İstanbul Sözleşmesini adam gibi okuyun - Amaç: Transeksüel, eşcinsel bir toplum inşası

İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 günü İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açıldı.  Sözleşmeye imza atmasına karşın henüz parlamentosunda onaylamayan ülke sayısı ise 11.
İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 günü İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açıldı. Sözleşmeye imza atmasına karşın henüz parlamentosunda onaylamayan ülke sayısı ise 11.

“Sözleşme, Avrupa Hıristiyan cemaatinin geleceği için endişe yaratıyor. Çünkü Tanrı dışında insana tek başına yetki veren yeni bir insan anlayışı içeriyor ki, bu insan kendi arzu ve tutkularının peşinden giderken kendi cinsiyetini bile belirleyebileceği kadar ileri gidebiliyor.”

Bulgar Ortodoks Kilisesi, Halk Meclisi'ni İstanbul Sözleşmesini onaylamamaya çağırdı.
Bulgar Ortodoks Kilisesi, Halk Meclisi'ni İstanbul Sözleşmesini onaylamamaya çağırdı.

Türkiye Diyaneti sessiz kalmıştı ama Bulgar kilisesi susmayacaktı. 22 Ocak 2018 tarihli Radio Bulgaria haberi şöyle diyordu:

“Bulgar Ortodoks Kilisesi Kutsal Sinod'u, Parlamento’ya gönderdiği resmi çağrıda, İstanbul Sözleşmesi adıyla bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini onaylamamaya çağırdı. Kutsal Sinod'a göre, Sözleşme, Avrupa Hıristiyan cemaatinin geleceği için endişe yaratıyor. Çünkü Tanrı dışında insana tek başına yetki veren yeni bir insan anlayışı içeriyor ki, bu insan kendi arzu ve tutkularının peşinden giderken kendi cinsiyetini bile belirleyebileceği kadar ileri gidebiliyor.

  • Resmi çağırıda, ‘Sözleşmede yer alan cinsiyetler arasındaki iletişim anlayışı ve dine, geleneklere, örf ve adetlere, eğitime karşı tutumlar, Bulgar halkının inanç, milliyet, ahlak, namus, haysiyet, eğitim, aile, gibi saygı kavramlarına aykırı düşmektedir’ sözleri yer alıyor.”

11 Avrupa Ülkesi Onaylamış Değil

Sözleşmeye imza atmasına karşın henüz parlamentosunda onaylamayan ülke sayısı 11.
Sözleşmeye imza atmasına karşın henüz parlamentosunda onaylamayan ülke sayısı 11.

İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011 günü İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açıldı. Bu konuda hukuki bağlayıcılığı mevcut ilk uluslararası belge olarak biliniyor. 1 Ağustos 2014 itibariyle yürürlüğe giren sözleşmeyi bugüne kadar imzalayan ülke sayısı 34. Sözleşmeye imza atmasına karşın henüz parlamentosunda onaylamayan ülke sayısı ise 11. Bu ülkeler hangileri?

İngiltere, Letonya, Litvanya, Lihtenştayn, Çekya, Slovakya, Bulgaristan, Ukrayna, Moldova ve Ermenistan. Rusya ile Azerbaycan ise Avrupa Konseyi’ne üye olduğu halde sözleşmeye imza atmayan 2 ülke. Avrupa Konseyi tarafından İstanbul Sözleşmesi’ne tahsis edilen resmi siteye girdiğinizde onaylamayan ülkeleri gösteren küçük bir haritaya denk geliyorsunuz.

  • Türkiye’nin sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan ilk ülke olduğunu önemle belirtelim. Herhangi bir maddeye çekince koymaksızın, imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeyi imzalayıp 14 Mart 2012’de de onayladığı biliniyor.

AB Çağrı Yaptı, Macaristan Resti Çekti

Avrupa Parlamentosu: Tüm AB ülkeleri, İstanbul Sözleşmesi'ni acilen onaylanmalı
Avrupa Parlamentosu: Tüm AB ülkeleri, İstanbul Sözleşmesi'ni acilen onaylanmalı

28 Kasım 2019 tarihli Euronews haberine bakılırsa, Avrupa Parlamentosu sözleşmenin hâlen bazı ülkeler tarafından onaylanmamasından hoşnut değil. Buna dönük bir çağrıda bulunmuş. Fakat şimdiye kadar bu ülkelerin hiçbirini ikna edemediği gibi Macaristan Parlamentosu aksi yönde bir deklarasyonu 5 Mayıs 2020’de kabul etti. Parlamento, hükümete İstanbul Sözleşmesi'ni onaylamaması yönünde çağrı yapan deklarasyonu 35 hayır oyuna karşı 115 evet oyuyla onayladı. İşin ilginç yanı, Macar hükümetine AB kurumlarında da aynı duruşu sergilemesi yönünde çağrı yapıldı.

