İran Yahudilerinin dünü ve bugünü

İran Yahudilerinin dünü ve bugünü.
İran Yahudilerinin dünü ve bugünü.

Papa II. John Paul’un cenaze töreninde devlet başkanları alfabetik sıraya göre oturmuşken İran ile İsrail koltukları yan yana gelmişti. İsrail Cumhurbaşkanı Katsav, İran doğumlu olmakla kalmayıp Hatemî gibi Yezd şehrindendi. Aynı yıllarda, aynı sokaklarda oynamışlardı. Cenaze törenini bekledikleri dakikalarda o yılları konuşurlarken verdikleri samimi görüntü ise iki ülkede de ağır eleştirilere uğramıştı.

Roma İmparatoru Philippus, Pers Kralı I. Şapur’un önünde diz çökmüş.
Roma İmparatoru Philippus, Pers Kralı I. Şapur’un önünde diz çökmüş.

Yahudi mistisizmi üstüne yazan Yahudi düşünür Adolph Franck der ki: “Hiçbir kavim Yahudiler üzerinde Persler kadar derin bir etkiye sahip olmamıştır.” Bu tezi Zerdüştlüğün Yahudilik üstündeki etkisi sebebiyle söylemiş olsa da 2500 yılı aşkın birlikteliğin tarihine dair eldeki metinlerin zayıflığı dikkat çekicidir.

Öyle ki İsrailli bir sanatçı İsrail’deki tarih kitaplarında Ortadoğu’yu anlatan kısımların azlığını 400 sayfalık kitaptaki 9 sayfalık kısmı tutarak gösteriyor: “400’de 9: Batı ve Diğerleri”… Manidar bir özet; sahiden de antik çağlardan bu yana böylesine önemli bir tecrübeye dair araştırmaların sayısının azlığı şaşırtıcı seviyede.

Hâlbuki Persim denen Farsça konuşan Yahudiler bahsi İsrail için de ABD ve İran için de oldukça kayda değer bir sosyolojiyi temsil etmeyi sürdürüyor. Bunlar tarihte yer yer sarayda yöneticiliğe kadar tırmanmış ve nüfusun 5’te 1’ini teşkil edebilmiş, İran toplumuyla kaynaşarak Farsçayı anadil olarak kullanmış bir topluluk olması hasebiyle daha fazla araştırmayı hak ediyorlardı.

Sasani Kralı I. Şapur, MS 260 yılında Valerian’ı yenip ele geçirmeyi başardı ve imparatoru ölümüne kadar esir tuttu.
Sasani Kralı I. Şapur, MS 260 yılında Valerian’ı yenip ele geçirmeyi başardı ve imparatoru ölümüne kadar esir tuttu.

Dönmeler, göçler

Öncelikle düz bir çizgide ilerleyen Fars Yahudileri tarihi olduğu zehabından uzak durarak işe başlamak gerekiyor. Sözgelimi Sasanîler devrinde Zerdüşt kimliğinin resmî din olmasına paralel olarak diğer dinler baskı altına alındı ve bundan Yahudilik de payını aldı. Fakat 1. Şapur’un annesi Yahudi’ydi ve yakın arkadaşı bir hahamdı. Dolayısıyla Yahudi halkına özgürlük ve avantaj kazandıran bir ortam hazırladı.

Coğrafî olarak da farklılıkları idrak etmeye elverişli olmak lazım. Sözgelimi İsfahan yoğun bir Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapıyordu ve Hıristiyanlar Zerdüştîlerin zulümlerine maruz kalırken Yahudiler bundan masun kalabiliyordu.

Musaddık.
Musaddık.

