İstila altında

Kibriti çakmak kolaydır ama “ateşin kimi yakacağını kontrol etmek” bakalım o kadar kolay olacak mı?
Kibriti çakmak kolaydır ama “ateşin kimi yakacağını kontrol etmek” bakalım o kadar kolay olacak mı?

Bu devam filminin ilginç sloganına özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz.“Yirmi yıldır bugün için hazırlanıyoruz. Tıpkı onlar gibi.”Dilerseniz bu 1996’lı yıllara tekabül eden “20 yıl öncesi” meselesine bir başka film aracılığıyla bakalım.

Aşağıda okuyacaklarınız “İstila Altında” (Captive State) filminin ilk 6 dakikasına sığdırılmış mesajlardır.

- Tüm Doğu sahilinde elektrikler kesilmiş durumda.

- Bir sonraki emre kadar insanlara evlerinde kalmaları söylendi.

- Şikago dâhil bütün büyük şehirler tamamen kuşatma altında.

- Hâlâ resmi bir açıklama bekliyoruz ama Kongre’nin şartsız olarak ateşkesin bütün koşullarını kabul ettiği düşünülüyor.

- Bunun küresel bir istila olduğunu teyit ettik.

- Yok olmaktan kurtulmak için tek yolumuz teslim olmak.

(Tam burada ekrana 15 Temmuz’da gün ağarırken boğaz köprüsünde Türk halkına teslim olan Amerika’nın FETÖ’cü askerlerinin görüntüleri geliyor)

- Kapama çok düzenli bir şekilde yapılıyor. Burada da göreceğiniz gibi bir şekilde işbirliği yapılıyor.

(Neyin kapandığı doğrudan söylenmese de aynı anda ekranda beliren Beyaz Saray ve çatısında dalgalanan ABD bayrağı her şeyi açıklıyor)

- Beyaz Saray silah bırakma şartlarını kabul etti.

- Elektrik şebekesi yeniden çalışıyor.

- Ordu (Amerikan) terhis ediliyor.

- Uzaylı güçleri kontrolü ele geçirdi.

- Kanun koyucularımız artık onlar.

- Dünya çapında bütün büyük şehirler kanun koyucunun kontrolünde.

- Şikago şehir merkezinin etrafına duvar örüldüğü ve sakinlerinin başka bölgelere yerleştirildiği haberleri geliyor.

Başka şehirlerde de benzer kapatılmış bölgeler olduğu haberleri geliyor.

(Burada ekrana Şikago, Paris ve Pekin şehir haritaları geliyor)

- İnsanlar yeraltı uzaylı yaşam ortamlarını inşa etmek için çalıştırılıyor.

- İnsanlar uzaylıların doğal yeraltı kaynaklarımızı sömürmelerine yardım ediyor.

- Zenginle fakir arasındaki uçurum hiç bu kadar büyük olmamıştı.

- Polis baskınları yayılıyor, sınır dışı – gezegen dışı edilenler oluyor.

- Frekans bozucular tüm dijital iletişimi engelliyor.

- Kapalı bölge içinde türler arası görüşmeler yapıldığı haberleri geliyor.

- Polis artık bizzat kanun koyucu karargâhına bağlı olarak çalışacak.

- Kapalı bölgeye saldırı başlattık.

- Başarmak zorundayız.

- Hayatlarımız buna bağlı.

- Plan başarısız oldu.

- Kapalı bölge zarar görmedi.

- Saldırıyı yapan hücrenin kaderi hala belirsiz.

- Bu son mesajım olacak, hedefimiz değişmedi.

“Kapalı bölgeye saldır, bir kibrit yak ve savaşı tutuştur…”

“İstila altında” filminin ilk altı dakikası işte bu mesajları veriyor. İzlerken bu kadar kısacık bir süreye dünyada meydana gelen ve bir süre sonra gelmesini beklediğimiz olayları sığdırabilen kafaya hayret ediyoruz.

Senaryoda “uzaylılar” var diye bunu bilim kurgu bir film filan zannetmeyin. Uzaylılar Küreselcileri temsil ediyorlar ya da nâm-ı diğer Tapınakçıları, Masonları, İblisleri, Şeytanileri, artık kendilerine hangi ismi daha uygun görürseniz.

Senaryo ise Küreselcilerle “Amerika’nın şimdilik Birleşik Devletlerinin” çatışmasını gösteriyor.

İkna olmadıysanız 2016 yılında kaleme aldığımız iki yazıdan kısaltılmış iktibaslar yapalım.

İngiltere’de Brexit oylamasının sonucunun belli olduğu gün (Trump’ın seçildiği Amerikan Başkanlık seçimlerine 5 ay kala) gösterime giren “Kurtuluş günü - Yeni Tehdit” (Independence Day Resurgence) 20 yıl önce uzaylı istilasını konu ederek dünyada izlenme rekorları kıran “Bağımsızlık Günü” (Independence Day) filminin devamıdır.

Bu devam filminin ilginç sloganına özellikle dikkatinizi çekmek istiyoruz.

“Yirmi yıldır bugün için hazırlanıyoruz. Tıpkı onlar gibi.”

