İran rejimi gidici: Mevcut kavga sonrası için

 İran rejimiyle halkı karşı karşıya getiren yeni itiraz, tüm baskılara rağmen artık ikinci ayında.
İran rejimiyle halkı karşı karşıya getiren yeni itiraz, tüm baskılara rağmen artık ikinci ayında.

Mahsa Amini adlı genç kızın İran’da ahlâk polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra ölmesi, ülke genelinde yeni protesto dalgalarına yol açtı. İran rejimiyle halkı karşı karşıya getiren yeni itiraz, tüm baskılara rağmen artık ikinci ayında. Yoğun propaganda bombardımanının arasından sağlıklı veriye erişip düzgün bir analiz yapmak pek kolay olmasa da görünen köy kılavuz istemiyor. Mevcut manzaranın özeti: “Artık kesinlikle yeni bir devrim ile karşı karşıyayız.”

İran hakkında konuşmanın zorluklarından biri, doğru ve çarpıtılmamış bilgiye erişebilmenin hiç de kolay olmayışı. Tahran yönetimi, çok boyutlu bir sansür mekanizmasıyla ülke içinden dışına sağlıklı bilgi akışını engelliyor. İran’dan bahsederken “Gerçek İran” yerine “Resmî İran” temel alınırsa kendinizi rejimin propaganda tezgâhında bir malzeme olarak görebilirsiniz. Ancak İran’ın toplumsal ve siyâsî kültürüne vakıfsanız hangi bilgiyi nereden alıp ne kadar güvenebileceğinizi bilir, objektif bir analiz sunabilirsiniz.

Asırlardır komşu olup birçok benzerliklere rağmen hâlâ Türkiye’de İran ile alâkalı şaşkınlık sadece tembellikle izah edilecek gibi değil. Tahran yönetiminin Türkiye’deki İran algısını geçmişten beri başarılı bir şekilde yönettiği ortada. Ancak artık mızrak çuvala sığmıyor. İçinde bulunduğumuz kritik süreç hiçbir mazereti kabul etmiyor.

İranlılar başörtüsüne değil rejimin baskıcı tavrına tepkili

İran’da olan biteni anlamak için önce Türk basınının bilerek veya bilmeyerek katkıda bulunduğu bilgi kirliliğinden arınmalıyız. İran rejiminin her yaptığı ister istemez İslâm diniyle özdeşleştiriliyor. Ancak manzara, genel İslam çerçevesinden öte Şii mezhebinin kıstaslarıyla bile uyumlu değil. Fakat İran rejimi, muhaliflerini hep ‘din düşmanı’ olarak tanıttığı için başörtüye karşılarmış gibi göstermeye çalışıyor. Bu da Anadolu insanında İranlı protestoculara karşı bir sevimsizliğe yol açmaya yeterli.

Meselenin Türkiye’de yanlış anlaşılmasının bir başka sebebi ise

- Konunun ayrılıkçı bir hareket gibi sunulması.

- Mahsa Amini’nin Kürt kökenli olması,

- Batıdaki bazı mahfillerin meseleyi sahiplenmesi,

- Selahattin Demirtaş’ın saçlarını kazıtarak destek vermesi, Türkiye’deki milliyetçi ve muhafazakâr cenahı teyakkuza geçirmiş görünüyor.

Dış güçler ezberine devam

Bir diğer konuysa dış güçler meselesi… Protestolar sürürken yıllardan beri hapiste tuttuğu ABD asıllı Siamak ve Mohammed Bagher Namazi’yi serbest bırakıp, Washington’a jest yapan İran rejimi değil miydi? BM Sözcüsü, İbrahim Reisi’ye teşekkür etmedi mi? Protestocuların ise dış güçler lehine bir talebi henüz duyulmuş değil. Devrim Lideri Ali Hamaney’in muhalifleri “Yabancı devletlere bağlı, İslâm düşmanı bölücü” suçlamaları bilindik bir ezberin tekrarı. Bu iddialar, İran gerçeğini değiştirmeye yetmiyor, yetmeyecek.

Protestolar sürürken yıllardan beri hapiste tuttuğu ABD asıllı Siamak ve Mohammed Bagher Namazi’yi serbest bırakıp, Washington’a jest yapan İran rejimi değil miydi? BM Sözcüsü, İbrahim Reisi’ye teşekkür etmedi mi?
Protestolar sürürken yıllardan beri hapiste tuttuğu ABD asıllı Siamak ve Mohammed Bagher Namazi’yi serbest bırakıp, Washington’a jest yapan İran rejimi değil miydi? BM Sözcüsü, İbrahim Reisi’ye teşekkür etmedi mi?

Gençlik protestoların lokomotifi

Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlılığıyla anılan Fars Haber Ajansı, protestoların sürdüğü 6. haftada gözaltına alınanların yaş ortalamasıyla ilgili kayda değer veriler paylaştı. Buna göre ülke genelinde gözaltına alınanların yüzde 41.8’i 20 yaş altı ve yüzde 87.2’si ise 20-35 yaş grubundan oluşuyor. Diğer dikkat çeken konuysa gözaltına alınanların yüzde 2’sinin devlet memuru oluşu.