Yahut Nadir Şah ellerinden tutup onları Meşhed gibi Şiiler için son derece önemli bir dinî merkeze taşırken Kaçar hanedanlığı o kadar da müsamahakâr değildi. Nitekim 19. asrın sonlarında garip biçimde Yahudilere yönelik katliam girişimlerinde bir artış yaşandığı gözleniyordu. 1839’da olan ve Muharrem ayında bir Yahudi’nin sokağa köpek ölüsü attığı gerekçesiyle başlayan ve 40 Yahudi’nin ölümüyle sonuçlanan hadise sonrasında Yahudiler din değiştirmeye zorlandı. Bunun üzerine bir kısmı Semerkand ve Herat’a kaçarken kalanlar da sureta Müslüman oldular.

Bu birkaç bin kişi, Endülüs’teki Marranolar, bizdeki Sabetaycılar gibi sokakta ayrı bir din, evlerinde ayrı bir din yaşayan kripto Yahudilerden oldu ve çoğu Bahaîliği seçti. Batı işbirlikçisi ve Siyonist yardakçısı batıl inançlarla dolu bir yolu seçmeleri elbette ki manidardı.

1925-79 arasındaki Pehlevî hanedanlığında ise modern reformlarla kısıtlamalar kalktı. Gazetelerini çıkardılar, devlet memuru olabildiler. Rıza Şah bir dönem Hitler sempatizanı bir tavra büründüğünde ve Musaddık zamanında yani 1953’e değin İran Yahudilerinin 3’te 1’i İsrail’e göç etti. Bunun 70 bin kişi manasına geldiği tahmin ediliyordu.

Rıza Şah.
Rıza Şah.

Musaddık sonrasında ise Yahudilerin en müreffeh oldukları dönem başladı. “İran Bilim Akademesi'nin 18 üyesinden 2’si, 4000 üniversite hocasından 80'i ve 10,000 doktordan 600'ü” onlardan oluşuyordu. İsrail’e göçenler en yoksul kesimdi. En Siyonist unsurlar bile fiilen göçe taraftar olmadı. Gidenlerden bir kısmı çok geçmeden geri gelme lüzumu duydu. Çünkü Avrupa’dakilerin aksine İran’da rahattılar. Gidenlerin yolladıkları mektuplar hiç de Siyonistlerin ekmeğine yağ sürecek cinsten değildi; İsrail’deki şartların zorluğundan ve İranlıların çektikleri sıkıntılardan söz ediliyordu çünkü. Bu mektuplardan birinde bir Yahudi “ancak yeğeni evlenince ailesinin taşınmasını salık veriyor. Bahsedilen yeğen 1 yaşında” idi.

“İran vatanım, Kudüs kıblem!”

Şah, Yahudilere iyi davranıyordu, dünyayı onların yönettiğine inanıyordu ve onların müttefiki olmak suretiyle kazananlardan olma arzusundaydı. Bir Amerikan televizyonuna verdiği mülâkatta şah, gazeteciye bu bakış açısını dışa vurduğunda gazeteci bunun anti-Semitik bir komplo teorisi olduğunu söyleyince şah kendisine sormuştu: “Sen Yahudi misin?” Cevap “Evet”ti. Şah, bunun üzerine peş peşe editörünün, yayın yönetmeninin, Beyaz Saray milli güvenlik danışmanının Yahudi olup olmadığını sordu. Cevap hep “Evet” olunca bu defa kimin haklı olduğunu soruverdi.

Nadir Şah.
Nadir Şah.

19. asırdan itibaren İsrail Kardeşlik Cemiyeti ve Aydınlar Derneği gibi örgütler etrafında yeraltı faaliyetleri yürüten Siyonistler, “İran vatanım, Kudüs kıblem!” söylemine sarılıyordu. 1970’lerde ise kendilerine bu kadar ehemmiyet veren şaha karşı devrimci saflarda yer aldılar. İran Komünist Partisi Tudeh’i tercih etmelerinin sebebi olarak aşağılanmadıkları tek yerin orası olduğu şeklinde bir izahları vardı. Kendilerine, Türkçedeki “Çıfıt” kelimesi türünden aşağılayıcı bir şekilde “Cuhud” denmeyen tek yer Tudeh’ti.