Dilerseniz bu 1996’lı yıllara tekabül eden “20 yıl öncesi” meselesine bir başka film aracılığıyla bakalım.

2016 yılının başlarında gösterime giren “5. Dalga” (The 5th Wave) filmi de yine “uzaylı” istilasını konu almaktadır. Filmin afişinde, “5. Dalgadan sonra hayatta kalabilecek miyiz” sorusu yer almakta ve uzaylı istilasının aşamaları, karanlık, yıkım, salgın, istila olarak sıralanmaktadır.

Biz filmde bahsedilen bu “uzaylı” istila dalgalarını “küresel baronların” Avrupa Topluluğu AB’nin genişleme süreci ile bağlantılandıralım:

1. Dalga KARANLIK - AB Birinci Genişleme süreci (İngiltere, İrlanda, Danimarka - 1973)

2. Dalga YIKIM - AB İkinci Genişleme süreci (Yunanistan - 1981)

3. Dalga SALGIN - AB Üçüncü Genişleme süreci (İspanya, Portekiz - 1986)

4. Dalga, İSTİLA – AB Dördüncü Genişleme süreci (Avusturya,Finlandiya, İsveç - 1995)

5. Dalga, HAYATTA KALABİLECEK MİYİZ? – AB Beşinci Genişleme (Macaristan, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Letonya, Litvanya, Estonya, Malta, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi - 2004) (Romanya, Bulgaristan - 2007)

Filmin bir başka afişinde ise şu mesaj gözden kaçmamaktadır:

“KARŞI KOYACAĞIZ.”

Anlaşılacağı gibi 1. Dalga ya da 1. AB genişleme süreci ile içeri giren İngiltere’de yapılan Brexit referandumu ile AB zinciri koparılmaya çalışılmaktadır.

Hala ikna olmadıysanız 2016’da kaleme aldığımız “Geleceklerdi ama gelemediler sanki” başlıklı yazımızla konuya devam edelim.

ABD başkan adayı Trump’ın seçimi kazandığı günün ertesinde (11 Kasım) dünyaya indiler, pardon bütün dünyada gösterime girdi.

Orijinal ismi “Arrival” olan film Türkiye’de “Geliş” olarak izleyiciyle buluştu.

Filmin afişinde yer alan soru ise aynen şöyleydi:

“NEDEN BURADALAR?”

Anlayacağınız üzere film dünyaya gelen uzaylılarla ilgili. Filmin konusunu İngilizce metindeki cümle sıralamasını bozmadan cümle düşüklüklerini göze alarak tercüme ve deşifre edelim:

“Dünyanın farklı bölgelerine gizemli uzay gemileri inince, elit bir takım dilbilimci (her yere yerleşik küreselciler) Louise Banks (İngilizce Bankanın çoğulu yani - Bankalar) liderliğinde bir araya getirilirler. İnsanlık global bir savaşın eşiğindeyken, Bankalar ve bir takım (elit küreselciler) zamana karşı yarışarak kendi hayatları ve muhtemelen insanlığı tehdit eden duruma cevaplar bulmaya çalışmaktadırlar.”

Yani Hillary Clinton’ın seçildiği günün ertesinde hiçbir ulusa ırksal ya da dini bağlılıkları olmayan bir çeşit uzaylı da diyebileceğimiz küreselciler dünyanın tepesine tam manasıyla binmiş olacaklardı.

Ama olamadı.

Filmin konusuna gelirsek uzaylıların derdi, dünyada değişik ülkelere yüksek teknolojinin birer parçasını vererek dünya ülkelerini bir araya getirmekmiş. Ülkeler kendi ellerindeki bilgi parçasını diğerleri ile birleştirecek, yüksek teknolojilere ulaşacak, bir araya gelecek ve ileride uzaylılara yardım edecekler. Kime karşı? Uzaylıları tehdit edecek bir düşmana karşı. Yani uzaylılar geleceği görebilme yetisine de sahiptirler. Uzaylıların tıpkı şeytan gibi haşa tanrıyı oynamasını bir tarafa bırakırsak “dünya ülkeleri birleşin” mesajı çok ilginç. Filmde sadece şunu söylemeleri eksik kalmış:

“Birleşin, farklılıklarınızı unutun, yenidünya düzenini ve tek merkezli dünyayı kurun”.

Bizim anladığımız, küreselciler dünyanın tepesine inmeyi planlıyorlardı ama Trump’ın gelişi ile sanki yeryüzüne inemeyip havada asılı kaldılar gibi.

Filmde o kadar çok antik, şeytani, masonik semboller var ki tamamına değinebilecek yerimiz yok maalesef.

Eğer filmlerde bahsi geçen uzaylıların kimler olduğu konusunda ikna olduysanız geçelim “İstila altında” filmine.