Dışarıdan bakıp İran’da süren olayları zorla bir kalıba sığdırmaya çalışanların sürekli altını çizip durduğu bir konu da itirazların lidersiz olması. Herkesin gözü; orta yaşlı, siyasî geçmişi olan bir erkek klişesi arayışında. Oysa her şey isimsiz delikanlılar ile genç kızların bağımsız iradeleriyle ortaya çıkıyor.

Şu an İran’da yaşanan, tam da bu alışkanlıklara karşı bir isyan olarak görülebilir. Kültürel, ekonomik ve siyasal dayatmaların neticesinde sesini duyuramayan yeni nesil, ezberlerin cümlesine isyan etmiş durumda. Elbette etnik, cinsiyetçi veya ideolojik kodları referans alan bir sürü figüran söz konusu ama sokağa çıkan İran gençliğinin çok da umurunda değiller.

Gençlik ne istiyor?

Tüm bağımsız yorumcuların buluştuğu ortak nokta, toplumdaki memnuniyetsizliğin sokaklardaki eylemlerden çok daha büyük olması. Bir diğer ittifak konusu ise itirazların köklü bir değişim olmadan tamamen dinmeyecek oluşu. İran rejiminin karakteri, kapasitesi ve imkânları göz önünde bulundurulursa halkı tatmin edecek reform ve açılımların yapılması pek mümkün değil. Dolayısıyla halkın memnuniyetsizliğine sokakları işgal eden yeni neslin özgüveni eklenince, İran’da yeni bir devrimin doğuşuna şahit olduğumuzu söyleyebiliriz.

Bu itirazların güçlü noktası sokaklara çıkan kalabalığın sayısı değil, belli bir eşiğin aşılması. İlk kez ekonomik motivasyonları olmayan bir hâdise, İran toplumunun bütün kesimlerini etrafında toplayabildi. İran’ın en muhafazakâr kentlerinden gelir düzeyi en düşük olana değin her yer ayakta.

Sürecin nereye evrileceğini, muhalif siyasî akımların sokağın nabzını doğru tutup konumlanabilmesi belirleyecek. Aslında mevcut manzara, sadece iktidarın değil muhalefetin de işine gelmiyor. Çünkü yeni nesil geleneksel siyaset anlayışını bir kenara iterek yoluna devam ediyor. Bu devrime bir ideolojik etiket yapıştırmak mümkün değil. Hiçbir ideolojik veya etnik âidiyet, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin önüne geçemiyor.

Doğalgaz zammını protesto mu?

22 Ekim günü Berlin’de, İran’daki protestolara destek amaçlı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşü, 2020’de Devrim Muhafızları Ordusu tarafından Tahran semalarında füzeyle vurulan Ukrayna uçağındaki kurbanların yakınları organize etmişti. 80 binden çok İranlının katıldığı yürüyüşte farklı etnik grupları görmek mümkündü. Türkler başta olmak üzere binlerce insan omuz omuza yürüdü. Rejim televizyonu bu yürüyüşü “Almanlar doğalgaz zamlarını protesto ettiler” diyerek komik bir şekilde sansürleme yoluna gitti.

80 binden çok İranlının katıldığı yürüyüşte farklı etnik grupları görmek mümkündü. Türkler başta olmak üzere binlerce insan omuz omuza yürüdü. Rejim televizyonu bu yürüyüşü “Almanlar doğalgaz zamlarını protesto ettiler” diyerek komik bir şekilde sansürleme yoluna gitti.
80 binden çok İranlının katıldığı yürüyüşte farklı etnik grupları görmek mümkündü. Türkler başta olmak üzere binlerce insan omuz omuza yürüdü. Rejim televizyonu bu yürüyüşü “Almanlar doğalgaz zamlarını protesto ettiler” diyerek komik bir şekilde sansürleme yoluna gitti.

Gerçek şu ki, İran rejimi hâlâ olayları bastırma gücüne sahiptir. Ülke genelinde birbirinden bağımsız grevler başlamış olsa da hâlâ sistemin çarkını döndürecek bölümler sıkıntısız çalışıyor. Fakat rejim saflarında kalanların sayısında her gün ciddi bir düşüş yaşanıyor. Bu da âni bir çöküşün beklenenden daha erken gelebileceğine işaret.

İran’da rejim sonrası ne olacak, bunun için müthiş bir rekabet var. Örneğin Suudi Arabistan menşeli medya platformları harıl harıl çalışıyor. Riyad yönetimi elbette basın özgürlüğü(!) için dev paralar harcamıyor. Siyasî beklentiler söz konusu.

Bu tabloda Türkiye meseleye nasıl bakıyor? Buna dâir bir plan mevcut mu? Yıllardır yazıyoruz; Resmî İran’ı değil, Gerçek İran’ı okumak gerekiyor.