İsrail’in zevâli ve Türkler

İsrail’in zevâli ve Türkler
İsrail’in zevâli ve Türkler

İbn Kesir ve diğer ulemânın da şehâdetiyle, İstanbul’u kan dökmeden tehlil ve tekbirler ile fethedip daha sonra deccal ile savaşmak üzere Hz. Mehdi’nin ordusuna katılacak topluluğun Türkler olduğu anlaşılıyor. Dünyanın dört bir yanından Müslümanların iştirak edeceği fakat ağırlıklı olarak Türkler ve Araplardan müteşekkil Mehdi ordusu, Hz. İsa ile takviye edilecek, deccal ile birlikte yahudileri de kıracak, dolayısıyla israil işgal devleti zevâl bulacaktır. Böylece yeryüzünde yahudisiz bir huzur dönemi başlamış olacaktır.

Allah Resulü’nün (sav) pek çok mucizesi vardır. Bu mucizelerden biri de tıpkı Kayser ve Kisra’nın helâk olacağını daha önceden haber vermesi gibi yahudilerin Müslümanlar ile yapılacak bir savaşta helâk olacağını müjde kabilinden bildirmesidir. Buhari’nin, Abdullah bin Ömer’den (ra) naklettiği hadis şöyledir:

“Siz, yahudiler ile savaşacaksınız. O esnada onlardan biri kaçıp taşın ardına gizlenecek olsa taş dile gelip şöyle diyecek: “Ey Allah’ın kulu! Şu ardıma saklanan bir yahudidir. Gel de onu öldür!”

Konuya dair daha detaylı bilgi Müslim hadisinde mevcuttur. Ebu Hüreyre’nin (ra) nakline göre Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur.

“Müslümanlar, yahudiler ile savaşmadıkça kıyamet kopmaz. O savaşta Müslümanlar yahudileri öyle bir kıracak ki bazıları taşlar ile ağaçların ardına saklanmaya yeltenecek. İşte o vakit taşlar ile ağaçlar dile gelip şöyle diyecek: ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu! Şu ardıma saklanan bir yahudidir, gel de onu öldür!’ Ancak garḳad ağacı müstesna. Çünkü o, yahudilerin ağacıdır.”

O gün Araplar az kişidir

Savaşın nerede ve ne zaman vuku bulacağına dair net bilgiyi ise İbni Mâce rivayetinde görüyoruz. Hz. Peygamber (sav) ashabını deccal fitnesine karşı uyarırken hanım sahabilerden Ümmü Şerik binti Ebi Aker hayretle sorar:

“Ey Allah’ın Resulü! Araplar o gün nerede olacak?”

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“O gün Araplar az kişidir. Onların da çoğunluğu Beytül Makdis’te (Kudüs) olacaktır.

Liderleri ise salih bir kişidir (Mehdi’ye işarettir).”

Hadiste Hz. Mehdi ordusuyla birlikte Kudüs’te deccala karşı toplanmışken, İsa Aleyhisselâm’ın gökten nüzul ederek Kudüs’e gelişi ve Mehdi ordusuna iştiraki anlatılır. Sabah namazı vakti girmiştir, Hz. Mehdi imamlığı İsa Aleyhisselâm’a bırakmak ister, o da “kamet senin için getirildi” deyip imamlığı Hz. Mehdi’ye bırakır. Daha sonra İsa Aleyhisselâm “kapıları açın” diye seslenir. Deccal onu görünce tuzun suda erimesi gibi korkudan eriyip biter. Ve İsa Aleyhisselâm, deccale seslenir:

“Sana öyle bir darbe vuracağım ki, karşılık bile veremeyeceksin!”

Filistin’de oluk oluk Yahudi kanı akacak

Deccal kaçmaya başlar. İsa Aleyhisselâm doğu cihetindeki Ludd kapısında deccale yetişip onu öldürür. Böylece Allah, yahudileri bozguna uğratır ve onlara kaçıp saklanacak tek yer bırakmaz. Taş, ağaç, duvar yahut hayvan, her şey dile gelip yahudiyi ihbar eder. Ancak garkad ağacı müstesnadır. Çünkü bu onların ağacıdır, yahudiyi ihbar etmez. Diğer ne varsa dile gelip şöyle der:

“Ey Allah’ın kulu Müslüman! Şu yahudidir, gel onu öldür.”

Hadiste savaş için toplanılan yerin Kudüs olduğu açıktır. Fakat Ludd kapısı, Kudüs’ün o zamanki kapılarından biri midir, yoksa Kudüs’e 47 kilometre uzakta bulunan Ludd (Lod) şehrinin kapısı mıdır, işte burası net değildir. Metne baktığımızda “doğu cihetindeki” ifadesiyle Allah-u âlem Kudüs’ün kapılarından biri olmadığı anlaşılıyor. Zira Ludd şehri Kudüs’ün doğusunda değil batısında yer alıyor.

