükleer uzman Arnie Gundersen ise yazdığı açık mektupta şöyle seslendi:

"Bay Gates! Atom enerjisi üretimi sizin değil benim uzmanlığım. Sodyumla soğutulan bir reaktörde hızlı onarımlar yapmak imkânsızdır çünkü sodyum reaktör çekirdeğinden akarken oldukça radyoaktif hâle gelir. Ayrıca kapatıldıktan sonra bile haftalarca radyoaktif kalır. Buna karşılık, geleneksel reaktörleri soğutmak için kullanılan suyun yüksek radyoaktifliği yalnızca 1 dakikadır.”

Penn State Üniversitesi'nden atmosfer bilimi profesörü Michael E. Mann da şu açıklamayı yaptı: "Gates, ekonomimizi karbondan arındırma noktasında kanıtlanmış, güvenli yenilenebilir enerji teknolojisinin rolünü sürekli küçümsedi, bunun yerine jeomühendislik ve nükleer gibi daha tehlikeli ve riskli teknolojilere başvurdu."

İklim krizi meselesini dilinden düşürmeyen, güya çevreci Bill Gates'e karşı en sert tepkilerden birinin Greenpeace nükleer uzmanı Jan Haverkamp'dan gelmesi de hayli enteresan.

“Bu tür santraller, nükleer bomba yapımına uygun yeniden işleme teknolojisini içinde barındırıyor. Sırf bu yüzden Gates'in bu konudaki fikirlerinin tamamen tehlikeli olduğunu düşünüyorum."

İklim felaketi kitabını niçin yazdı?

İroniye bakın ki, Gates'in “How to Avoid a Climate Disaster / İklim Felâketinden Nasıl Kaçınırsınız” diye bir de kitabı var. Bu kitaptan bazı pasajlar sunalım, sunalım da Bill Gates ikiyüzlülüğü daha iyi anlaşılsın.

“Dünya çapında sığır eti ve süt ürünleri için yetiştirilen yaklaşık bir milyar sığır var. Her yıl geğirdikleri ve yellendikleri metan miktarı, tüm küresel emisyonların yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturan 2 milyar ton karbondioksit ile aynı ısınma etkisine sahip. Bu geğirme ve yellenme, ineklere, koyun, keçi, geyik ve deve gibi diğer geviş getiren hayvanlara özgü bir sorun. Ancak sera gazı emisyonlarının her hayvanda ortak olan başka bir nedeni daha var, dışkı. Dışkı ayrıştığında çoğunlukla nitröz oksit, ayrıca bir miktar metan, kükürt ve amonyak gibi güçlü sera gazlarının bir karışımını açığa çıkarıyor. O kadar çok hayvan dışkısı var ki, enterik fermantasyonun ardından tarımdaki emisyonların en büyük ikinci nedeni bu aslında. Tüm bu dışkı, geğirme ve yellenme konusunda ne yapabiliriz? Bu zor bir şey.

Araştırmacılar enterik fermantasyonla başa çıkmak için her türlü fikri denediler. Sığır bağırsağında yaşayan metanojenik mikropları azaltmak için aşı kullanmayı, sığırları daha az emisyon üretecek şekilde yetiştirmeyi ve diyetlerine özel yemler veya ilaçlar eklemeyi denediler. Bu çabalar çoğunlukla başarısız oldu ancak umut verici bir istisna var. Metan emisyonlarını yüzde 30 oranında azaltan 3-nitrooksipropanol adı verilen bir bileşik bu. Fakat şu anda sığırlara günde en az bir kez vermeniz gerekiyor, dolayısıyla çoğu otlatma işlemi açısından bu henüz mümkün değil.”

Kafaya takılan sorular

Şaka değil, ciddi ciddi inek yellenmesine kafayı takmış bir yazılımcıdan bahsediyoruz. Burada sorulacak çok şey var elbette.

• Sen bu rakamlara nereden ulaştın Bill, elindeki veriler ne derece sağlıklı?