Film dünyanın uzaylılara teslim olmasından 9 sene sonra Şikago’da geçiyor. Amerikan ordusunun terhis edildiği, hükümetin ortadan kaldırıldığı ve polisin doğrudan kanun koyucu uzaylılar tarafından yönetildiği bir zamandayız. Orwell tipi bir polis devletinin oluşturduğu komünist bir “barış” düzeninde yaşamaktadır insanlar. Herkes ciplenmiştir ve gözetim altındadır. Bölgenin polis müdürü daha önce bombalı eylemle uzaylıların kapalı bölgesine saldıran ama başarılı olamayan direnişçilerden bazılarının hala faal olduğunu düşünmekte ve görünüşte onları yakalamaya çalışmaktadır. Direnişçiler gazeteye verilen ilanlar yoluyla şifreli olarak haberleşmektedirler.

İlginçtir ki ilanda geçen şirketin adı “Phoenix” yangın sistemleridir, yani şu bildiğiniz meşhur, her yerde karşımıza çıkan “Zümrüdü Anka” kuşudur ve firma “yangın koruması” sağlamaktadır.

Tüm dünyanın cayır cayır yandığı şu günlerde oldukça anlamlı bir mesaj değil mi?

Uzaylılar yeraltında büyük şehirlerde kendi kapalı alanlarını oluşturmuşlardır.

“Şehir devletler” koduna burada dikkatinizi çekeriz.

Daha önce “Ölümcül Makineler : Şehir Devletler” yazımızda bu konuya değindiğimiz için tekrar etmeyelim ama uzaylıların kapalı bölgeler kurduğunun ekrana özellikle yansıtıldığı iki şehir Paris ve Pekin’dir.

“Kuşak – yol” projesinin ya da yeni ipek yolunun iki ucundaki şehirler kodunu fark etmiş olmalısınız.

Uzaylılara karşı ilk direnişi yapan gruptan olan adamın kardeşine söyledikleri de çok ilginçtir:

“Birkaç yıla kadar her şeyimizi sömürüp bizi bitirecekler. Hamam böceklerini (uzaylılar/küreselciler) yenebileceğimizi herkese kanıtlamak, bir kibrit çakıp tüm dünyanın göreceği büyüklükte bir ateş yakabilmek için son bir şansımız kaldı.

Bir kibrit çak, savaşı başlat.

Savaşabildiğimiz sürece bir şansımız vardır.”

Uzatmayalım, polis müdürü direnişçileri yakalar, bu sayede uzaylılarla yüz yüze görüşebileceği bir makama atanır.

Filmin son sahnesinde polis müdürünü vücuduna sardığı patlayıcılarla uzaylıların yerin derinliklerindeki korumalı alanına özel asansörle inerken görüyoruz.

Kısaca Küreselcilere verilen mesaj:

“Size karşı vereceğimiz büyük dünya savaşının işaret fişeği, sizdenmiş gibi davranan birinin size saldırmasıyla olacak.”

Nitekim Brexit ile 1. Dalga AB genişlemesinin en önemli halkasına saldıran Trump Amerikası, Brexit’i bitirmesi için Londra’yı adeta ablukaya almış durumda.

Biz bu satırları yazarken, Amerikan Başkan yardımcısı Pence Londra’da, Parlamento tarafından sıkıştırılan İngiltere Başkanına destek vermektedir.

Trump’ın sözde görevden aldığı Steve Bannon, Avrupa sağını Birliğe karşı örgütlemeye halen devam etmektedir.

Bannon’un 2014 yılında, Vatikan’da bir Hristiyan konferansında yaptığı söylenen konuşmayı tekrar hatırlayalım:

“Çok kanlı ve acımasız bir savaşın eşiğindeyiz. Kilise ordusu kurmak zorundayız. Bunu sadece inancımızı savunmak için değil, bizden olmayan herkesle savaşmak ve 2 bin yıldır gördüğümüz bu saçmalıkların kökünü kurutmak için yapmalıyız.”

Bannon savaşını kurgularken Trump Rusya’nın yeniden G7’ye alınması gerektiğini savunarak AB ülkelerinin tepkisini çekmektedir.

Putin Türkiye, Çin ve Hindistan’ın da G7 benzeri bir oluşuma dahil edilmesi gerektiğini söylerken Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise kaçınılmazı itiraf eder.

“Batı ülkelerinin üstünlüğü sona yaklaşıyor.”

Son gelen haberler Silikon vadisi şirketlerinin Amerika için Çin benzeri sosyal kredi sistemi çalışmaları yaptığını ortaya koyarken, Mayıs ayında Gallup’un yaptığı araştırma 10 Amerikalıdan 4’ünün sosyalizm hakkında olumlu yaklaşım sergilediğini ortaya çıkarmıştır.

Hal böyle olup ortam bu kadar hazırlanmışken uzaylılar gelmesinler de ne yapsınlar?

SON BİR NOT:

Film bitip jenerik yazıları çıkarken arka planda belli belirsiz çıkan görüntülere odaklandığınızda uzaylılara karşı savaşın fitilinin Amerika’da yakıldığı anlaşılmaktadır. Şikago kapalı bölgesi imha edilmiştir ve ayaklanmalar önce diğer Amerikan şehirlerine ardından tüm dünyaya yayılmıştır.

Kibriti çakmak kolaydır ama “ateşin kimi yakacağını kontrol etmek” bakalım o kadar kolay olacak mı?