Kahraman kooperatif süpermarkete direnebilir mi?

Piyasayı ele geçiren süpermarket zincirlerine karşı, insanlık adına direnen küçük mahalle esnafını “kahraman bakkal” diyerek simgeleştirmiştik. Ferhan Şensoy’un ilk kez 1980 yılında sahnelediği “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı” oyununda, sonu pek de iyi bitmeyen kapitalizmle mücadele çabası anlatılıyordu. O oyunun başlığından dilimize geçen kahraman bakkaldan, bizim başlığımızdaki kooperatiflere uzanan bir kahramanlık hikâyesi çıkarabilir miyiz? Bu sorunun cevabını ararken önce bazı noktaları işaretleyip, bir takım önerilerde de bulunmamız gerekecek.

Kooperatif kavramındaki “sol” havadan mıdır bilemiyorum, ülkemizden çok başarılı örnekler çıkmıyor. Tarım alanındaki bazı yerel örnekler dışında, liberal Batı ülkelerinde bile başarılı olan kooperatiflerden maalesef bizde yok. Aslında bir vakıf medeniyetinin mirasçısıyız. Vakıflar, ahilik, lonca teşkilatları gibi başlıklarla Osmanlı toplumsal hayatına mercek tutarsak dayanışmanın binbir şekline rastlarız. Bu tarihi mirasa rağmen kooperatiflerin bizde maya tutmamasında, kavramın ima ettiği şahsi çıkar için işbirliği ve dayanışma ile vakıf geleneğiyle bugüne taşınan “Allah rızası için yapılan hayır” arasındaki makasın belirleyici olduğunu iddia edebiliriz.
Kooperatif meselesinin aksine, vakıf ve derneklerimize baktığımızda çok parlak bir tablo karşılıyor bizi. Halkımızın, uzun yıllar insanlara hizmet eden, dünya çapında başarılı çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları inşa edebildiğini görüyoruz. Osmanlı döneminde sivillerin yönetimi altındaki etkili vakıflar, Cumhuriyet’e geçişte yapılan düzenlemelerle hem güç kaybedip hem de mal varlıklarının kontrolünü devlete devretmek zorunda kalmıştı. Buna rağmen vakıf geleneği bir şekilde devam etti. 1950’deki sivilleşmeye giden dönemde dernek kurmanın önündeki engeller kaldırılınca vatandaşlarımız, öncelikle büyükşehirlerde hızlıca dernekleşmeye başladı. Dönemin siyasi ve sosyal iklimi göz önünde tutulursa, halkın dernekler etrafında kümelenerek, büyükşehirlerde modernleşmeyle birlikte karşı karşıya kaldığı sorunlara direnmeye çalıştığını görürüz.
STK’ların toplumdaki büyük gücü
Hemşehrilerin dayanışması, camilerin inşa ve ihyası, yardım, eğitim gibi birçok alanda 100 binin üzerinde dernek hâlihazırda faaliyet gösteriyor. Özellikle büyükşehirlere göçen insanların kurduğu dayanışma dernekleri, düğünlerden cenazelere, piknik gezilerinden yardım kampanyalarına kadar üyelerinin ihtiyaçlarına yönelik önemli işlerin altından kalkıyor.

Bu yapılar, aynı zamanda halkın çoğunluğunu oluşturan mütedeyyin, muhafazakâr, milliyetçi ve mukaddesatçı Anadolu insanının siyasetle ilişki kurmasına da imkân sağlıyor. Bu STK’larda halkı örgütlemeyi, onların ihtiyaçlarına çözüm üretmeyi öğrenen yöneticiler, sonrasında halkı temsil eden siyasi yapıların da en temel unsurları haline geliyor. Bu yönüyle vakıf ve derneklerin varlığını sürdürmesi, siyasetin ihtiyaç duyacağı insan kaynağının sürekliliği açısından da önemli.
Bu uzun girizgahı, kooperatif meselesine bağlayarak ilerleyelim. BM, 2025 yılını "Uluslararası Kooperatifler Yılı" ilan etti. Bu çerçevede yürütülecek faaliyetler için Ticaret Bakanlığı ile Tarım ve Ormancılık Bakanlığı Ocak ayının son günlerinde bir açılış töreni düzenledi. Hazırlanacak eylem planı ile kooperatifçiliğin Türkiye’de geliştirilmesi için yapılacaklara ilişkin açıklamalar yapıldı. İşte bu noktada, bu yazının yazılmasına sebep olan bir detay dikkatimi çekti. Özellikle esnaf ve çiftçilere yönelik kooperatiflerden bahsedilirken bir kooperatif türünün pek akıllara gelmediğini fark ettim: Tüketim kooperatifleri.
Genel olarak kooperatifler, üreticilerin organize olmasına imkan sağlarken, tüketim kooperatifleri ise tüketiciyi yani iktisâdî tabirle arzın karşısındaki talebi organize eder. İsviçre merkezli Migros’un bir tüketim kooperatifi olduğunu burada dile getirip derneklerle nasıl bir ilişki kurulabileceğine bakalım.
Dernekler neden tüketim kooperatifi kursun?

