İlklerin yaşandığı Türk Devletleri Teşkilatı’nın Semerkant Zirvesi

Zirvede konuşan
liderlerin üye ülkeler
arasında ekonomik ilişkilerin
daha da geliştirilmesi,
ekonomik birliktelik
konusundaki vurguları
muhtemelen yakın zamanda
elle tutulur bir işbirliğine
dönüşecek.
Zirvede konuşan liderlerin üye ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi, ekonomik birliktelik konusundaki vurguları muhtemelen yakın zamanda elle tutulur bir işbirliğine dönüşecek.

“Türk dünyası sadece bağımsız Türk devletlerinden oluşmuyor, coğrafi sınırları çok daha geniş. Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkeler dışında yaşayan soydaşların hakları, güvenlikleri, millî kimliklerinin korunması ve asimilasyonlarının önlenmesi gibi konuların, Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde gündemde tutulmasının zamanı geldiğine inanıyorum. Türk dünyasında genç nesillerin yaşadıkları ülkelerde ana dillerinde eğitim alabilmeleri gerekiyor.” Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan, Rusya’nın gölgesinden kurtulmak için alternatif güç arayışı amacıyla hem var olan uluslararası örgütlere üye oldular hem de kendi aralarında yeni örgütler kurdular.

SSCB’nin dağılması bazıları için Türk dünyasının veya en azından Türkistan’ın yeniden birleşmesi gibi o dönemin mevcut siyasî ve sosyolojik gerçeklerinden kopuk beklentiler doğurmuştu. Mevcut durum Türk dünyasının bir araya gelmesi için hayli zor olsa da bu yolda adımlar atılmadı değil.

1992’de Ankara’da Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın katılımıyla "Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi" bu amaçla atılmış bir adım olarak ortaya çıktı. Devlet başkanlarının katıldığı zirvenin amacı, Türkçe konuşan ülkeler arasında bağları güçlendirmek ve yıllarca ayrı kalan Türk halklarını en azından bir isim altında, bir çatıda toplamaktı.

Nahçıvan anlaşmasıyla hızlanan süreç

Kurulduğu yıldan 3 Ekim 2009 Nahçıvan Anlaşması’na kadar devlet başkanları belirli aralıklarla Türk dünyasının farklı şehirlerinde bir araya gelerek Türk dünyasının sorunlarını dile getirip görüşmeler gerçekleştirdiler. Nahçıvan anlaşmasıyla birlikte zirvenin adı ‘Türk Keneşi’ olarak değiştirildi ve dâimi sekreteryası kuruldu.

İstanbul'da Eylül 2010'da yapılan Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirvesi'nin ardından ise Türk Keneşi "Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi" olarak resmen kurulmuş oldu. Özbekistan’ın kurucu üye olarak yer almadığı konseyin Ekim 2019’da Bakü’de gerçekleştirilen 7. Zirvesinde Özbekistan da tam üye sıfatıyla konseye katılmış oldu.

Aslında Özbekistan gibi Orta Asya’nın en büyük Türk nüfusuna sahip bir ülkenin Türk Konseyine katılmaması büyük bir eksiklik olarak görülüyordu. İslam Kerimov yönetimi, belirli sebepler yüzünden hem komşu ülkelerle hem de Türkiye ile ilişkilerini asgari seviyede tutuyordu. Sınır sorunları nedeniyle Kırgızistan ve Kazakistan’la sıkıntı yaşarken, Türkiye’yi de irticai faaliyetler konusunda suçlamaktaydı. Kerimov’un ölümü ve yerine “Yeni Özbekistan” inşâ etme vaadiyle Şevket Mirziyoyev’in gelmesiyle birlikte Özbekistan’ın Türk dünyasına olan tavrı tamamen değişti ve Türk Keneşi’nin en önemli güçlerinden biri oldu.

Türkmenistan’ın dâimi tarafsızlığı

Saparmurat Niyazov döneminde dış politikada benimsediği “daimî tarafsızlık” siyasetini Gurbanguli Berdimuhammedov döneminde de devam ettiren Türkmenistan, İstanbul’da düzenlenen konseyin 8. zirvesinde gözlemci üye olarak kabul edildi. İstanbul zirvesinde alınan en önemli kararlardan birisi de konseyin adının "Türk Devletleri Teşkilatı" (TDT) olarak değiştirilmesiydi.