• Küresel emisyonun yüzde 4'ü için (gerçek rakam buysa tabii) bu kadar endişe ediyorsan, kalan yüzde 96 için kim endişelenecek? Yüzde 96'nın sebepleri neler? Rakamın büyüklüğüne istinaden diyorum, inek yellenmesini bırakıp buraya kafaya yorsan daha iyi olmaz mı? Yoksa orada seni ham yapacak öcüler mi var?

• İnek yellenmesi diye diye buradan başka bir yere mi varmak istiyorsun? Hedefin gündem saptırıp olmayacak bir şeyi oldurmaya çalışmak mı?

Nitekim ilerleyen sayfalarda başıbozuk Bill Gates'in meramı gayet net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Bakın ne yumurtluyor?

Mevzu yapay et mi?

“Sert bir vegan başka bir çözüm önerebilir: 'Emisyonları azaltmanın tüm bu yollarını denemek yerine, hayvan yetiştirmeyi bırakmalıyız' diyebilir. Bu argümanın çekiciliğini görebiliyorum ama gerçekçi olduğunu düşünmüyorum. Öncelikle et, insan kültüründe çok önemli bir rol oynuyor. Dünyanın pek çok yerinde etin az olduğu yerlerde bile et yemek, festivallerin ve kutlamaların önemli bir parçası. Fransa'da başlangıçta et veya balık, peynir ve tatlıyı içeren yemek kültürü, ülkenin Somut Olmayan Kültürel Mirası'nın bir parçası olarak UNESCO listesinde.

Fakat etin tadını çıkarırken et yemeyi azaltabiliriz. Seçeneklerden biri bitki bazlı et, yani etin tadını taklit eden işlenmiş bitkisel ürünler. Şu anda piyasada bitkisel bazlı et ürünleri sunan iki şirketin yatırımcısıyım: Beyond Meat ve Impossible Foods. Evet, bu yüzden taraflı biri olsam da yapay etin oldukça iyi olduğunu söylemeliyim. Doğru şekilde hazırlandığında kıymanın ikna edici bir alternatifi ve mevcut tüm alternatifler içinde çevre için daha iyisi. Çünkü daha az toprak ve suya ihtiyaç duyuyor, daha az emisyona neden oluyor.”

Sözün özü şu: Allah'ın size rızık olarak sunduğu normal eti bırakın, benim yatırım yaptığım yapay etleri tüketin diyor Bill Gates hazretleri!...

Yapay et Pandora'nın kutusu

Mevzu sadece Bill Gates'in yapay et şirketlerinin para kazanması da değil. Yapay et mevzusu bildiğiniz pandoranın kutusu. Bir açarsanız bin türlü kötülüğün kapısını açmış oluyorsunuz. Bu işin ucunda böcek yemekten insan eti yemeye kadar giden vahim teklifler söz konusu. İklim krizi meselesinin dünyanın normal döngüsünde gerçekleşen hadiseler dizisinden ibaret olduğu şurada dursun, velev ki gerçekten insan kaynaklı ciddi bir krizden bahsediyorsak, mesele insan eliyle gerçekleşen yüzde 96'lık hataları es geçip yüzde 4'lük inek yellenmesine niçin gelir ki? Yüzde 4 rakamı da doğruysa tabi...

Size ne idüğü belirsiz yapay eti yedirmek için bütün gerçekleri böyle eğip bükerler işte. Hoş, bugün bile ne yediğimizi tam olarak biliyor muyuz? Ülkemizin marketlerinde satılan et ürünlerinin yüzde kaçı domuz eti, elimizde güvenilir bir veri var mı? Sahi, ülkemizde kaç domuz çiftliği var, burada üretilen etlerin ne kadarı ihraç ediliyor, ne kadarı iç piyasaya veriliyor, hangi firmalar bunu satın alıp, hangi ürünlere dönüştürüyor? Allah rızası için bir yetkili çıkıp da açıklama yapsın! Burası Müslüman memleketi, bunu bilmek bizim hakkımız değil mi?