Bilmeden Savunanlar İyi Okusun

Türkiye’de İstanbul sözleşmesinin eşcinsellik ve benzeri sapkınlıklar ile alakası bulunmadığını iddia eden çevrelerin ne kurumun resmi internet sitesinden, ne de kurumun yayınladığı kitapçıklardan haberleri olmadığı ortada. Zira kurumun internet sitesinden indirilebilen 12 sayfalık “İstanbul Sözleşmesi - Sorular ve Cevaplar” kitapçığının 9 ve 10. sayfalarını çevirdiğinizde karşınıza şöyle bir bölüm çıkıyor, ‘İstanbul Sözleşmesinin Cinsel Yönelim ve Toplumsal Cinsiyet Kimliğiyle Bağlantısı Nedir?” Bu bölümü olduğu gibi naklediyoruz. Buyurun, işin aslı neymiş görün:

Toplumsal Cinsiyet Kimliğiyle Bağlantısı Nedir?

■ “İstanbul Sözleşmesi, aynı cinsiyetten olan çiftlerin yasal olarak tanınması da dâhil olmak üzere, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimle ilgili olarak ortaya yeni standartlar koymamaktadır.

■ Toplumsal cinsiyet kimliği veya cinsel yönelim nedeniyle ayrımcılık yapılmaması ilkesi, diğer yasal enstrümanlarda yer alan yasal yükümlülükler üzerine inşa edilmektedir. Bunlardan ilk ve en önde geleni Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Madde 14: ayrımcılığın yasaklanması; 12 No.lu Protokol) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıdır (örneğin bakınız: Oliari/ İtalya davası, 2015; Ratzenböck ve Seydl/Avusturya davası, 2017), ayrıca Bakanlar Komitesi’nin üye ülkelere gönderdiği, cinsel yönelim veya toplumsal cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılıkla mücadeleye dair (2010) 5 sayılı Avrupa Konseyi Tavsiye Kararı.

Lezbiyen, Biseksüel, Transgender ve Eşcinsele Koruma

 İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim dâhil olmak üzere, pek çok nedenle ayrımcılığı yasaklamaktadır.
İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim dâhil olmak üzere, pek çok nedenle ayrımcılığı yasaklamaktadır.

■ İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim dâhil olmak üzere, pek çok nedenle ayrımcılığı yasaklamaktadır (Madde 4, fıkra 3). Bundan maksat, hangi özelliğe sahip olurlarsa olsun, bütün şiddet mağdurlarının korunması ve desteklenmesidir. Sözleşme hükümlerinin toplumsal kimlik üzerinden herhangi bir ayrımcılık yapmadan uygulanması demek, örneğin, transgender şahısların toplumsal cinsiyet kimlikleri nedeniyle, aile içi şiddet, cinsel saldırı, ırza geçme veya zorla evlendirme ile ilgili olarak güvence altına alınan destek ve korumadan dışlanmamasını güvence altına almak demektir. Aynı şey, aynı cinsiyetten olan kadınların ilişkileri için de geçerlidir, böylece lezbiyen, biseksüel ve transgender kadınlar dâhil bütün kadınlara, örneğin aile içi şiddete maruz kalanlar için sağlanan barınaklardan yararlanma ve şiddetten arınmış bir yaşam sürme hakkı sağlanmış olacaktır. Buna aile içi şiddete maruz kalan eşcinsel erkekler de dâhil olabilir.

Şiddet Tanımına Bakar Mısınız?

Avrupa Konseyi'nin resmi internet sayfası
Avrupa Konseyi'nin resmi internet sayfası

Buradaki şiddet kelimesine takılmayın. İstanbul Sözleşmesi'nin şiddet tanımı başka şeyleri de içeriyor. Buyurun, bizzat okuyun.

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:

a) “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dâhil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.

  • Yani çoluk çocuğun gözü önünde sapkınlık yapmaya kalkanlara “Ne yapıyorsun” derseniz suçlu sizsiniz, haberiniz olsun. Çünkü bu sapkın şahısların özgürlüğünü engellemiş, psikolojilerini bozmuş oluyorsunuz.

Kadın Ve Aile Paravan Mı?

AB üyesi ülkelerde kiliselerin teyakkuza geçerek parlamentolara resmi çağrılarda bulunduğu, onaylanmaması için ellerinden gelen çabayı gösterdiği bir sözleşmeden bahsediyoruz. “Kadını koruyoruz, aile içi şiddeti engelliyoruz” nârâları arasında güme giden gerçek şu: Cinsî sapıklığın bilumum türüne kucak açan bir vaziyet var ortada. Kadın ve aileyi paravan yaparak hanelerimize doğru yaklaşan sinsi mi sinsi bir tehlike bu. Lütfen okuyalım, işin doğrusunu bilelim. Ve de müteyakkız olalım.