Bundan ki devrim arifesinde, 1978’deki şah karşıtı protestoya katılan 40 bin kişinin 12 bininin Yahudi olduğu söylenmekteydi. Yaralılar Sapir Yahudi Hastanesi’ne getiriliyordu. İranlıların korkulu rüyası SAVAK ajanlarının kapısında yaralıları bekleyemediği tek hastane orasıydı çünkü. Nitekim devrim sonrasında Humeynî’nin adamları da devrime katkısına şükranlarını sunacak, hastaneyi kutlayacaktı.

“Türkiye'deydik”

Kargaşa ortamında seri idamlar yapılırken asılanlar arasında 3 Yahudi de vardı ve cemaatin önde gelenlerinden bir heyet Humeynî’yi ziyarete gitti. “İran’da bize bir gelecek var mı?” diye açıkça sordular. O da İran’daki Yahudilerin bekasını desteklediğini söyledi ve idamlıklar arasında bir daha Yahudi bir isme rastlanmadı. O dönemde verdiği fetva da netti: Yeni rejim, Siyonist olmayan Yahudilerle kardeşti.

1948’de Tahran’da takriben 150 bin Yahudi yaşıyordu. Devrim sonrasındaysa tüm İran’da 40 bine düştü. Göçenlerin çoğu İsrail’i yine uzaktan sevmeyi tercih ederek ABD’yi seçti. ABD 100 bin Persim’e ev sahipliği yapıyor. İsrail’deyse bu rakam 200-250 bin civarında.

Tahran’da 11, Şiraz, Hamedan, İsfahan ve Nihavend dâhil İran genelinde ise 25 faal sinagog bulunuyor. Bunların çoğunun İbranice eğitim veren kursları var. Koşer (Kendi fıkıhlarınca helal) lokanta, yaşlılar için huzurevi, mezarlıklar da sinagoglara bağlı. Devrimden önce 20 Yahudi Okulu varken şimdi sayıları 3’e indi. İslamî müfredatı uygulamak ve cumartesi günleri de açık olmak zorundalar.

Hatemi.
Hatemi.

290 sandalyeli mecliste cemaatin 1 sandalye hakkı var. Nüfuslarının azalmasının da etkisiyle, devrim sonrası dikkatlerden uzak, düşük profilli bir hayat sürmeye çabalıyorlar. 1999’da 13 Yahudi’nin casusluk suçlamasına maruz kalmasından sonra daha tedbirli oldukları aşikâr. Pasaportlarını Ankara büyükelçiliğinde bırakıp, geçici kartlarla İsrail’e girip çıkıyorlar ve İran’a döndüklerinde “Türkiye’deydik” diyorlar. Böyle bir gezi sonrası eve dönerken küçük çocuğun “Neredeydiniz?” sorusuna “İsrail” diye cevap vermesini müteakip 13 kişilik ailenin tutuklanması gibi istisnalar yaşansa da.

Aynı sokaklarda

Moşe Katsav.
Moşe Katsav.

Ahmedinecad, İsrail karşıtı söylemi abartsa da Ruhanî zamanında epeyce iltifat gördüler. Ruhanî, Yahudilere özel yeni yıl mesajlarının yanı sıra devrimde “şehit” olan Yahudiler için anıt bile diktirdi.

Bu husustaki en ilginç hikâye ise Hatemî’ye ait. Papa II. John Paul’un cenaze töreninde devlet başkanları alfabetik sıraya göre oturmuşken İran ile İsrail koltukları yan yana gelmişti. İsrail Cumhurbaşkanı Katsav, İran doğumlu olmakla kalmayıp Hatemî gibi Yezd şehrindendi. Aynı yıllarda, aynı sokaklarda oynamışlardı. Cenaze törenini bekledikleri dakikalarda o yılları konuşurlarken verdikleri samimi görüntü ise iki ülkede de ağır eleştirilere uğramıştı.

7 Ekim sonrası İran’daki Yahudi cemaati İsrail saldırılarını kınayan açıklamalar yapsa da bunun bir takiye olduğunu en iyi elbette ki takiye ustaları biliyor.