Her toplumun kendi iş yapış tarzı vardır. Batı’da çok başarılı olan, insanları kooperatiflere ortak etme ve gelirinden pay alma fikri bizde tutmuyor olabilir. Ama kooperatiflerin gelirinin Allah rızası için harcanacağına insanları ikna edersek çok daha farklı sonuçlar elde edebiliriz. Buradan hareketle, tüketim kooperatiflerini vakıf ve derneklerle ilişkilendirebilirsek, yaklaşık 50 bin şubeye ulaşmış market zincirlerinin karşısında da bir alternatifimiz olur.
Misal vermek gerekirse, İstanbul’da faaliyet gösteren bir hemşehri dayanışma derneğinin sahibi olduğu tüketim kooperatifi doğal olarak bütün üyelerini müşterisi haline getirebilir. Sahip olduğu iletişim ağıyla, reklam ve pazarlama maliyetini minimuma indirerek üyelerine uygun fiyatlı ürünler sunabilir. İhtiyaç sahibi üyelerine rahatlıkla destek verebilir. Elde edeceği geliri de diğer sosyal ve kültürel faaliyetlerinin finansmanı için kullanabilir.
Dernek ve vakıflar şu anda da iktisâdî işletme kurarak, ticârî faaliyette bulunabilir. Hâlihazırda bu şekilde faaliyet yürüten birçok STK bulunuyor. Bizim vurgulamaya çalıştığımız, yönetimi ayrıştırılarak daha kolay yönetilen, denetlenebilen ve doğrudan temel ihtiyaç malzemelerinin teminine cevap verecek bir yapı inşa edilmesinin mümkün olduğu. Bu sayede STK’ların asıl faaliyetleriyle, üyelerine hizmet edecek ek ticari faaliyetler birbirinden ayrıştırılabilir.

Dernekler, kuruluşları ve denetimleri itibariyle İçişleri Bakanlığı, iktisâdî işletmeleri ile de Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görev alanına giriyor. Ama bünyelerinde oluşturulacak tüketim kooperatifleri, Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda, piyasa şartlarına uygun, daha dinamik bir şekilde yönetilebilir.
Bürokrasi azaltılmalı, işlemler kolaylaşmalı
Fakat bazı kolaylaştırıcı adımlara ihtiyaç var, onları da izah edelim:
Öncelikle tüketim kooperatifleri çok kolay bir şekilde kurulabilmeli ve tasfiye edilebilmeli. Kuruluş, yönetim, muhasebe ve tasfiye işlemlerinin büyük kısmının dijital olarak yürütülebilmesi gerekir. Hâlihazırda bir kooperatif kurabilmek için yedi tüzel veya gerçek kişinin ortak olarak bir araya gelmesi gerekiyor. Burada dernek ve vakıflara bir istisna sağlanır ve işlemler kolaylaştırılır ise hızlıca yurdun dört bir tarafında tüketim kooperatiflerinin açıldığını görebiliriz.

Ayrıca, vergi avantajı sağlanması, çalıştırılan personelin devlet desteklerinden yararlanması sağlanırken sabit giderlerin olabilecek en düşük seviyeye indirilmesi gerekir. Sistemin başarılı olabilmesi için en azından başlangıçta, kooperatifler binlerce ürün değil en çok tüketilen ve temel ihtiyaç sayılan kalemlerin satışına yönlendirilmeli.
Özellikle STK’larla ilgili işlemlerin İçişleri Bakanlığı tarafından Dernekler Bilgi Sistemi (DERBİS) eliyle dijitalleştirilmesi sayesinde önemli bir kurumsal dijital yönetim kültürü oluştu. Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülecek işlemlerin de hem kolaylaştırılması hem de takibi açısından dijitalleşmenin sürdürülmesi gereklidir.
Sadece dernekler değil taraftar grupları, cami cemaatleri, fabrika çalışanları, siteler, toplu konutlar gibi birlikte hareket edebilen her yapının kuracakları tüketim kooperatifleri ile dayanışma içerisine girmesi teşvik edilir. Modernleşme ve kapitalizmin dayattığı bireyselleşmeye karşı toplumu savunmanın bir yolu da bu olacaktır.
Tarım kredi elbirliğiyle büyür
Tarım Kredi Kooperatifleri, hem mağazalaşma hem de mahalle bakkal ve marketlerine bayilik sistemi getirerek satış noktalarının sayısını artırmaya çalışıyor. Faal olan 100 bin derneğin küçük bir kısmının bile bu çalışmaya dâhil edilmesi büyük bir potansiyeli açığa çıkaracaktır. Bunun için tüketim kooperatiflerinin, Tarım Kredi’nin bayisi haline getirilmesi yeterli olacaktır.
Ayrıca Tarım Kredi’nin sadece mağazacılık değil, Anadolu’daki üretim kooperatifleri ile KOBİ’lerin ürünlerine aracılık etmesi de sağlanabilir. Büyük market zincirlerinin yüksek hacimli ürün taleplerine küçük üreticiler cevap veremiyor. Bu yolla, Tarım Kredi’ye B2B (işletmeden işletmeye) modeliyle kooperatif ve şirketlere aracılık imkânı sağlanabilir.