Teşkilat yeni ismiyle ilk defa 11 Kasım’da Özbekistan'ın tarihi Semerkant kentinde dokuzuncu zirvesini gerçekleştirdi. Beklenenin aksine Türkmenistan teşkilata tam üye olmasa da önceki zirvelere göre daha üst düzey bir seviyede temsil edildi. Koltuğu oğluna bıraksa da ülkeyi idare etmeye devam eden Gurbanguli Berdimuhammedov, Semerkant’taki zirvede Türkmenistan’ı temsilen iştirak etti. Türkmenistan’ın neden hâlâ TDT’ye tam üye olmak istememesinin nedenini açıklamak oldukça zor. Çünkü bunun sebebini muhtemelen diğer ülkeler de anlamış değiller.

  • Ekonomi ağırlıklı bir zirve
  • “Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” sloganı altında düzenlenen Semerkant’taki zirve ekonomik odaklı zirve olarak tarihe geçti. Özellikle zirvenin Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından sonra Rusya’nın Orta Asya ve Kafkasya’da konumunun zayıflaması sonrası gerçekleşmesi, Türk dünyasının birliği konusunda liderlerin daha istekli çıkışı ile dikkat çekti.
  • Zirvede konuşan liderlerin üye ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi, ekonomik birliktelik konusundaki vurguları muhtemelen yakın zamanda elle tutulur bir işbirliğine dönüşecek. Semerkant Zirvesi’nde tarihi İpek Yolu’nun canlandırılması, ticaret ve ulaşım ağlarının güçlendirilmesi konusundaki çıkışlar ve temennilerle birlikte üye ülkelerin kendi aralarında Türk Yatırım Fonu’nun kurulması gibi çok önemli kararlar aldığını da belirtmek gerekir.
  • Ortak yatırım fonunun kurulması, küresel ekonomik krizin baş gösterdiği bir dönemde Türk devletleri arasında ekonomik güç birliğinin daha da pekişeceğini gösteriyor. Yatırım Fonu merkezinin Bişkek’te olması gerektiği konusunda ifadeler olsa da Kırgızistan Ekonomi Bakanı Daniyar Amangeldiyev, fonun genel merkezinin nerede olacağına dair henüz bir karar verilmediğini söyledi.
  • Üye ülkeler arasındaki ulaşım bağlantılarının güçlendirilmesi konusunda somut adımlar attıklarını ifade eden Kırgızistan Devlet Başkanı Sadır Caparov, Çin-Kırgızistan-Özbekistan demiryolu inşaat projesinin yapımına başladıklarını Semerkant zirvesinde duyurdu. Bu demiryolu projesinin hayata geçmesi durumunda Azerbaycan’ın da kilit bir ülke olduğu, Batı ile Doğu arasında hayati öneme sahip Trans-Hazar ulaşım güzergâhı daha öne çıkacak.
  • Semerkant zirvesinde Türk devletlerinin ekonomik işbirliği konusunda atılan en önemli adımlardan birisi de bir sene önce Kazakistan’ın Türkistan şehrinde kurulması kararlaştırılan "TURANSEZ" serbest ekonomik bölgesine katılım davetinin üye ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanması oldu.
  • Zirvede ayrıca teşkilata üye ülkeler arasında gümrük prosedürlerinin basitleştirilmesi ve Orta Koridorda taşımacılığın kolaylaştırılması için “Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması"na da son şekli verildi. Azerbaycan’ın iki senedir tüm engellemelere rağmen açmaya çalıştığı, Türkiye’yi Orta Asya’ya bağlayacak Zengezur koridorunun açılması ve Orta Koridora entegre edilmesi konusundaki çabalara da üye ülkeler desteklerini belirttiler.
Zirvede alınan diğer önemli bir karar ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, teşkilata gözlemci üye olarak kabul edilmesi oldu.
Zirvede alınan diğer önemli bir karar ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, teşkilata gözlemci üye olarak kabul edilmesi oldu.

Kuzey Kıbrıs gözlemci üye oldu

Zirvede alınan diğer önemli bir karar ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, teşkilata gözlemci üye olarak kabul edilmesi oldu. Türkiye tarafı, hem Cumhurbaşkanı nezdinde hem de Dışişleri Bakanı nezdinde Kuzey Kıbrıs’ın teşkilata üye olduğunu duyursa da teşkilatta bu konuda çatlak sesin çıktığını belirtmek lazım.