Peygamber efendimizin bir mucizesi

1948’deki işgale değin nüfusu Filistinli Araplardan oluşan Ludd (Lod) şehrinin bugün yüzde 80’i yahudidir. Kudüs’te Hz. İsa’yı görünce kaçan deccal ve beraberindeki yahudi ordusu, Allah-u âlem burada helâk olacaktır. Görüldüğü üzere Müslümanların yahudileri kırıp işgal devletini başlarına yıkacağı yer mübarek Filistin topraklarıdır. İşte bu da Allah Resulü’nün (sav) mucizelerinden biridir. Binlerce yıldır dünyanın dört bir yanına dağılmış lanetli yahudi kavminin Filistin’e toplanacağını bin dört yüz yıl öncesinden bize haber vermiştir.

Yahudileri kıracak orduda kimler var?

Peki, yahudileri kırıp işgal devletini yok edecek olan ordu kimlerden oluşuyor?

Hz. Mehdi’nin Araplardan oluşan bir ordusu olduğunu biliyoruz. Fakat o gün Arapların sayıca az olduğunu, İstanbul’u savaşmadan tehlil ve tekbirler ile fetheden başka bir topluluğun bu orduya iştirak edeceğini Hz. Peygamber (sav) bize bildiriyor.

Ebu Hüreyre’den (ra) rivayet edilen Müslim hadisinde Efendimiz (sav) ashabına bir gün şöyle buyurur:

“Bir yanı kara, bir yanı da deniz olan şehri duydunuz mu?”

Ashab:

“Evet, ey Allah’ın Resulü!”

Efendimiz (sav) devam eder:

“İshakoğullarından yetmiş bin kişi orada gazâ etmedikçe kıyamet kopmaz. O şehre gelirler fakat ne silah kullanırlar ne de bir ok atarlar. La İlahe İllallah Vallahü Ekber derler, şehrin bir yanı düşer. Tekrar La İlahe İllallah Vallahu Ekber derler, şehrin diğer yanı düşer. Üçüncü kez La İlahe İllallah Vallahu Ekber dediklerinde ise şehre girerler ve ganimetleri toplamaya başlarlar. Ganimetleri aralarında pay ederken ‘deccal çıktı, her şeyi bırakın’ diye bir ses duyarlar ve deccal ile savaşmak için geri dönerler.”

İbn Kesir hadisin şerhinde şöyle der:

“İshakoğulları ile kastedilen Hz. İbrahim’in İshak’dan olma torunu Ays’ın soyudur. (Rumların kökü buna dayanır). Bu hadis, Rumların ahir zamanda Müslüman olacağına işaret etmektedir. İstanbul’un fethinin onlardan bir taifeye nasip olacağını sanıyorum.”

Rumlardan kasıt Türkler

Peki, büyük İslam âlimi İbn Kesir’in “Rumların ahir zamanda Müslüman olacağı”na dair sözlerini nasıl anlayacağız?

Yakın zamana dek Araplar, Süryaniler ve Kürtler gibi şark milletlerinin, Doğu Roma İmparatorluğu’nu yıkıp Anadolu coğrafyasına hâkim olan Türklere de “Rum” dediğini hatırlarsak, meseleyi daha anlaşılır bir hâle getirebiliriz.

Örnek olarak meşhur Kürt şairi Ahmede Hani’ye atfedilen şu mısralara bakabiliriz:

Ger dê hebûya me ittifaqek

Anlaşarak bir birlik kursak

Vêk ra bikira me inqiyadek

Bu birliğe hepimiz boyun eğsek

Rum û ʻEreb û ʻEcem temamî

Türk, Arap, Acem, tamamı

Hemiyan ji me ra dikir xulamî

Hepsi bizim kölemiz olurdu

Nitekim Müslim hadisini tahlil eden lügat âlimi Ezheri, “İstanbul’un savaşmadan fethini şehrin bizzat kendi ahalisi gerçekleştirecek” derken, allâme Ahmed Şakir ise fethi, yerli halkın yeniden İslâmî değerlere sarılmasıyla açıklıyor.

Sırası gelmişken bir hatırayı nakledelim. Yıllar önce Medine-i Münevvere’de bir şeyhin yanında bu hadisi tahlil ederken Rumlar ve Benu Asfar bahisleri geçti. Talebe ekseriyetle Araplardan oluştuğu halde şeyh, fakire işaretle “Onlar işte bunlardır” dedi. Fakir usulünce “Estağfirullah üstad, bizler Türküz, Rum değiliz” itirazında bulundu ise de şeyh “Hayır, onlar sizsiniz” diye ısrarla mukabele etti.

Her hâlükârda İbn Kesir ve diğer ulemânın da şehâdetiyle, İstanbul’u kan dökmeden tehlil ve tekbirler ile fethedip daha sonra deccal ile savaşmak üzere Hz. Mehdi’nin ordusuna katılacak topluluğun Türkler olduğu anlaşılıyor. Dünyanın dört bir yanından Müslümanların iştirak edeceği fakat ağırlıklı olarak Türkler ve Araplardan müteşekkil Mehdi ordusu Hz. İsa ile takviye edilecek, deccal ile birlikte yahudileri de kıracak, dolayısıyla israil işgal devleti zevâl bulacaktır. Böylece yeryüzünde yahudisiz bir huzur dönemi başlamış olacaktır.