Market zincirleri, iş modelleri sebebiyle yüksek mağaza kiraları, reklam harcamaları, büyük stok ve dağıtım ağları gibi ciddi sabit harcamalara sahiptir. Bu sebeple bir ürünü bedavaya bile alsalar market rafına koyduklarında bütün bu sabit giderleri fiyatlarına yansıtırlar. Kooperatifler eliyle aynı zamanda enflasyona da sebep olan bütün bu giderlerden kurtulabiliriz.
Derneklerinin her türlü faaliyetine gönüllü koşan insanların, kooperatiflerinin çalışmaları için de canla başla çalışacakları kesindir. Yeter ki, güzel örneklerle insanımızın önünü açalım.
Dernek lokalleri kooperatif marketlere dönüşür
Zaten hazır olan mekan ve organizasyona yönelik altyapılarını kullanacak olan dernekler, şu anda Tarım Kredi’nin şubeleşme çalışmalarına da katkı sunmuş olacak, üyelerini kritik ve stratejik ürünlerde zincir marketlerin baskısından kurtaracaktır. Derneklerin elindeki lokal veya toplantı salonlarının belirli kısımları ile ellerindeki atıl alanlar, ekstra maliyete girmeden tüketim kooperatiflerinin kullanım alanları haline dönüştürülebilir.
Tarım Kredi’nin depo ve lojistik merkezlerinden ürünleri temin edecek dernek tüketim kooperatifleri, hâlihazırda kullanmakta oldukları iletişim kanallarıyla çok kısa bir sürede ürünleri çok düşük işletme maliyetleriyle üyelerine sunacaktır. Ürünlere uygun fiyatlı erişen birçok kooperatif, teslimatlarını nakliye araçlarının üzerinden gönüllüleri eliyle tamamlayarak neredeyse sıfır işletme maliyetiyle bir nevi tanzim satış modelini hayata geçirebilir.

Piyasayı düzenlemeye yönelik hayata geçirilen, tanzim satış çadırlarında, Et ve Süt Kurumu ve Tarım Kredi mağazalarında uygun fiyatlı ürün satışları esnasında oluşan kuyruklar, medyada ve siyasi mecralarda eleştiriler alınmasına sebep oluyor. Kooperatif aracılığıyla bu işlemler yürütüldüğünde, oluşan aksaklıklar veya kuyruklar hem sınırlı alanlarda kalacak hem de siyasi malzeme olmayacaktır. Fakat oluşan pozitif her türlü gelişme, hem siyasi iradenin hem de başarılı yönetim sergileyen sivil toplum örgütünün artı hanesine işlenecektir.
Derneklerin talebi örgütleyerek yapacakları kooperatifçilikle, stratejik tarım ürünleri olarak tanımlanan un, yağ, şeker başta olmak üzere belirli temel ürünlerin kooperatifler eliyle satışı piyasayı düzenleyici bir etki gösterecektir.
Anadolu’da üretim artar

Elde edilecek kârın STK’lara gelir olarak aktarılmasına imkân verilmesi durumunda, bu yapıların kurumsal kapasitelerini artırmasına önemli bir destek sağlanır.
Ayrıca şahısların ortaklığında kurulacak tüketim kooperatiflerinin elde edecekleri gelirleri, öğrencilere burs, ihtiyaç sahiplerine yardım veya diğer STK’lara bağış olarak aktarma imkanı da verilerek sosyal dayanışma güçlendirilir.
Süreç içerisinde başarılı olan tüketim kooperatifleri, kendi ata topraklarında yürütülen mikro düzeydeki tarımsal üretimleri daha profesyonel hale getirerek Anadolu köylerinin kalkınmasına da katkı sunacaktır.
Özetlersek, market zincirlerinin, toplumun aleyhine olacak şekilde piyasada kurdukları hâkimiyete karşı tüketim kooperatifleri gibi bir alternatifi kullanabiliriz. Fakat bunun için mevcut ezberlerimizin dışına çıkmamız lazım. Türkiye’de çok ciddi etki alanına sahip olan dernek ve vakıflar ile Tarım Kredi Kooperatifleri, Et ve Süt Kurumu gibi güçlü altyapıya sahip kuruluşları buluşturacak bir modelle başarılı olabiliriz. En baştaki soruya dönersek; kahraman kooperatifler, süpermarket zincirlerini yenemese de karşılarında dişli bir rakip olabilir ama biraz devlet ve toplum desteğine ihtiyaçları var.