Özbekistan Dışişleri Bakanı Vladimir Norov, Semerkant zirvesinde Kuzey Kıbrıs konusunda ayrı bir karara imza atılmadığını belirterek, Özbekistan’ın Kuzey Kıbrıs'ı bağımsız bir devlet olarak tanımasının söz konusu olmadığını belirtti. Zirvenin sonuç bildirgesinde, Kuzey Kıbrıs’ın TDT’ye gözlemci üye olarak kabul edildiği açıkça belirtilmesine rağmen Özbek tarafının bu çıkışı şaşkınlıkla karşılandı.

Özbekistan’ın endişesi

Özbekistan’ın Kuzey Kıbrıs konusundaki bu tutumunu; temmuz ayında Özbekistan’a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti’nde baş gösteren protestolarda bağımsızlık sloganlarının atılmasına ve belirli grupların Özbekistan’ı sıkıştırmak için bu kartı kullanmalarına yormak lazım. Karabağ Savaşı öncesi Azerbaycan tarafının sözde “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nin diğer ülkeler tarafından tanınması endişesiyle Kıbrıs konusunda dikkatli davrandığını, Semerkant Zirvesi’nde ise daha rahat hareket ettiğini ayrıca belirtmek lazım.

Rusya ve Batı’ya rağmen Kuzey Kıbrıs’ın en azından TDT üyeleri tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınması, Türk Dünyası’nın gücünü ve birlikteliğini göstermesi açısından çok önemli bir adımdır. Ama her ülkenin kendine has dış politika dengeleri ve endişeleri, sürecin zamana yayılmasını da zaruri kılıyor. Tüm bunlara rağmen Kuzey Kıbrıs’ın güçlenen uluslararası bir örgüt olan TDT’ye gözlemci üye olarak kabul edilmesi, Türkiye açısından çok büyük bir başarı.

  • Aliyev’den İran rejimine gözdağı
  • Zirvede Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son dönemlerde İran’la yaşanan gerginlik ekseninde, İran’da yaşayan 40 milyon Türk’ün hak ve çıkarlarının korunması çağrısı yapması ve bunu Türklük ekseninde dile getirmesi de bir meydan okuma olarak algılanabilir:
  • “Türk dünyası sadece bağımsız Türk devletlerinden oluşmuyor, coğrafi sınırları çok daha geniş. Türk Devletleri Teşkilatına üye ülkeler dışında yaşayan soydaşların hakları, güvenlikleri, millî kimliklerinin korunması ve asimilasyonlarının önlenmesi gibi konuların Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde gündemde tutulmasının zamanı geldiğine inanıyorum. Türk dünyasında genç nesillerin yaşadıkları ülkelerde ana dillerinde eğitim alabilmeleri gerekiyor.”
  • Bazı uzmanlar, İlham Aliyev'in gündeme getirdiği sorunun sadece İran’a gözdağı değil, aynı zamanda milyonlarca Türk’ün yaşadığı Rusya’ya da bir mesaj olduğunu ifade ediyor. Sovyetler Birliği’nden kopan Türk Cumhuriyetlerinin Türk eksenli platformlarda bir araya gelmelerine, bağımsız bir birliğe üye olmalarına, Rusya resmi olarak karşı çıkmasa da Kremlin'e yakın medya kuruluşları bu girişimi eleştiren makaleler yayınlıyor. Zira zirve öncesinde Rus medyasında, Türk cumhuriyetlerinin ortak alfabe geliştirme konusundaki çabalarına ilişkin benzer makaleler yayınlandı.
  • Özbekistan liderlik peşinde mi?
  • Türk Devlet Teşkilatı’nın son Semerkant Zirvesi’nde Özbekistan’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. İslam Kerimov’un ölümünden sonra koltuğu devralan Şevket Mirziyoyev çok kısa zamanda ülkesini izolasyondan çıkarmakla kalmadı, Türk Birliği’ne verdiği önemli desteklerle de kendisini ön plana çıkarmayı başardı.
  • Bu, haliyle “Özbekistan Orta Asya’nın lideri olmak mı istiyor?” sorusunu akıllara getiriyor olsa da aslında Mirziyoyev yeni bir Özbekistan inşa ediyor. Kerimov sonrası dönemde hem komşularıyla sınır sorunlarını çözmeyi başaran hem de Batı ile Rusya arasında dengeli bir siyaset yürüten Özbekistan'ın amacı; uluslararası düzeyde saygın bir ortak olmak ve Orta Asya'nın ötesine geçebilmek. Türk Devlet Teşkilatı da bu konuda hem Özbekistan hem de diğer cumhuriyetler için diplomatik izolasyondan kurtulmaya yardımcı olacak bir platform işlevi görüyor.